- 794 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
Y A S E M İ N - 2.BÖLÜM
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Mert, kasketin üzerine basan adamın yanına gelir gelmez, “Müsaade edin” deyip onu eliyle kenara ittirerek yere eğildi ve kasketi ayaklarının altından çekip aldı. Kadife kaskete dokunduğu an, bir titremedir sardı tüm bedenini. Kenara iteklediği adamsa onun bu kaba davranışıyla neye uğradığını şaşırmıştı, ancak ortalığın karışık halinden üzerinde durmayıp, sadece genç adama dik dik bakmakla yetindi.
Denize düşen yolcu suyun yüzeyine çekilir çekilmez, iskeleden sarkan lastiklere tutunmayı başarmıştı. Şanslıydı zira kaptanın ustaca yaptığı manevra sayesinde iskele ile vapur arasında ezilmekten kurtulmuştu çok şükür. Bu arada Mert, elinde sıkı sıkı tuttuğu kasketle bulunduğu yerde sudan çıkarılan kadını görmek için çabalarken, içinden bildiği tüm duaları arka arkaya sıralamaktaydı. Buz gibi sudan adeta morarmış bir şekilde çıkarılan kadını gördüğünde, kasılan yüz hatları gevşeyiverdi genç adamın.
“Oh! Çok şükür!” diye, öyle bir bağırdı ki, etrafındakiler bile bu coşkulu haykırışa alkışlarla karşılık verdi. Sudan çıkarılan kadın, orta yaşlarda orta kiloda biriydi. Herkes kazazedenin canlı kurtulmasına çok sevinmişti. Zavallı kadın dişleri birbirine vurarak. İskelenin üzerine çekildiğinde, bitkin bir biçimde beton zemin üzerine yığıldı. Nefes alıp veriyordu ancak bayağı su yutmuş olmalıydı.
Mert elinde tuttuğu kasketi, montunun cebine sokup kalabalığı yararak kadının yanına gelip diz çöktü ve yardımcı olmak istediğini söyledi. Bir kaç kişinin yardımı ile hemen kadını ayağa kaldırttı, arkasından sarılmak suretiyle, karnını birkaç kez yukarı doğru bastırarak, yuttuğu suyu dışarı çıkartmasını sağladı. Kadın gerçekten rahatlamış ve düzgün nefes alıp vermeye başlaşmıştı, ancak oldukça bitkin bir durumdaydı.
Bütün bunlar olurken, ambulans da olay yerine varmıştı. Gelen sağlık ekibi tarafından kazazede derhal üzerindeki kalın ve ıslak giysiler çıkartılarak bir battaniyeye sarılıp, ambulansa alındı. Mert’in de aklı o an başına geldi. Etrafına bakındı o yoktu. Genç kızı bir kez daha gözden kaçırmıştı. Ambulans oradan uzaklaşırken, kalabalık dağılmaya başlayınca, iskelenin dışına doğru koşturdu.
“Kahretsin, kahretsin!!!! Yine kaçırdım onu!”
Resmen kalbi sızlıyordu genç adamın. Yaşanan şu yarım saati geri sarmak için neler vermem diye iç geçirirken, bir eli saçlarının arasında, diğer eli belinde bir süre çaresiz olduğu yerden etrafına bakındı. Sonra isteksiz adımlarla çiçekçilerin olduğu tarafa doğru yürüdü. Her zaman ki gibi annesinin çok sevdiği papatyalardan alacaktı. Çok dolanmadan, ilk çiçekçinin önünde durup birkaç demet papatya aldı.
Karşı kaldırıma geçer geçmez, ilk gelen taksiyi durdurup, arka koltuğa yerleşti.
“Karaca Ahmet Mezarlığı lütfen!”
Sırtını koltuğa yasladığında anorağının cebinden yerden aldığı kasketi çıkartıp burnuna götürdü. Kendini mutsuz hissediyordu. Genç kızın parfümü kasketin üzerine sinmişti. Bu kokuyu derin bir nefes ile içine çekerken;
”Yasemin” diye fısıldadı. Ona hiç yabancı gelmeyen bir kokuydu bu. Yaz evlerinin bahçesinde, evinlerinin üst kat terasına kadar uzanmış bir yasemin ağacı vardı ve dalları alt kattan başlayarak üst kattaki yatak odalarının verandasına kadar uzanmaktaydı. Her gece hafif bir rüzgâr çıkar ve yasemin çiçeklerinin o mis gibi kokularını evin her bir köşesine dağıtırdı. Mert her gece bu kokuyu soluyarak uykuya dalardı. Anılara dalınca yüzüne bir tebessüm yayıldı.
“Hissediyorum” dedi. “biz seninle ille ki yeniden karşılaşacağız güzel kız!”
Mert ailenin tek çocuğu idi. Anne babası ne kadar çok istemişti onun da evlenip çoluk çocuğa karıştığını görmeyi, ama kader buna izin vermemişti. Her sefer mezarlığa ziyaretlerine giderken boğaz köprünü geçmek yerine, arabasını Karaköy de iskeleye yakın bir otoparkta bırakır ve vapurla geçerdi karşı kıyıya. Zaten çocukluğundan beri bu iki yaka arasında yapılan vapur seferlerini çok severdi.
Taksi gelip mezarlığın tam giriş kapısında durdurduğunda, ücretini ödeyip arabadan indi. Bu gün her zamankinden çok daha fazla hüzün yüklüydü. Az önce yaşananlardı biraz da sebebi. Patika yolu adımlarken, gözüne ilişen her mezar taşının üzerindeki isme birer Fatiha okuyarak ağır adımlarla ilerliyordu ki; ilerde ki bir mezarın başına dikilmiş kişiye takıldı gözleri.
Durup bir daha dikkatlice baktı. Eğer gözleri ona bir oyun oynamıyorsa, bu bir hayal değilse o kişi vapur iskelesinde kaybettiği genç kızın ta kendisiydi. Bu kez başında omuzlarından aşağı doğru inen siyah tül bir örtü vardı. Gayri ihtiyari eli montunun cebine gitti genç adamın. Kasketi cebinden çıkarttı ve adımlarını daha bir hızlandırdı. Ancak yanına yaklaştığında onu ürkütmemek için yavaşladı. Zira genç kız omuzları hıçkırıklarıyla sarsılarak ağlamaktaydı.
***
Bir ara daha vereyim zira uzun tutup sizi sıkmak istemiyorum.
Yarın tamamını eklerim söz…
YORUMLAR
hayal dünyasını sevmek , her türlü sürprize açık olmak demektir...hayal dünyasını geçmiştede seviyordum, bu yaşımda da seviyorum...
o yüzden her türlü bağlantı yapılabilir ...
misal şapkadan yola çıkarak , rahmetli süleyman demirel ile bile bağlantı kurulabilir...
şaka bir yana keyifle okuyorum...
:)
Billur T. Phelps
Son bölüm için daha enteresan bir sonuç beklentiniz olmuş olsa da tam
en azından bitti ve neydi, nasıldı diye beklemek zorunda kalmadınız. .
Daha heyecanlı ve sürükleyici olan hikayeler için vaktiniz olduğunda kişisel sayfama uğrayın isterseniz.
Sevgiler,
Billur T. Phelps
Teşekkürler Öznur Karaman,
Az önce son bölümü ekledim. Okuyabilirsiniz.
Sevgiler.
Siteye girer girmez,tebrik etmek istedim..Billurcum devamının heyacanlı olduğunu hissettim,beklıyorum,Öperim..
Billur T. Phelps
Yücel abicim,
Çok teşekkür ederim... Sen de benim gibi seyrek gelip gidiyorsun..
Seni de daha çok görelim burada.
Sevgiler,
Sıkıntılı bir dönemden geçerken, bana ikinci kez yaşattığınız bu güzel duygular için, seçici kuruldaki
tüm arkadaşlarımıza çok TEŞEKKÜR ediyorum.
Hikayemi okuyan ve bundan sonra da zaman ayırıp okuyacak herkese peşin TEŞEKKÜRLERİMİ bırakıyorum.
SEVGİLERİMLE ,
Billur TÜRKOĞLU PHELPS
Değerli arkadaşım, seçki kurulunun daha önce yaptığına şahit olmadığım bir uygulaması ile ikinci kurdeleyi de alan yazıyı bu başarısıyla azcık (minnacık) hasetlenerek, gerçekten çok keyifle okudum... İyi ki döndün, siteye renk geldi... Yarınki bölümü sabırsızlıkla bekleyeceğim...SELAM VE SAYGIYLA
Billur T. Phelps
İnan en az senin kadar ben de şaşırdım ve bir o derece de de
mutlu oldum.
Yazmaya gönül vermiş birine, bundan daha güzel bir motivasyon
olamazdı.
:)
araya bir bağlantı koyup,şaşırtın bizi...
yedinci bölümde mert ve kız aslında kardeşmiş mesela :)
keyifli , sonuçta okuyucuyu içine alan bir öykü...
:)
Billur T. Phelps
Yaşadığımız dünyada her şey mümkün..
Bu hikaye de de öyle... Bakalım sonuç sizi memnun eder mi!
Kalan bölüm bu akşam inşallah.. Şaşırıp şaşırmamak da size kalmış
:)))