- 580 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Nohut Tüccarı
NOHUT TÜCCARI
Bir Rumeli türküsünde geçer nohutun adı:
.
“Mavrova’dan aldım sümbül bir okka nohut
Al beni bre sar more sümbül yanında uyut
.
Gel yanıma gir canıma ayletme beni
Yedi da sene mapista yatsam saracam seni”
.
Severim Rumeli türkülerini. Candandır. Dobradır. Kendine özgü ezgisiyle ve yöre ağzıyle söylenirse dinlemeye doyamam. İşte dinlemekten keyif aldığım türkülerden biridir “Bir okka nohut”.
Nohut, mevsimlik bitki. Tohumla çoğalır. Pek su istemez. Sulak araziye, kıraca ekilir. Eğer baharın yağmur çok yağarsa nohut uyuz olur. Uyuza yakalanmış üründen pek verim alamazsınız.
Nohut firik olarak yenir. Pazarlarda baharın deste deste satılır. Taze taze yenir. Nohuttan türlü türlü yemek yapılır. Nohut yemeklerini sevmeyen var mı? Hele nohut yahnisini...Taranaya, yarma aşına,bulamaca da katılır. Bir güzel yemekliktir nohut.
Bir de nohutla yapılmış bir deme vardır. Doğup büyüdüğü köyünü beğenmeyip horlayanlar için söylenir. Şöyledir: "Ekdiğim nohut, biçdiğim nohut. Şehere geldin de leblebi m’oldun?"
Oğulcuk’ta eskiden çok ekilirdi. Şimdi pek nohut ekmiyor Oğulcuklu. Ekse de kendine yetecek kadar...Bahçede kıyıya köşeye ekiliyor. O da firik olarak yeniyor.
Geçen bahar bizim ameoğlu Ömer (Karabulut) yanılıp yinildi. Nohut ekti. Ömer, emekli emniyet mensubudur. Bizim gibi yazları Oğulcuk’ta kalır, kışın Kayserili olur. Eşi Fatma’yla gelir giderler. Sabahları da yürüyüşe çıkarlar. Uyumlu, mutlu bir çift. Örnek alınası huzurlu bir yaşantı...Allah dirlik ve düzenlerini bozmaya.
Nohut hasadı yolunarak yapılır. Ömer-Fatma ikilisi sabahları güneş doğmadan işe başlayıp sıcak çökene kadar yoldular. Yolma işi birkaç gün sürdü. Olsun canım...Sırtlarında yumurta küfesi yok ya! Acelesi ne sanki? Harmana serdiler nohutu. Sürüp savurdular. Gözerle elediler. Arıdıp duruttular. Torbalayıp kaldırdılar.
Şimdi diyeceksiniz ki:
-Ne kadar nohut kaldırdılar?
Hepi topu 10 şinik. Seksen kilo nohut... İki torba kadar. Allah bereket versin. Kışlık yiygisi çıktı işte. Daha ne olsun.
Ömer’in konuğu geldi. Kardeşi Savaş. O da polis. Denizli’de çalışıyor. Oturuyorlar balkonda. Vakit ikindi yakını. Karşı yoldan bir doblo okulla Takaydın Pınarı arasında gidip geliyor. Bir, iki,üç...
Ömer işkillendi:
-Bunlar Bekçi Ahmet’i mi arıyorlar acaba? Gidip bir sorayım.
Geldi doblonun yanına selam verdi:
-Hemşerim, birini mi aradınız?
İki kişiler dobloda :
-Yav ne ıssız bi köy burası... Biz Ömer Ağa’yı arıyok.
Ömer gülümsedi:
-Ömer benim. Ağa değilim ama.
Üstelediler:
-Biz Ömer Ağa’yı arıyok. Nohut tüccarıyık. Ömer Ağa’da bi gamıyon nohut varımış.
Ömer bir kahkaha attı:
-Kardeşim, adım Ömer. Ağa değilim. Bir kamyon nohut ne gezer bende... On şinik nohudumuz var. O da satılık değil.
-Vallaha çeşmenin orda bir gadın senin adını virdi.” Bi gamıyon nohudu var,satacak...” didi.
İş anlaşıldı. Hayat Çeşmesi’nin orda Ümüs abla Ömer’i adres göstermiş. Nohut tüccarları da heyecanla Ömer Ağa (!)’yı ararlarmış.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.