- 612 Okunma
- 3 Yorum
- 1 Beğeni
-BİR KURBAN BAYRAMI HATIRASI-
...09.11.2011...
Bursa bir bayram anonsunu unutmayacaktır. “Türk Hava Kurumu Kurban Bayramınızı tebrik eder, hayırlara vesile olmasını diler. Kurban derilerinizi makbuz karşılığı toplamaktayız, bağışladığınız deriler Türk Hava Kurumunun yanı sıra Türkiye Kızılay Derneği, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu, Diyanet Vakfı ve Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı tarafından değerlendirilmektedir. Bağışlarınızı Allah kabul etsin.”
Geçtiğimiz yıl olduğu gibi bu yıl da Kurban Bayramı vesilesiyle Türk Hava Kurumunun kurban derisi toplama çalışmalarında görev almış bulunmaktayım.
Bu yıl ki çalışmamızda; şehrimizin Beşevler, Üçevler, Yunuseli, Yeşilova, Koğukçınar gibi semtleri yanında bazı yakın köylerimizi de gezme fırsatım olacaktır. Bazıları şimdiye kadar hiç görmediğim köylerdir. Bu anlamda düşündüğümde; çalışmalar Bursa kültürüme önemli katkılar sağlamaktadır. Bir yandan da kırk yıldır Bursa’da yerleşmiş bir ailenin evladı olarak kendime yazıklar olsun demekten de uzak değilim. Şehrin merkez ilçelerine bağlı kimi köylerden habersizim. Ortaokul yıllarımda üç sene boyunca aldığım Çevre İncelemesi dersini bir ölçüde çöpe atmışım gitmiş. Tabi ailemi, bu sözlerimden tenzih ediyorum. Aslında çocukluğumdan beri tecessüslü bir yapım vardır. Çocukken de patika bir yol görsem bu yol nereye gider, beni nereye çıkarır merak ederdim. Bugün de bu ruh hâli devam eder ben de. Ancak gördüm ki yetmemiş. Gerçekten de gezip öğrenmenin limitsiz olduğu anlaşılıyor.
Görevimiz esnasında Nilüfer ilçesine bağlı Beşevler ve Üçevler muhitlerinde gezince, yakın düşen veya öyle sayılabilecek köylere de yönelmemek olmazdı. Doğancı barajı yönünde çok gidip gelmişimdir. Ancak ana yoldan görebildiğimiz köylere hiç gitmediğimi düşünüyorum da. Kaptanla beraber kararlaştırdık ve Misi köyüne yöneldik. Bu dediğim ikinci günün sabahı idi. Ve bu yaklaşımımızın muazzam derecede semeresini gördüğümüzü söylemeliyim.
Misi köyü ya da şimdi ki adıyla Gümüştepe doğanın ortasında kurulmuş bir cennet yöre. Köy evlerinin arz ettiği farklılığın yanı sıra gürül gürül derenin kenarında, ağaçların gölgesinde kurulu kafe-restaurant-çay bahçesi oluşumuna ne demeli. Bursa’da bu güne kadar gördüğüm en güzel köylerden biri, hatta başta geleni dersem mübalağa eder miyim acep? Beni duyan da hayatında bir şey görmemiş bu adam yahu der. Merkez ilçelere bağlı köyler arasında Cumalıkızık köyünü düşünüyorum, ya da İnkaya’yı ve hüküm vermekte acele davranmamak gerek diyorum. Ancak yine de Misi köyünün ilk üçü hak ettiğini, daha doğrusu birinciliği paylaşan üç köyden biri olduğunu söylemeliyim. Şüphesiz benim fikrim böyle.
Bu arada muhtar emmiyi buluyoruz. Sağ olsun bize tavşankanı çaylarımızı da söyler. Çaylarımızı yudumlarken köy hakkında sohbeti koyultuyoruz. Bizden iyisi mi var koca şehir de. Öncesinde; biz derileri araca atarken diğer bir Hava Kurumu aracı da köye girince dakikalarla da olsa derileri kapmış olmak bize ilave memnuniyet verecektir. Hani gazetecilikte ki haber atlatmak tâbiri de aklımdan geçmedi değil. Elbette latife ediyorum da; bir kez daha şükrettiğimizi söylemeliyim. Sabah sabah çıtayı yükselterek güne başlamak ne demek? Babanda mı gördün demezler mi adama?
Bayram boyunca gezdiğimiz köyler arasında aynı istikamette yer alan Dağyenice ve Doğancı köyünün yanı sıra Dobruca, İnkaya, Alaattin, Cumalıkızık ve Hamamlıkızık da söz etmem gereken yerler arasında. Ankara yolu istikametinde giderek ulaşılan Cumalıkızık yedi yüz yıllık Osmanlı köyü. Hani meşhur Kınalı kar dizisinin çekimlerinin yapıldığı köy. Köy içerisinde özellikle Mavi Boncuk Konuk Evine bayılırım. Bahçesinde ağaçların gölgesinde ister kahvaltı yapın, ister tarhana çorbası içip yanında mantı yiyin, üstüne de ev baklavası ıımmhh! Değme keyfime. Fakat bu sefer görev de olmamız bâbında bu dediklerimin hiç birini yapmadık. Zaten köy, bayram dolayısıyla ana baba günü olmaktadır. Hani dönmeye yer yok misali. Biz de cevizli ekmeğimizi alıp devam ediyoruz. Tabi bir paket ev tarhanasını eve götürmek mahiyetinde satın almaz mıyım? Cumalıkızık ve Hamamlıkızık’tan daha önce başka bir aracın uğramasından dolayı boş çıkıyoruz. Keh keh sabotaj dedikleri bu mu yoksa? Ancak Dobruca’dan ve Dağyenice’den aldığımız deriler hiç fena değil hani.
Köylerde muhtarla iletişim kurmamıza rağmen Dağyenice’de istisna yaptım ve anons ettim. Köye girişte mikrofonu açıp söylediğim sözler mi: “Selamün Aleyküm, Türk Hava Kurumu sevgili Dağyenice’li vatandaşlarımızın Kurban Bayramını tebrik eder, hayırlara vesile olmasını diler.” Buradan ayrıldıktan sonra uğradığımız Doğancı köyünün muhtarı da yarın deri çıkabilir der. Ben de kendisine cep numaramı veriyorum ya umutlu da değildim açıkça.
Fakat ilginçtir üçüncü günün sabahı köyden telefon gelecektir. Öğlen saati idi. O ana kadar da bir adet deri ancak alabildik. Onu da bin türlü pazarlıkla. Bir vatandaş kurbanını kestiriyor. Yanına sokuluyorum. Dedim Selamün Aleyküm, dedi Aleyküm Selam. Bayramınız mübarek olsun dedim, dedi Allah razı olsun. Fakat ardından da üzerimdeki önlüğü gördüğünden, derimi camiye vermeyi düşünüyorum diye de ekledi. Ben de kendisine fark etmez Allah kabul etsin, cami de ülkemizin bir kurumu değil mi dedim ve ekledim Hava Kurumunda toplanan derilerin değerlendirilmesi de beş koldan olmakta. Bunların arasında Diyanet’te var. Az sonra adam makbuz kesiyor musunuz diye sordu ve madem derimi size vereyim dedi. İşte tam da adamdan deriyi aldım, telefon geldi. Baktım Doğancı köy muhtarı. Köylüden deriyi topladık buyurun gelin diyince hemen köye uçuyoruz. Allah razı olsun çayımızı da ikram eder. Bu sefer filiz babam! Ardından da; derileri kasaya atıp toplanma merkezine yollandık.
Bu arada Beşevler çevresinde Çamlıca adlı varsıl bir muhitten de söz etmeliyim. Caddelerin sokakların kaymak misali olduğu, iki katlı bahçeli evlerle örülü ve koruluklarla çevrili, ışığı da bol bir semti araçla kat ederken şehrimiz adına memnuniyet duyduğumu da söylemeliyim. Hani insanın hususi gezmeye gideceği bir semt, neme lazım.
Üçüncü gün son olarak ova semtlerinden Yunuseli’ne kapağı atıyoruz. Allah bereket versin buradan da boş çıkmıyoruz. Bu kez bayağı anonsta yaptık sokaklarda. “Selamün Aleyküm, Türk Hava Kurumu değerli Yunuseli’li vatandaşlarımızın Kurban Bayramını tebrik eder, hayırlara vesile olmasını diler.” Bu formatta epey anons yapıyorum.
Deri aldığımız muhtelif evlerin yanı sıra bir de çingene çadırına denk geliyoruz. Deri alırken gayrı ihtiyari göz atıyorum. Yan yana iki çadır; içerde yatak döşekler, koltuklar, kap kaçak meydanda. Bir an içim cız ediyor. Kendi kendime düşünüyorum; yağmuru çamuru, karı kışı. Fakat ardından da bakıyorum. Çimlere masa atmış yemek yiyip söyleşen insanlar. Çingenelerin göçer altyapısını da hesaba katınca yanlış düşündüğüm sonucuna vardım. Belki de o insanları apartman dairesine koysanız boğulurlar. Zaten çingene toplumunun müzikal birikimi, çalgı çengi kültürü de yaşamlarının renkleri ve tonlarından kaynaklanmıyor mu?
Velhasıl-ı kelam üç güzel gün geçirdiğimi düşünüyorum. Hani paramla seyahat etsem bundan iyisi olur muydu, sanmıyorum. Sonuçta dördüncü günü de ailemle geçirip, o havadan uzaklaşmak suretiyle asli mesaime hazır hâle geldim.
L.T.
YORUMLAR
levent taner
Güzel bir Anı-gezi yazısıydı.
Sizinle birlikte gezdik.
BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN.
levent taner
levent taner
Nice bayramlara inşaallah...