- 344 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Cazibe Çekim Mücadele
Cazibe Çekim Mücadele
Fizikte “Cazibe”, “Kütle çekimi” olarak ifade edilen “Gravitasyon” konusunu bilirsiniz! Her kütlenin bir çekim gücü var ve bu çekim gücü hacim ile değil kütle ile olur! Hani halk arasında söylenir; “Bir kilo demir mi ağır yoksa bir kilo pamuk mu?” Çocukların bu soruya; “Demir ağır” demeleri boşuna değil. Çünkü demir pamuğa göre daha yoğun ve hacme göre kütlesi ağırdır! Kara delikler de benzer durumda; kütle, merkezde yoğunlaşarak hacmin göreceli olarak daha küçük düşünülmesine sebep olur! “Nokta” yazımda bahsetmiştim; bir nokta, evreni temsil edebilir! Nokta, “Büyük-küçük” göreceliliğinde “Küçük” sanılır ama görecelilik kaldırıldığında evreni kapsar! Cazibe veya çekim potansiyeli açısından “Sınırsız” gibi düşünülebilir! Özellikle felsefi alanda “Çekim yasası” açısından düşünce ve tercihlerin olayları çekmesi, şekillendirmesi hatta yönetmesi gibi! Güzel düşünen, güzellikleri çeker; olumsuz düşünen, göreceli “Kötü” sonuçları çeker!
Aslında bu yazıyı yazış nedenim; “Mücadele” konusunu masaya yatırmak! Cazibe ve çekim konusunu az-çok anlayabiliyoruz! Mücadele, nereden kaynaklı onu anlamaya çalışacağım.
Toplumsal alanda, insanlar “Birey” olarak var olmak ve ihtiyaçlarını karşılamak için üretmek durumundadır! Bu üretimlerini de diğer insanlarla değiştirerek farklı türdeki ihtiyaçlarını karşılamak isterler! İşte “Mücadele” de tam burada çıkar! Toplayıcılıktan sonra kadim üretim kaynakları; toprak, emek, sermaye olarak bilinir! Üretim araçları; ziraat, zenaat (meslek, sanayi), ticaret! Ziraat, toprağı işlemek ve her türlü hayvancılık da bu kapsamda! Zenaat, modern dönemde “Sanayi” gibi hammaddeyi işlemek! Ticaret, bu üretilen mal ve hizmetleri değiştirmek! Ticaretin aracı olan “Para” konusuna bu yazıda girmeyeceğim çünkü “Sanal para”, çok kapsamlı olarak modern döneme damgasını vurmuş durumda!
Mücadele, üretim kaynakları ve araçları için yapılıyor; gerekçeleri de sosyal ve psikolojik olarak üretilir! Mesela; üretim araçlarından verimli toprakları elde etmek isteyenler, “Vaat edilmiş toprak” söylemini geliştirir! Emeği kontrol etmek isteyenler, “Seçilmiş ırk” söylemini dillendirebilir! Sermayeyi kontrol etmek isteyenler de “Para” üzerinden “Sanal para veya faiz” üzerinden egemenlik kurmak isteyebilir! Öyle de olmuş…
“Mücadele” konusu, sanıldığı kadar basit izah edilemez! Evrimsel olarak tekamüle uyum gösteren formların veya türlerin devam etmesi, uyum gösteremeyenlerin silinmesi söz konusu! “Büyük balık küçük balığı yutar!” o halde mücadele kaçınılmaz gibi görünse de esas olan göreceli “Büyüklük-küçüklük” değildir! Yani her büyük, her küçüğü yutmaz! Herkes kendi rızkını kovalar! Bu mücadele sanılsa da aslen bu bir terakkidir! Yani doğal seyre uygun harekettir! Uyum göstermek gibi! Evrensel sistemde aslen “Mücadele” yoktur; mücadele, arızidir! Yani sistem dışıdır ve sonuçları her zaman olumsuzdur! Üretim kaynaklarını kolay yoldan elde etmek için arızi olarak üretilir! Canlılar arasında, yaşam mücadelesi gibi görünen hal, aslında evrensel işleyişin bir parçasıdır! Yaşamı bir mücadele olarak algılamak ise arızi olarak doğmuş ve yerleşmiştir bu nedenle denge sağlanana dek sürecek bir mücadele kaçınılmaz olmuş! Doğal akışta üst formların alt formu yemesi, tekamülün de gereğidir! Evrensel sisteme dahildir! Dünya, insan dahil tüm canlılara ve formlara ev sahipliği yaparken aynı evde bulunanların, “Mücadele” ile birbirlerini sistem dışı olan, arızi olan alana zorladıklarına şahit oluyor! Aslında her varlık çalıştığı kadarını alacak! Böyle bir sistem var! Bu çalışmanın da her varlığa göreceli bir durumu var! “Mücadele” anlayışıyla sistem dışı kazançların da kusulması var! Dikkatle bakılınca bu görünür!
Tarihsel süreçte yapılan mücadelelere bakalım; tamamı, gerekçesi ne olursa olsun “Egemenlik” üzerine; üretim kaynakları (Toprak, emek, sermaye) üzerinedir! Kadim dönemlerde, nüfus az iken ve herkese yetecek kadar toprak ve emek var iken neden savaşma gereği duymuşlar? Mücadele bir amaç olarak kabul edildiği için savaşmışlar! Başkalarının kaynaklarını, emeklerinin ürünlerini mücadele ile almak için savaşmışlar! “Sen çalış, ben yiyeyim!” Bu mücadelenin ana kaynağı! Mücadeleci tarafların arasında mücadelenin sonucu olarak kin ve nefret tohumları da ekilmiş oluyor! Evrensel sistemde arızi olan bu durum, insanlar arasında yerleşiyor ama evrensel sistem tarafından sonuçları açısından hakların geri alınması söz konusu! Yani mücadele yolunu seçenler, asla huzur bulamıyor! Mücadeleciler uzun vadede yediklerini kusuyor! Mücadelenin sonucu olan hak gaspı, “Kin ve nefret” olarak gelecek nesillere aktarılıyor! Mücadele ile kazanılanlar da kusuluyor!
“Savaşma seviş” sloganını bilirsiniz! Bu slogan sanki savaşa karşı gibi düşünülür! Ama savaşa engel olmakta işe yaramaz! Asıl slogan, “SAVAŞMA ÇALIŞ!” olsa işe yarar! Çalışan, üretir; üreten, teorik olarak başkalarının kaynaklarını mücadele yoluyla değil ticaret yoluyla elde etmeyi seçer! “Mücadele öğretileri” ile kirlenmeyen zihinler için böyle! Tembeller ve zihinleri “Mücadele” ile bulanmış olanlar, savaşmak zorunda kalacaktır! Onların sloganı da “Çalışma savaş” olacaktır! Zaten “Mücadele” yolunu seçenlerin, başka seçenekleri de kalmıyor! Çünkü birikmiş bir “Kin ve nefret” atalarından “Miras” olarak geliyor! Hatta düşmanları da miras kalıyor! İlk mücadelenin kökenindeki üretim kaynaklarını kapma işi de mücadeleye kurban ediliyor! Çalışmak ve üretmek de bu nedenle yapılamadığı için tek yol “Savaş” olarak ellerinde kalıyor!
“SAVAŞMA ÇALIŞ”, bu sloganı önemsiyorum! Çünkü genelde savaşı çalışmayanlar-üretmeyenler çıkarır veya çalışıp üretmeyenler yüzünden savaş çıkar! Şöyle ki; çalışmayanlar, üretmeyenler, sahip oldukları kaynakları hızla tüketir ve “Köle” durumuna düşerler! Teorileri, üretim kaynaklarından (Toprak, emek sermaye), mücadele ile savaş yoluyla elde edilebilir ve topraklar işgal edilir, insanların emeği köleleştirilir, ganimet de sermaye edilir! Teori, pratikte işlemez; evrensel sistem buna izin vermez! Teorik olarak başkası için düşünülen durum, bizzat kendi başlarına gelir! Kölelikten kurtulmak için de savaşmak zorunda kalırlar! “Kısır döngü” apaçık ortada! Üretim kaynaklarına sahip oldukları halde bunu kullanamayanların durumu da “Çalışmayan-üretmeyen” durumuyla aynıdır! Ellerindeki kullanamadıkları kaynakları, kullanmak isteyenlerin “Mücadele” yoluyla almak istemeleri ve saldırmaları kaçınılmaz! Zaten “Mücadele” seçeneği bunu öngörür! Mücadele tercihinin sonuçları feci şekilde kusuldu; 1. Ve 2. Dünya savaşları, üretim kaynakları için yapıldı ve sonuca dair doğan olumsuzlukları hala insanlık taşıyor! Üretim kaynaklarını, çalışmak ve üretmek dışında elde etmek, evrensel sistem tarafından dışlanıyor! Bu da üretim kaynaklarını elde etmek için yapılan savaşların olumsuz yanlarıyla kusuluyor!
Evrensel sistem, “Mücadele” değil “Çalışmak-üretmek” üzerine işliyor! “Boynuzsuz koyunun hakkı, boynuzludan geri alınır!” Evrensel sistemde geçerli olmayan, arızi olan “Mücadele”, acizlerin tek silahıdır! Çalışmak-üretmek tercihlerinde yok ise “Savaş” tek seçenekleridir! Çalışarak, üretim kaynaklarını ve araçlarını uzun vadede kazanmak zorundadırlar! Kısa yol olan “Mücadele” sorun çıkarsa da acizler için başka çare düşünülemiyor! Bu nedenle “Terör ve anarşi” bir mücadele yolu olarak görülüyor! Evrensel sistemde “Mücadele” arızi olduğundan da başarı mümkün görünmüyor! Sonuçları ise hiç hoş olmuyor!
Son tahlilde; evrensel tekamül ve evrimde, uyum esastır! Çalışmak ve üretmek uyumun gereğidir! “Mücadele” ise arızidir! “Savaşma seviş” sloganı iyimser olsa da işe yaramaz! “Çalışma savaş” sloganı ile yapılan haksız kazanımlar da geri alınır, kusulur! “SAVAŞMA ÇALIŞ” sloganı en verimlisi; çalışan toplumlar, savaşta da kolay lokma olmaz! Üretim kaynaklarını çalışarak verimli kullandıkları için üretim araçlarına da hakim olurlar! Üretim kaynakları için savaşmak da gerekmez, zaten üretim araçlarıyla, hepsine ulaşabilirler! Üretim araçlarından “Zenaat” (Sanayi) savunma için de kullanılır! Mücadele yolunu seçmiş olanlara, sanayi ve ürettikleri her şeyi satarlar!
Ahmet Bektaş
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.