Nazife Teyzeden Mektup
Nazife Teyzeden Mektup.
Süslü Saksı Evleri III.
Emel’im...
Elâ gözlü ceylânım benim. Biliyorum ben bu mektubu yazarken, sen mışıl mışıl uyuyorsundur. Aslına bakacak olursan, bende uyurdum ya. Tam kapatacak oldum ki gözlerimi, gözlerin geldi gözlerimin önüne uykumu böldü.
Yalan yok, önce biraz ağlar gibi oldum. Sonrasını ne sen sor, ne de ben söyleyeyim...
Hani sen gözlerimde bir şeyler arardın da bulamazdın ya hep, ben de o telaşla evin içinde kağıt kalem aradım.
Gülme gülme biliyorum neler düşündüğünü, nasılda anladı Nazife Teyze diyorsundur onun gözlerinde bir şeyler aradığımı. Tabi sen nereden anlayacaktın ki asıl esrarın beni arayan gözlerin olduğunu... Sahi; delilik değil mi benimkisi gecenin bu saatinde kalk da mektup yaz.
Ama ama amaların sonu gelmez diye düşünüverdim aniden.
Ne tuhaf değil mi? Hayat bu, nerede ne zaman başladığı belli olmadığı gibi, ne zaman biteceği de belli olmuyor.
Günlerdir senden gelen bu küçücük kağıt parçasını nasıl da beklediğimi bir bilsen var ya. Bilemezsin ki, ancak görmen lazım. Bu küçük kağıt parçasına kokun sinmiş mi diye nasıl da öpüp kokladığımı. Şu küçücük adada senin yaşlarında, hatta senin elbisenin aynısından giyene bile rastladım ama içlerinde bir sen yoktun.
Sana rastlayamadım.
Hiç birinde senin tek gamzeli gülüşünden eser bile yoktu. Sen başkasın Emel. O çay bardağını tutuşun, tutup da benim gözlerime bakışın vardı ya hani... Tuhaf değil mi, parayla her şeye kavuşuyorsun da, kavuşamadığı şeylerin farkında değil insanlar. Ne sağlıklarının, ne de sevdiklerinin kıymetini yanındayken bilmiyorlar. Tıpkı çiçeksiz bir pencereye benzetirim yalnızlığı...
Mesela sen...
Sen, bu saate nasıl da tatlı tatlı uyuyorsundur. Gamzeli yanağının üstünde belki de. Biliyor musun, Benim çok sevdiğim birisinde de tek gamze vardı. Serçe parmağımla oynadığım zaman, diğer elimin serçe parmağı hep boş kalırdı.
"Neden tek gamze." Dediğim zaman.
"Kendimde tek sevmediğim yer." Der, suratını büzüştürürdü.
"Kas eksikliğinden olurmuş gamze, çok istiyorsan senin olsun. Bütün gün serçe parmağınla oynar durursun." Der gülüşürdük. Dediği de oldu günün birinde ceylan gözlü bir kız verdi Allah bana, kucağıma verdikleri zaman ilk dikkatimi çeken yanağındaki tek gamzesi oldu...
Hemşireler bile güzelliğine hayran kaldılar. Hiç unutamam, içlerinden biri dayanamadı bu kadar bebek gördüm ama bu bebek kadar güzelini görmedim dedi. Kucağımdan alıp telaşla babasına gösterip ondan üç, beş kuruş bahşiş kopartmak için dışarı çıkmaya çalıştı.
"Dur dedim. Boşuna uğraşma, bahşiş istiyorsan ben veririm. Babasının işleri vardı gitti.
Sonra o tek gamzeli yanağı serçe parmağımla sevdim. İncitmeden...
O hiç incinmedi ama ben hep incindim. Ona olan sevgimi sadece saksıdaki çiçeklerimle, kara kedim bildi. Bir de üşümüş gökyüzü. Hep git dediler bana, git buralardan... Herşeyi bırak git.
Ve öyle de yaptım. Her şeyi bıraktım geldim buralara.
Şimdi gökyüzü ile iki arkadaşız burada. Her gece gülümsüyor bana. İki haberci yıldız yolluyor penceremin önüne. Biri senden, diğeri...
Mutluyum merak etme.
Çiçek unuttu demişsin benim için. Ben çiçek unutacak biri miyim sence. Ona ve kara kedime iyi bak.
Bir de koli vardı değil mi?
O çok önemli değil. Bisküvileri alıyorum, diğerlerini sana geri yolluyorum. Artık kullanır mısın, birilerine mi verirsin orasını bilmem. Keyfin bilir.
Seni Çok Seviyorum.
Şimdi rahat rahat uyuyabilirim.
Nazife
Davi
YORUMLAR
Artık birilerinden mektup beklemenin, postacıya '' Bana bir şey var mı bu gün?'' diye sormanın tadı da yok. Birinden mektup almayalı sanki asırlar oldu. Teknoloji o zevki bile aldı elimizden..
Şimdi merak ettiğim nedir biliyor musunuz? maraya geldiklerinde
-Selam n'aaber.
+İyidir. Sen?
-Ben de iyi
+Ok, byee
dan başka kelime bulup da konuşamayanlar bilgisayar başında ya da cep telefonlarıyla saatlerce ne konuşur ya da ne yazarlar?
Selam ve sevgilerimle.
Büyük bir heyecanla mektubu açtım sevgili Davi,
Günlerdir senden gelen bu küçücük kağıt parçasını nasıl da beklediğimi bir bilsen var ya. Bilemezsin ki, ancak görmen lazım. Bu küçük kağıt parçasına kokun sinmiş mi diye nasıl da öpüp kokladığımı. Şu küçücük adada senin yaşlarında, hatta senin elbisenin aynısından giyene bile rastladım ama içlerinde bir sen yoktun. Ah Nazife teyzemiz ah o mektuplar ki bizlerin saltanatıydı bir zamanlar, heyecanımızdı ifademizin yetmediği güzelliklerdi.
Tuhaf değil mi, parayla her şeye kavuşuyorsun da, kavuşamadığı şeylerin farkında değil insanlar. Evet hiç farkında değiller hemde Nazife teyze...
Pullu mektuplarımız, postacılarımız, heyecanlarımızdı hepsi mazide kaldılar. Sevgili Davi, yeni kuşakların okuması dileğimle Nazifa teyzemizin mektubunu. Çok güzeldi Mektup yazmayı da okumayı da çok severdim , gelen mektupları kutularda itina ile biriktirdim ve kaçkez açıp açıp okurdum .Bayram tebriği kartlarını albümlere dizerdim, pullarını ıslatıp koleksiyon kitabımda toplardım offf ne güzelmiş o eski günler anlatmakla bitmez ki, tebriğimle çok beğendim daha nice mektuplara imzanı atman dileğimle...
Sevgielerimi bıraktım size ve Nazife teyzemize...
Oya gedik tarafından 9/14/2015 11:55:08 PM zamanında düzenlenmiştir.
"Hani sen gözlerimde bir şeyler arardın da bulamazdın ya hep, ben de o telaşla evin içinde kağıt kalem aradım. "
Ah..Sen neymişsin be Nazife Teyze.. Emel'in senin gözlerinde arayıp bulamadığını ben senin mektubunda buldum! Çiçek Saksısıyla Kara Kediyi bilhassa bırakmış olmana da şaşırmadım.
Ve işte bu nedenle ben Seni Öyle Çok Sevdim ki..
Hep yaz olur mu...
Aracı olana sonsuz Teşekkürler.
Kol saatine açıklık getirmedi Nazife Teyze. Merakla bekliyorum saatin hikayesini.
Nazife Teyze Emel'den daha hisli, belli. Gayet felsefik cümleler kurmuş. Keşke böyle bir dostum olsaydı diye geçirdim içimden. Çağ ne olursa olsun böyle güzel mektuplar yollasaydık birbirimize...
Biz hem Nazife'yi hem Emel'i hem de yazarı çok sevdik. Çirkin hayatın içinde bir küçük nefes öykülerin.
Çok çok sevgiler güzel insan.