- 1577 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
ÖNCE DÜŞÜN SONRA SÖYLE
Düşünmek, insan olmanın doğal sonucu… Yani insan olan düşünür;
daha doğrusu düşünmek zorundadır.
Düşünmek, insan için bir aksesuar olmadığı gibi, bir fantezi de değildir. O, insan olmanın ana unsurudur. Hatta “Düşünmeyenler insan değildir.” desek, pek de abartmış olmayız.
Düşünmenin, konuşmakla doğrudan ilgisi var. Yani konuşmak isteyenler, düşünmek zorundadır. Düşünmeden konuşmanın zirvesi deliliktir. Çünkü deliler, konuşurken düşünmez.
Stanislavsky; “düşünce söz ses = işte insan” der. Haklıdır bana göre…
İnsanın kendini bulabilmesi, düşünmesiyle doğru orantılıdır. Düşünmeyen bir insan, kendini bulamaz; hatta kendini yaratanı bile…
Doğru konuşabilmek için, doğru düşünmek şarttır. Doğru düşünmek için de doğru görmek gerekir.
Hayvan ile insan arasındaki en önemli ve en büyük fark düşüncedir. Evet, insanlardan düşünmeyenler olabilir belki ama hayvanlardan düşünen hiç yoktur. Yemek, içmek, uyumak, insanı insan yapan özellikler değildir.
Bunları diğer canlılar da yapabilirler. Ama konuşmak, en kısa ifadeyle, “insan olmak” demektir. Kant, bu noktada haklıdır: “Hayvanlar, düşünemedikleri için konuşamazlar” der.
Konuşma, insanı ele verir. Çünkü ağızdan çıkan kelimeler, aklın derecesini gösteren birer işarettir. O kelimeler; bir insanın psikolojisi, merakları, ilgi alanları, plânları, rüyaları ve hayalleri hakkında bize o kadar çok şey söyler ki!… O hâlde şu gerçeği, bütün cesaretimizi toplayarak itiraf etmek zorundayız: “Konuşma, şahsiyettir.”
Söz, ağzımızdan çıkıncaya kadar bizim esirimizdir; ona hükmederiz. Ama ağzımızdan çıktıktan sonra biz onun esiri oluruz. Ağızdan çıkan söze hükmedebilen insan yoktur. Böyle bir sözü tekrar sır hâline getirmenin yolunu insanlık henüz bulabilmiş değildir. Onun için, ağızdan çıkan söze, yaydan çıkmış ok nazarıyla bakılmıştır.
Sözün, yerinde ve zamanında söylenmesi kadar, tatlı ve güven telkin eden bir tonda söylenmesi de önemlidir. Bu biraz ilgi, biraz istek, biraz da önemsemeyi gerektiren özel bir alandır Onun için kâinatın iftihar tablosu; “Ya hayır konuş, ya sus!” der. Kanaatim odur ki, susmayı, hayırsız konuşmaya tercih eden insan, sevap kazanır
“Kötü söz, sahibine râcidir” denir. Yani kötü söz; döner dolaşır, söyleyene gelir. Sözün tatlısı makbuldür. Tatlı söz, yılanı bile deliğinden çıkarır; kobraların zehrini etkisiz hâle getirir. Kötü sözün en zararlısı ve en zehirlisi de gıybettir. Ateşin odunu yiyip bitirdiği gibi, gıybet de iyilikleri, güzellikleri, sevapları yer bitirir.
YORUMLAR
Bir İtalyan atasözünün bu yazıya çok denk düşeceğini düşünmekteyim.
-Düşünmeden konuşmanın cezası,konuştuktan sonra düşünmeye mahkum olmaktır!!!!