- 500 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
BİR BAYRAM SABAHI
Kâhta’m, yine özlemin yaktı kavurdu gönlümü…
Yine başladın gözümde buram buram tütmeye…
İnan Kâhta’m, özlemin gelip oturunca yüreğime bir hoş oluyorum…
Bir şeyler kopuyor bu yaralı yüreğimden… Dalıyorum…
Yok, yok Karadeniz’de batan gemim ya da gemilerim yok… Maziye dalıyorum…
Çocukluğumun o güzel günlerine dalıyorum…
Gidiyorum 1960’lı yıllara… O cennet gibi Kâhta’nın, mis gibi havasını ciğerlerime alıyorum…
Bütün olumsuz koşullara rağmen, o cennette yaşayan namuslu, dürüst, saf, temiz, dost canlısı melek gibi büyüklerimizin kollarında huzur buluyorum…
Mutlu oluyorum…
Güneşli bir gündü…
Bir bayram sabahıydı…
Toprak bahar bahar kokuyordu…
Yeşile bürünmüş avlumuzdaki dut ağacının dallarında, evimizin önündeki damın üstünde, serçeler oynaşıp koklaşıyorlardı…
Serçelerden biri aniden gökyüzüne doğru süzülüyor, oynaştığı serçe de peşinden gidiyordu…
Masmavi gökyüzünde birlikte daire çiziyorlardı.
Bir daire. İki daire. Üç daire…
Toprak damın üstüne birlikte dönüyorlardı.
Burada bıraktıkları yerden oynaşmaya koklaşmaya devam ediyorlardı…
Güneşli bir gündü…
Bir bayram sabahıydı…
Bayram sanki serçelerin bayramıydı.
Bir güzel orkestra oluşturmuşlardı…
Koro halinde, anadilleriyle sabah sabah konser veriyorlardı…
Ücretsiz halk konseriydi…
Göze hoş, kulağa hoş, yüreğe ilaç gibi gelen bir gösteriydi.
O coşku, o sevinç, o mutluluk görülmeye değerdi…
Güneşli bir gündü…
Bir bayram sabahıydı…
Bayram için özel yemekler pişirilmişti.
Özel sofralar kurulmuştu.
Et boldu…
Et bol olunca kemikler de, artıklar da çoğalmıştı…
Güneşli bir gündü…
Bir bayram sabahıydı…
Annem hala mutfaktaydı.
Beni çağrınca hemen gittim.
Artıklarla dolu bakır tası eliyle gösterdi. Tası, nar ağancının altına bırakmamı söyledi.
Güzel annem, can annem, misafirlerimize yemek verdi, bize yemek verdi, sıra kedilerin karnını doyurmaya gelmişti…
Bayramın güzelliklerinden hayvanların faydalanmasını da düşünmüştü annem…
Ağzına kadar dolu bakır tası aldım, nar ağacının altına bıraktım.
Merdivenlerden yukarı çıkmadan bembeyaz tüylü, yeşil gözlü kedinin ağzındaki eti görünce şaşırdım.
Etin kokusunu ne de çabuk almıştı.
Bakır tastan eti hemen de kapmıştı…
Şapır şupur eti çiğniyordu.
Güneşli bir gündü…
Bir bayram sabahıydı…
Kuyunun yanından bir ses geldi. Döndüm, baktım. Alaca kedi de şapır şupur eti çiğniyordu…
Sarıgözleri Husi Fatçele’nin cipinin farları gibi parlıyordu…
Merdivenlerden çıktım. Kuşları seyrederken oturduğum tahta iskemleye tekrar oturdum.
Annemin kedilere sunduğu ziyafetten memnun olan kedileri ve davranışlarını izlemeye başladım.
Güneşli bir gündü…
Bir bayram sabahıydı…
Bu gün bayramdı.
Kediler de bayram yapıyordu.
Bu da onların hakkıydı… Onlar mutluydu.
Ben de onların sevinçlerinden mutlu olmuştum…
Güneşli bir gündü…
Bir bayram sabahıydı…
Güneş, bugün daha bir güzel doğmuştu…
Önce Nemrut’un tepesindeki yumruk büyüklüğündeki taşlardan oluşan tümülüse “merhaba” demişti.
Sonra heykeller, kayalar, taşlar, çakıllar, otlar, böcekler nazlı nazlı gelen ışınların merhabasını almıştı…
Daha sonra ışınlar Kâhta ovasına “hayırlı sabahlar”, “iyi günler”, “günaydın”, demişti.
Güneşli bir gündü…
Bir bayram sabahıydı…
Güneşin ışınlarını gönderdiği her avlu, her pencere içinden geldiği gibi dualar etmişti…
Bu yeni günden, bu güzel günden, bu bayram sabahından herkesin ayrı bir beklentisi vardı. Normaldi.
Gurbet ellerde çalışan, bayramı Kâhta’da kutlama olanağı olanlar gelecekti.
Evlatlar ana babalarına, anne babalar evlatlarına kavuşacaktı.
Işınların aydınlığından, aydınlığın güzelliğinden her canlı ayrı ayrı nasibini alacaktı.
Güneşli bir gündü…
Bir bayram sabahıydı…
Kâhta Mezarlığı bizim evden rahatlıkla görülüyordu. Dört tarafı tarlaydı.
Mezarlığın alt tarafında badem ağaçlarının sınır oluşturduğu yemyeşil bağlar gözüküyordu.
Bağların alt tarafında bahçeler vardı.
Yemyeşil söğütler ve kavaklar gökyüzüne doğru uzanıyorlardı…
Güneşli bir gündü…
Bir bayram sabahıydı…
Bizim evde bayram yemeğinden sonra çaylarını içen konuklar, teşekkür ederek gittiler.
Babam, konukları yolcu ettikten sonra odaya girdi. Duvarda asılı kuranı aldı.
Ben, babamın mezarlığa gideceğini anladım.
Bana “sen de gel” demeden, “baba ben de geliyorum” dedim.
Bizim evin iki sokağa da açılan dış kapıları vardı.
Yukarı sokaktaki kapımız Dedi Elike’nin evinin kapısına bakardı.
Aşağı sokaktaki kapımız ise Hemi Çevder’in (ev genellikle karısının adıyla anılırdı. Karısı ahraz-lal olduğu için “Mala Lalıke” denirdi) kapısı ile karşı karşıyaydı.
Güneşli bir gündü…
Bir bayram sabahıydı…
Aşağı sokak kapısından çıktık.
Sokakta adım başı bir iki güzel insanla karşılaştık. Tek tek bayramlaştık. Karşılıklı olarak iyi bayramlar, nice güzel bayramlar diledik.
Bizim sokaktan Ayzeri Fazılfe gilin sokağına girdik.
Bedir Genç ile abisi Mehmet Genç (Evdi Ömer’in çocukları) evlerinden çıkıyorlardı. Bayramlaştık. Ayrıldık.
Evdi Guje birkaç kişi ile evlerinin önünde sohbet ediyorlardı. Onlarla da bayramlaştık.
Biraz ileride, evlerinin köşesinde oturan Ayzeri Quloc ile bayramlaştık.
Az daha yürüdük ve mezarlık yoluna girdik. Her bayramda olduğu gibi mezarlık yolu yine kalabalıktı.
Bizim önümüzden mezarlığa doğru yürüyen kadın, erkek ve çocuklar sesli sesli konuşuyorlardı.
Çoğunlukla kadın ve erkeklerin elbiseleri bayram için alınmış yeni elbiseler değildi. Ama hepsi tertemiz elbiselerdi.
Güneşli bir gündü…
Bir bayram sabahıydı…
Çocuklar renk renk, çeşit çeşit elbiseler içinde koşturup duruyorlardı…
Bizden önce mezarlığa gidenler görevlerini yerine getirmiş insanların rahatlığı içinde Kâhta’ya dönüyorlardı…
Babam ile yan yana yürüyerek mezarlığa geldik.
Mezarlığa girmeden önce durduk. Ellerimizi açıp fatihalarımızı okuduk.
Mezarlığa girdik. Mezarlık çok kalabalıktı. Her mezarda üç-beş kişiden fazla ziyaretçi vardı. Hemen her mezarın başında bir erkek, bir genç ya da bir kadın Kuran okuyordu.
Diğer insanlar da ellerini açmış fatiha okuyorlardı.
Güneşli bir gündü…
Bir bayram sabahıydı…
Babam, yan yana olan birkaç mezarın başında durdu. Ellerini açınca ben de ellerimi açtım. Birlikte fatiha okuduk.
Altı yıl kuran kurslarında dayak yemiştim. Bütün duaları su gibi okuyordum.
Fatiha çok okunduğu için en iyi bilinen duadır.
Babam mezarın başına çöktü. Büyük bir itina ile kuranı bez torbadan çıkardı. Açtı. Okumaya başladı.
Ben babamın okuduğu kuranı dinlerken diğer mezarlarda kuran okuyanları, fatiha okuyanları, gözlerini silenleri seyrediyordum.
Güneşli bir gündü…
Bir bayram sabahıydı…
Çok genç yaşta ölen Hesi Büke’nin oğlu Qadir’in mezarında, annesi Xefe’nin gözyaşları, çocuk yüreğimi etkiledi. Ben de ağlamaya başladım.
Az ileride genç bir gelinin gözyaşları ile tamamen yıkıldım.
Hüngür hüngür ağlamaya başladım. Gözyaşlarımın önüne geçmek mümkün değildi.
Babam Kuran okumayı bitirince bana yanaştı. Kucakladı. Şalvarının cebinden mendil diye taşıdığı beyaz, temiz bezle gözyaşlarımı sildi.
Beni öptü. Başımı okşadı.
Güneşli bir gündü…
Bir bayram sabahıydı…
Hala kulaklarımda olan sözlerini unutmadım:
— İNSANLARIN ACILARINI GÖRÜP DE YÜREKLERİNDE HİSETMEYENLER, İNSANLIKTAN NASİBİNİ ALAMAMIŞ MAHLÛKATLARDIR. UNUTMA OĞLUM, O MAHLÛKATLARIN YÜREKLERİ DE, VİCDANLARI DA NASIRLAŞMIŞTIR…
Birlikte mezarlıktan Bizrin’e giden yola çıktık. Mezarlığa döndük. Tekrar fatiha okuduk.
Kâhta’ya doğru yürümeye başladık.
Babam:
— Oğlum, bir gün hepimiz buraya geleceğiz. Önemli olan yaşadığımız zaman dilimi içinde hiçbir canlıya zarar vermeden, hiç kimseye kötülük etmeden, gücümüz oranında da iyilik yapmaya çalışarak sevap hanemizi günah hanemizden kat kat artırarak buraya gelmektir. İyi insan olarak anılmak gerekir. Kötülüklerden her zaman kaçının.
Babam insanlık erdemlerinden, güzel ahlaktan, dostluktan, komşuluktan bahsederken eve gelmiştik bile…
Güneşli bir gündü…
Bir bayram sabahıydı…
Bayram temizliği yapılmış, temiz halıların serildiği, halı yastıkların konduğu misafir odasına geçtik.
Komşular gelmeye başladı. Kapıda karşıladık. Birlikte oturup güzel güzel sohbet ettik. Getirilen çayları içtik
Babamın köylerden de dostları gelmeye başladı. Ev düğün yerine döndü.
Bizim ailenin, komşularımızın ve dostlarımızın yüzleri gülüyordu…
Güneşli bir gündü…
Bir bayram sabahıydı…
Sevgiyi gördüm… Saygıyı gördüm… Komşuluğu yeniden yaşadım…
Vefalı dostları gördüm… Dostluğun güzelliğine tanık oldum… Geçmişini inkâr etmeyenlerle, ölmüşlerini unutmayıp onları ziyaret eden güzel insanları gördüm…
Güneşli bir gündü…
Bir bayram sabahıydı…
Ben yeniden doğdum…
Güzelliklerle mutlu oldum…
Bana bu güzellikleri yaşatan güzel insanlar, hepinize sevgilerimi ve saygılarımı sunarım.
Allah, ölenlere gani gani rahmet eylesin.
Allah, yaşayan bütün güzel insanlara acı, yokluk, hastalık, kısacası kötü gün göstermesin…
Bütün günleri, mutlu bayram günlerine dönsün…
Bayramınız kutlu olsun…
Bütün günleriniz bayram tadında olsun…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.