- 517 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
DİLİMİZ ÜZERİNE SOHBETLER
DİLİMİZ ÜZERİNE SOHBETLER
Öncelikle benim savunduğum yaşayan Türkçe’yi korumak ve savunmaktır.Sebebi ise yüzyıllar öncesinden dilimize girmiş,artık Türkçeleşmiş,Türkçe kurallara uydurulmuş,her kesim tarafından bilinen , tanınan ve konuşulan kelimelerin, öz Türkçecilik adı altında dilimizden çıkarılıp atılmasıdır.
Dil yaşayan canlı bir varlıktır.Dilin gelişmesi dışarıdan yapılan müdahalelerle olmaz.Kendi mecrası içinde etkileşim olur.Dışarıdan etki yaparsan,dede ile torun anlaşamaz.Kendi kültürel kodlarımızı okumamız, anlamamız mümkün olmaz.
İşte bu nedenlerden dolayı Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK, YUKARIDA SAYDIĞIMIZ NEDENLERDEN DOLAYI GÜNEŞ DİL TEORİSİNDEN, Öz Türkçecilikten vazgeçmişlerdir. Elbette yabancı kelimelere Türkçe karşılık bulacağız.Bu hepimizin,öncelikle ben TÜRKÇÜYÜM,MİLLİYETÇİYİM diyenlerin boynunun borcudur.Ama bulacak olduğumuz Türkçe karşılık dilimize yeni girmiş kelime ve terimlere olmalıdır.Yüz yıllar önce giren kelimelere değil.
Örnek;hadi ’televizyon’kelimesine bir karşılık bulabilin de görelim.Ama Arapça kökenli diye’ahlak’ kelimesi yerine Yunanca ’etik kelimesini ikame ettiler. Kısacası benim karşı olduğum budur. İkinci bir örnek; ’hayat’ kelimesinin yerine ’yaşam’, ’akıl’ kelimesi yerine, öz Türkçe diye ’us’ kelimesi getirilerek dilimiz kısırlaştırıldı.Çünkü hayat kelimesinin 12 değişik anlamı var.Yaşam kelimesi o anlamlardan bir tanesidir.Kimse karısına yaşamım demez,hep hayatım der.
Bu örnekleri niye yazdım.Bu kelimelerle birlikte asırlardan beri oluşmuş deyimler vardır.Yabancı kökenli diye silip attığınız kelimeler gidince deyimlerde atılacaktır. İşte bu sebeplerden dolayı dilimiz kısırlaştırılmakta,geçmişteki kültürel değerlerimizin üstüne kibrit suyu dökülmektedir.
Beğenmediğiniz Osmanlı’nın son döneminde ŞEMSEDDİN SAMİ’NİN ’KAMUS-İ TÜRKİ’ de 1 milyon kelime bulunmaktadır. Mehmet Doğan’ın çıkardığı sözlükte 80 bin kelime bulunmaktadır.Cumhuriyet döneminde çıkarılan sözlüklerde ise en fazla 40 bin kelime vardır.Bunu öz Türkçeciliği savunanlar bir kıyaslasın.Ona göre biz neler yapıyoruz diye bir düşünsünler.
Burada cumhuriyeti yermek için değil bu örnekleri yazmam,sonuna kadar Atatürk’ün kurduğu cumhuriyeti ve inkılaplarını savunacağım, onun fikirlerinin yaşaması için çaba sarf edeceğim.
Yeri gelmişken Eski yargıtay başkanı Sami Selçuk’un bir tesbiti vardı.Atatürkçüyüm diyenler için; 1.Rozet Atatürkçüsü 1.Tören Atatürkçüsü 3.Atatürk’ün fikirlerini sindirip hayata geçiren Atatürkçüler. Esas Atatürkçüler 3. guruptakilerdir,Yani Atatürk’ün arkasına saklanmayanlardır.
ÖZETLEYECEK olursak, Ahmet Kabaklı Hoca,Türk Edebiyatı Vakfının kurucusu yaşayan Türkçe adına; Öz Türkçecilere şöyle sesleniyor:Dilimize giren ve çok kullanılan kelimelerin,artık dilden atılamayacağını,bu kelimelerin halkın dilinde yer ettiğini ve kullanıldığını ancak ’ÖZTÜRKÇECİLİK’ adı altında yapılan çalışmalara karşı olduğunu ifade ediyor.
Ben de yukarıda açıkladığım nedenlerden dolayı karşıyım.Dilimize yeni girmiş kelime terimlerin hemen derhal karşılığının bulunmasını ifade etmiştim.
Bir şair ana dilin önemini şöyle ifade ediyor:
ANADİLİM
Bin yıldır bülbül kelamı,
Değişmez hiç bir zaman,
Lakin papağanın kötü kaderi,
Başkasını taklit her zaman.
Ana dilim sen varsan şüphesiz,
Bülbül gibi şiirler söylerim,
Senin yok olduğun gün şüphesiz,
Ben de bir papağana dönerim.
SAYGILAR -SEVGİLER
YORUMLAR
Merhaba Aybars Bey, dilimiz üzerine yazı yazman güzel. Metin Beyin de dediği gibi dünkü çocukla ninesi anlaşamayacak duruma geldik. Biri çıkıp bu işe kökten çözüm bulsa da biz de kendi dilimize yabancı olmaktan kurtulsak ne iyi olacak.
Bu konuda Rahmetli Oktay Sinanoğlu'nun "By By Türkçe" adlı kitabını beğenerek okumuştum. Dediğim gibi,bu konuda iş aydınlara düşüyor, bir de bizim gibi yazmaya çalışanlara.
Türkçe'sini bildiğimiz kelimelerin yabancısını kullanmamak gibi...
Paylaşım için teşekkürler
saygılar
Aybars KARLIDAĞ
Nitem Tran Bey benim ki bir tespit idi.Yani gerçekleri dile getirme ve dilimize verilen zararları dile getirme idi.Siz de aynı düşünceleri paylaştığınızı söylüyorsunuz zaten.Size teşekkür ederim.Kamus-i Türki'ye gelince, kaynak kendisi zaten.Şemseddin Sami Osmanlıların son dönemlerinde yaşamış(1850-1904) değerli bir yazarımız,yani yakın tarih,yüz yüz on yıllık bir geçmişi var.Sizin dediğiniz gibi olsa bile,dilimiz zengin bir dil,bunu yok etmeye kimsenin hakkı yok.SAYGILAR
’KAMUS-İ TÜRKİ’ de 1 milyon kelime vardı diyorsunuz fakat bu bana gerçekten hayli, hayli, hayli uzak geliyor. Keşke bunun için bir kaynak gösterseydiniz.
Ama bunun dışında yazdıklarınıza sonuna kadar, hemde tüm kalıbımı basarak katılıyorum.
Orta Asya'dan başlayan göçlerle beraber Farsça, İslamiyet'ten sonra ise Arapça ile etkileşip zenginleşen, HATTA ALDIĞI KELİMELERDE ANLAM KAYMALARI OLUŞTURARAK (Kasten değil elbet, dilin dinamik süreçleri tarafından) TÜRKÇELEŞTİREN medeniyetimiz Osmanlıyı kurduktan sonra tüm içine aldığı dillerle de etkileşip Dünya'nın en zengin dilini oluşturdu.
Cumhuriyet kadroları (Alfabenin Latin'e çevrilmesine karşı değilim.) sadeleştireceğiz diye hem dilimizi fakirleştirdiler hem de kuşaklar arası yabancılık, birbirini anlamama yani tarihten kopuş oluşturdular.
Benim eşim Rus Dili Edebiyatı okumuş bir Rustur. Ona sordum "Sen dedim Puşkin'i okursan anlıyor musun?" diye, sinirlendi. "Neden anlamayayım" diye, çıkıştı. "Yanlış anladın" dedim, "Dilini anlıyor musun, demek istedim." "Evet" dedi, "Her Rus anlar." Düşünün ki Puşkin ta 1800'lerin başında kaleme almış tüm şiir ve yazılarını. Tüm Ruslar, çoluk çocuk anlıyorlar. "Kızma" dedim, "Biz Atatürk'ün Nutkunu bile anlamıyoruz" Tabi sebebini asla anlayamadı.
Ve işin garibi bizim "aydınların" çoğu bunu öylesine kutsal, öylesine önemli addediyorlar ki, yazı yazarken kendilerini ifadede yaşadıkları zorluğun sebebini dahi anlayamıyorlar.
Bir zamanlar ben de onlar gibiydim. Ta ki bir İngiliz filmini Rusça seyredene kadar. Filmin Rusça ismi iskupleniye idi. Tüm gece kafamı patlattım ve Türkçe karşılığını bulamadım. Yoktu! Bu sözcüğü Türkçeye çevirmek için koca bir cümle kurmam gerekiyordu. Sonra, bu filmin Türkiye'de de oynamış olabileceğini düşünüp hangi isimle çevrildiğini araştırdım. Üç beş dakika sonra bulmuştum. Film endüstrisinin çoğu yukarıda belirttiğim " aydınlar"dan olan ustaları "Kefaret" diye çevirmişti.
İşte o günden sonra nasıl bir yalanın içinde debelendiğimi anladım. Beynime format atmışlardı.
Sonraki zamanlarda konuya oldukça fazla zaman harcadım ve öyle şeyler buldum ki oturup ağlayasım geldi. Öyle kelimeler vardı ki dilimizden attıkları, en zengin dil kabul edilen İngilizce'de dahi karşılığı yoktu ve bir İngiliz ancak uzun bir cümleyle anlatabiliyordu o kelimeyi.
Kaleminize sağlık efendim.