Yaz'ın Bilançosu
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Yazın Bilânçosu
Eylül ayına adım adım yaklaşırken geriye dönüp düşünmeye başlama zamanı. Düşünmek zamanı geldi, çünkü belki daha fazla insan için, daha fazla dersler çıkarılan bir dönemden geçtik. Tabii anlamayana davul zurna az demişler, onları bu genellemenin dışında tutmak yerinde olacaktır. Neler öğrendik, neler atlattık ya da atlatamadık da atlatmaya çalışıyoruz?
Bireysel gözle düşünecek olursam, asla basit dertlere takılan, basit hırs ve kıskançlıklar güden birisi olmadım hayatta. Olduysam da bir on sene öncede bırakmışımdır. Bu yüzden çok uzun zamandır üzüldüğüm meseleler sağlam bir filtreden geçmekteydi zaten. Etrafımdaki insanların düşünce ve duygularına fazla kulak vermeye devam etmek oldu kabahâtim, daha az umursamam gereken hatta şimdi dönüp bakınca, hiç umursamasaymışım daha iyi olurmuş dediğim kişilerin evhamlarından nasibimi aldım. Yaza az buçuk kala, az buçuk bir zaman diliminde küçük kederler deryasına kendimi atmaya hazırdım tabi ki! Hâlbuki erken yaşta bunları aşacak kadar sınandığımı bile bile. İşte kalan bu açığıma güncelleme yaptığıma dair bir madde ekliyorum şimdi 2015 yılının yaz mevsiminin bilânçosuna. Heybeme koydurdukları için evrene pek teşekkür edemeyeceğim, en azından henüz etmek gelmiyor içimden.
İnandığım her şeyi sorguya çektim bir güzel. Kendimi bildim bileli kolay bir hayatım olmadı; zaten hayat kolay değildir. Bana yansıtılanlara çok çabuk inandım sadece. Pembe perdeler indi benim hayatımın üzerine, diyenlere. Beyan edilen doğruyu kabul ederim, karşımdaki ne diyorsa odur. Kendi içimde inanırım, inanmam; o ayrı bir mesele ancak kişilerin kendi özgürlükleri dahilinde bulundukları hamleler kendilerini bağlar sadece. Maske takmam, sessiz kalır ve geriye çekilirim. “Çok mutluyum baksanıza” şovları uymuyor bu bedene, ruha ve kalbe. Ben kelâmı ve kalemi seçtim, benim kale’m onlar oldu içten içe.
Birinci tekil şahsın bilânçosundan dışarıya çıkmak gerekirse, çoğul şahıslar bilânçosuna neleri aldık?
Fikirlerinden ters dönmüş hamamböcekleriymişcesine uzaklaşanlara baktı çoğul şahıslar, uzaktaki fikirlere doğru çıkar rüzgârları esince kireçlenmiş bacakların yoz beyinlerle triatlet gibi koştuklarını gördüler. Vefâ
sadece semt adıymış meğer sözü tırmaladı kulakları. Kimisi daha az bencil olmak zorunda kaldı, kimisi daha çok bencil olmayı öğrendi. Kimi bir kez daha sınandı sevdiği her şeyle, kimi küçük sorunlarına yenisini ekledi.
Daha çok acı duyduk, ızdıraplara gark olan ruhların haykırışları daha çok çarptı evlerin camlarına. Daha çok bağırdık, daha çok sustuk, daha çok karıştı kafamız, yenisi eklendi üzerine yaşanmışlıkların ama iyi ama kötü.
Bilânçoya eklendi hepsi tek tek. Kayıtlar tutuldu kalplerde ve beyinlerde. Ama fark ettik, ama etmedik. Bir şeyler eskisi gibi değil. Hiçbir şey eskisi gibi olmaz ama bir şeyler artık “gerçekten” eskisi gibi değil.
Mesele şu ki anladığımızı zannettiğimiz her şey bizimle ne kadar kalacak? Tecrübeler önemli rotaların rehberi olur her zaman, peki nereye kadar? Bir kez yettiyse tali yollara sapmamanıza eğer, kendinizi şanslı sayabilirsiniz.
Kendi bilânçomda gördüm ki bir kez yetmemiş. Şimdi tecrübelerimi hayat otobüsünde yan koltuğuma ebediyete dek oturttum. Yanlış durakta inip giderlerse eğer, o da hayatın değil benim ayıbım olsun.
Ece İslamoğlu / 2015
YORUMLAR
Kişilerin kendi özgürlükleri dahilinde bulundukları hamleler kendilerini bağlar sadece. Maske takmam, sessiz kalır ve geriye çekilirim. “Çok mutluyum baksanıza” şovları uymuyor bu bedene, ruha ve kalbe. Ben kelâmı ve kalemi seçtim, benim kale’m onlar oldu içten içe...... Bir yılın blançosu ancak bu kadar içten anlatılabilirdi .
Kutlarım sevgili Ece güne düşen yazınızı. Sevgilerimle .
Labarnas
Yazının başlığını okuyunca içimden herhalde artık sıklıkla karşılaştığımız siyasi içerikli yazılara bir yenisi daha eklendi diye geçirdim. Yazının tamamını okuyunca yanıldığımı anladım.
Aslında güzel noktalara değinmişsiniz. Fakat sadece giriş yapmış gerisini getirmemişsiniz. Daha çok sesli düşünmüş gibisiniz. Hayatın doğal döngüsündeki devinimler olağan bir şey zaten. Sanırım sizin bu yaz keşfettiğinizi düşündüğünüz şey yaşamınızda birinci plana kendinizi koymanız gerektiği. Fakat bunu yazınızdan değil, yorumlara verdiğiniz cevaplardan anladım. Yazıdaki belirsizliği bir kenara bırakıyorum. Bu üstesinden gelinemeyecek bir sorun değil. Güzel cümleler kuruyorsunuz. Aceleye getirmeden daha açık bir şekilde yazacağınız nice yazılar var.
Evet; o bilmem kaçıncı Elizabet sizsiniz! Böyle düşünmelisiniz. Görüyorsunuz ki etrafımız Kral Riçırt ve sayısızıncı Elizabetlerle dolu. Hal böyle iken bir Elizabetliği kendinize çok görmemelisiniz. İnsanın kendini önemsemesi bencillik değildir. Kendini önemserken diğerlerini görmezden gelmesi bencillik olabilir. Bu konuda içiniz rahat olmalı. "Önce can" mevzusu insanın tabiatında var.
Naçizane tavsiyem "asla" kelimesini kullanmayın. Asla diye bir şey hiç olmamıştır. Kelime olarak katı bir kesinliği ifade eder, kesinlik içerir. Yazının başında "...asla basit dertlere takılan, basit hırs ve kıskançlıklar güden birisi olmadım hayatta." demiş, hemen akabine "Olduysam da bir on sene öncede bırakmışımdır." cümlesini eklemişsiniz. Böylelikle birinci cümlenizi sıfırlamış oldunuz.
Gelecek yıllarda gönlünüze göre yazlar, baharlar geçirmeniz dileğiyle Ece Hanım.
Sevgilerimle.
Labarnas
Aynur Engindeniz
Çok güzel bir yüzünüz var. Başınıza gelenler her ne ise umarım bir daha yaşamazsınız.
Sevgilerimle.
Bazen tekil şahıs bazen çoğulcu bir anlatımdı okuduğum yazı
Neler yaşadığınız anlstılmadığı gibi yaşananlardan nasıl bir ders çıkardığınız da mü anlatılmamış yeterince
Yaşanan acılar ve sizi üzen şeyler de pek açık değil
Kişisel mi ulusalmı anlayamadım.
Hayatta hepimizin yanıldığı aldatıldığı olaylar vardır ya kişisel ilişkilerde
Yada ortak sorunlarımızda,
Ama konuyu açık bir dille anlatmanız lazım ki Okur'da ne cevap vereceğini tayin etsin
Hoşça kalın saygılar.
Minos tarafından 8/29/2015 2:09:02 AM zamanında düzenlenmiştir.
Labarnas
Labarnas
Sevgili Ece (Labarnas)
Yazınızın günün seçkisi olarak değerlendirilmiş olmasından dolayı sizi kutlarım.
Ancak yazınızdan ‘’yaz’ın bilançosu’’ olarak nasıl bir sonuç çıkarmamız gerektiğini yani bilançonun sonunda ne kazandık ne kaybettik bencillik mi? umursamazlık mı? durumunu tam olarak anlayamadım. Sanki biraz daha açıklık getirse miydiniz?
Neyse defterin yetkin kalemlerinin yapacağı yorumlardan belki bende bir şey anlayabilirim.
Kalemine ve duygularına sağlık
Saygı selamlarımla
Labarnas
Serhat BİNGÖL
Doğrusu bu yaz benim içinde çok keyifli geçmedi. Sabahın erken saatinde başlayan günlük koşuşturmam yani sorunlarla sıkıntılarla dolu yoğun mesaim akşam dokuzlara onlara bazen de gece on ikilere kadar sürdü ve sürmek zorundaydı. Çünkü yaşam koşullarım onu gerektiriyordu. Yani bencillik yapma şansım ve lüksüm yoktu.
Umarım önümüzde ki sene yaz mevsimini keyfini çıkarta bilirim. Bu dileğim sizin içinde geçerli bakın bencilik yapmadım)) Gerçi kaç yazdır kendim için aynı temennide bulunuyorum ama kısmet olmuyor işte ama olsun yinede şükredip mutlu olacağımız şeyler yaşantımızda her zaman vardır. Sizin gibi güzel bir kardeşime yorum yazmak gibi mesela!
Güne gelen yazınızı ve sayfanıza yakışan kurdelenizi bir kez daha tebrik ederim.
Saygı sevgilerimle