Kehanet
Uykumdan uyandığımda bir müddet gördüğüm rüyayı anımsamaya çalıştım. Rüyamda bir kartal, bir aslanla mücadele ediyor, aslan şiddetli bir darbeyle kartalı yere çarpıyor, tam işini bitirecekken gökten simsiyah bir taş düşerek aslanın kafasını parçalıyor, kartal da aslanın leşini yiyordu. Rüyanın etkisiyle uykum dağıldı, kalkıp gökyüzüne baktım. Bulutsuz, pırıl pırıl bir geceydi. Gözcü, Atarneus limanına yaklaştığımızı haber verdi. Gemimiz belli bir mesafede durduğunda limandan davul sesleri geldi. Karşılık olarak gemimizdeki davullar çalındı. Ardından limana girişimize izin verildi.
Limana indiğimizde Kral Attalos’un bizi karşılamak üzere yolladığı iki araba bulduk. Üç senatör öndeki arabaya, diğer iki senatör ve ben de arkadaki arabaya binerek Pergamon’a doğru yola çıktık. Kaptan ve askerler gemide kalacaklarını söyleyerek bizi uğurladılar.
Kral bizi büyükçe bir salonda karşıladı. Güzel bir ziyafet hazırlanmış, din adamları ve askerler masanın iki tarafına dağılmış, danışmanlar kralın sol tarafına oturmuş, sağ kısmı da bizim için ayrılmıştı. Karşılıklı takdim ve hediyeleşmenin ardından yerlerimize oturduk. Senatörler bir yandan yemek yerken, bir yandan kralla en son gelişen siyasi olayları konuşuyorlardı. Bense masanın ucunda konuşulanları dinliyordum. Çaprazımda oturan Pergamonlu komutanlardan birinin laf atmasıyla dikkatim dağıldı:
-İhtiyarların yanına bekçi olarak olarak seni seçtiler haa, eh heh hee..
-Evet bir bakıma öyle diyebiliriz.
-Bir Trireme, altmış piyadelik bir centuria ve başlarında bir subay. Ya parlak biri olmalısın ya da seni gözden çıkarmışlar.
-Bu kanıya nereden kapıldığınızı sorabilirmiyim?
-Kartaca topraklarınızda ve sularınızda cirit atarken, ortam bu kadar güvensizken senatörler neden bu kadar az askerle ve rütbesiz bir subayla gönderilsin?
-Belki de tek bir geminin göze batmayacağını düşünmüşlerdir.
-Belki...Ama şunu da bilmelisin ki aradığınız şey burada değil, Pessinus’ta. Pessinus ise Selevkos topraklarında ve kral artık anne tarafından akrabalarıyla eskisi kadar barışçıl değil.
-Pessinus mu?
-Evet, keltlere aşinasın öyle değil mi? Onlar için çok önemli bir yer. Bir kelt öldürdün mü? Söyle bana, eğer bir kelt öldürmediysen ne demek istediğimden haberin yok demektir.
-Elbette kelt öldürdüm. Fakat kralın Küçük Asya’yı keltlerden temizlediğini duymuştum.
-Bu konuda bizden önce bir çok krallık bunun için uğraştı. Biz de uğraşıyoruz, hatta siz de uğraşıyorsunuz ve bizden sonra da devam edecek. Bu lanet vahşiler tükenmek bilmeyen bir hastalık gibi. Ama konumuz bu değil. Altmış askerle bilmediğin bir diyarda bu beş ihtiyarı koruyabileceğini mi sanıyorsun? Hiç çırılçıplak savaşçıların zırhlı askerleri darmadağın ettiği bir sahne gördün mü?
Kralın ayağa kalkmasıyla komutanın sözü yarıda kesildi. Tam anlamıyla şaşkınlık içerisindeydim. Yapacağımız tek şey Sibil kehanetlerinde bahsedilen Anne Tanrıça’yı Roma’ya götürmekti. Kimse bana anakara içlerine yapılacak bir keşiften söz etmemişti. Komutan haklıydı, kelt gruplarına karşı senatörleri koruyamazdım. Kral konuşmaya başladı:
-Kıymetli dostlarım, müttefikimiz Roma zor durumda ve bunun için bizden küçük bir yardım talep etti. Küçük Asya’nın kadim tanrıçalarından Kibele’yi görkemli Roma’ya taşıyarak eski ihtişamını teslim etmek istiyorlar. Lakin onlara vereceğim haberler pek iyi değil. Aradıkları şeyi Kadim Frigya Krallığı’nın benim hakimiyetimde bulunan kısımlarında bulamadık. Açıkçası nerede olduğundan da tam olarak emin değiliz. Ama aldığımız bilgiler Tanrıça’nın eski frig şehri olan Pessinus’ta olduğu yönünde.
Senatörlerden biri ayağa fırladı:
-Pessinus mu? Bilgilerim beni yanıltmıyorsa anakaradan oldukça içeride olmalı.
-Evet değerli senatör, at sırtında on beş yirmi günlük bir mesafe. Yalnız durumu kötüleştiren mesafe değil, bölgenin mevcut yapısı.
-Biraz daha aydınlatın bizi.
-Yani değerli senatörler, bölge benim hakimiyetim dışında kalıyor, şu sıralar Selevkos’a ait. Ama bu da aslında bir sorun sayılmaz. Geçişiniz için gerekli görüşmeleri yapabilirim. Asıl bizi düşündüren Galatlar.
-Onların tükendiğini sanıyorduk.
-Biz de öyle sanıyorduk ancak her geçen gün yeniden çoğalıyorlar. Ayrıca sizin görkemli ordularınızla bile tüketemediğiniz bir ırkı burada benden beklemeniz biraz garip doğrusu.
-...
-Tabi ki sizi yüz üstü bırakacağımı düşünmeyin sakın. Size iki önerim var. Birincisi centuria birliğinize ek olarak elli adam verebilirim ve küçük bir akın yapabilirsiniz, ki çok tantana çıkacağından ve bölgedeki herkesin başını ağrıtacağından emin olabilirsiniz. Başarı şansınız hakkında ise bir tahmin yürütmek istemiyorum.
-İkincisi nedir?
-İkinci önerim ise bana biraz daha makul görünen ve daha az tantana çıkarıp, daha yüksek başarı şansı olduğunu düşündüğüm küçük bir seyahat. Daha sessiz, daha gizli.
Senatörler kendi aralarında konuşmaya başladılar. Bense komutanla gözgöze bakarak ikinci seçeneğin gerçekten daha makul olduğunu düşünüyordum. Komutan göz kırparak düşüncemi onaylarmışçasına başını salladı.
...
Kralla görüşmemizden üç gün sonra karar verilmişti. Senatörler birlikle birlikte Pergamon’da kalacak ve önemli görevimize ben gidecektim. Sebebi ise senatörlere göre, görev normal bir piyadenin üstlenemeyeceği kadar önemliydi. Ayrıca kaçma riski vardı. Ama kendini lejyona adamış bir subay hem görev bilinci hem de sadakat içerisinde görevi başarıyla tamamlayabilirdi. Senatörlerin en yaşlı olanı Pius tüm yapmacıklığıyla konuştu:
-Evlat bu görev için özel seçildin ve şimdi de kendini kanıtlama zamanı. Tüm Roma’nın kaderi senin ellerinde. Zamanımız kısıtlı biliyorsun. Kartaca kapılarımıza dayandı ve bu belki de son umudumuz.
-Evet farkındayım senatör. Muhteşem bir ordumuz, devasa bir deniz gücümüz var ve biz kurtuluşu unutulmuş bir tanrıçada arıyoruz. Bizim tanrılarımızın bizi yüz üstü bıraktığına mı işaret bu?
-Buraya görevini sorgulamak için gelmedin asker. Ayrıca görevi başarıyla tamamlarsan başkente döndüğümüzde layıkıyla taltif edileceksin. Kimbilir belki de yıldızını parlatan bir seyahat olacak bu.
-Sadece bir an önce ülkeme dönüp evimi düşmandan korumak istiyorum senatör.
-Biz de bunun için burdayız evlat. Tanrılar seninle olsun, özellikle de Kibele, unutma onun topraklarındayız.
Kendi tanrılarımızı bırakıp eski bir barbar tanrısını umut olarak görmek tam bir acizlikti. Stratejik başarısızlıklarımız senatoyu farklı arayışlara yöneltmişti. Tam da herkes bu kadar umutsuzken kahinler eski elyazmalarında bir kehanet buldular. Bu kehanet, söylenene göre Frig Druidlerine aitti ve Roma yabancı bir düşman tarafından tehdit edilirse, çaresinin Ana Tanrıça Kibele’de olduğundan bahsediyordu. Senato bunu halka duyurduğunda tam bir coşku yaşandı ve bunun kolay olacağını düşünen senato birkaç senatörü bu tanrıçayı getirmek için bizzat göndererek daha da büyük gösteriş yapmayı ihmal etmedi. Ama şimdi bütün görev ve sorumluluk benim üzerime kalmıştı.
Sabah erkenden yanıma bir emir eri ve bir iz sürücü alarak yola çıktım.
===============================================================>
YORUMLAR
Mitolojik verilere uygun dizayn edilmiş harika bir kurgu hikayesi daha ..Mesela ''Frig Druidleri '' hatırladığım kadarıyla mitolojide bilge olan bir grubun adıydı.. Ve Keltler se Orta Avrupa ya gidip Büyük Britanya halkına verilen isim di diye anımsıyorum.Ve onlar hem savaşta hemde çiftçilikte oldukça başarılı bir topluluktu. Harman mükemmel...
Sevgilerimle...
grafspee
"Bulutsuz pırıl pırıl bir geceydi.."
Kaleminizin tonu ne kadar zarif.. İkili üçlü okumalarım oluyor bâzen, sizin sayfanızda da olmuştu ancak sebebi kelimeler ile üslûp arasındaki farklılıktı. Şimdi ise şu *gece'ye hayran kaldım.. Yazmak yakışıyor.
Bir şey daha dikkatimi çekti fakat buna değinmek için henüz erken diyorum. Akıcı bir anlatım ve satırların barındırdığı esrar okuru kilitliyor kendine. İlk paragrafta yaklaşık beş altı dakika kaldım ve her başa dönüp *gece'ye geldiğimde tebessüm ettim.. Doğaya dokunabilmek önemli bir inceliktir.
Kehânet, kelime olarak insanın tabiatıyla iletişim kurmakta güçlük çekmez aslâ. Elbette ki sözcük tek başına süreklilik bağı oluşturmaz. Kullanılması gereken yerde ise "doğru zaman doğru insan" gibi olması gerektiği yerde ise olması gereken, zafer kaçınılmaz.
Aklım bir yere takıldı. Kelt?
Neyse. Sonraki adımı görmeden önce çok konuşmamalı..
Hep yazmanız dileğiyle.
Esen kalın.
grafspee
kelt kelimesine takılma nedeniniz, kelime anlamını mı soruyorsunuz, yoksa öyküdeki yerini mi? kelt ırkı kafkaslardan irlandaya kadar geniş bir coğrafyaya yayılmış geniş bir halkın adı. ülkemizde galata, gelibolu gibi isimler kelt kökünden gelir. avrupa'da da galya(fransa toprakları), galler(wales), galiçya(wallachia) gibi bölgeler hep kelt yerleşimleridir.
öyküdeki yerine gelecek olursak kahramanımızın gezdiği topraklar bir zamanların kelt toprakları ve kelt kökenli galatlar halen buralarda yaşamlarını sürdürüyorlar.
henüz erken dediğiniz dikkatinizi çeken şeyi merak etmedim desem yalan olur.
beğenmenize sevindim, çok teşekkürler, saygılar.
Anlatım harika üstü, diyaloglar sanki bir tarih-savaş filmin replikleri kadar isabetlidi. başlamamla bitirmem o kadar kısa oldu ki göz açıp kapatmak kadar oldu. Bu da hikayenin akıcılığı ve içinde merak unsurlarının barındığını görmek bir hayli haz bıraktı beynimde...
Başlık "Kehanet" zaten oldukça içinde "beni oku, macereya davetlisiniz" der gibi bir izlenim bıraktı.
Çokça başarılı bir hikayeydi...
Selamlarımla hocam
Deman Ronahi tarafından 9/11/2015 11:29:06 AM zamanında düzenlenmiştir.
grafspee
Komşu topraklarda, kadim zamanlarda kehanete göre zor durumdaki romalılara umut vaat eden ana tanrıça kibelenin izindeyiz...Zorlu görevler çoğu zaman sessiz sakin göze batmayacak ama daha etkili olabilecek alternatif planlarla başarıya ulaşabiliyor.İnandığın sürece kehanetler,efsaneler gerçek olabiliyor.Roma ana kraliçeyi topraklarına getirdikten sonra istediği başarıya ulaştı mı ulaşmadı mı bilemiyorum ama bizi kibele yolunda sürprizlerle dolu bir macera bekliyor.Bu maceraya katılma kısmı heyecan verici olacak.Devamını tarih bilgin ve hayal gücündeki farkla girizgahtaki ilgi çekiciliği ve akıcılığı koruyarak yazacağına inanarak hikayenin devamında görüşmek üzere tebriklerimi bırakıp kaçarım..
grafspee
Sevgili Fatih
Bu yazıyı ilk yayınladığın anda okumuştum işlerimin yoğunluğundan yorum yazmayı sonraya bıraktım ve maalesef itiraf edeyim ki unuttum. Sevgili (sihirli kalem)Nuray hanımın yorum yaptığı bant’ta dönünce fark ettim. Geç kalmışlığın özrüyle
Sizin kaleme aldığınız öykülerin kendine has bir anlatım özeliği var öyle ki kimliğinize dair bir ibare olmasa da o yazının size ait olduğunu anlarım.
Ve yine kendini keyifle okutan ve konusu alışılmışın dışında olan ilginç bir öykü yorumlara verdiğiniz cevaptan anladığım kadarıyla sanırım devamı olacak.
Heyecanla bekliyor olacağım.
Kalemine ve emeğine sağlık
Saygı sevgilerimle
grafspee
evet devamı gelecek en kısa zamanda, umarım beğenirsiniz, selamlar, saygılar, hayırlı geceler.
Bu ok devamı gelecek diyor galiba.
Çok güzel ve titiz bir çalışma.
Ellerine sağlık ...
grafspee
İlginç bir konu,
Waowww dedirtecek bir anlatım,
sürükleyen bir hikaye çıkmış ortaya.. Acaba devamın da ne yaşanacak? dedirten cinsten.
Beklemedeyim :)
Tebriklerimle..
grafspee
Enteresan bir hikaye.
Değişik bir ilgi odağı.
Biz,
kendi tarihimizi okumaya, öğrenmeye zaman ayıramıyorken,
Roma tarihini irdelemek, hatta içerisinden hoş hikayeler çıkarmayı başarabilmek,
her babayiğidin harcı değildir sanıyorum.
Bilemiyorum mesleğiniz nedir ama,
konuya hakimiyetinize hayran olmadım desem, yalan söylemiş olurum.
İlgi ile okudum.
Tarihin güzelliği yanında,
edebiyatı da müthiş resmetmişsiniz.
Tebrik ediyorum.