YORUMLAR
Beğeni ile okuduğum bir yazıydı, tebrik ve teşekkürlerimle Kemnur Abi.
Ben de sizlerle başımıza gelen hem iyi, hem kötü diyeceğim bir şeyi paylaşmadan geçmek istemiyorum.
Kızım küçük bir kaza geçirmişti. Ardından bir burun ameliyatı oldu, Antalya'ya gitmemiz gerekti. Yolda arabada burun zarar görebilir diye uçakla gitsin dedik. Aradan da yirmi beş gün geçmişti, dr. gidebilir demişti. e-posta ile bilet alındı, babası tembih etti "aman kızım gittiğinde ameliyatlı olduğunu söyle de sana cam kenarından yer versinler."
Çocuk da gidince söylemiş. "ben ameliyatlıyım cam kenarından yer istiyorum." Diye.
Uçağın kalkmasına da yarım saat var. Sabah saat 06.00.
"Bayan uçağa binme raporunuz var mı? Demişler.
Biz güya iyilik yapıp cam kenarından yer istedik.
Kemnur
Hanımların isteği bitmez...Fıkralar çok hoştu...Zıt kuvvetler birbirini çeker kadın ile erkek birbirini çeker,aynı işaretler ise birbirini iter.Her evde ufak tefek gırgır,şamata olur...Zaten gırgır,fıkra,şamata hayata renk katan reklam aralarıdır.sizdeki aynı işaretler olduğundan mı itme var? Aynı isimler birbirini iter...Kalemin daim olsun...
Kemnur
Üzülme.
Bir otomobil sahi olsan dahi,
senin hanım bir yolunu bulurdu seni azarlamak için.
Bu kez de,
''Neden uçak almadın? Allah belanı versin inşallah! Ahlaksız herif! Utanmaz herif! '' derdi herhalde.
Ve sen,
bu duruma uygun bir fıkra buluverir, hoş üslubun ile anlatır,
sonuç olarak da sadece kendin gülerdin.
Hoş hikaye.
En çok,
tabi ki Trabzonlu mühendise güldüm.
Aynı odayı paylaştığım genç mimar bayan soruyor neden gülüyorsun diye?
nasıl anlatayım ona bu O..pu fıkrasını?
Kemnur
Daha önce de bahsettim ama üzerine konuşmaktan kendimi alamadığım konulardan biridir.
Uçak yolculuğuna öteden beri çok düşkünüm. Yolcu uçaklarına, havaalanlarına, ticari uçaklarla ilgili her şeye merakım var. Tam bu yazıyı okumadan önce 1977 deki Tenerif kazasıyla ilgili bilmem kaçıncı belgeselimi seyrediyordum (Yine de favori kazam 2009 Air France uçuş 447 dir. Evet, "favori kazalarım" diye bir kavramım var)
Biletlerimi alırken uçağın modeline dikkat ederim. Bir sonraki adımda ise o havayolunun o model uçağının en iyi koltuklarının hangileri olduğunu bir siteden kontrol ederim.
Saatimi uçakların navigasyon aletlerine benzetilenlerden aldım. Arabamın konsolu uçak kokpitine benzesin diye dünyanın parasına kıydım (Benzedi de gerçekten)
Geçen hafta uçakları seyretmek için havaalanındaydım. Havaalanına boş gitmem. Bilgisayarımın bir ekranı bana kalkışların ve inişleri listesini verirken, bir diğeri o anda havadaki uçakların bilgilerini verir. Cep telefonumdan ise seçtiğim havadaki bir uçağın kokpit görüntüsünü seyrederim.
Eğer o an uçan bir tanıdığım varsa ona eposta atarım: Şu anda Mannheim'a geldiğinize göre Frankfurt havalanında 7 nolu piste ineceksiniz ama 7 noluların hangisine ineceğinizi bilmiyorum (Frankfurt'un 7 sağ, 7 orta ve 7 sol pistleri var)
Sabah CNN'den önce Airline News'e girerim. Mesela bugün son USAir koduyla uçuşun 16 Ekim'de yapılacağını öğrendim. Bundan sonra USAir, American Airlines kodlarını kullanacakmış.
Dahası, bu konu üzerine benden on kere daha fazla kafa yormuş insanlara hayranlıkla bakarım.
Uçaklara duyulan fobiye sıkça tanık olurum. Benim de uçakla ilgili fobilerim vardır. En başta bir bebeğin ya da küçük çocuğun yanına oturmaktan korkarım. Sırf bu yüzden elim 300 dolarlık gürültü kesen kulaklıklara gider, gelir. Önümüzdeki ay birkaç uçuşum var ve kendi getireceğim bir bebekle uçacağım. Sanırım 300 dolara kıymanın tam sırası.
Bu kadar kendimden bahsettim, biraz da eleştiri yapıp, işgal ettiğim yerin hakkını vermeyi deneyeyim. Eleştirim yazıya değil, yazıda kahramandan başka kimsenin gülmediği fıkralara dair olacak.
Ara sıra mizahi anlatımlarda çok iyi olmayan bir özelliğe denk geliyorum. Bunu skeçlerde ya da fıkralarda gayet net görmek mümkün: Sondaki vurucu noktaya varmak için anlatının başındaki bölüm çok çalakalem olabiliyor.
İlk fıkrada bu durum epey belirgin: Niye ülkenin üzerine geldiğinde aklınıza annenizin fahişe olduğu gelir ve uçaktan atlamak istersiniz? Trenle gitseniz de aynısı yapacak mıydınız? Ya da Sırp'ın aklına kendi annesi Avusturyalının örneğini görünce değil de Sırbistan üzerinden geçince mi geldi? Avusturyalı her ülkesine gidişte (Büyük olasılıkla her haftasonu) annesinin fahişe mi olduğunu hatırlıyor?
Fıkra bu, adamın penguenle bara gitmesini yadırgamıyorsun da buna mı takılıyorsun? denebilir. Aynı şey değil. Kurgularda belirli bir gerçeküstü durum olabilir; bu baştan kabul edilir. Ama sonrasında o gerçeküstü durum da belirli kurallara uyar. Eğer bir kere adamın penguenle bara girmesini kabullenirseniz ondan sonra adamın ona bir içki ısmarlamasını doğal karşılarsınız. Hatta bu o kadar yerleşmiştir ki adam penguene sokakta rastlasa biz onların yollarının eninde sonunda bara düşeceğini biliriz. Ama neden annemizin fahişe olduğu ülkenin üzerinde uçarken aklımıza gelir ve neden intihar etmek için o anı seçeriz? "Öyle olduğunu kabul et" denmeyecek kadar alakasız bir durum.
İkinci fıkrada da ilki gibi temel hedef son cümlede bir insana/bir gruba hakaret etmek. Ama olaylar kabul görür şekilde gelişiyor: Evet, otobüs şoförleri uyur, evet şoförün dikkatini toparlamasını kendine görev edinen insanlar vardır, vs. Bir alakasızlık söz konusu değil. O yüzden son sahne gelince "Tüm zorlamalar şu laf sokmayı anlatmak içinmiş" demiyoruz.
Daha fazla uzatmadan saygılarımla diyorum.
Kemnur
Çok keyif aldığım ve gülerek okudum. Eğlenceli bir yazı kaleme almışsınız iyi güzel de Kemal hocam anlattığınız fıkralarda yanlış anlaşılmaya çok müsait. Bu nedenle de o nahoş sözleri duymanıza zemin hazırlamış.))
Neyse bir Fıkrada ben anlatayım izninizle,
Uçak düşmek üzereymiş bütün yolculara paraşütlerini giymeleri anasonsu yapılmış. Paraşütünü giyen yolcuları çıkış kapısından kaptan pilot tek tek paraşütlerini kontrol edip atlamalarına refakat ediyormuş. Bir kişi hariç bütün yolcular ve mürettebat başarıyla uçaktan atlamışlar. Kaptan henüz paraşütünü giymemiş son yolcuyu görünce beyefendi neden paraşütünüzü giymemişsiniz bir tek ikimiz kaldık birazdan uçak irtifa kaybedecek ve düşüşe geçip yere çakılacak hadi çabuk giyinin paraşütünüzü deyince adamda cevap vermiş;
-Dün gece rüyamda ölmüş annemi gördüm, Oğlum o paraşütü giyme dedi bana.
-Olur mu? Beyefendi bu paraşütler her yerde defalarca test edilmiş paraşütlerdir.
Pilot adamın ikna olmadığını görünce yeniden adamı ikna etmeye çalışmıştı.
-Bu paraşütlerin test edilmediği bir yer kalmamıştır. Siz verin o paraşütü bana sizde alın benim paraşütümü giyinin. demiş adamda pilotun kendinden emin bir şekilde sırtından çıkarıp verdiği paraşütü giymiş ve atlamış. Sorunsuz açılan paraşütüyle havada süzülürken yanından hızla geçen kaptan pilotu görünce hemen seslenmiş
-Nereyeeee?’’
Kaptan pilotta cevap vermiş
-Bu paraşütler bi’ananın ..mında test edilmemişti şimdi onun yanına gidiyorum test etmeyeee!!!’’
Kaleminize mizahi anlatımınıza sağlık,
Saygı sevgilerimle,
Kemnur
Üstat, uçak fıkrasını uyduran Temelgiller değil de diğer üçünden biri olsaydı, Temel'in anası ne olurdu diye düşündüm.
Sabırlı şoförü düşündüm.
Uçak ve otobüs yolculuklarımı düşündüm.
Yengem bile anlattıklarından kendini savunma zorunda kalmış.
Hüda ver: Mizah, tatlı anlatım ver.
Yüreğine sağlık..