İki izzetli dost...OSMAN ve ALİ..! Bahattin BİLHAN.
Bahattin Bilhan
İki izzetli dost
OSMAN ve ALİ
Hz. Osman ile Hz. Ali birbirine en yakın iki dost!
Müşterek değerleri pek çok:
İkisi de Allah Elçisinin damadı!
İkisi de ilk Müslümanlardan.
İkisi de cennetle müjdelenmiş, şanslı kişilerden.
İkisi de hak yolda bütün güçleriyle çalışanlardan...
İkisinin de cami kubbelerinde adları yazılı!...
Peygamber (as), ikisini de çok seviyordu.
Çok seviyordu ki, ikisine de kız verdi.
Hz. Osman’a kızları, Rukiye’yi, sonra Ümm’ü Külsum’ü verdi
Hz. Ali’ye de kızı Fatıma’yı verdi.
Osman’la Ali, kardeş ve hısım! Asla hasım değiller...
Husumete meraklılar var, onlar hasım göstermeye sevdalı!..
Onlar bozgunu severler. Dostluğu düşmanlık görürler.Yazık!...
OSMAN KİMDİR
Hz. Osman Kureyş kabilesinden, Abdü Menaf oğullarından.
Babası Affan, dedesi Ebul’As, onun babası Ümeyye.
Annesi Erva bnt. Küreyz, anneden dedesi Rabîa.
Fil yılının altısında, Taif’te doğdu.
Hz. Ebu Bekir’in delaletiyle hemen İslâm’ı kabul etti.
Hayatı boyunca İslâm’ın yiğit bir savunucusu oldu.
Malıyla, canıyla, hayatıyla bu yolun fedakâr bir mücahidi oldu.
Peygamber’in kızı olan eşi Rukiye ağır hastaydı, bu yüzden
Bedir savaşına çıkamadı. Peygamber (as), onu ehl-i Bedirden saydı.
Bedir’den başka bütün savaşlara fiilen katıldı.
Hz. Osman, nur yüzlüydü, haya, edep, iffet, kerem sembolüydü.
Son derece çekingen, edepli ve utangaç bir yapıdaydı.
Yaratan, Osman’ı böyle şanslı yaratmıştı.
Hz. Ömer, hilafet konusunu kendisinden sonra şuraya bırakmıştı.
Şura üyelerinden biri Osman, biri de Ali idi.
Şura toplandı, konuyu enine, boyuna görüştü, tartıştı, halk ile meşveret etti.
Halkın temayülünü, dilek ve temennilerini dinledi.
Nihayet Hz. Osman’ı seçti. Hz. Ali de gönül hoşluğuyla Osman’a bîat etti.
Hz. Osman iş başına geçince büyük dirayet gösterdi.
Fütuhat devam etti, altı yıl duraklamadı.
İslâm ülkesi genişledi, binler, on binler hak dini kabul ettiler.
Yüz yıllık birçok dertler derman buldu.
Yetimlerin, öksüzlerin gözyaşı dindi.
Fakirlerin, kölelerin, kadınların da insan oldukları anlaşıldı
İnsanlık bir rahat nefes aldı. Yazık ki, sonra fitne başladı.
Yahudi odakların körüklediği fitne!
Fitnenin merkezinde şu iddia vardı: Osman değil, Ali Halife olmalıydı.
Fitne dış kaynaklıydı, Mısır’dan, Kûfe’den gelenler vardı.
Hz. Ali, fitneyi engellemek istedi, başaramadı.
Hz. Osman hayatı pahasına "Barış", "Hoşgörü" dedi.Ve şehit edildi.
Hz. Ali iktidarı boyunca fitneyle mücadele etti. önleyemedi.
Nihayet O da şehit!...(Başka yazımızda Hz. Ali’yi anlatacağız)
Erişilmez bir fedakârlık
Hicretin ilk yıllarında, Medine’de Müslümanlar su sıkıntısı çekiyorlardı. İhtiyacı karşılayacak kadar kuyu yoktu. Çok kere Yahudilerin sahiplendiği kuyunun suyuna ihtiyaç duyulurdu. Su almaya giden Müslüman kadınları Yahudilerin hafife aldıkları olurdu. Hayatî bir ihtiyaç olan su sorunu çözüme kavuşmalıydı. Bu konuda Peygamberimiz (as), Müslümanları fedakârlık yapmaya teşvik etti.
Âlemlerin Rabbi, böyle bir kutlu şansı Osman’a yazmıştı ki, Osman tam 40 bin dirhemle Rûme kuyusunu satın aldı, tek kuruş kimseden beklemeden kuyuyu Müslümanlara bağışladı. Allah Elçisi, ismen Osman’a dua etti.
Bilindiği gibi, Hz. Osman, ticaretle uğraşırdı. Medine’nin en başarılı tüccarlarındandır. Allah onu zengin kılmış, çok servet, çok mal vermişti. Hz. Osman’ın ticaret kervanı, Medine’ye geldiğinde, şehirde bolluk olur, fiyatlar düşer, yoksullara ümit, halka sevinç ve güven gelirdi.
YÜZE BİN
Bir yağmursuz kurak sene! Halkın elinde erzak yok, yoksulluk yaygın, halk çaresiz, özellikle yoksullar endişeli! Şehirde ümit veren bir haber! Osman’ın büyük bir kervanı Şam’dan döndü. Bin develik bir kervan, hepsinin yükü erzak. Buğday, zeytinyağı ve kuru üzüm! Zengin tüccarlardan hayırlı bir karar: Kervandaki gıdayı toptan alalım, yoksullara bedava tevzi edelim. Bu maksatla Osman’ın huzuruna çıktılar, dediler ki:
Ey Osman! Duyduk ki, kervanın Şam’dan dönmüş erzak getirmiş. Bu erzakı toptan bize sat, yoksullara dağıtalım. Osman, sorar: yüzde kaç kâr verirsiniz? Yüzde 5-7-8-10. nihayet onda dururlar, “Fazla veremeyiz” derler. Her teklife mukabil, Osman’ın cevabı, “Hayır, size veremem, fazla veren var” tüccar çaresizdir. Sorarlar: “Allah aşkına kim fazla veriyor ve yüzde kaç veriyor?” Osman’ın cevabı kesin: “Yüze mal olana bin veren var, ben ancak ona veririm” ve Hz. Osman ayet okudu: “Kim bir iyilikle gelirse, karşılığında on katı vardır” (En’am: 160) Anlaşıldı: Osman’daki özveri, bir erişilmez özveridir!
Tebük seferine çıkmak isteyenlerden çok yoksul da vardı. Hz. Osman, yoksul mücahitlere, kimsenin yapamayacağı yardımı yaptı. Sırt çuvalları ve semerleriyle beraber 950 deve, tam koşumuyla elli at bağışladı. Ayrıca bin altın ve on bin fakir mücahide erzak ve silah yardımı yaptı. Bunun üzerine Aziz Peygamberimiz şöyle dua etti: “Allah’ım! Ben Osman’dan razıyım, sen de razı ol” (İbni İshak, İbni Hişam Sire: 4/161, Hz. Muhammed ve İslamiyet 9/160, Nurul’Ebsar: 96, Hz. Muhammed ve hayatı: 394 Diyanet yayını)
Herkes anladı ki, bu fedakârlık, erişilmez veya erişilmesi çok zor bir fedakârlıktır, ezelî irade, onu Osman’a yazmış!
Not..: Bahattin BİLHAN. (Kaleminden)[ /kalin ]
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.