- 333 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
-SPOR OLGUSUNA FARKLI BİR BAKIŞ ÖYKÜSÜ-
İlk okuduğum makalesi “Siyaset Neden Spor Yaptı” başlığını taşır. 1984 Los Angelos olimpiyatları arefesinde yayınlanır. Spor kavramının ekonomik, siyasi tarihin bir parçası olarak dönemlere göre biçimlendiği, sosyo-kültürel ögeleri yansıtan bir ayna vazifesi gördüğünden söz edilmektedir. Artık uygarlık tarihiyle koşut bağlamda ele alınır. Spor kavramının ortaya çıkışı boş zaman boyutunda değerlendirilir. Köleci toplum biçiminin şekillenmesiyle birlikte boş zaman sahibi olan yani üretmedende üretimden pay alan efendiler, feodal toplumda ise senyörler spor ve sanatla ilgilenme fırsatı bulurlar.
Araştırmacımız tarihin çeşitli dönemlerinden örneklerle birlikte sporun siyasete bağlı olarak geliştiği, siyasetten nasibini aldığı örnekleri sıralamaktadır. Açıkçası modern olimpiyatlarda siyasetin kıskacından kurtulamaz. 1976 Montreal oyunlarında Afrika ülkelerinin önemli bölümü Güney Afrika’nın “Apartheid” rejimini, 1980 Moskova oyunlarında ABD, Türkiye ve NATO’nun önemli bölümü Sovyet Rusya’nın Afganistan’ı işgalini protesto ederken, 1984 Los Angelos oyunlarına ise Romanya hariç Varşova paktı ülkeleri katılmayacaklardır. Açıktırki döneminde benim için sıra dışı değerlendirmeler ve örneklerdir.
Kimden mi söz ediyorum? Son yıllarda hayata veda eden siyaset bilimci ve spor araştırmacısı Kurthan Fişek’ten başkası değil elbet. Aslında spor ve futbol analizleriyle tanınan hocanın ilk eseri daha farklı alanda yaptığı bir çalışmadır. Evet, 1969’da yayınladığı “Devlete Karşı Grevlerin Kritik Tahlili” adlı incelemesinden bahsediyorum.
Fakat yıllar geçtikçe spor araştırmaları ve ürünleri birbirini izleyecektir. Kurthan hocayı spor kavramına bu denli odaklayan motifleri hep merak etmişimdir. Dönem, soğuk savaş dönemidir. Sosyalist görüşlü bir siyaset bilimci spor olgusu üzerinden sisteme başkaldırmaktadır. Yıllar içerisinde spekülasyon yapmak pahasına bunun salt bir kişisel ilgi alanına bağlı olmayabileceği aklıma gelmedi değil. Ya ne peki dediğinizi duyar gibiyim. Dedim ya spekülasyonu çoktan göze aldım. Bu çerçeve de; devrinin nice sosyalist, Marxist isimlerinden farklı olarak sistem karşısında yüzey hareketleriyle dikkat çekmek yerine dip dalgası oluşturmayı metodik olarak benimseyip benimsemediğini kendi kendime sormadım mı? Doğu batı bloklaşmasının tüm yoğunluğuyla yaşandığı, antikomünizm rüzgârlarının iliklere kemiklere işlediği bir devirde spor üzerinden çalışmalarını yürütmek, mesajını vermek az avantaj mıdır?
Hemen belirtmeliyim ki; bu izlenimlerim hocanın spor analizlerini ciddiye almadığım anlamına hiç gelmez. Hatta profesyonel spor örgütlenmelerinin bizde ve dünyadaki sosyo ekonomik, sosyo politik işlevleri üzerinde durması ve bu yönde yaptığı değerlendirmeler spor müsabakalarını salt rekorlar, rekortmenler minvalinde izlemeyişimde hatırı sayılır katkı yapacaktır.
1990’lı yıllarda bir televizyon programında Hıncal Uluç ile tartışması aklıma gelir. Konu futboldur. Hıncal Uluç’un dünyanın her yerinde her sosyal kesimden insanın ortak paydayı yakaladığı futbol severlik olgusuna değinmesini yabana atmasamda Kurthan hocanın sınıfsal analizlerinin dudak uçuklatmadığı söylenebilir mi acep? İngiltere’de futbolun ilk geliştiği dönemlerde futbol kulüplerinin hangi sosyal kesimleri temsil ettiği hususunda verilen örnekler dikkat çekmektedir. Liverpool liman, Nottingham Forrest kömür, Manchester United dokuma, Arsenal silah fabrikası işçilerinin takımıdır. Celtics- Glaskow Rangers rekabeti üzerinden Katolik, Protestan çatışmalarının izlerini sürebiliriz. Yine İspanya’da Real Madrid kraliyeti, Barcelona Katalanlığı, Atletico Bilbao’da Bask unsurunu temsil etmez mi?
Peki, bizde vaziyet nasıldır? Merhum hocaya göre Fenerbahçe burjuvazinin, Galatasaray aristokrasinin, Beşiktaş ise proleteryanın kulübüdür. Yine de sormadan edemiyorum. Yönetsel bağlamda, değişen doğruluk payları aranabilir de taraftar kitleleleri gerçekten kaskatı sınıfsal yapılar mıdır? Üç kulübümüzünde her sosyal kesimden taraftarları yok mudur? Kanaatimce Anadolunun zengin kültür ve medeniyet tarihi her alanda olduğu gibi spor kültürünede damgasını vuracaktır. Hani Avrupa’da olabildiği gibi kulüpler ırk, etnik köken, mezhep, sınıf kavramları üzerinden keskin çizgilerle ayrışmayacaktır. Kendi hesabıma bir tartışma programının her iki konuşmacısından istifade ettiğim, ikisine de muhakkak surette katılmadığım bir mazi akşamından söz ediyorum.
Peki; aydın olmak, bilim insanı hatta kapitalizm karşıtı olmak futbol ya da sporsever olmaya engel midir? Ben engel olmayacağı kanaatini taşırım. Elbette, fanatizmi dışlamak kaydıyla derim. Hep Uruguaylı yazar Eduardo Galeano ve “Gölgede ve Güneşte Futbol” adlı kitabı aklıma gelir. Hani Güney Amerika ile Avrupa arasındaki iktisadi, siyasi ilişkilerin tarihini konu edinen eserleriyle de tanınan, Latin Amerika edebiyatının ünlü kalemlerinden biri değil midir? Sosyalist yazar Galeano futbolunda tadını çıkartmaktadır. Hatta futbolu hemen hiçbir sınıfsal analize kaçmadan futbol olarak beğenip, izlediği söylenebilir de. Hani derim ki; her hafta bir doksan dakika ideolojisinden arınmaktadır. Bana göre, bir Uruguay’lı olması ünlü yazarın benliğinde silinmez izler bırakmaktadır. Çokta pratik bir sebepten dolayı diyorum. 1940 doğumlu ünlü yazar 1930 ve 1950’de ülkesinin kazandığı iki dünya şampiyonluğunun duygusal kıskacı altındadır. İlkinin öyküleriyle büyüyen Galeano ikincisini ise henüz on yaşında bir çocukken izler. Görünen o ki; başka hiçbir şey bu hususun ruhuna vurduğu damgayı silemeyecektir.
Kurthan Fişek’in çağdaşı sosyalist yazar Eduardo Galeano kanaatimce Uruguay’lılık noktasında kırılmaya maruz kalmaktadır. Buna rağmen Galeano’nun da çok müspet bir futbol ve dünya kupası anlatımı bizleri karşılar. Her turnuvanın düzenlendiği dönemin sanat, politika, vs. olaylarını da bizlerle paylaşmaktadır. Yani salt goller, estetik hareketler bizleri karşılamaz. Futbol ağırlıklı ancak futbol dışı ögelerin eşlik etmesiyle, belirli bir siyasi algının da sunulmasıyla birlikte okura tam bir ziyafet çekilmez mi?
Nihayetinde, futbol ve spor inceleme ve analizlerinden faydalanmak, spor kültürü edinmek, beraberindeyse futbolla sınırlandırılmayan bir sporseverlik duruşu edinmek her zaman mümkündür.
L.T.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.