- 791 Okunma
- 9 Yorum
- 1 Beğeni
NE SEN NE BEN
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Varlığın sırları saklı senden, benden;
Bir düğüm ki ne sen çözebilirsin, ne ben.
Ömer Hayyam
Aklımın daha ne kadarını alacağını bilmiyorum. Acım zonkluyor. Çekip çıkarsa biri acımı. Kanatarak. Paslı bir kerpetenle.
İnsanların yüzünü okuyorsun sen demiştin. Senden bir şey saklanmıyor. Olmadıkları gibi oluyor bazen insanlar, hiç olmadıkları gibi. O zaman anlıyorum bir şeylerin ters gittiğini. Tersten okumayı da öğrendim insanların yüzünü. Dokur gibi. Bir ters, bir düz. İki ters, iki düz. Bir ters, iki düz. İki ters, bir düz. Bir de haraşo gibi olanları var, hep tersleri yüzünde.
Diken gibiydin. Dalımdasın diye gül sanırdın kendini. Öpüp koklanmak isterdin. Dönüp kendine bakmazdın. Battın mı, kanattın mı umursamazdın. Sevmezdin çok uyuyanları. Korkaklar çok uyur derdin. Yatağa girmeyi mezara girmekle eş tutardın. Oysa ben nasıl da yolunu gözlerdim yatakta. Birlikte mezara girebilecek kadar hasrettim koynunda sabahlamaya.
Aklın bir türlü ermezdi yaşama olan tutkunluğuma. Bu tutkunluğa rağmen her an ölmeye de hazır oluşum korkuturdu seni. Gülerken bırakır, ağlarken bulurdun. Kapı açılmaz da korktuğum başıma gelir diye ayaklarım geri geri gidiyor sana gelirken, derdin. Geri gidip bir kaç kadeh içtikten sonra çalardın kapımı.
Çocukluğum bile gülüyor seninleyken, derdin. İyileşirdin benimleyken. Aynada kendine uzun uzun bakarken yakalardım seni. İlk kez kendini görüyormuş gibi. Heyecanlı. Meraklı. Her geldiğinde kendi yüzünü yeniden keşfederdin. Umurunda değildi dünya. Omuzlarındaydı. Omuzların çökük gelir, dimdik giderdin. Bir kaç gün bensiz kaldığında, cansız da kalır, eski haline dönmek için yolumu gözlerdin.
Kutsardın hikâyeni. Tapardın kendine. Benim de tapmamı beklerdin. Hikâyen, aynı yolu seçmiş milyonlarca insanın hikâyesiyle aynı, dediğimde hırpalardın beni. Küçümserdin değerlerimi. Yaralarını sarmamı istemezdin. Severdin onları. Geçmişinden sana kalanlardı onlar. Silinmesini, kapanmasını istemezdin. Geçmişinde ne müthiş bir adam olduğunu unutmaktan korkardın.
Aynı yöne bakmazdık. Sen yaşadıklarına bakardın. Ben yaşamadıklarıma. Kıyametlerimiz hep bundan kopardı. Her kopan kıyamet bizi birbirimizden de ilmik ilmik koparırdı. Açılırdı aramız. Duymazdık. Görmezdik. Dokunmazdık. Sevmezdik. Sevişmezdik de. Ne yapacağımızı da bilmezdik. Birlikte ama ayrı yaşar giderdik. Ne sen ne ben. Elimizi taşın altına koymazdık. Yapılması gerekeni hayat yapsın diye beklerdik. İkimiz de o son ilmik kopmadan hayatın kılını bile kıpırdatmayacağını bilirdik. Bilmediğimiz, bizi birbirimize bağlı tutan kaç ilmiğin daha olduğu ve bunların kaç vakitte kopacağıydı.
Bilinen bir sonun bilinmeyen zamanını ölümü bekler gibi çekişerek bekliyoruz hâlâ. Can çekişerek.
Tante Rosa
***
Diyor ki:
Ferit Edgü: Yazmak, neyi anlatmak değil, nasıl anlatmaktır.
***
YORUMLAR
Konuşur gibi, samimi, içten, duygu yüklü bir aktarımı vardı. Cezmi Ersöz üstadın diline öyle yakın buldum ki üslubunuzu .O da aynı şekilde, yanında konuşuyormuş gibi anlatır. Sanki asırlar öncesinden tanıyoruz da bize kendisini ve sevgilisiyle yaşadıklarının anını yaşatır..Bütün bunları normal konuşur gibi anlatırken lirizmin, duygunun en göğüne çıkartıverir.Öyle bir tadı vardı yazınızın.Kutlarım. Saygılarımla.
Tante Rosa
Cezmi Ersöz, çok severek okuduğum yazarlardandır.
ressam12
duvar amcaya da selam :) kızım chaotiCa'ya da ... sen az anlıyon guş dilimden :) rosa sorarsa ?? de ki o kuş :))
hadi uçtum şimdik
t.rosa :) seni ilk okudum: devamını yapcam : sonra konarım yine bi kelamlık
selam
Tante Rosa
Beğendiğinize sevindim.
Çok teşekkür ederim.
Öyledir işte, kelimeler dans etmeye bir başladılar mı, tutana aşk olsun. Mümkünü yok tutamazsınız artık. Onlar dayanılmaz danslarıyla kendi dünyalarında harikalar yaratırken, biz onların aynadaki yansımalarıyla yetiniriz sadece.
Ama kelimeler, tıpkı yabani bir hayvan gibi eğitilmek isterler, çünkü onlar bırakın dansı, en basit duyguları bile anlatmasını bilmezler.
Kelimelerin tek bir düşü varmış; bir kelime terbiyecisinin eline düşüp önce anlatmayı sonra da dansı öğrenmek.
Sizin kelimeler şanslı zümreden, dansları da çok makbul. Yorulmuyorlar hem de...
Dans eden kelimeler yorulmazmış zira.
Sağlıcakla,
Tante Rosa
Çok teşekkür ederim.
küçükken ayna yansımaları hemen hemen çok benziyor birbirine, çünkü nasıl güzel bir saflık var. ya büyürken, büyüdükçe işte o zaman başlıyor, ayna bir ters, bir düz, düz ters, ters düz ve arada hızlı dönüyorken biz kendimizi tanımıyoruz ve aniden dökülüyor aynanın sırrı.
..
Tante Rosa
Ve sonrası hiçlik.
Çok teşekkür ederim.
Tante Rosa
Gözünüzden kaçmadı özenim. Çok teşekkür ederim.