- 2028 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
İNSAN VE FONKSİYONLARI-I
1) GİRİŞ
İnsanoğlu varolduğu ilk günden bu yana kendisi ve diğer insanları tanımaya ve anlamaya çalışmıştır.Ancak bir çok bilime konu olmasına rağmen insanın keşfedilmeyen çok yanı vardır.Sosyal bilimlere göre insan, doğuştan kalıtımla getirdiği potansiyel güçlerini kültürleşerek ve öğrenerek geliştirebilen ve yeni kültürler yaratabilen canlı bir varlıktır.Belli bir yaşar sürecinde hayatını sürdürür. Bu tanımdan da anlaşıldığı üzere insan, doğuştan kalıtımla varolan özelliklerini, çevrenin de etkisiyle, yeni niteliklere dönüştürebilmekte ve kendine özgü yeni değerler yaratabilmektedir. (1)
İnsanın psikolojik yapısı önemli bir faktördür çünkü insan birçok faaliyetinde, duygusal yapısının etkisinde kalarak davranışlar sergiler. İnsanların psikolojik yapıları; onların dürtü ve güdülerinin, öğrenme kapasitelerinin, kişiliklerinin, benliklerinin, algılamalarının, inançlarının, tutumlarının, fikirlerinin, içinde bulunduğu kültürel ve sosyal yapının etkisiyle gelişir ve değişir. (2)
İnsanı tanıma çift yönlü bir süreçtir; birincisi insanın kendisini tanıması, ikincisi başkalarının kendisini tanımasıdır. (3) Biz bu çalışmada öncelikle insan kavramını ve tanımını ele alarak insan kavramı çeşitli alanlarda ele aldık. Son olarak insanın fonksiyonlarını belirterek genel bir sonuca varmaya çalıştık.
2) İNSAN KAVRAMI VE TANIMI
İnsanoğlu meraklıdır; bu nedenle, bilmeye ve öğrenmeye eğilimlidir. İnsanoğlunu bu yolda çaba göstermeye yönelten güç, sadece fayda sağlama düşüncesi değildir. Ancak, ister yarar amacı gütsün, ister katıksız bilme tutkusu ile güdülensin, kişinin ereğine ulaşması, onun bilinçli ve bilgili olmasını gerektirir. Bunun bilincinde olan insan, toprağı ve deniziyle, canlısı ve cansızıyla yeryüzü ve gökyüzüyle tüm evreni keşfe koyulmuştur.
Her şeyi bilme ve öğrenme tutkusuyla yaşamına ve işine sarılan insan, kendini ve çevresindeki diğer insanları tanımak zorunda değil midir? İsteklerinin ve karakterinin hangi insanlarla uyum sağlayacağını, hangi insanları sevip sevmeyeceğini, hangi işte başarı gösterebileceği veya başarısızlığa uğrayabileceğini bilmesi ve bütün bunlara göre yaşamına yön vermesi hem kendisi için hem de iş yaşamı için oldukça önemlidir.
* İnsan Nedir?
Önce insan kavramını tanımlamak gerekir. İnsanı tanımlamayla ilgili yapılan açıklamaları aşağıdaki gibi özetlemek mümkündür : (4)
- La Mettrie ’ye göre insan, daha değerli bir çamurdan yoğrulmamıştır. Doğa tüm varlıklara tek bir çamur kullanmış; ancak, mayalarını değiştirmiştir. Bir biyolog için kuşkusuz bu böyledir de. Ona göre, insan bir hayvandır.
- İnsan, dünyamızı kaplayan sekiz - dokuz yüz bin hayvan türünden yalnızca bir tekidir. Tüm hayvanlar gibi, doğar, yer içer, sindirir, gelişir, ürer ve ölür.
- İnsan düşünen hayvandır.
- İnsan konuşan hayvandır.
- İnsan gülen hayvandır.
- İnsan araç kullanan hayvandır.
Bu tanımlar insanı tanımada yeterli değildir. Ayrıca tanımlarda insanın bazı özellikleri dikkate alınarak hayvandan farklılığı vurgulanmaktadır. İnsanı başka canlılarla karşılaştırarak tanımlamak yerine bir bütünlük görüşüyle değerlendirip tanımlamak daha doğru olur.
İnsanı bir tür hayvan olmaktan öte kılan bir tanım ise şöyledir: "İnsan, BİO-PSİKO-SOSYAL bir varlıktır”. Bu üç yön insanda sürekli olarak bir etkileşme içindedir. İnsan bu üç yönünün bir bütünüdür ve bu tanımla üç boyutlu olarak evrende yerini bulur. (5)
Bu tanımları ve açıklamaları dikkate alarak insanı şöyle tanımlamak mümkündür: İnsan düşünen, gülen, ağlayan, hisseden, kendini rahata kavuşturacak aletleri yapan, yaşamını zenginleştirmek için manevî kültür ögeleri oluşturan ve bu yaptıklarını kendisinden sonraki nesle bırakan canlı bir varlıktır. (6)
İnsanın şekillenmesinde biyolojik mayanın etkisi oldukça fazladır. Bu biyolojik maya; insanın fizikî görünüşü, zekâsı, yetenekleri, mizacı ve şahsiyeti üzerinde yaşamsal değişiklikler yaratır. Yaratılan bu yaşamsal değişiklikler toplumsal alışkanlıklarımızı, ruhsal yapımızı şekillendirir. Şekillenen bu yapımız da toplumsal yaşam içindeki yerimizi, rolümüzü ve değerimizi belirler. Bu hayatî sürecin çalışma yaşamında da etkili ve önemli olduğu gerçeği, günümüzde bütün bilim adamları tarafından kabul görmektedir. Hatta bilgi çağı olarak kabul edilen günümüzde, insan ne kadar kapasiteli, zeki ve yetenekli ise, iş yaşamında da o denli başarılı olur görüşü her şeyin önüne geçmiş durumdadır.
Davranışlar üzerinde psikolojik ve sosyal yapının etkisi oldukça fazladır ve bunları gözlemek de mümkündür. Bu iki yapıdan hangisinin daha etkili veya hangisinin daha ön plânda olduğunu doğrudan belirlemek pek mümkün değildir. Çünkü çoğu zaman bu iki yapı birbirinin içinde erimiş gibidir. Bir kişinin herhangi bir işe girmesi veya bir mesleği seçmesi sosyal bir etkinliktir. Bir işe niçin girdiği veya o mesleği niçin seçtiği sorulduğunda, Maslow’un teorisindeki gibi, kişisel güvenlik nedeniyle olduğunu söyler. Bu cevap geri kalmış ve gelişmekte olan ülkeler için geçerli olabilir ama gelişmiş ülkeler için geçerli değildir. Çünkü gelişmiş ülkelerde insanlar genellikle psikolojik yapılarının ve sosyal çevrelerinin etkisiyle (toplumsal saygınlık nedeniyle) tercihlerini yaparlar. (7)
İnsan davranışları nerede ve nasıl incelenirse incelensin, bütün davranışlarının altında çevrelerini ya da dünyayı nasıl algıladıklarının etkili olduğunu söylemek mümkündür. Başka bir ifade ile, insanların algılama zeminleri nasıl oluşmuşsa davranışlarını da bu algılama biçimine göre sergilerler.
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------
1) Atkinson, R. L., Atkinson, R. C., Smith, E. E., Bem Darly, J., Nolen-Hoeksema, S., “Psikolojiye Giriş”, Arkadaş Yayınevi, İstanbul, 1999.
2) Aytaç, Serpil, “İnsanı Anlama Çabası”, Ezgi Yayınevi, Bursa, 2000.
3) Güney, S., Arıkan, S., “Yönetsel Açıdan İnsan Psikolojisinin, Kişiliğinin ve Benliğinin Beğerlendirilmesi”, www.kho.edu.tr/yayinlar/ bilimdergisi/doc/2003-2/4_insan.doc
4) Altınköprü, T.,“Şahsiyet Analizi”, Hayat Yayınları, İstanbul, 1999.
5) Altınköprü, T., a.g.e.
6) Altınköprü, T., a.g.e.
7) Özgüven, İ. E., “Bireyi Tanıma Teknikleri”, Sistem Ofset, Ankara, 1998.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.