- 2156 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
ÇALGILI- ÇENGİLİ- İÇKİLİ DÜĞÜNLER.....
Günümüzde yapılan düğün,nişan,sünnet vb.merasimlerimizin çoğu İslami esaslardan çok uzaktadır.Allahü Tealanın bize emaneti olan yavrularımızın düğün merasimlerini planlarken insanların kırılması üzülmesi düşünülmekte ama Allah cc. ve Hz.Resulullahın sav.bundan razı olup olmadıkları hatıra bile getirilmemektedir.
Evlenmek Resulullah sav.Efendimizin hem kavli hem de fiili bir sünnetidir.Bundan dolayı evliliğin bütün safhalarının nişandan nikaha çeyiz hazırlamaktan düğün merasimine kadar nasıl yapılacağının ve nelere özen gösterileceğinin bilinmesi ve yeni nesillere de öğretilmesi elzemdir.
Kutsal bir müessese olan ailenin günah ve haramlar üzerine kurulması halinde doğacak neslinde bundan etkilenmemesi düşünülemez.Müsait bir tarlaya bahçeye ekilen ekinlerin nasıl güzel mahsul vermeyeceği belli ise,sünnete ve ayetlere uygun yapılmayan düğün ve nikahlanmaların neticesinde de güzel çocuklar yetişmeyeceği aşikardır.
Düğünlerimizde herşey güzel olsa bile en önemli hususlardan ihmal edilen konulardan biri de merasimin kadın ve erkeklerin çocukların bir arada bulunarak yapılmasıdır.Bu ayete ve hadislere göre haram bir hususdur.Nur Suresi 31.Ayet-i Kerime.
Bugün salonlarda yapılan düğün ve nişan merasimlerinde bir çok günah kadın erkek bir arada işlenmektedir.Kadınların na mahrem yerleri ortalıkta erkeklerin nazarlarına maruz kalmaktadır.Çocuklar bu durumdan etkilenmekte anne karnındaki masum nesiller olumsuz etkilere maruz kalmaktadırlar.
Kadınlar ile erkeklerin bir arada dans oyun vb. oynamaları birbirlerinin avret yerlerine bakmaları seslerini duymaları haramdır.Bir arada oynana horon, halay, her türden el ele kolkola yapılan danslar İslam dinine göre haramdır yasaktır.Kimse ben yaptım oldu diyemez hiç bir hoca da bu İslama uygundur diyemez.
Ebu Hüreyre ra. tarafından rivayet edilen bir Hadis-i Şerifte:’Kafaları meyilli deve hörgüçleri gibi yamuk ve insanların kalplerini kendilerine yamultan,giyinmiş çıplak kadınlar cennete giremezler,kokusunu bile duyamazlar.Oysa onun kokusu şu kadar mesafeden(beşyüz senelik yoldan) hissedilecektir’ buyurulmaktadır.(Müslim,Libas 6/168)
Hadis-i Şerifin beyan ettiği şekilde koku sürünmüş,örtülü gibi gzükseler de cicili bicili türbanlarla ve bedeni belli eden etek ve elbiselerle erkeklerin ilgi odağı haline gelmiş kadınlara erkek garsonların hizmet etmesi,erkek ve kadınların bir arada birbirlerinin ziynetlerine mahrem yerlerine nazar etmeleri,kadınların kokularının erkeklerce hissedilmesi gibi bir çok durum maalesef bugün kü düğün salonlarında mevcuttur.Bu durumdan bütün müslüman erkek ve kadınların sakınması ve kaçınması icap etmektedir.
Ebu Malik el Eşari (ra.)dan rivayet edilen bir Hadis-i Şerifte Resulullah Efendimiz.(sav.)Ümmetimden bir takım insanlar olacak onlar zinayı,ipeği, şarabı ve çalgıyı helal sayacaklar.(Buhari-5590)
İbn-Ömer ra. bir davul sesi duydu da kulaklarını tıkadı ve bunu üç defa tekrarladıktan sonra Resulullah sav. de böyle yapardı dedi.(İbn-i Mace-1901)
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘Üç sınıf insana Allah cenneti haram kılmıştır:İçki mübtelası,Anne ve babasına kötülük eden ve Âilesinde fuhşa göz yuman deyyus’ buyurdu.”Ahmed Müsned 2/69, Albânî Sahihu’l-Cami 3533
Bu türden çalgılı hele de içkili düğünlerin yapılması haram olduğu gibi,bu düğünlere icabet edilmesi de bu günaha ortak olmaktır.Düğünlerde ölçümüz,haramlara kapalı mübahlara açık olan düğün ve nişan merasimleri olmalıdır.
Düğün müslümanın düğünü ise müslümanlar da Allah cc. ve Resulullah sav.nin ölçülerine uymak zorundadırlar.
***
Şarabın mucidi şeytanmış işte onun hikayesi..
Nuh Aleyhisselâm, bir üzüm ağacı dikmişti. Ağaç yeşermedi. Şeytan-ı Aleyhilla’ne Hazreti Nuh’un huzuruna çıkıp:
— Ya Nuh! Bana müsaade et, bu ağacın dibine yedi şey keseyim, bu ağaç yeşersin, dedi.
Nuh Aleyhisselâm müsaade etti. Şeytan da o ağacın dibine; bir arslan, bir maymun, bir kelb, bir horoz, bir tilki, bir ayı, bir kedi, kesip o üzüm ağacının köküne kanlarını akıttı. Üzüm ağacı anında yeşillenmeye başladı ve yetmiş renkli üzüm verdi. Halbuki o zamana kadar o ağacın meyvesi yalnız bir renkli idi.
Bundan dolayıdır ki, şarap içen kimse arslan gibi şecaatlı, tilki gibi kurnaz, kaplan gibi öfkeli, maymun gibi maskara, kelb gibi yırtıcı, tilki gibi intikamcı, horoz gibi bağırıci olur, derler.
Büyük Dini Hikayeler c.1
***
Yaz geldi Kırıkkale’de yine düğün sezonu başladı..Çalgılı köçekli dansözlü düğünler yapılıyor.
Gelenler hayırlı olsun diyor..Hayır bunun neresinde baştan sona şer..
Gençliğimde bir hocadan dinlemiştim bu türden hayırsız işlere hayırlı olsun denilmez insanın dinine halel getirir bu türden sözler.Allah mesut etsin gençleri derim düğüne gidersem.
İçki olan davete kesinlikle gitmem.Önceden sorarım davulcuların karşılamasından da hoşlanmam.
Evine oturmaya gittiğimde,haremlik selamlığa dikkat ederim..
Çalgılı düğünlerde hoş olduğumu hissettirecek davranış sergilemem,melekler resmimizi çekiyorlar kayıtlara öyle girsin istemem.
Günahı vebali bu organizeyi yapanlara ait olmakla beraber uyarıda bulunmak icabeder yakınları.
Baktın dinlemiyorlar nezaketen gelip davetiyeni verir gidersin.
Ne yapacaksın davet edilmiş de gelmek zorunda kalmışsın..Bir kenarda otur davetiyeni ver usulüyle çık git..
İnsanlar müslümanlar bir tuhaf olmuşlar bugünde..Ezan okununca davulu,müziği susturuyorlar hemen namaza koşuyorlar.Namazı kılınca gelip kaldıkları yerden devam ediyorlar.
Hacıdan yeni gelmiş bacılarım teyzelerim pistte göbek atıyorlar.Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu.
Alçak emperyalistler öyle bir sistem kurmuş ki müslümanı oyuncak gibi elinde oynatıyor.
Meyhanede olacak orada biri içki de sunacak..O sen olma..Çünki Peygamberimizin on kişiye içki ile alakalı bedduası var.
Afedersiniz kerhane olurdu eskiden şimdide var sanıyorum kadınların bedenlerinin fiziki olarak mal gibi şerefden yoksun cehennnem kütüklerine servis edildiği en alçak yerdir orası...
Orada bu işi organize eden şerefden yoksun bir cehennem kütüğü olacak elbette olmasa iyi olur ama o sen olma..
Cehennemi hak edip ebedi hayatını zora sokma..
Çalgılı düğünlerde göbek atan,oynayan,danseden kızını karısını el alemin gözlerinin içine sokanda olacak elbette ama sen olma..
Hadisi şeriflerde geçer,karısını ırzını namusunu başka erkeklerden kıskanmayan erkeğin İslam literatüründeki karşılığı çok ağırdır.
Bunu yapanların eğer tevbe etmezlerse cehenneme girecekleri hadislerde yazılıdır.
Dini Hikaye Kitaplarında bununla ilgili birçok kıssa vardır işte onlardan biri şeytan bu oyunu binlerce yıldır herkes üzerinde oynar ve amacına da çoğu kez erişir.
Hikaye şöyle başlar..
’Bersisa isminde bir zat, inzivaya çekilmiş, gece-gündüz vakti Allah’a (c.c.) ibadetle geçer ve hiçbir kötülükte bulunmazdı. Bu zatı şeytan aleyhilla’ne kandırmak için türlü hilelere başvurdu.
Fakat bir türlü kandıramadı. En sonunda şeytan işin kolayını bulmuşt’u. Çünkü Şeyh Bersisa, âmil, mütteld, züht ü takva sahibi bir zattı ama, alim değildi. Yani ilm-i zahiri yoktu. Ondan dolayı onu kandırmak kolay olacaktı.
Plânını şöyle tatbik etti:
Şeytan, sırtında cübbesi, elinde asası, başında sarığı, elinde tesbihi olduğu halde bembeyaz sakalıyla Şeyh Bersisa’nın ibadet ettiği yere varıp kapısını çaldı. Şeyh Bersisa kapıyı açtıktan sonra, kim olup, nereden geldiğini ve niçin geldiğini sordu.
Şeytan Alleyhilla’ne ona şu, cevabı verdi:
— Ben dünya nimetlerinden uzak, ömrünü Allah’a ibadetle geçirmek isteyen bir kimseyim. Bir Allah dostu bulup kendime arkadaş edinmek için çok yer dolaştım, fakat sizden başka bir kimseye rastlamadım.
Memleketine yaklaştığımda, sizin isminizi duydum. Sizin de bütün gayretiniz Allah’ın rızasını kazanmak olduğuna göre, beni de kabul buyur da, beraber ibadete devam edelim.» dedi.
Şeyh Bersisa, onun şeytan olduğunu ve kendisinin ayağını kaydırmak için geldiğini nereden bilecekti. Arkadaşlığı kabul etti... Beraber ibadete başladılar. Aradan zaman geçiyor, Şeyh Bersisa ibadet ediyor, yiyor içiyor ve diğer insanlar gibi yaşıyor,
lâkin Şeytan Allah’a öyle ibadet eder gözüküyor ki yemiyor - içmiyor, yatıp uyumuyor ve bütün zamanını ibadet ederek geçiriyordu.
Şeyh Bersisa, yeni dostuna hayran kalmıştı. Aradan- çok zaman geçmeden dayanamayarak:
— Ey Allah’ın salih kulu, sen bu mertebeye nasıl yetiştin. Ben senelerden beri ibadet ederim, yeyip içmekten kurtulamadım. Sense bütün zamanını ibadete ayırabiliyorsun.
Ne olur, bunun sırrını bana da öğret de, ben de senin gibi olayım, dedi.
Şeytanın istediği doğmuştu...
— Bunun kolayı var! Evvela bir büyük günah işleyecek, sonra da -ona samimiyetle tövbe edeceksin.
Büyük bir günah işlemiş olduğundan Allah’tan daha fazla korkmaya başlayacak ve böylece de benim gibi, sen de her türlü insanî kötü hasletlerden kurtulmuş olacaksın, dedi.
Şeyh, meselâ ne gibi bir günah işlemesi lazım geldiğini sordu. Şeytan, artık bayram ediyordu. Çünkü avını kandırmıştı. — Zina edebilirsin, dedi. Şeyh: — Yapamam, dedi.
Bu sefer şeytan: — Adam öldür! dedi. Bersisa, yine: — Onu da yapamam, dedi.
Şeytan: — İçki içersin, dedi... Bersisa, düşündü taşındı, onu biraz hafif görmüştü: — O olur, yapabilirim, dedi.
Şeytan artık sevincinden havalarda uçuyordu. Bersisa doğru kasabadaki meyhanelerden birine gidip bir miktar içki istedi, içkiyi sunan saki kadındı, içtikçe içti ve sonunda sarhoş olup kadına zina etmeyi düşünmeye başladı.
Şeytan tabiî ki boş durmuyor, adamın gözüne gözükmeden nefs yoluyla durma, böyle fırsat elegeçmez, hemen bu kadınla münâsebet kur, diyordu.
Bersisa, tamamen sarhoş olduktan sonra, meyhaneci kadına orada zina etti. Bu onun için çok kötü bir şeydi... Duyulursa ne derlerdi. En iyisi o kadını öldürüp gömmekti, ve öyle yaptı.
Kadını öldürüp meyhanenin arkasında bir yere gömdü. Fakat hadise duyulmakta ve yayılmakta gecikmedi. Bersisa’yı yakalayıp mahkemeye çıkardılar. Katil oldüğü için kısasa kısas Ölümüne hükmolundu.
Bersisa idam sehpasına çıkmış, artık ip boğazına geçirildikten sonra onu kurtaracak hiçbir kimse yoktu. Şeytan karşıda görüldü. — Bu hal nedir ey dostum, dedi.
Bersisa: — Görüyorsun ey Allah’ın sevgili kulu beni kurtar, diye yalvarmaya başladı. Şeytan: — Bir şartla seni kurtarırım. O da bana secde edeceksin, dedi. Bersisa:
— Görüyorsun ip boğazıma geçirilmiş nasıl secde edebilirim, deyince de:
— İşaretle secde edebilirsin, dedi.
Bersisa başıyla işaret ederek secde etti ve sandalye ayağının altından çekilince imansız olarak göçüp gitti. Allah muhafaza buyursun.
İlimsiz amelin, insanı nereye kadar götüreceğine güzel bir misâl böylece vuku bulmuş oldu.
Eğer onda şeriata müteallik ilim olsaydı içki içmek, zina etmekle, adam öldürmekle evliya olunamayacağını bilir ve şeytana uymazdı.
***
Çalgılı içkili bir kısım günahkar,şuursuz müslümanın yaptığı düğüne biz cahil şuursuz müslümanlar ayıp olur sonra o bizim düğüne gelmez diyerek bizler gidiyoruz bir köşede yapılan melanete sessiz duyarsız kalarak izliyoruz.
Soruyorum size yüz yıl önce böylesi düğünler yüz düğünde bir tane iken bugün böyle olmayan düğünler yüz düğünde bir tane olmadı mı?Peki buna kim sebep oldu?
Birisi bir vakitlerde bunun yolunu açtı,bizlerde aman neme lazım diyerek sessiz kaldık bugün bu duruma düştük.Herşey böyle oldu.
Alçak emperyalistler dünyada İslamın temel taşlarını bir bir değiştirdi.
Avrupalı nasrani bütün müslüman halklara dansı modayı israfı,müstehcenliği hayatımıza soktu.
Yılbaşını dansözü,içkiyi fuhuşu kerhaneyi bu imansızlar bilerek ve isteyerek zorla müslüman memleketine soktular.
Müslümana hocayı kötü papazı masum iyi gösterdiler.Bugün sök at sökebiliyorsan o hale geldi memleket..
Yerinde yatmayasıza hristiyanlar,Ermeniler-yahudiler yaptılar bunu.
Müslüman o kadar şuursuz ki içkili salon düğünleri de olsa ona iştirak edecek duruma geldi.
Bir kenarda içki içilen diğer yanda içilmeyen salonlar dolu..
Hemde yanıbaşında namazını saf olup da kılacak kadar basiretten yoksun insanımız..
Öyle ki hacı hocalar dansözden farksız kızlarının elinde oyuncak olup oyuncak hale getirildiler.
***
İsraf bu düğünlerde diz boyu..Yenilenden çok çöpe atılıyor.Herkes gösteriş peşinde malını ırzını sergilemek peşinde..
Kızımı burada göstermezsem evde kalır sanıyor zavallı bacılarım...
Arkasında namaz kıldığı hocayı seven cemaat çok az.Hem gıyabında konuşuyor hemde geçip namaz kılıyor.
O namaz cehennemden başka yere götürmez insanı..Heryer kokuşmuş herşeyin ayarı bozulmuş.
İmansızlık rüzgarı her tarafı istila etmiş.
Şimdi soruyorum İslamı yaşamayan günahkarlar ve bizim sağcı şuursuz müslümanlar ben ilahili düğün yapsam sohbet nasihat ilahi okutsam hemde bunu camide Kuran Kursu salonunda gerçekten İslama uygun yapsam geliyorlar mı bu düğüne sünnete?
Gelmiyorlar para da versen şuurlu olarak gelmiyorlar aşağılık iblisleşmiş,ruhları nefisleri haz almıyor.
Peki ey şuursuz müslüman kardeşim sen niye onların hayırsız düğününe iştirak edip de Peygamberi Rabbini ecdadını huzursuz ediyorsun?
Bütün bunları önce kendi nefsime söylüyorum..Maalesef İslamı yaşamıyoruz.Orucumuz oruç değil namazımız namaz değil.Yediğimiz içtiğimiz hep haram veya karışık şeyler..
Köyler bitmiş bu zamanda koyu bir cehalet gırdabına girmiş.
Köylerde insanlar nasihat sohbet ortamına hasret kalmış dedikodu fitne ateşi her yanı yakmış yıkmış..
İnsanlar rezidans ,bina zina tuzağına düşmüş üç günlük dünyasını maur ederken ebedi hayatını husrana uğratmış..
Hergün zina yapıyor gençler barda plajda namaz kılınır mı o ortamlarda..
Şeytan ve avanesi 7 gün /24 saat çalışıyor..
***
Yapılması gereken nedir derseniz.Kerhane olacak siz kerhaneci olamayın kerhanede çalışmayın..
Köpekleri zehirleyip tüfekle vurup öldüren bir aşağılık adam olacak o siz olmayın..
Hem namaz kılıp oruç tutan hemde karısını plajda düğünde şehevi nazarlara sunanlar olacak o siz olmayın..
Olursak ne olur Allah Peygamber bize lanet eder..
Kırıkkalenin 10 sene önce gördüğüm İzmirden farkı kalmamış hatta geçmiş bile..
Her düğünde enaz otuz kırk dansöz var ortada oynayan..
Hacı teyzenin Hacı Hocanın torunları ne yazık ki..
Yarın Hacı dedem safın en başında hocanın yanında,hacı teyzemde perşembe günü sohbet yapan hocahanımın dizinin dibinde olacak yine..
Ve her geçen gün bu neme lazımcılıkla İslamın ruhundan uzaklaşacağız.
***
Yıllar evvel bu İslam bizi geri bırakıyor hristiyanlığı seçelim demiş bazı entel geçinen aydınlar...
Yıllar evvel bu millet adam olamaz Avrupadan ithal damızlık erkekler getirelim demiş bazı milletvekilleri..
Ama Allah dostları uyumamış gece gündüz dua edip hemde talebe okutarak bu milleti dinsiz olmaktan kurtarmışlar Allahın izniyle.
Allahın sevgili kulları cennete benzeyen kabirlerinde surur içinde cennet nimetleriyle gıdalanıyorlar..
Camii mi lazım bu millete yoksa Kuran Kursumu İslamı öğretecek müessesemi?
İkincisi derim heryer camiii dolu biraz yürüsende olur ama hala bu milletin evlatları Karadenizin azgın sularının boğazdan aktığı gibi cehenneme öyle akıyorlar..
Cehennemde dolacak cennette dolacak hangisinde olmalıyız.Buda sorumu elbette cennette ..
Eshap gelse bizi taşlamazlar mıydı?Bunlar müslüman değil demezler miydi?
Derlerdi onların kalp gözleri açık bizi nefsimizin suretlerinde hayvanlar olarak görürlerdi..
Karanlığa kızmak yerine bir mumda biz yakmalıyız.Kuran Kursları açık talebe bulmakta zorlanıyoruz.
Camiler açık cemaat bulmakta zorlanıyoruz.
Hocanın hacının aleyhinde konuşuyoruz.Sazcıya milyar veriyoruz hocaya verdiğimiz elli lirayı yıllarca konuşuyoruz.
Peygamberimiz umreye hacıya gelen hemde onlarca defa gelen böylesi hacıları hacı teyzeleri belki de manevi bir süpürge ile kovuyordur.
Sizin kızınız oğlunuz İslamı yaşamaz namaz kılmaz oruç tutmaz dans moda fuhuş yaparken utanmadan ne yüzle huzuruma geliyorsunuz diye..Görenler vardır ama kime nasıl söyleyeceksiniz bunu..
Irak Suriye Libyanın başına gelenler belki de bu milletinde başına gelecek.100 sene önce bundan daha kötü durumlardaydık..Allah nimetini artırdı biz şükrümüzü azalttık..
Bunun bir cezası olacaktır elbette..Ümid edelim dua edelimde en az ceza ile kurtulalım..
Depremde olur,kıtlıkda olur,savaşta olur..Zaten yüz yıl bir şey olmadığımızda bundan değil mi?
Sahi huzurlu muyuz gerçekten?
Çocuğunu İslamı yaşamı öğrenmesi için Kuranı öğreten müesseselere gönder.Genç yaşında İslamı öğrensin hafızı Kuran olsun..
Paranı bu uğurda harca kullan,gayri ahlaki yerlerde kullanma..Tatilini mezarda yap..
Düğün salonu açan müslümanda uyanık olsun sorsun soruştursun.Haram mı kazandığın para yoksa helal mi düşünsün.
Sinema çalıştıranların hiç birinin iyi ölmediğini kazandıkları paranın da sonunda uçup gittiğini bir sinema çalışanından duymuştum.Sürüne sürüne can verdiler babam amcam demişti..
Müstehcen filmler seyredilen bir sinemacıydı yakınen biliyorum biri hala pazarda bir şeyler satıp ekmeğini kazanıyor yoksa acından ölecek..
***
EY MÜSLÜMAN..!
Bu ümmetin anneleri nereye gidiyor Allah aşkına?
Atalarının o güzel "islami" örfleri nelerine yetmedi ki son bir kaç yıldır tuhaf tuhaf şeyler ürettiler..
Bakın benim bu sözlerim cahillere değil bilakis "İslami düğün (!) yapıp, Asr-ı saadet misali yuvam olsun diye nikahtan keramet bekleyen Müslümanlara.! "
Allah Rasûlü a.s kızlarına nikah yaptığında *"Gücü neye yetti ise"* misafirlere de o kadarını yedirdi..
Fakat kimse haşa onu ayıplamadı,abes görmedi..
Oysa bugünün babaları sırf yarısı çöpe gidecek yemekler dağıttırıp riba/ kredi / faizle ile düğün yapmaya kendini mecbur hisseder hale geldi.
Çünkü akraba ve konu komşu denilen bir güruh, insanların başına laf/dert oldu..!
Bu durum Müslüman ahlakına sığar mı soruyorum sizlere?
Daha en başından "elalem ne der?" Putu ile insanı faize sürükleyen bir nikahtan / evlilikten keramet beklenir mi?
Ne kerameti bela olur bela!
(İşte.!Kavgalar,arayışlar,aldatmalar,boşanmalar ortada..)
Avrupa "düğün böyle olur" diye paketleyip önünüze ne koysa sizde aynısını islami bir kılıfla yapmaya çalışıyorsunuz.
Kaldı ki onlar kiliselerinde sade bir nikahla evlenirken, gelde bizimkilere kabul ettir bakalım.
Bugün 5-10-20-30 bin liraya 5 saatliğine salon kiralayan birinin yakasında çok el olacak ahirette buda böyle biline..
6 saatlik kirası 3 milyar olan gelinliğin bedeli ile Arakan’da 3 su kuyusu açılabileceğini biliyor musunuz?
Ama yok kızımız bi kere evleniyor(!)
O çocuklarda bir kere ölüyor zaten derim bende size..
Hani komşusu açken tok yatan bizden değildi?
Bunu söyleyen iman ettiğiniz Rasulûllah değil mi?
Her türlü israf yapılır, sonra ortada iki semazen döner, birde o an kimsenin dinlemediği iki ayet okunur alın size İSLAMİ DÜĞÜN..
Tabi bunun birde düğün sonrası hezimeti var.
Mesela;
İslamı benimsemiş bir kadının ne işi olur misafir odası ile? Ayda bir misafir gelecekte görecek diye her hafta temizliğini yaptığı, dağıtmasınlar diye çocuklarını sokmadığı, insanlardan daha değerli eşyaların bulunduğu bir oda..
Hiçbir zaman anlamadım/anlamayacağım oturma odasının ortasında bardak tabak dolu olan gümüşlük ne işe yarar? Bardak dediğin mutfakta olur,ihtiyaç halinde kullanılır.
Salonda tozlanan bardak tabaklar hakikaten ihtiyaç için mi yoksa gelen görsün diye konulan riya kokulu bir gereksinim mi?
O muhteşem kristalleri salonunda sergilemek kişinin nefsini tatmin etsede gerçekten bu İslam medeniyetinde çok ayıp birşeydir,marjinallik değil bilakis görgüsüzlüktür.!
Kadife kılıflı sandalyeler, üzeri mumlarla dolu tamda yahudi usulu çektikce uzayan masalar. Evde dolaşacak,çocukların oynayacağı alan yok her yer eşya dolu..
Sonra niye ruhum bunalıyor diye doktor doktor geziyorsunuz..
Sizin evinizde "size" yer kalmamış ki,elbette bunalırsınız.,,
Ev misafire göre döşenmiş..
Bu evde misafir mi yaşıyor, yoksa siz mi? Misafirde kabul edildiği yok ki..!
Neden herkes sizi tebrik etsin diye ziyan ediyorsunuz bu güzel ömrünüzü? Bu riya niye.?
Hiç düşünüyor muyuz acaba Rabbimiz rahmetle bakıyor mu şu evlerimize?
Bizim ne işimiz olur bilmem kaç parçalık yemek takımları ile..
Bunu duyduğumda çok şaşırmıştım;
Günlük yemek takımı, misafir yemek takımı..
Günlük bardak takımı, misafir bardak takımı..
Günlük çatal takımı, misafir çatal takımı..
Yazdıkça yazarım gelmez bunun sonu..
Hangi gün, hangi saat kandırıldık biz?
Neyi çaldılarda bizden,verdiler bu çirkin algıları?
Peygamber a.s ve ashabı rd öyleydi böyleydi diye her mevlütte ağlaşıyoruz ama bilmiyoruz ki 100 kişide olsalar hepsinin eli aynı kaba uzanıyordu.
Ashabın 300 parçalık porselenleri yoktu.
Ama Vallahi isteseler olurdu!
Allah "altından dağları" peşlerinde sürütmez miydi dileselerdi? Ama onlar dünyaya ve içindekilere tenezzül dahi etmediler..
Hiç içinizden geçirmeyin ki:
- Ama Peygamber zamanında fakirlik vardı alamıyorlardı,yapamıyorlardı.
Güya siz çok mu zengin kadınlarsınız..?
Her işiniz borçla krediyle olmuyor mu?
Borçla insan mutlu olurmu bu nasıl psikoloji bozukluğudur.
Gerçekten zihnimizle oynuyorlar hanımlar.
Aslında elimizdekilerle yetinsek,bizden daha mutlusu olmayacakken; Her düğün damadı boğazına kadar borca sokarak yapılıyor benim Müslüman ülkemde..
Misafirler, perdeyle halının uyumunu görsün diye bir adam borca sokulur mu?
Siz hiç sevdiğinize merhamet etmez misiniz?
,
,
Yazık değil mi sizi Allah’tan emanet olarak alıp, zaten sizin sorumluluğunuz ve namusunuzu korumak için ezilecek olan adamı birde saçma sapan eşya, altın, milyarlık gelinlik borçları ile çıkmaza sürükleyeceksiniz?
Ayın sonunu nasıl getireceğini düşünen adamda, akşam size çiçek alma isteği olur mu?
Aklına hoş şiirler gelir mi?
Yada sizin yüzünüze bakınca ferahlık bulur mu?
Burası alice harikalar diyarı değil kızlar kendinize gelin!
Rasulullah’ın karnına taş bağlatan,Ebu Bekir’in evinde bir çömlek bırakmayan, Musab bin Umeyr’i kefensiz gömdüren dünya!
Ama pardon!
Siz bir kere evleniyorsunuz!!!
Tamda bunu anlatmaya çalışıyorum. Madem bir kere evleniyorsunuz. Öyleyse, kırılacak ve eskiyecek iki parça çaput için hürmetinizi ve sevginizi yok etmeyin!
Siz yatağa kalbi kırık girip, sofraya gönülsüz oturup, muhabbetinizi yok ettikten sonra inanın evinizin kusursuzluğu sizi ısıtmaz.
"Aişe’n olayım" demeyi biliyorsanız, dünya da rahat etmeyeceğinizide bilin!
Çünkü Rasulullah’ın hiçbir hanımının sizin gibi kusursuz birbiri ile uyumlu eşyaları olmadı.
Bu mübarek kadınlar perdelerle uyumlu, koltuklarla bezenmiş, yumuşacık halılar da gezmedi.
Bilakis Fatıma rdh annemiz evlenirken, evin içine yumuşak çöl kumu serptiler ki evde gezerken ayakları acımasın..
Ne babasını zorladı ev eşyası için, nede kocasına:
- Ben kirada oturmam bana ev al Ya Ali! Dedi..
Bu yüzden " Zehra" dediler Fatıma annemize yani "Çiçek"
"Kübra" dediler Hatice annemize yani "Büyük"
"Hümeyra" olmuştu Aişe annemiz efendisine yani "Güldüğünde hayasından kırmızı yanaklı olan"..
Nasıl güzel vasıflar,nasıl hoş lakaplar.. Nasıl sevildiler nasıl kıymet gördüler!
Çünkü onların kocaman yürekleri vardı ki; aşka hürmetleri, Allah’a itaatleriyle dolup taşmıştı.
Zerrece tenezzülleri yoktu bizim bugün uğruna haramları helal saydığımız dünya metaına..
Son olarak diyorum ki:
-Sen kocanı kamçılarken dünya yarışında, cennetin kadınları bunca yokluk içinde yinede "benden razı mısın?" Diye dert yandı kocalarına.
Aişe annemizin malı mülkü olan bir kocası yoktu ama o öyle bir kadın oldu ki, Rasulullah son vakitlerinde:
-Cennette sana kavuşacağım ya, ölüm bile güzel geliyor ya Aişe" diye fısıldadı son nefesinde karısının kollarında..
İşte asıl Mülk böyle bir kadın olup,geçip gitmektir bu dünyadan..
Yağmur Mirzayeva
***
Dünya hayatı çok kısa azığını çoğalt yolculuk uzun,geçitler tehlikeli,sonunda cennet olan dar kabirde ışığın ardından dua edicilerin olsun..Allah hepimizin yardımcısı olsun..
Sözlerin asıl muhatabı kendi nefsimdir sizleri üzdüm ise özür dilerim.
Bugün diline hakim olan gıybeti bırakan susan kazanır.
Bugün ıssız yere değil cemaate devam eden sohbete devam eden kazanır.
Bugün akrabasını uyaran görevini bi hakkın yapanlar kazanır.
Allah bu imtihanı kazananlardan eylesin hepimizi...
Sağlıcakla hoşca kalın..
09.08.2015//KIRIKKALE
HİDAYET DOĞAN OSMANOĞLU
YORUMLAR
çok basit bir cevap sanane sizene siz düğününüzü calgısız yapın
tekrar sizene...