- 372 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Üstün
Üstün
İnsanlar arasında "Üstünlük", kişisel tercihe göreceli izafi olarak belirleniyor! Bu nedenle birey, kendince üstün olana dair ayrıcalık oluşturuyor! İnsanlar, "İnsan" olma noktasında, hak ve hukuk açısından birbirinden ayrıcalıklı olamaz! Burada gözlem şu; herkes kendi "Üstün" tercihine göreceli diğerini "Aşağı" tutuyor, görüyor, gösteriyor! Üstünlük iddiasında kendi belirlediğini, üste koyuyor! Böylece "Üstün" olarak belirlenenler haricindekilerin, hiç bir değeri ve önemi kalmıyor! Haklar, “Üstün” yargısına kurban edilebiliyor! İnsanın, “İnsan” olarak değeri bile kalmıyor! Ayrıntıları bilirsiniz!
Bu durumu kişi neden göremiyor, ya da görmek istemiyor? Cevap: Sorunun cevabı, "Belirleme" izafiyetinde saklı! Yani insanlar, "Üstün" olarak belirleme yapmaz, yapmak zorunda kalmaz ise ya da bu, insanlardan beklenmez ise durum değişik açıdan yansır! İnsanlık "Üstün olarak belirleme" hastalığını yendiğinde daha eşit, adil, huzurlu ve özgür olabilir! İnsan, “İnsan” olarak; “Evrensel, özgür eşit insan” olarak, kabul edilir ise zaten “Üstün” kavramı öze dair değil de insanların ürettiklerine dair olur! Üstünlük ayrıcalık olarak değil de yetenek veya verimlilik olarak yansır! “Ehil olma” konusu! Bu üretim ve verimlilik, ehil olma, her alanda ileri doğru bir hareket sağlar! Özünde herkes “Eşit” olduğunda, ürettikleri açısından bir “Üstünlük” arayışı ilerlemeyi de tetikleyecek! Sporda, teknolojide, sanatta, tıp alanında üstünlük arayışı, insanlığı geliştirecek! Sorun şu; bazıları, zaten baştan “Üstün” olarak kabul edilir ise bu yarışa girmesi gerekmediği için hem yarışın maksadı yerine gelmez hem de yarış ile gelen rekabetten doğan ilerleme olmaz! Dikkat ederseniz, “Üstünlük” iddiası, genelde ırksal alanda oluyor! Çünkü ırksal alanda, bir yeteneğin, başarının sergilenmesi gerekmiyor! Irksal alanda, mücadele ve savaş daha ön planda! “Seçilmiş ırk”, “Vaat edilmiş” ayrıcalıkları kullanır gibi düşünülür! “Seçilmiş” olmak, ilahi bir ayrıcalıkla taçlanmalıdır ki kabul görsün!
Belirleme nasıl yapılıyor?
"Benden olan, üstündür!" veya "Benim ’Üstün’ olarak belirlediğim dışında, her ne var ise değersizdir!" Bu izafi belirleme sonucunda da haksız durumlar, "Üstün" olan için geçerli, diğerleri için geçersiz olur! Yani "Üstün” olarak belirleme işinin özünde haksızlığı hedeflemek de olabilir! Çünkü "Üstün olanların (belirlenenlerin), diğerleri karşısında haksız olması neredeyse imkansız” gibi düşünülür! Bu ayrışmayı da mecburen getirecek! En basitinden "Üstün olanlar, üstün olmayanlar" şeklinde ikiye ayrılacak insanlar! İnsanlar arasındaki sosyal hayata ve adalete de bu durum yansıyacak! Haksızlığı yapan, “Üstün” olarak ilan edilmiş olan ve egemen sınıftan ise zaten “Haksız” olması, ihtimal dışına itilebilir veya o eylem, meşrulaşır ya da meşru bir gerekçe, o eyleme dair üretilir! Haksızlığı yapan, “Üstün” sınıftan değil ise zaten “Adalet” yerini bulur! Uzun vadede şöyle olur! Toplumsal yapı, “Üstün” olanlar tarafından yeniden şekillendirilir! Yeni kabul, “Üstünler” üzerinden işletilir! Üstünler, “Adil” olduklarında övülür, onların adalet ile hükmetmesi yönünde beklentiler oluşur! Zaten başka bir durum, akla da gelmez! “Üstün” olanların illa “Kötü” olması da gerekmez! Adalet ile hükmeden, hükümdarlardan söz edilir! Buradaki incelik; “Üstün” olanların insafına kalma konusu! Toplumlar, bazı çaresizlikten bunu kabul eder! Eski zamanlarda; hükümdarlar, krallar, hanedanlar, “Üstün” olmanın verdiği yetki ile halkı yönetmiş! Hükümdarlarından yakınanlar da olmuş, Hükümdarı, yeryüzünde Tanrı’nın gölgesi olarak görenler de olmuş!
Toplumsal yapılara göreceli olarak “Üstün” olanlar, belirlenir! Bazı toplumlarda, teorik olarak tüm insanlar eşittir! Ama her zaman istisnalar olur, olacaktır! İzafiyet, kaçınılmaz! Toplumsal alanda “Popülerlik” bu izafiyetin sonucudur! İnsanlar, yetenekli olanları, başarıyı, güçlüyü, doğal olarak kabul ederler! Bunun sonucu olarak “Popüler alanda” bir “Üstün” belirleme durumu açığa çıkar! Toplumların genel durumuna göreceli olarak, bu durum farklı yansır! İlkel bir kabilede kabile reisi ve kabile büyücüsü “Üstün” olarak kabul edilir iken; bu kişiler, gelişmiş toplumlarda diğer insanlardan daha “Üstün” olamazlar! Gelişmiş toplumlardaki, “Popüler alan”, güç, bilgi, beceri, sanat ve verimlilik ile belirlenir! Irksal alan ve kutsal alanın “Popülarite” belirlemesine hemen her toplumda rastlanır! Ayrıntı şu; “Popülarite” toplumu ne kadar etkiliyor? Yani dozunda olduğunda sorun çıkmaz ama bazı doz aşımı olur! İşte bu dengelenmeli! İleri toplumlar, teorik olarak bunu dengelemeyi amaçlar ama ne kadar başarır? “Başaran bal yesin!”
Son tahlilde; toplumsal alanda insanlar, “Üstünlük” belirliyor! Bu belirleme, “Popülarite” oluşturuyor! Popülarite ise evrende işliyor! Frekansı çok olan, işler! Bu frekansın kaynağı da bireydir! Birey ürettiği frekansı, başkalarının üretip popüler ettiği alandan da seçebilir; kendisi de üretebilir! Önemli olan tercih ettiği ve frekans olarak çoğalttığı her ne ise o yaşanacak! Popüler alana katkısını bizzat kendisi de katkısı kadar yaşayacak! Sebep-sonuç ilişkisinde, sonucundan memnun olacağı popüler şeyleri yapması kendi tercihidir! Yani tercih edilen ve popüler alanda frekansı çoğaltılan her şey, illa işler! Evren, “İyi-kötü” olarak belirleme yapmaz! Çünkü evrende olan her şey, sonuç olarak “Adalet” olur! Bir Nasrettin Hoca fıkrası ile konuyu sonlandırıyorum. Hoca, eşeğini yüklemiş ve erkenden pazarın yoluna tutmuş! Eşek bu ya yolda rastladığı diğer eşeklerin bıraktığı dışkıları koklamak için duraklıyormuş. (Eşekler, belki çiftleşme mevsiminde bunu yapar) Hoca, pazara geç kaldığı için sinirlenmiş! Eşeğin kokladığı dışkıları alıp yem torbasına doldurmuş! Mola verdiklerinde, Hoca kendi çıkınındaki erzakı yerken eşeğin de boynuna yem torbasını asmış! Eşek bundan hoşlanmamış ve başını sağa, sola sallayıp torbandan kurtulmak istemiş! Hoca eşeğe bakıp, demiş; “Hiç başını sallama, sen kokladın, ben topladım; kokladıklarını şimdi afiyetle ye!
Selametle,
Ahmet Bektaş
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.