- 831 Okunma
- 7 Yorum
- 0 Beğeni
ONDAN SONRA
Psikologa giden bir adam, ’Geceleri uyuyamıyorum efendim’ demiş, ’Sürekli yatağın altında biri var gibime geliyor. Yatağın altına girip orada uyumayı deniyorum, bu defa da yatağın üstünde biri var gibime geliyor...’
Adamı dikkatle dinleyen psikolog, ’Hallederiz bu saplantıyı’ demiş. ’Bana haftada iki kere geleceksiniz. Altı aylık bir tedavi sonunda sizi iyileştireceğimi umuyorum.’
’Her viziteye ne kadar ödeyeceğim?’
’Her vizite yüz lira, buna göre altı ayda dörtbin sekizyüz lira ödeyeceksiniz’
Adam gitmiş, o gidiş...
Psikolog, birkaç ay sonra adama sokakta rastlamış: ’Ne oldu, hastalığınız?’
’İki buçuk TL’ye hallettim... ’
’Nasıl oldu?’
’Sizden çıktıktan sonra, yol üstünde ki bir bara uğradım. Biramı içerken, barmene hastalığımı anlattım. ’Karyolanın bacaklarını kes’ dedi... Kestim; mesele halloldu! ’ONDAN SONRA;
Şu “psikologa gitmek” deyiminden oldum bittim bir şey anlamamışımdır. Sanırsınız ki, psikologların dört başı mamur muayenehaneleri var ve psikolojik rahatsızlığı olanlar onların kapsında kuyruğa girmiş de, psikologlar da matbaa gibi para basıyorlar.
Psikologlar, üniversitelerin psikoloji eğitimi veren bölümlerinden mezun olurlar ve tabip değillerdir.
Psikoloji, hepimizin bildiği gibi, insan ve hayvan daavranışlarını, davranışın altında yatan süreçleri bilimsel yöntemler kullanarak inceleyen bir bilim dalıdır.
Psikologlar, çeşitli tipte zeka, yetenek, kişilik testleri, ilgi envanterleri, tutum ölçekleri, görüşme, kayıt tutanakları ve formlar, istatistik tabloları ve anketler aracılığıyla ‘inceler’, ‘araştırmalar yapar’, ‘danışmanlık yapar’, hastane, poliklinik ve ruh sağlığı merkezlerinde, çocuk yuvalarında, kreş ve huzurevlerinde, okullarda ve ıslahevlerinde, kitle iletişimi ile ilgili kurum ve kuruluşlarda, propaganda ve kamuoyu araştırma merkezlerinde çalışabilir, ama TEDAVİ YAPMAZ…
İşin tedavi tarafıyla ilgilenenler, PSİKİYATRİSTLERDİR.
Dolayısıyla, ‘Psikologa Gitmek’ deyiminin içi boştur. Kimsenin psikologa gittiği filan yoktur.
* ONDAN SONRA;
Bir rahatsızlığı olanlar ya psikiyatriste gider, ya da falcıya… ”
Neden “falcıya” dedim?
Türk milletinin, psikiyatrist niyetine sahte hocaların ve falcıların karşısına oturmak, onların, onlar için dillendirdiği kaderi dinlemek ve hayatını o kader istikametinde yönlendirmek gibi bir huyu vardır da, ondan...
Öyle değil mi yani? Aramızda beklentileri uğruna bir falcıyla muhatap olmamış kaç kişi vardır?
Kendince önemli beklentileri olmayıp, ‘ben falcıyla falan muhatap olmam kardeşim,’ diyenlerin bu zaruri ihtiyaçlarını günlük gazetelerdeki astroloji falları ile idare ettiklerini sanıyorum.
Yüksek beklentilerde “ne ise halim, o çıksın falim” niyetleriyle içilen kahvelerin fincanlarda bıraktıkları pislikleri yorumlatmak tam bir vakıadır.
O pisliklerin yorumu da başlı başına bir uzmanlık işidir. Onun için ilk kural, öyle her önüne çıkana değil, referansı olan ’çok iyi bir falcı ’ bulunup baktırılmalıdır...
Referansı çok iyi bir falcı da yetmez; iyi bir yorumun ortaya çıkabilmesi için, öncelikle iyi fincan kapatmak gerekir. Öyle dansöz gibi çalkalatılan fincanın içindekiler çorbaya döneceği için, geleceğinize ilişkin fal da hayatınızı çorbaya çevirebilir, o yüzden fincanı narin narin çevirmek ve nazikçe düz bir satıha bırakmak gerekir. Sonra, fincanın soğuma sürecinde, soğumadan açılan fincanda kaderimiz henüz net çizgilerle/şekillerle belirlenmemiş olacağından, arada bir kıçına parmak basarak soğuyup soğumadığını kontrol etmeli ki, bir yanlışlık olmasın. Fincan kapatma faslıyla ilgili özellikle unutulmaması gereken bir şey daha vardır ki, o da falda size ne söylenilmesini istiyorsanız, onunla ilgili küçük bir emtiayı soğuma süreci boyunca fincanın kıçında tutmayı unutmamaktır. Evlenmek istiyorsanız bir yüzük, zengin olmak istiyorsanız bir madeni para… Bunu ihmal ettiğinizde, fal bakana lazım olan ip ucunu vermemiş olacağınızdan beklentilerinizin dışında ki konulara girme riski oldukça yüksektir, ona göre. Gerçi bu safhada dahi geç kalınmış sayılmaz ve fala bakan istediğiniz istikamete doğru kolayca yönlendirilebilinir.
“M olduğundan emin misin kııız…Burdan yana yatmış bir E gibi görünüyo vallaaa…”
“Tosbağa mı? Çı-ıh! Görmüyor musun komşucuğum tekerleklerini, o volsvols otomobil var ya, işte ondan valla… Tosbağa hızıyla değil, araba hızıyla olacak işim, inşallah!”
“Üç vakte kadar deme şuna ayol, ‘üç gün’ de, Allah’ını seversen!”
“Geçen gün, Eyüp Sultana gidip apak bi çaput bağlayarak, Allah’ım şurada yatan mübarek zatın yüzü suyu hürmetine, dedim…”ONDAN SONRA;
Ben, sizlere en iyisi, “isim falı” bakmayı öğreteyim de, hiç kimseye minnet etmeden, kendi falınıza kendiniz bakın, hatta karşınızdaki kişi hakkında fikir sahibi olun…
Fal için sözkonusu isimdeki fiziksel, zihinsel, duygusal, ruhsal enerji sembollerinin açıklamalarına bakmak gerek. İsimdeki harflerin anlamlarını biraraya getirerek anlamlı sonuç çıkarıyorsunuz.
Örnek : Aranan ad "KEMAL" olsun, harf tablosundan K, E, M, A, L harflerinin karşılığını bulup alt alta getiriyoruz ve isim falına bakılmış oluyor.
K : Başarılı, ünvan sahibi ve daima yükselen bir kişiliği ifade eder.
E : ruhsal karışıklığı temsil eder, yani üzüntü ve sevinci birarada yaşayan ve ruhsal gel-gitleri olan kişiliği ifade eder.
M : Ticarete yatkınlık ve yüksek zeka seviyeli kişiliği ifade eder.
A : Algılama gücü ve mantık yürütme kabiliyeti yüksek kişiliği temsil eder.
L : Sanatsal yönleri olan kabiliyetli kişilik ifadesidir.
Evet, evli olduğum KEMAL bey, başarısız, adı sanı-ünvanı silik, hiç bir işinde yükselememiş, ruhsal karışıklığı bol, yani üzüntü ve sevinci bir arada yaşayan ve ruhsal gel-gitleri bol olan, ticari bir becerisi olmayan, hatta limon bile satamayacak bir kişiliğe sahip olan, her şeyi üçüncü söyleyişinizde ya da okuduklarını ikinci kez okuyarak algılayabilen, sanatsal yönleri öyle birinci hatta ikinci sınıf kabul edilemeyecek kadar kabiliyetli/kabiliyetsiz birisidir. Onun ismiyle baktığım fal yüzde bir oranında doğru çıktı diyebilirim; o da E harfinden dolayı. Yani...
Harflerin anlamları şöyle:
A : Algılama gücü ve mantık yürütme kabiliyeti yüksek kişiliği temsil eder.
B : Ön sezileri kuvvetli kişiliği temsil eder. En olumsuz olaylarda dahi umutlarını yitirmeyen kişiliktir, aynı zamanda.
C : Güzel sanatlara yatkınlığı temsil eden duygusal kişiliği ifade eder.
Ç : Zevk ve sefa düşkünü kişiliği ifade eder.
D : Üstün gücü temsil eder, hırslı ve zorluklara direnen kişiliği ifade eder.
E : ruhsal karışıklığı temsil eder, yani üzüntü ve sevinci birarada yaşayan ve ruhsal gel-gitleri olan kişiliği ifade eder.
F : Sakinliği temsil eder, uysal ve güvenilir kişiliğin işaretçisidir.
G : İnatçı kişilik, gerginlik ve üstün güçlere sahip olma arzusunu ifade eder.
H : Sakin ve durağan bir kişiliği ifade eder.
I,İ : Hassas, duygusal ve kırılgan bir kişiliği temsil eder.
J : Kaprisli ve kıskanç kişilik belirtisidir.
K : Başarılı, ünvan sahibi ve daima yükselen bir kişiliği ifade eder.
L : Sanatsal yönleri olan kabiliyetli kişilik ifadesidir.
M : Ticarete yatkınlık ve yüksek zeka seviyeli kişiliği ifade eder.
N : Üstün güçlere sahip, sağduyulu kişiliği ifade eder.
O,Ö : Gizemli kişilik sahibidir. Gizliliği sever ve duygularını açığa vurmaktan kaçınan tiplerdir.
P : Kendinden emin kişilik, girdikleri ortamda kendine güvenli tavırlarıyla dikkat çekerler.
R : Tereddütlü kişilik demektir, karar vermede zorlanmalar yaşarlar.
S,Ş : Hayalperestliği sembolize eder. Aşırı hayal kuran kişilik.
T : Oldukça ketum tavırlı ve duygularını karşısındakine açmayı zor başarabilen kişiliği temsil eder.
U,Ü : Durgun görünümlü, çok ağır hareket eden, işlerini ağırdan alan bir profil çizen kişilik.
V : Kendi içine dönük, umursamaz bir kişiliği ifade eder, bana dokunmayan yılan bin yaşasın felsefesiyle hareket eden kişilik örneği.
Y : Geçmişteki izleri, üzüntü ve diğer olayları sürekli yaşarlar, geçmişlerini asla unutmazlar ve güçlü bir kişilik yapısı gösterirler.
Z : Bilimsel açıdan başarılı, okumayı seven, akademik anlamda başarılı kişilik ifadesidir
Neyse, bu konuyu uzatıp, sıkmayayım hiç kimseyi...
Kim, “fala inanma, falsız da kalma” diye laf ederse, yanlış eder. Ben bu atasözünün birinci kısmını sildim ve sadece ikinci kısmını tedavülde bıraktım: “Falsız kalma” kısmını. Neymiş, atasözümüz?
“Falsız kalma”…
Ondan sonra, okumadığınız yazılarımda buluşmayı sürdürmek üzere...
Nurten Paracıkoğlu, Sarımsaklı
YORUMLAR
Çok basit bir formüldür benim ve de bazı insanlar için de FAL kelimesini tersten okursanız LAF kelimesine ulaşırsınız yani fal laftır hatta dahası da var boş laftır. Kur'anın muhtelif ayetlerinde de aslında bunların şeytan işi pislikler olduğu belirtilmiştir. Uzak durmak bence insan için bir Müslüman ve Mümin için en iyisidir. Güzel bir yazıydı...
Bütün olumsuz karakter özellikleri Ğ de mi toplanmış (Listede neredeyse olumsuz bir özellik yok, Ğ de yok)
Lisedeyken bir arkadaşım vardı, çıktığı kızların adlarının baş harflerinden alfabe oluşturmaya çalışırdı. Bir gün koşarak geldi:
''Oğlum (Lisedeyiz, hatırlatırım), adı X ile başlayan kız buldum.''
Önünde saygıyla eğildiğimi hatırlıyorum. Sanıyorum o kızın yeri de bu falda yok.
Bir de son olarak psikoloğun hesabı hatalı. Altı aylık vizite beş bin iki yüz lira tutar, dört bin sekiz yüz değil.
Kendini okutan bir yazı olmuş. Saygılarımla.
ONDAN SONRA
Kemnur
İlhan Kemal
Belli ki fal yabancı bir dilden, büyük olasılıkla Fransızca'dan apartılmış (Ç için ayrı bir karakter olmasından dolayı) Ayrımı yapan kişi X, W, Q ları atmış ama Türkçe karakterleri de ne yapacağını bilmediğinden dolayı onları şekilsel olarak yakın harflerle bir tutmuş.
Fal bile olsa belirli bir ciddiyet, kendi içinde tutarlılık gerekir. O yüzden Ğ yi G ile bir tutamam. X içinse ks geçerli bir çözüm mü? Öncelikle çift karakterli olacak (hem Kemal'in K si, hem de Sami'nin S si) Ayrıca kızın adının nasıl okunduğu da önemli. Z olarak da okunuyor (İngilizce bazı kelimelerde, H olarak da (İspanyolca'da). Kasarsanız kros olarak okunuşuna da denk gelirsiniz (Nissan XTerra sahipleri: Arabanızın adı Cross-Terra olarak okunuyor; bilesiniz). O yüzden en iyisi falı apartanı bulup ona X de ne olduğunu sormak (Tamam, uzattım. Pazartesi günü de ders için "Beş dakika filan sürer" dedim, üç saat yirmi dakika yaptım))
Kemal Beyden sonra sizinde yazılarınızı, hele hele fıkralarınızı okumak çok güzel Nurten Hanım.
Üstteki fıkraya bayildım.
Yalnız harflere göre falıma bakarsam ben de iç açıcı sayilmam hasni :-)
Tebrik ederim
ONDAN SONRA
Emine UYSAL (EMİNE45)
Bu fal konusuna hiç ilgim yoktur sözün doğrusu.
Meraklı olanları da yadırgıyorum.
Bu nedenle yazı çok enteresan gelmedi ama,
beklemediğim bir finalle noktalandı.
''Ondan sonra, okumadığınız yazılarımda buluşmayı sürdürmek üzere...''
Çok güldüm valla...
Ben de diyorum ki karşılık olarak;
''Hiç okumadığınız yazılarımda buluşalım.''
ONDAN SONRA
Bir tutam hayat
Sizin sunuş biçiminiz gerçekten çok güzel.
Sizi okumak gerçekten keyif veriyor.
Ben,
sadece konuya çok ilgim olmadığımı anlatmak istemiştim.
Fala yani.
Ooo... Bayıldım ben bu yazıya.
İnsan;
"Ben her şeyi bilirim" dememeli.
Mesela;
Şu yazılanların kaçını, kaçımız biliyorduk ?
Sorardık gogula öğrenirdik öyle m?
Peki gogul abim böyle güzel anlatırmıydı ?
Hadi canım sende...
Şu isim falına takıldım. Harflerin anlamlarını ezberleyip
birazda suyundan, tuzundan, biberinden katıp -serde yazarlık var ya-
bu işe soyunsam kendime bir araba alabilir miyim acaba ?
(Hocam fikir hakkınız % 10 merak etmeyin)
Sağ olun, var olun...
Saygılarımla...
Kemal dostuma selamlar...