MASADA KURTARILAN TÜRKİYE
Bazı zamanlar üç beş kişi bir araya gelip memleket meseleleri üzerinde teoriler üretir. Genç-yaşlı, bay-bayan hiç fark etmez. İllaki memleket kurtarılır masada.
Eğitiminden sağlığına, ekonomisinden dış politikasına kadar pek çok konunun analizi yapılıp dünden bugüne tarihsel süreçlere de bakılarak elindeki bilgi kadar yöntemler üretilir.
Bazen öyle mantıklı ve yürütülebilir bir sistem üretenler de çıkar. Hatta o sistemler kabine ile paylaşılabilse, belki de hakikaten işlevselliği ortaya çıkacaktır. Ama bizler nedense memleketi, masada üç-kişi bir araya gelerek sözle kurtarırız. İş icraata gelince “benim etim ne budum ne” tabiriyle bir kenarda beklemeyi yeğleriz. Bir taşın altına biz de elimizi koyalım demeyiz hiç.
İnsanın yaşadığı ülke hakkında fikirleri olması bu fikirleri dostları ile paylaşması istendik bir davranıştır. Paylaşımla gelişen tartışma ortamında fikir beyan edilmesi ufku aydınlatır, yeni fikirler vesilesiyle geniş ve aydın düşünme yoluna ışık tutar.
Hemen anti parantez içinde belirtmeliyim ki, fikirler sübjektif olduğundan asla empoze edilmeye kalkışılmamalı. Bilimselliği ve gerçekliği yetkililerce kabul görüp onaylanmadıkça fikir bizde yaşamalı, olmadık yöntemlerle benimsetme adına ülke, kaoslara sürüklenmemelidir.
Akıl, her kapının anahtarıdır. İnsanlara verilen bu nimeti layığı ile kullanırsak ülkemiz masada değil gerçekte kurtulur. Başımızdakiler her alanda ülkemiz için bir takım sistemler üretmekte ve uygulamaktadır. Bizleri vekâleten temsil eden milletvekillerimiz de sürekli çalışmakta yeniliklere yenilikler eklemektedir. Peki ya bizler? Ülkemiz için ne yapıyoruz? Kaç kişi masada kurtardığı memleketi için bir şeyler yapıyor? Çok çok az kişi, ya da hiç kimse… Herkes evinin önünü süpürse memleket tertemiz olur sloganları ile çevreciliği savunurken, bu sloganı sosyal yaşantımıza neden uygulamıyoruz? Birey olarak üstümüze düşen yükümlülüğün gereğini yaparak; hak, adalet ve toplumsal düşünce ile çorbaya tuz atmayı becerebilecek kapasitede değil miyiz?
Maalesef ki, anlamlandırmakta güçlük çektiğim; bireysel yaşam, bireysel düşünce, bireysel kazançlar, kene gibi yapışmış kanımızı emmektedir. Her birey kendi paçasını kurtarma yoluna gitmiş. Yanındakileri görmediği gibi toplumu görecek gözleri de kör olmuş. Ne yazık ki, bu bireysel yaşam bazı üst makamlardaki insanlarımızı da ele geçirmiş daha vahim sonuç olarak toplumun hakkına gaspa kadar gitmiştir.
Vakit uyanma vaktidir. Yeniden dirilme vaktidir. Tolum insanımız için, ülkemiz için şaha kalkma vaktidir. Masada kurtarılan memleketimiz için bir taş bulup yerinden kaldırma vaktidir. Birlik olma, birlikle kuvvet bulma vaktidir.
Haydi, bu ülkenin vatandaşı olarak bizler de sözümün, özümüzün, gönlümüzün eri olalım.
DEVLETİN KALEMİNİ SADECE DEVLET DAİRESİNDE KULLANALIM.
Elvan USUL
[email protected]
Denizli Sonnokta Gazetesi
YORUMLAR
BİREYSEL BİLİNÇ, ULUS TOPLUMSAL BİLİNÇ ve BAĞIMSIZ ÜLKE TOPLUMSAL BİLİNCE VARMA ŞEREFİ
Herşey doğru algı ile başlar... Son dizge elemanı ise eylemli öznedir ya da özne olan (bireylerden oluşmuş toplumsal anlamında), bizlerin yapacakları "ulusal demokratik" eylemleriyle, eylemcileşebilmesi!
Başlagıcına "algı", sonuna ise "eylem"i koyduğum bu dizgenin ara elemanları olan "kavram", "anlam", "tanım", "örnek" (model) elemanlarını, birey ve elbette bireyler bütünseli olan toplumsal bilinç olarak, nasıl bir mantıkla dizgeliyoruz?
Sorumuz budur, sorunsalımız buradadır !..
Espirili bir yaklaşımla yazmışsınız. Masa(başı)nda ülke kurtarmak diye.. Ve sonra da, bunca güzel tümcesel dizgeler bütünselliğinden oluşmuş yazınıza yakışmayan bir tespit yapmışsınız !
Şöyle ki;
"Akıl, her kapının anahtarıdır. İnsanlara verilen bu nimeti layığı ile kullanırsak ülkemiz masada değil gerçekte kurtulur. Başımızdakiler her alanda ülkemiz için bir takım sistemler üretmekte ve uygulamaktadır. Bizleri vekâleten temsil eden milletvekillerimiz de sürekli çalışmakta yeniliklere yenilikler eklemektedir. Peki ya bizler? Ülkemiz için ne yapıyoruz? "
Siz, bunca çoğulsal doğrusu fazlaca bir yazıyı kaleme aldıktan sonra, bu ülkedeki meclisin, hükümetin yapısalı ve işlevini ve bu ülkeye bağlılıklarını nasıl göre(e)meden bunları yazabilmişsiniz anlamıyorum?!
Siz, yasaların hala T.B.M.M.'de mi yapıldığına inanıyorsunuz? Siz alınan kararların Türk ulusu menfaatine mi alındığını sanıyorsunuz?
Ve sizce, bunlar olurken, olanı biteni seyredenlerin, olanın bitenin başka bir ülke ve ulusa yapıldığını mı sandıklarını düşünebiliyorsunuz?!
Yazdıklarımı, doğru veya nesnelliği çoğulsal doğrulukta fazlaca bir 'kısmi'likte olan tespitlerinizi, tamamlamaya dair bir katkı yazısı olarak anlayın lütfen ..
Doğru başlatmak, doğru çözümlü bir sonuca ulaşmaya giriş yapmakla başlatmaktır.
Bu amaçla yapılacak/önerilecek, doğru tespitler ise:
1. Türkiye Cumhuriyeti , AB ve ABD emperyalizminin yerli işbirlikçileri eli ile sömürgeleştirilmesi hemen hemen tamamlanmış bir ülkedir.
2. Acilen Sivas ve Erzurum Kongresi sonuç bildirgelerindeki kararların uygulanması temelinde ve bir karşı teorilendirmeden çıkacak ulusal demokratik halk cephe oluşturulmalıdır.
3. Temelinden Kurucu önder Gazi Mustafa Kemal Paşa Hazretleri'nin her alanda "istiklali tam"cılık ve Ab ve Abd sömüreleştirmesine karşı "Ya istiklal,ya ölüm" ilkesi çıkarılmış, bunlardan vazgeçilmiş mantıkla ve 1938 Sonrası gelen T.B.M.M. hükümet/vekillerimizce yapılmış tüm ikili anlaşmalar feshedilmelidir.
4. Ulus toplumsalımızı oluşturan bireylere, ulusal hareketçilikle "ulusal sorunun" farkı, ikinciyi algılatmanın "ehem ve mühim" farkı diyebileceğim "görün bunu artık !" şeklinde anlatılmalıdır.
Bu maddeyi, Türk uluslaşma sorununun, mutlaka bir sonraki aşaması olan sanayi toplum ulusa varacak şekilde aşılması, bundan herhangi dinsel/mezhepsel/etnik/cemaatci mantıkla, geriye gidiş olacak şekilde niteleyebildiğim, emperyalizmin istediği biçimde asla taviz verilmemelidiri anlayabilirsiniz.
5. Örneğin, dış/iç borçların ödenmesinde "ana para" esas alınarak "faiz" sarmalından kurtulmayı sağlayacak bir ileri hamle, yine ilk doğru algıdan, doğru eyleme gidiş olabilecektir.
"DEVLETİN KALEMİNİ SADECE DEVLET DAİRESİNDE KULLANALIM."
Bu önermenizi de anlamadım! Önermenize katkı yaparak şu biçimde düzeltme getiriyorum.
Devletin/milletin kalemini bu ülkenin tam bağımsızlığına, Türk ulus toplumsalının "Ya istiklal ya ölüm" bilincine katkı yapacak eylemlerde kullanalım.
Dinci, etnikçi, mezhepçi ve de mandacı emperyalist tezleri yazmaya/savunmaya değil !
Yazınıza, ülkemiz gündeminin gerçeklerine vakit ayırmışlık emeği ve toplumsal sorunları yazmanında Edebiyat bilim ve sanatı içinde olduğu mantıksallığı ürünü olması nedeniyle tam puan verdim.
Esenlikler dilerim.
Göktürkmen tarafından 7/12/2008 10:03:57 PM zamanında düzenlenmiştir.