- 616 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KÜLTÜR MİLLİYETÇİLİĞİ
KÜLTÜR MİLLİYETÇİLİĞİ
Etnik milliyetçilik insanları böler; kültür milliyetçiliği ise insanları bütünleştirir. Zaten büyük devletler kurmamız da bizim kültür milliyetçiliğini ne kadar derinden benimsediğimizi gösteriyor. Milletimiz geleneksel kültürümüzü hayatına katarsa elbette doğru yolu bulacaktır.
Kültürel milliyetçilik, kendini sosyal bağlarla ve ortak kültürle tarif eden bir milletin milliyetçiliğidir. Ortak milli kimlik, topluluk ve kültür vurgulanır; dışarıdan herhangi bir fert her zaman bu unsurları kabul ettiğinde milletle bütünleşebilir. Irk ayniyeti şart değildir. Etnik milliyetçiliğin dışlayıcı özellikler arz etmesine karşılık kültürel milliyetçilik kapsayıcıdır.
Dinler kültür milliyetçiliğine dayalı idi. Farklı ırklar bir dini benimsediğinde o dine ait bir topluluğun üyesi sayılır, kabul görürdü. Dinlerin mezheplere bölünmesi birlik oluşturma kapsamını daralttı.
Roma devleti cumhuriyetçilik esasına dayalı eyalet devlet sistemlerini kurarak dünya ticaretini de mümkün kılan ve yerleşik tarıma geçen şehirleri barbar kavimlerden koruyan bir sistem oluşturdu. Bu sistemde eyalet devletlerin yönetiminin Roma kral soyundan kişilerce yapılması gerekmiyordu. Habeşistan Kralı Necaşi gibi yerli mülk sahiplerindendi. Ama Hristiyan dininden olması gerekiyordu.
Roma Devleti 4 temel prensip üzerine kurulmuştu. Hristiyanlık, Cumhuriyetçilik, dünya ticaret yollarını açık tutmak ve imparatorluk yönetimini yaşatmak. Eyalet devletleri toprak sahiplerinin oluşturduğu senato ile yönetecekti. Kiliseler Roma devletine bağlı olacaktı. Ariusçu yani Ortodoks mezhebini kurduktan sonra Katolik papazları öldürülmüş her yere Ortodoks papazlar atanmıştı.
Roma devleti kültür milliyetçiliğine dayandığı için bütün dünyaya yayılmıştı.
İslam dini ortaya çıktığında Roma devlet geleneklerini kale, mabet ve senato ritüellerini koruyordu. Din kültürel kardeşliği ırk kardeşliğinin üzerine çıkarıyordu. Roma Devleti geleneğinden farklı olarak kölelerin aslında diğer insanlarla eşit olduğunu belirtiyordu. Roma da asil ve köle hukuku ayrımı vardı.
İslam hukuku köleliği yasaklamıyor ama köleye zina, adam öldürme vs suçlarında muafiyetler getiriyordu. Köle zina suçu ile itham edilemezdi. Bu yeni anlayış Roma Devlet anlayışını yıktı. Kölelerin Roma devletine isyan etmesine sebep oldu. Onlarda köle tüm suçlardan sorumlu idi. Soylu karşısında sadece köle suçludur. Muafiyet hakkı yoktu. 1453 yılında Doğu Roma Devletinin yıkılışından 50 sene sonra son Endülüs Devletinin kaldırılması ile Roma Devletinin cumhuriyetçilik anlayışı ortadan kalktı.
Osmanlı Devleti yöneticileri cumhuriyet ve imparatorluk sistemi hakkında kültürel birikimden yoksundu. Fatih Sultan Mehmet’in yıktığı Roma Devleti ve onun imparatorluk mirasına Rus İvan sahip çıktı. Korkunç İvan ile Kanuni Döneminde dünyanın en büyük imparatorluğunu kurdu. 1917 Bolşevik Devrimi ile bu imparatorluk dönüşüme uğradı. Yine sosyalizm adı altında köle sınıfın uzantısı işçi sınıfın devlet egemenliğini cumhuriyet yönetimi ile elinde tutması ilkesine dayanan bir kültür milliyetçiliği devleti kurdu. Bu kültür milliyetçiliği sayesinde dünyanın en büyük Rus İmparatorluğu günümüzde dahi sürmektedir.
Osmanlı Devleti bir köle proletarya devleti kurmuştu. Roma devletinde dışlanan köleleri egemen kılıyordu. Devlet yöneticisi olabilmek için Hristiyan dininden olmak gerekiyordu. Bu da Balkanlar, Avrupa ve Asya’da Hristiyanlığı özendiriyordu.
Müslüman Boşnaklar, Müslüman olduklarından dolayı kendi çocukları devşirilmeye tâbi tutulmadığından, ısrarla, bu kanun gereği çocuklarının toplanmasını kendileri arzu etmişlerdir. Israrlı arzuları üzerine, Müslümanlardan sadece Boşnaklar devşirme kanununa tâbi olmuşlardır. Bunlara Poturoğulları denmektedir. Bu uygulama Boşnakların tekrar Hristiyanlığa dönmesini engelledi.
Mezheplere bölünme ile daralan bu birlik zeminini genişletmek için önce ırkçılık, ırka dayalı ulus devlet milliyetçiliği benimsendi. Bu da ülkeler arası savaşlara sebep oldu. Bundan da vaz geçildi. Tekrar kültür milliyetçiliğine dönüldü. Afrika, Hint, Çin, Japon halkların başkaldırışları kültür milliyetçiliği arayışına yöneltti. Bu arayış sonunda Liberalizm ilkesine dayalı bir kültür milliyetçiliği oluştu. Liberalizm Roma Devleti prensiplerine dayanıyordu. Cumhuriyetçilik, üretim, ticaret ve ticaret yollarının güvenliğini sağlayan imparatorluk yönetim geleneğine sahip çıkmayı gerektiriyordu. Liberalizmi benimseyemeyen cumhuriyetçi demokratik devlet kurup sınırlarını serbest ticarete açamayan devletler kendi kendini yönetemez manda ya da vesayet yönetimine ihtiyaç duyan devletlerdi. Bu devletler sınırlarını serbest ticarete açana kadar düşman ilan edilirdi. O devlete ait iç ve dış düşmanlar desteklenirdi. Sorunlu bölge oluşturulurdu.
Liberalim kendi içinde sosyalizm akımını doğurdu. İşçi sınıfının iktidarı ele geçirmesine bu şekilde ekonomik, siyasi ve sosyal haklara sahip olunabileceğine inanan bir kültür milliyetçiliği oluştu.
Liberalizm savunucuları ise sermaye, fabrika, üretim araçları sahipleri ile yönetim sınıfı idi. Bunlar edinilmiş işçi hakları karşısında çalışan işçi sayısını en aza indirecek buluş ve makineleşme ile iktidarı ellerinde tutmaya, rekabet şanslarını artırmaya çalıştılar. İşçisine çok para veriyor ama makineleşme sayesinde az sayıda insan çalıştırarak varlığını koruyabiliyor.
TÜRKİYE’DE MİLLİYETÇİLİK
ATATÜRKÇÜLÜK:
Atatürkçülük; Irk eksenli bir kültür milliyetçiliği olarak sunulmuştur. Türkçülük esasları Diyarbakırlı bir Kürt olan Ziya Gökalp tarafından oluşturulmuştur. Ziya Gökalp’ın kendi ırkını devlet toplum hayatında ikinci sınıf halk konumuna sokacak fikirlerin sahibi olduğunu düşünmek abesle iştigaldir. Aristo da bir Yunanlıdır ama Yunanlıların Roma Devleti tarafından asimilasyona uğramasına Grek dilinin bir 800 yıl ortadan kalkmasına sebep olmuştur.
Atatürk’ün kendisinin de dedesi Şeyhülislam Feyzullah Efendi ile Hz Muhammet soyuna dayanırken Hunlara dayalı bir ırk milliyetçiliğine dayalı devlet kurması vefa ve aidiyet duygularına ihanet edecek şekilde kurmuş olduğu düşünülemez. Hem Atatürk ve Osmanlı Devleti zamanında ırkçılık akımının adı Turancılık idi. Enver Paşa da bu Turancı akımının savunucusu idi. Irkçılığa dayalı bir akım olsaydı Turancılık ile anılmalıydı. Memluk devleti adı devlet adı Türkiye seçilmiş kullanılmıştır.
Ama ister Atatürk’ün kastettiği Türkçülük Hunluluk anlamına gelsin ister gelmesin sonraki gelişmeler Türklüğü Kayılılık-Hunluluk olarak yorumlamış Atatürkçülük ilkelerinden milliyetçilik ilkesi bu bağlamda yorumlanmıştır. Ziya Gökalp’ın milliyetçiliği etnik milliyetçilik olarak yorumlanmıştır. Aksini doğrulayacak sağlam akademik çalışma yoktur.
Atatürk milliyetçiliğinin etnik milliyetçilik olduğu anlayışının yerleşmesi ve etnik parti Milliyetçi Hareket Partisinin mecliste temsili ile Kürt Milliyetçiliğine dayalı temsil ve partileşme hareketleri doğmuştur.
MHP ve HDP kültür milliyetçiliği yerine etnik milliyetçiliği savunan partilerdir. MHP resmi ideoloji tarafından serbest ilan edilen görüş ve parti, HDP ise resmi ideoloji tarafından yasaklan görüş ve parti konumundaydı.
Türkiye kültür milliyetçiliğine dayanan bir devlet mi olacak yoksa etnik milliyetçiliklerin güç savaş alanı mı olacak?
AKP ve CHP’nin duruşu burada belirleyici olacak. AKP parti tabanı liberal, muhafazakar, avukatlık sınıfı tabanlı,
CHP sadece avukatlık ve yenilikçi sınıf tabanlı, yenilikçi sınıf telif ve eser hakları getirisi olmadığı için zaten varlığı olmayanın söz hakkının ve etkisinin olmadığı sınıftır.
AKP kültür milliyetçiliği iradesini temsil edecek özelliklere sahip mi?
Geçmişinde HDP ve tabanı İŞİD ortaya çıkmadan önce şeriat savunuculuğu altında Atatürk düşmanlığı Şeyh Sait İsyanı ve Dersim İsyanı savunucusu idi. İŞİD ortaya çıkınca şeriatçı düşmanı Atatürkçülük savunucusu oldular.
21. Yüzyılda Kültür Milliyetçiliği inşa edemeyen devletler yok olacaktır. Düşman devletler çemberi içinde kalacaktır.
ABDULLAH BEDELOĞLU
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.