- 583 Okunma
- 2 Yorum
- 1 Beğeni
Savaş Ve Araçlar
Savaş Ve Araçlar
Savaşlar, genellikle “Alan” egemenliği kurmak için yapılır! Bu alan, tüm evreni kapsayacak kadar genişletilmek istenir! Yani ilk egemenlik, kişinin kendi yaşadığı toplumda başlar ve bunu genişletebildiği kadar genişletmek ister. Kişi, öğretisi ile tüm Dünya’ya hakim olabilir ise sırada evren vardır! “Alan hakimiyeti” konusunu genişletelim; bu alan, bir futbol taraftarlığı da olabilir, basit bir derneğin ele geçirilmesi de olabilir hatta bir kahvedeki insanlara hükmeden bir kişi de bu amacı hedefleyebilir; köy ağalarının hakimiyet alanı, o köy ve içindekiler! Bu alan, siyasal alan da olabilir, din, dil, ırk veya ideolojik alanda olabilir! Yazıda “Alan” geçtiğinde bunların tamamını düşünelim! Zaten Dünya’da bile göreceli olarak büyük bir hakimiyet kurulduğunda “İlah” iddiası güden Firavunlar olmuş, olacak! Dikkat ettiniz mi? Alan hakimiyeti sağlamayı kişiler istiyor ve bunu toplumlara yaptırıyor! Yani tüm evrene hakim olmayı toplumlar istemez, kişiler ister; toplumlar, bunu yapmanın aracı olur!
Neden toplumlar, bir kişinin veya yine bir kişiden çıkan öğretinin savaşçıları olur?
Cevap: İnsanların çoğu menfaatçidir! Menfaatlerinin güdümünde yaşarlar! Menfaat gördükleri kişi veya bir kişinin öğretisinin etrafında kümelenirler! İşte bu eğilimleri onların yönetilmesini ve yönlendirilmesini kolaylaştırır! Bir kişi ya da öğretisinin savaşçısı olarak menfaat elde etmeyi umar ve bazı da buna ulaşır! Aradığını bulamayanlar, saf değiştirir; bulanlar, daha da ileri derecede menfaatlerini sağlayan kişi veya öğreti için savaşırlar!
Gelişmemiş toplumlarda zaten sınırlı olan kaynaklar, adil dağıtılmadığında "Kaynak kapma" yarışı olur! Bu kaynak kapmacada pay alamayanların, sorun çıkarması beklenen bir durumdur! Kaynakları belirli bir kesim sahiplenince veya ele geçirince de dış kaynaklar devreye girer ve boşluğu doldururlar! Önemli olan kaynak kapmaca değildir, önemli olan boşluk oluşturmamaktır. Bu amaçla, kaynaktan pay alamayanlara "Sosyal yardım" yapılır, bunun da ileri aşamalarda sıkıntıları ortaya çıkar elbet ama kaynak kapamayan kesimin patlaması önlenmiş olur. En güzeli de dengeli bir büyüme ve kaynak kullanımı, yani toplumsal refahın ve fırsat eşitliğinin sağlanması. Böylece denge sağlanır ve boşlukların başkaları tarafından doldurması önlenir!
Savaşın en önemli aracı insandır! İnsanlar, insan öldürmek için savaştırılır! “Araç amaca feda edilir!” Yani egemenler savaş aracı olarak insanı kullanırken aracı, amaca feda etmeleri doğaldır! İnsan, araç ise ölen de öldüren de araçtır! Amaç, alan egemenliği olduğuna göre maksat sağlanacak ise araç amaca feda edilecektir! Burada dikkat edilmesi gereken husus şudur; egemenler için bireyin kendi menfaati için savaşmaya istekli olup olmadığı önemlidir! Çünkü sonuçta egemenler için savaşacak olan da o, kendi menfaati için savaşmaya istekli olan kişidir!
Savaş alanını, yukarıda belirtmiştim; bu alan, tüm evreni kapsayacak kadar genişletilmek istenir! Yani ilk egemenlik, kişinin kendi yaşadığı toplumda başlar ve bunu genişletebildiği kadar genişletmek ister. Kişi, öğretisi ile tüm Dünya’ya hakim olabilir ise sırada evren vardır! “Alan hakimiyeti” konusunu genişletelim; bu alan, bir futbol taraftarlığı da olabilir, basit bir derneğin ele geçirilmesi de olabilir hatta bir kahvedeki insanlara hükmeden bir kişi de bu amacı hedefleyebilir; köy ağalarının hakimiyet alanı, o köy ve içindekiler! Bu alan, siyasal alan da olabilir, din, dil, ırk veya ideolojik alanda olabilir! Yazıda “Alan” geçtiğinde bunların tamamını düşünelim!
Savaşın maksadı; aslen “Alan” hakimiyetinin sağlanmasıdır! Egemenlerin alan hakimiyetini sağlamak için savaş çıkardıkları malumdur!
Savaş araçları; savaşın en önemli aracı insandır! Amaca dair, insan kaynakları kullanılır! Ölen ve öldüren insanlar her ikisi de “Kaynak” olma, “Araç” olma açısından aynı hizadadır “Amaç” açısından! Eskiden savaş aracı olan insanlar, kralların ordularında yer alır ve bazı halka zulüm eder bazı da halktan vergi toplamakta kullanılır idi; tabi ki meydanlarda, “Meydan Savaşları” da yaparlardı! Komşu ülkelere saldırıp kaynakları yağmalamak ve “Alan” genişletmek de var! “Tüfek icat edildi, mertlik bozuldu!” denir ya hani. Bilimsel gelişmeler doğrultusunda yeni savaş araçları üretildi! Modern silahlar ve kapsamlı öldürme kapasitesi olan silahlar, bildik savaş araçları!
Ana savaş malzemesi olan “İnsan”; sadece eline silah, cebine para konarak “Alan” hakimiyetinde kullanılmak için alana salınmıyor! Daha kapsamlı olarak, profesyonel programlar yapılıyor! Mesela, “Zihin” planlanıyor, “Beyin yıkama” yapılıyor! Bunlar o kadar zor da yapılmıyor, zaten insanların hazır kabulleri var; bu kabuller (Din, dil, ırk; ideoloji ve menfaat.) bu hazır kabullere ulaşılabilirliği vaat eden bir program ile “Savaş aracı” olan insan, alana egemenlerce sürülebilir!
Alana sürülen, “Araç” konumundaki insanların ortak özelliği şudur; din, dil, ırk; ideoloji ve menfaat üzerinden hedefleri olacak ve bu hedeflerine kendi güçleriyle ulaşabilir olmayacaklar! “Ezik” ve “Mazlum” hissetmiş olmaları gerekir ki “Kin” ve “İntikam” hisleri tatmin olmaya istekli olsun! Ve en önemlisi, hayalleri ve hedeflerine kendi öz kaynaklarıyla ulaşacak konumda olmamaları gerekir! Yani hayallerine dair üretilen projede “Araç” olmayı bizzat kendisi seçmeli.
“Alan hakimiyeti” sadece bildik manada ölümlerin yaşandığı savaşlarla olmaz! Beyni yıkanan ve zihni planlanan (Dinsel, ırksal, ideolojik ve menfaat beklentilerinin gerçekleşmesine dair verilen vaat!) ile yapılabilir bu ikna; “Araç” konumundaki insanlar, “Alan” hakimiyeti sağlanmak için harekete geçirilir! Gösteri ve protestolar da bu kapsamda hatta sivil itaatsizlikler de bu kapsamdadır!
Son tahlilde; savaşın amacı, “Alan” hakimiyeti; savaşın aracı, “İnsan”, savaşın sonucu da “Yıkım” olur! Savaşlar, maksatlarına egemenleri ulaştırsa da uzun vadede geri yansımaları olur! Yani başkalarını zehirlemek veya öldürmek için cebinde akrep taşıyan, kendisi de rahat uyku uyuyamaz! Savaş alanları ve araçlarını ve savaşın sebebini bildiğimize göre. Egemenlerin satranç tahtasında “Piyon” olmanın, sadece “Oyun kuran” kişilere yarayacağını görebiliriz! Günümüzde “Akıl savaşları” yapılıyor ve araçlar da daha az aklını kullananlar oluyor.
Selametle,
Ahmet Bektaş
YORUMLAR
Bir toplum neye, nasıl tepki veriyor ise o bilinir ve tepkilere dair yapılan etki ile yönlendirilir! Yani bir toplumun kendi öz aklı işlemiyor ise yönlendirmeler, tepkilerine göre kolayca yapılır! Etki-tepki konusu!
Kendi öz aklını kullanmayanları yönetmek, çocuklara oyuncak ve şeker dağıtmaya benzer bir yolla yapılır! Her çocuğun ilgi duyduğu oyuncak eline verilir, ağzın da sevdiği şeker, bal çalınır! Esası karıştırmadan oynasın kumda, bazı bazı kavgalar da olsun. Birbirlerini yerler, büyükler, o zaman devreye girer; büyüklerin haklı gördüğü veya kayırdığı çocuğun, oyuncağı ve şekeri artırılır! Karmaşık, anlaşılamayacak bir şey yok ortada, izlemek yeterli; içine dalmadan! İçine dalanlar "Piyon"olur! Hepsi bu!
Gelişmemiş toplumlarda zaten sınırlı olan kaynaklar, adil dağıtılmadığında "Kaynak kapma" yarışı olur! Bu kaynak kapmacada pay alamayanların, sorun çıkarması beklenen bir durumdur! Kaynakları belirli bir kesim sahiplenince veya ele geçirince de dış kaynaklar devreye girer ve boşluğu doldururlar! Önemli olan kaynak kapmaca değildir, önemli olan boşluk oluşturmamaktır. Bu amaçla, kaynaktan pay alamayanlara "Sosyal yardım" yapılır, bunun da ileri aşamalarda sıkıntıları ortaya çıkar elbet ama kaynak kapamayan kesimin patlaması önlenmiş olur. En güzeli de dengeli bir büyüme ve kaynak kullanımı, yani toplumsal refahın ve fırsat eşitliğinin sağlanması. Böylece denge sağlanır ve boşlukların başkaları tarafından doldurması önlenir!
Ahmet Bektaş tarafından 7/22/2015 6:01:18 PM zamanında düzenlenmiştir.
Şöyle devam ediyorum, üstadım; ideolojinin ilk ve en büyük vurgunu, bireye koşulun nesnesi değil öznesi olduğu telkinini başarmaktır... Bu bugün evrensel değerler çerçevesinde daha kolay ve etkili kotarılabiliyor; birey bir takım hakların ve özgürlüklerin kendini doğal olarak kapsadığı inancına kolayca sahip oluyor ve ayartıcı söylemin yönlendirmesine daha müsait hale geliyor... "Ya bizdensin ya bize karşısın" ikilemi karşısında bırakıldığında ise kendini tamamen çaresiz hissediyor... Bu noktada da birey özne olmaktan çıkmış, ideolojinin aracı haline gelmiş oluyor...
Selam ve saygılarımla.