- 416 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
GÖKKUŞAĞI Roman 26-30. sayfa
---Sana kolay gelsin deyip elimi sıktı.
Anladığım kadarıyla yaptıklarını unutmamı istiyor gibiydi, gülümseyerek:
---Seni üzdüysek kusura bakma, bazen bizim işler böyle oluyor, hakkını helal et.
Ne demeliydim ki, bu işlerde böyle yürüyordu herhalde, insanların canını yakarak!
---Helal olsun,
Deyiverdim, hafifçe gülümseyerek.
Artık buradan kurtulmuş, özgürce dışarı çıkmıştım. Burada acı, sıkıntı, açlık ve bilmediğim yeni yeni olaylarla ve Devlet kurumları ile tanışıp, çok şeyi zamanından önce bizzat yaşarak öğrenmiştim. Buraya geleli üç gün geçmiş, bu günkü işlerim de kısa sürede bitince, bende kendimi hemen dışarı attım. Başkalarından dinlediğim olaylarda bazen haftalarca karakollarda, mahkemelerde, kalınıyormuş. Galiba hem şanssız, hem de şanslıydım. Yaşadıklarımın etkisi altında ana yola doğru yürürken Ustamı düşündüm. Birden, o kadının verdiği kâğıt aklıma gelince elime aldım, yazılanları bir hamlede okudum.
‘’ Adım Mine.
Yeni mahalle, güzel bahçe sokak, numara onda oturuyorum. Bahçeli, tek katlı, sarı ev.
Beni mutlaka bul.’’
İyide kimdi bu kadın, niye beni çağırıyor, benden ne istiyordu? Bu duruma bayağı meraklanmış, merakımı yenmek istiyor, bilmediğim bu şehirde yine de olumsuz bir olay yaşamak istemiyordum. Ancak kadının o son derece etkili bakışları aklıma geldikçe ayaklarımın o yana doğru gitmesine engel olamadım. Hele birde tanıdık olduğunu söylüyorsa, elbette merak edilirdi. Birden üstümün başımın kötü durumda olduğunu fark edince önce bir güzel yıkanıp temizleneyim, birde karnımı doyurayım dedim. Arabanın yanına gitmek için ana yola inerek gelen arabalardan birine bindim. Kısa süre sonrada arabayı bıraktığımız yere gelmiştim.
Araba yerinde diye sevinerek bir hamlede kapıyı açıp sağına soluna baktım, eksik bir şey göremedim. Her şey yerli yerinde duruyordu. Arabadan iç çamaşırlarımın ve gömleklerimin olduğu torbayı aldıktan sonra aşağıya inerek kapıyı kilitledim ardından tekrar şehre yöneldim. Karakola gelirken polislerden, şehirde devamlı açık bir hamamın olduğunu öğrenmiştim. Bir araba bulup şehre gelmiş ve hamama girmiştim. Önce bir sabunlanıp şöyle kabaca bir yıkandıktan sonra sıcak bir köşede dinlenmeye başladım.
Hamamın sıcaklığı ve nemi beni iyice gevşetince üç günlük yorgunluğumun ne kadar fazla olduğunu şimdi daha iyi anladım. Üzerime tatlı bir rahatlık çökerken, yaşadıklarımı, acılarımı, Ustamı ve olanları düşündüm. Hiç sevmediğim durumlarla karşılaşmış, iyi ve kötüyü tam olarak ayıramadığım bu yaşımda, bilmediğim çok şeyi de öğrenmiştim. Aklım yine o kadına takılmış, ne yapmam gerektiğine bir türlü karar veremiyor, düşündükçe daha da sıkılıyordum, dayanamadım kendimi buharlı hamamın loş ışıklarına bırakınca, bir müddet sonra uyuya kaldım. Uyandığımda, tavandaki hava deliğinden havanın kararmakta olduğunu anlayınca, yeniden bir güzel yıkanarak, temizlendim, kirlenen iç çamaşırlarımı da erinmeden yıkadım.
Hamamdan akşam karanlığında çıktığım zaman kaç gündür sıcak bir yemek yemediğim için, şöyle güzel bir yemekle karnımı doyurmayı düşündüm. Açlık bu, yemeden de olmuyor ki. Şehir merkezinde bir lokantaya girdim, sıcak çorba, sulu bir yemek ardında bir tatlı ile yemeğimi tamamladım. Arkama yaslanırken, aklım yine o kadına takıldı, onu düşünmekten bir türlü kurtulamıyordum. Dayanamadım ve lokantacıya:
---Bu adresi biliyor musun?
Dedim.
Adamcağız ilgiyle eğildi baktı, okudu.
---Bu adres ana yola yakın, sokağı tam bilmiyorum ama, büyük yolun tarafında bu mahalle, sokağını gidince sorarsın.
Teşekkür ettikten sonra akşamın karanlığında dışarı çıktım. Üstüm başım temizlenmiş mis gibi olmuşum, işte ben buyum diyordum içimden. Lokantacının tarif ettiği yöne doğru giderken bilinmez bir yola doğru gittiğimi bildiğim halde, kararımı vermiş ne olacaksa olsun sonuna kadar gidecektim.. Beni tanıyan biri bana niye kötülük etsin diyor, yinede tereddütlü adımlarımla adrese doğru gidiyordum.
Mahalleye geldiğimi anlayınca sokağı sordum, birileri tarif etti. Sokağa gelince de bir bakkaldan evin yerini sordum ev yakınmış, gösterdi. Ancak evi tarif ederken adamın yüzü asılmış sanki rahatsız olmuştu. Aldırış etmeden adamın gösterdiği eve varınca etrafına bakındım, sakin bir evdi. Bahçeli tek katlı, yakınında ev yoktu. İçeride ışığın yandığını görünce heyecanım yine başlamış, nefes almakta zorlanıyordum. İçeri girip girmemekte hala tereddüt ederken, gelmiştim artık içeri girmeliyim diye düşündüm. Merakımı yenmenin başka yolu da yoktu. Bahçe kapısını açıp evin kapısına gelince kalbimin deli gibi atmasını biraz olsun yavaşlatmak için durup derin derin nefes aldım, ellerimin titremesine aldırmadan kapıya birkaç kez vurdum.
İçeriden bir ses:
---Kim o?
---Benim, Hikmet.
---Geliyorum,
Bu ses, bu gün benimle konuşan kadının sesiydi.
Bir iki dakika sonra kapı açıldığı zaman karşımda, başında güzel bir yazma ve kırmızı elbise ile o güzel kadın vardı. Gözlerine bakınca, sevgi dolu bakışların verdiği heyecanla mum gibi eridiğimi sandım. Bana böyle bakan birini daha önce hiç görmemiş yada fark etmemiştim. Karşımda ki güzel kadın bana, sevgi dolu gözlerle içimi okur gibi bakıyordu.
---Buyur Hikmet, içeri geç.
Şaşkın halde yavaşça içeri girip, ayakkabılarımı çıkarırken, uzun zamandan beri tanışıyoruz gibi samimi bir ifade ile:
---Birkaç saattir bekliyorum, geç kaldın.
Allah Allah, kendinden ne kadar emin bir kadın, geleceğimi nasıl biliyordu? Heyecandan kekeleyerek:
---Perişan haldeydim, yıkanıp üst değiştirdim,
Bana oturacak yer gösterince sedire doğru usulca otururken biraz mahcup, biraz korku, birazda merak dolu gözlerle ona baktım. O da karşıma geçip oturduğunda gözlerimi ondan alamamıştım. Kadınlara ilgim az olduğu için beni çok etkilemezlerdi ama ya şimdi! Bana ne olduğunu, neler hissettiğimi, bir türlü tam olarak anlamıyor, ilk kez bir kadına başka bir gözle baktığımı hissediyordum. Kimdi bu kadın? Neden beni bu kadar etkiliyor diye düşündüm. O sırada içeriden üç, dört yaşlarında çok sevimli bir oğlan çocuğu koşarak yanımıza gelince beni gördü, utangaç bir halde annesine sokuldu. Göz ucuyla da meraklı bir şekilde bana bakıyordu. Annesini çekerek:
---Anne kim bu amca?
---Hikmet Abin geldi oğlum. Hani sana anlattım ya.
İyice şaşırmış halde işin aslını merak ediyor şaşkınlık dolu gözlerle ve garip ifadelerle sadece onu izlemekle yetiniyordum. Kadın ayağa kalkarak:
---Aç mısın?
Dedi.
---Hayır, gelmeden önce çarşıda yedim.
---Hay Allah! Halbuki ben sana yemek hazırlamıştım.
Artık dayanacak halim yoktu.
---Hele bir oturun!
Diye biraz sert ve kesin ifade ile çıkışınca, sakin bir şekilde yerine oturdu. Kararlıydım artık nelerin olduğunu öğrenmeye.
---Beni nereden tanıyorsun, neden evine çağırdın?
Biraz düşünceli bir tavır takındı, sonra :
---Peki, anlatayım da dinle. Bu gün adliyede bir işim vardı, onun için koridorlarda bekliyordum. Seni ve yanındakileri görünce kavga filan sanıp merak ettim, konuşulanlara dikkat ettim önemli bir olay diye söyleniyordu. Seni uzun uzun izledim, çok yakışıklı ve ağır başlı biri olduğunu anlamıştım. Mübaşir tanıdığım biriydi, ona nelerin olduğunu sordum, o da sizinle ilgili bütün bildiklerini anlattı. Senin suçsuz olduğun söylenince çıkar diye beklemeye başladım. Adını ve soyadını orda öğrenmiş, doğrusu seni ilk görüşte beğenmiştim. Bu nedenle dışarıda bekleyip sana ulaşmaya karar verdim.
Burada oğlumla beraber oturuyorum, hiç kimse ile bir bağlantım yok. Kocam bir cinayete kurban gidince bir çocuğumla kaldım. Köyüme dönmek istemedim, yanıma da kimseyi almadım. Buralarda yalnız ve dul bir kadının tek başına yaşamasının zorluğunu anlayınca sevebileceğim biri ile karşılaşana kadar beklemeye başladım. Seni gördüğüm an işte dedim, mutlu olabileceğim bir erkek tamda karşımda, bu duygularla ortaya çıkıp sana ulaştım. İşte anlatacaklarımda bunlar.
Ne diyeceğimi, ne yapacağımı şaşırmış vaziyette anlattıklarını dinledim. Gözlerimi gözlerinden ayırmakta oldukça zorlanmış ve birazda utanarak:
---Ama ben senden bir hayli küçüğüm galiba,
Diyebildim.
---Ne fark eder insan sevdikten sonra,
Deyince, içten içe daralırken utanmam daha da arttı. Kadın erkek ilişkisi hakkında çok fazla bir bilgim yoktu. Sevmek sevilmek bana uzak düşüncelerdi. Karşımda ki kadın beni beğendiğini kendine eş seçmeyi düşündüğünü açık açık söylüyordu. Artık merakım gitmiş yerini endişe ve karmakarışık duygular almıştı. Kadınlar, benim için henüz yabancı birer varlıktı. Etrafımda kadın çoktu ama onlar, babaannem, anneannem, köyümün kadınları, ablalar, ebeler nineler. Ama bu durum başka bir şeydi ve bu güne kadar tam olarak farkına varamadığım duygularımı ilgilendiriyordu. Ne yapacağımı nasıl davranacağımı bile bilemiyor, aklımdan geçen garip düşünceler içinde öylece oturuyordum. Karşımda bana sevgiyle ve içimi okur gibi bakan kadın kalktı, içeride bir süre oyalandıktan sonra elinde bir tepsi ve kahve ile içeri girdi, bana doğru gelerek kahveyi yanıma koydu. Yakındayken çok daha güzel olduğunu ve mis gibi koktuğunu anladım. Acaba her kadın böyle kokar mıydı? Bu kokusuyla kadın beni çok daha fazla etkisi altına almayı başarmıştı. Karşımdakinin gözlerini gördüğüm andan itibaren henüz bilemediğim, insana haz veren bir duygunun etkisi altında kaldığımı hissediyorum.
Neydi bu olanlar? Beni böyle derinden etkileyen bu duygular sevgimiydi yoksa erkekliğin verdiği arzular mıydı acaba? Kahvemden bir yudum aldığımda çok lezzetli olduğunu ve daha önce azda olsa içtiğim kahvelerden farklı olduğunu anladım. Bu kadın beni her şekilde etkilemeyi başarmış, şu anda da karşıma oturup beni süzüyordu. Genç yaşıma rağmen olgun tavırlı, yiğit duruşlu, birazda güzeldim herhalde, benim bu halimden etkilenmiş olabilir miydi diye düşünerek bende ona daha dikkatlice bakmaya başladım.
Başındaki yazmanın altında kahverengi saçları omuzlarına dökülmüş, beyaz tenine karşılık kırmızıya yakın biçimli dudakları, insanı deler gibi etkileyen güzel gözleri, giydiği elbiseden belli olan ince beli ve düzgün göğüsleri duran bu kadına hayranlık dolu duygularla bakıyordum. Hayatımda bir kadına ilk kez farklı gözlerle, farklı arzu ve isteklerle baktığımı anladım. Oğlunun anne diyerek yeniden ortaya çıkması ile kapıldığım rüyadan uyandım.
---Bana müsaade, gitmeliyim,
Dedim.
---Vaktin varsa kalabilirsin, burası müsait.
Ne kadar rahattı Allah’ım! Bu rahatlığı içime bir korku düşürdü. Nasıl olur, nasıl kalabilirim burada? Daha doğru dürüst tanımadığım bu evde ve bir kadınla.
---Olmaz burada kalmam uygun olmaz,
Dedim.
---Sen bilirsin, ama istediğin zaman kapım sana açık, bunu bilesin. Seni bekleyeceğim.
Dışarı çıkıp, iyi akşamlar demek için dönüp baktığımda, bana sevgiyle bakan güzel gözlerle tekrar karşılaştım ve bir süre öylece kaldım. Uzandı elimi tuttu, sıcacık huzur doluydu. İlk kez bir kadın elini değişik duygular içinde tutmanım verdiği haz ve arzuyla buram buram terlemiş, o an gitmekle kalmak arasında kararsız olduğumu hissetmiştim. Serin bir rüzgârın üşüten etkisi ile ayılır gibi oldum, hiçbir şey demeden hızlı adımlarla ilerledim. Bir müddet sonra arabamın yanına geldiğim zaman kapıyı bile nasıl açacağımı şaşırıp, yanlış kapıda olduğumu bir süre sonra anlayınca böylesi şaşkın halime, elimde olmayarak gülümsedim.
Eşyalarımı arabaya koyduktan sonra tekrar aşağıya inip konaklama yerine doğru gittim. İçeride birkaç bardak çay içtim, hala kararsız bir halde olduğumun farkına varıyor ancak Ustama verdiğim söz aklımı kurcalıyordu. Ne olursa olsun önce verdiğim sözü tutmalı, görevimi yapmalıydım. Ama ya adı Mine olan o kadın? Yeni yeni farkına vardığım arzu ve istekler, benliğimi çok derinden etkileyen o gözler… Uykudan uyanır gibi esneyip silkinerek gitmek üzere kalktım, arabaya binip İstanbul’a doğru yola çıktım.
Henüz ehliyetim yoktu, ancak araba kullanmasını çok iyi öğrenmiştim. Çok kere ustam kamyonu bana kullandırır ve beni beğendiğini söylerdi.. İstanbul’a rahatça gider, yükü boşaltır geri dönerdim, hem yolu da çok iyi biliyordum. Tek endişem trafik polisleriydi. Nerelerde denetim yaptıklarını, hangi saatlerde bulunduklarını bilsem de yinede yakalanmaktan korkuyordum. Bir aksilik olursa ne yapardım? Genelde gece gitmeliyim diye düşünerek ona göre yol almaya başladım. Geceleri daha az polis bulunurdu.
Bu düşünceler altında yoluma devam ederken yaşadığım tüm sıkıntıları unutmuş, aklım bu gün tanımış olduğun kadında kalmış, onu düşünmeden edemiyordum. Ne yapmalıyım, onunla yakın ilişki kurmalı mıyım, kimin nesiydi, bana söyledikleri doğrumuydu? Peki, o zaman bakkala adres sorduğumda adamın yüzü neden asılmıştı. Bilmediğim daha başka neler olabilirdi? Bilinmeyen pek çok soru sürekli aklımı kurcalıyor, ha bire düşünüyor bir sonuç alamıyordum. Karmakarışık duygular ve sorular içinde bunaldıkça terliyor sonra aklımı başka yerlere vererek kendimi rahatlatmaya çalışıyordum. Yinede gençliğimin bu zamanında ilk kez bir kadına karşı farklı duygular içerisinde olduğumu ve bu duyguların etkisi altında kaldığımı içten içe hissediyordum..
Endişelerim vardı ama ya o gözler! Sanki beynime kazınmış, yol boyunca karşımda bana bakıp duruyordu. Çok hızlı olmasa da yoluma devam ediyor, arada bir yol üstünde kamyoncuların konak yerlerinde mola veriyor, yolda çevirme olup olmadığını soruyordum. Derken sabaha doğru Sakarya’yı geçmiş, İzmit’e yakın bir yerde konaklamıştım. Buraya kadar rahat gelince oldukça rahatlamış olarak, burada akşamı bekleyecek, ondan sonra yola devam edecektim. Zaten çok da yorulmuş, gece boyu uyumamıştım. Önce güzel bir işkembe çorbası içtim, ardından arabanın içine girerek uyumaya çalıştım, ama nafile. Kafam hala karmakarışık düşünceler içinde dönme dolap gibi dönüp dururken, ne yapsam aklımı esir alan düşünceleri bastıramıyordum. Böylece sağa sola dönerek ne zaman sonra uyuduğumu bilemeden, akşama doğru uykudan uyandım ama ne uyku? Rüyamda çok şeyler gördüğüm halde karanlıklar içinde kalan görüntülerden hiç birini hatırlayamadım. Dinleneyim diyerek yatmış, çok daha yorgun kalkmıştım.
Dışarı çıktım, üstümü başımı düzelterek lokantaya yöneldim. Elimi yüzümü yıkadım, tuvalet ihtiyacımı giderdim ve güzel bir yemek yedim. Biraz kendimi
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.