Evin duvarlarına mahkum çocuklar
Jek London Beyaz Diş kitabını okudunuz mu ? O kitapta bir kurt yavrusunun yaşam öyküsü anlatılır. Efendileri tarafından kendisine büyük acılar çektirilen kurt yavrusunun, acılardan çıkardığı dersleri ibret ile okuyabilirsiniz. Tam bu kitabı bitirmiştim. Bir dostumla günümüzdeki çocuklar üzerine ve yetişme tarzı hakkında karşılıklı uzunca bir sohbeti paylaştık. 21. yüz yılda İstanbul da apartmanda daracık odalarda yaşayan çocukların kendi başına televizyon yada bilgisayara karşısında, yaşıtlarından uzak, dış dünyadan kopuk sokaktan ürkütülerek ve ürkerek büyüdüğünü ifade etti. Aklıma beyaz diş geldi beyaz diş henüz yavruyken ilk ışığı gördüğünde ona doğru ilerlerken annesi yavrusunu dış tehlikelerden yırtıcı hayvanlardan ve vahşi doğadan korumak için inine fırlatıyor zaman zaman annesinin koruma iç güdüsü ile ittiklemeleri sonucu duvara çarpan beyaz dişin canı acıyordu. Beyaz dış ışığa doğru yürümek ten annesinden aldığı darbelerden dolayı korkar olmuştu. Işığı da içinde yaşadığı mağaranın taş duvarları gibi zan ediyordu. Günümüz çocuklarının da ebeveynleri tarafından sakındırılmaları sokaktan sakınmalarını beyaz dişin yaşamıyla özdeşleştirirken, arkadaşım; anlattı "halbuki özgürlük sokakta, başlar, demokrasi zihinlere sokakta yerleşir. Farklılıklarla birlikte yaşama alışkanlığı hiç kimsenin dünyanın merkezi olmadığını idraki, ortak nezaket kalıpları ve bir birine saygı sokakta öğrenilir" dedi.
O bunları anlatırken Beyaz Diş’in yavru iken annesinin taşıdığı kaygıların aynısı benliğimde belirdi çocuklar "kendini koruyamaz" korkuları içimi sararken arkadaşım anlattı; "Bir şehrin İnsanları Mutlu ya da mutsuz eden ayrıntılar hep gündelik hayatın içinde saklıdır. Birey olarak sokaklarla ilişkimiz toplumsal dokumuzu etkiler. Pencereyi açtığımızda gördüğümüz daracık o daracık yollardan yada gün içinde geçtiğimiz güzergahlardan ibaret değildir" diye sohbetine devam ediyordu. Beli ki gördükleri karşısında rahatsızlığını ifade ediyordu.
Beyaz kurt ininden dışarı adımlarını attığında önce yuvarlanıp düşüyor sonra çevresel korkuları fark edince evine gitmeye çalışıyor kitabın ilerleyen sayfalarında….
Arkadaşım; "Sokaklar kültürün, medeniyetin tıpa, tıp atar damarlarıdır. İnce ince mavi mavi uzanırlar şehrin bağrına. Şehrin içinde binalar, müzeler, sergiler, kaffeler bir şehrin bir ülkenin yaşam kalitesinin asıl göstergesidir.
O sokaklarda olan çocuklar ve yetişmiş insanla daha cesaretlidir.
Beyaz dişin hikayesine ne kadarda benziyor Jek London Ne güzelde hayat kavgasını dizelere taşımış.
Sohbet uzarken Arkadaşım; "Bağnazlık kapalı kapılar arkasında örülüyor. Bağnaz insan kendini herkesin üstünde görür. Kibirli elitist insan camdan duvarlar çeker kendiyle başkaları arasında sokağı sevmez.Zihin ve gönül açıklığı ise sokakta ve sokaklarda büyür. Diyor bir saplantı yaparak "Sanatçı olan çocuklar sokağı sevemezlik edemez. Edebiyatın enerjisi ve ritmi sokaktan gelir. Resimler atölyelerde yapılır, filimler platolarda çekilir, müzik albümleri stüdyoda tamamlanır. Romanlar evlerde yazılır belki ama her türlüsünün ilhamı ve ruhu sokaktan alınır. Bizim ülkemizde hep siyaset ve ekonomi konuşmaktan ha bire sıcak gündem tartışmalarına yakından bakmaya bir türlü fırsat bulamıyoruz.
Kentin Yerel yöneticileri ve ita amirleri keşke bir kampanya başlatsa bu sefer sadece kentin sokaklarına odaklansa. Kadınların sokakta yürüye bilmeleri, çocukların sokakta oynaya bilmeleri, vatandaşların ortak yaşam kültürünü geliştirmeleri için sokaklar elimizden kayıp gitmediği bir şehir için kampanya başlatsa diye sözlerine son verdi.
Yine beyaz diş kitabının son demi aklıma çağrışımda bulunuyor….
Evin duvarları arkasına mahkum edilmeyen ve Sokaklarında çocuk cıvıltılarının yükseldiği, saklambaç oyunlarının oynadığı şehirde yaşamak umuduyla diyorum…
Şimdilik sevgimle hep..
YORUMLAR
Metropol hayatı sokakları bitirdi maalesef. En önemli sebep trafik. Hatırlarım da; çocukluğumun geçtiği sokaklardan oto trafiği hemen hemen hiç yoktu. Bütün gün üç beş araç ancak geçerdi. Çift kale maç bile yapardık. Şimdi ise en ücra sokaklar bile araç kaynıyor. Bırakın maç yapmayı, oyun oynamayı yürümek bile imkansız. Sokaklarda oyun dönemi bitti artık.
Hal böyle olunca, komşuluğun, kaynaşmanın gerçek vesileleri, mimarları çocuklar, evlere çekildi. Komşuluk, mahalle arkadaşlığı işte bundan dolayı öldü. İnsanlar birbirini tanıdıkça ön yargılarından kurtulurlar. Kurtulamadıkları ön yargı önce şüpheyi, sonra korkuyu doğurur. Korku işin içine girdiği zaman, insanlar evlere mahkum olurlar.
Siteler biraz daha iyi imkanlar sunuyor çocuklara. Az buçuk tanışıklıklar oluyorsa bu da çocukların oyun arkadaşlığının bir sonucu. İster şehirlerde, ister yazlık yörelerde olsun, siteler çocukların yeni sokakları oldu. Çocuklu aileler için en güzel seçenek, sokak ve caddelerdeki evlerini iş yeri ya da çocuksuz, gönüllü ailelere kiraya verip, hemen bir siteye taşınmak.
Benim de sık sık kafa yorduğum güzel bir konuya değinmişsiniz, kaleminize, yüreğinize sağlık.
Saygılarımla