- 562 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
BEYZA ÇOCUK DERGİSİ… EKREM AYTAR İLE İLK RÖPORTAJ (On Yıl Önce)
BEYZA ÇOCUK DERGİSİ… İLK RÖPORTAJ (On Yıl Önce)
EKREM AYTAR: Yaşar Koca kimdir? Kısaca sizi tanıyabilir miyiz?
YAŞAR KOCA:
1973 yılında Tokat’ın şirin ilçesi Erbaa’da doğmuşum. Kulağıma ezan ve kametten sonra Selim ismini okumuşlar. Ailem, sağlık sorunlarımdan dolayı beni doktor doktor gezdirmeye başlayınca, öleceğimi sanmışlar. Ya dursun, ya da yaşasın demişler ve Yaşar’da karar kılmışlar. Yaşar Koca, ilk, orta ve lise tahsilini Erbaa’da tamamladı. Erbaa Devlet Hastanesinde çalışmakta olup evli ve iki çocuk babasıdır. Merdan İlim Kültür Sanat ve evre Koruma Derneği’nin başkanlığını yürütmektedir.
EKREM AYTAR: Efendim, yazmaya nasıl başladınız? Devamında niçin çocuklar için yazmayı tercih ettiniz?
YAŞAR KOCA:
Yazma serüvenim şiir ile başladı. Bu, çocukluk yıllarımın en değerli keşfi idi. “Çocuklar için yazmak” düşüncesi, yine bir keşifle doğdu. Kendi çocuğuma yazdığım “Bidilek” şiiri ile içimdeki çocuğu keşfetmiş oldum. Yirmi altı yaşındaydım.
EKREM AYTAR: Çocuklar için yazmak zor mu? Yoksa büyüklerin dediği gibi çocuk oyuncağı mı?
YAŞAR KOCA:
Müsaadenizle size bir çocukluk anımı anlatayım. Babam taşerondu. (İnşaat ustasıydı) Babam, zaman zaman benden inşaat alanındaki çivileri toplayıp düzeltmemi isterdi. Şimdi bir düşünün, geniş bir dairenin alanı eğri büğrü çivilerle dolu. Ve bu ilk defa başınıza gelmiyor. Ne yapardınız? Şöyle bir çözüm yolu bulmuştum; inşaatını yaptığımız mahallenin çocuklarına “Benimle çivi toplama oyunu oynamak ister misiniz?” diye sorardım. Genelde aldığım cevap “evet” olurdu. Ben de onları bu oyuna dâhil ederdim. Daha sonra “çivi düzeltme oyunu” başlardı. Sevgili babacığım “Çocuklar Yaşar’ı seviyor. Yaşar da çocukları seviyor.” derdi. Çocuklar için yazmak, biraz çocuksu düşünmeyi, biraz da çocuksu gülmeyi, yani çocukça yaşamayı gerektirir. Eğer çocuklar için yazmayı çocuk oyuncağı olarak görmeye başlarsanız, çocukların oyuncağı olursunuz. Ben çocukların oyuncağı değil, onlarla arkadaş olmak istiyorum.
EKREM AYTAR: Yaşar Koca nasıl yazıyor? Yazı yazarken aradığı özel bir ortama ya da ilham perilerine (varsa eğer) ihtiyaç duyuyor mu?
YAŞAR KOCA:
Öncelikle yazmanın Allah (CC) vergisi olduğunu unutmayalım. Yazmak için özel ortamdan çok uygun ortam önemlidir. Eğer yazacak ortam uygun değil ise, bu bir otobüs terminali de olabilir. O an için küçük notlar alırım. Daha sonra bunları beyaz sayfalara dökerim. Bunlar şiir olur, hikâye olur, masal olur… İlham perisine gelince, rahmetli Zeki Ömer Defne’nin bir sözünü hatırlıyorum. Defne, bir yazısında “İlham birikimdir” demişti. Çok şükür, renkli bir çocukluk yaşadım. Çocukluk yıllarımın birikimi, yapmış olduğum gözlemler ve okumalar bana yetiyor.
EKREM AYTAR: Çocuklar için yazıyorsunuz. Biyografinizden öğrendiğimize göre iki çocuğunuz var. Yazdıklarınıza onların tepkisi nasıl oluyor?
YAŞAR KOCA:
Çocuklarıma kaliteli zaman ayırmaya çalışıyorum. Özellikle büyük oğlum Mehmet Erhan (Yedi yaşında) babasının anlattığı Masallarla büyüdü. Küçüğümüz Hasan Berk ise üç buçuk yaşında. O, şarkıları ve melodileri daha çok seviyor. Masal dünyasında şarkı söylüyoruz diyebilirim.
EKREM AYTAR: Günlüğünüzü “Pınar” isimli bir öğrencinin ağzı ile yazmışsınız. Günlüklerinize niçin papağan ismini verdiniz?
YAŞAR KOCA:
Çocukken günlük tutamamıştım. İstedim ki çocuklara sunabileceğim bir günlük modelim olsun. Ama bu model farklı olsun, güzel olsun. Bu beni hayli düşündürdü. Yazdıktan sonra dönüş yoktu. Her ne yazacaksam yıllar sonra o yazdıklarımı okuyacaktım, duyacaktım… Papağana da ne söylerseniz onu duyarsınız değil mi? Bu fikir hoşuma gitti. Böylece “Papağan” ismini keşfetmiş oldum.
EKREM AYTAR: Neden erkek değil de bir kız çocuğunun günlüğünü tutmayı tercih ettiniz?
YAŞAR KOCA:
Çünkü kız çocukları daha duygusal oluyor. Erkeklerin gülüp geçtiği şeyler için kızlar oturup düşünüyorlar.
EKREM AYTAR: Siz de bir erkeksiniz. Nasıl oldu da on bir yaşındaki bir kız çocuğunun penceresinden dünyaya bakabildiniz?
YAŞAR KOCA:
O da Allah’ın (CC) bir lütfudur. Siz gayret ederseniz Allah(CC) da nasip ediyor. Kitabınızın kahramanıyla bütünleşmeniz gerekiyor. Belki güleceksiniz ama Kedi Boncuk’un Maceralarını yazarken de bir kedinin merakı ve keşfi ile bakmıştım dünyaya.
EKREM AYTAR: Pınar’ın Günlüğü (Papağan Günlüğü)’nden sonra sırada ne var? Devamı geliyor mu?
YAŞAR KOCA:
Devam İnşaallah! Sırada Çim Baba masalı, Kedi Boncuk’un Maceraları, hikâyeler, şiirler ve tabii ki Papağan Günlüğü-2 (Pınar’ın Günlüğü Yaz Anıları) yayımlanmayı bekliyor.
EKREM AYTAR: Sizce çocuklar için yazmanın belli bir yaşı var mı?
YAŞAR KOCA:
Çocuklar için yazmaya başladığımda beni uyaranlar oldu. Kırk yaşımdan sonra yazmam gerektiğini söyleyenlerin yanı sıra, çocuklar için yazmayı hafife alanlar da beni bu sevdadan vaz geçirmek istediler. Onlar şunu bilmiyorlardı ki, benim keşfim çocuk edebiyatına yönelmişti bir kere. Tamam, kabul ediyorum, çok riskli bir alandı bu. Fakat gelin görün ki bunu içimdeki çocuğa anlatamadım. O, merakla keşfini sürdürürken bana da yazmam için göz kırpıyordu. Benim de elimden yazmaktan başka bir şey gelmiyordu.
EKREM AYTAR: Son olarak okuyucularımıza, yazmak ve okumak kelimeleri ile bağlantılı olarak ne söylemek istersiniz?
YAŞAR KOCA:
Ekrem Bey “Beyza Çocuk” okuyucuları (onlar benim arkadaşlarım) için şunları söyleyebilirim: Birincisi, okul büyük bir kitaptır. Her sabah sınıfınıza adımınızı attığınızda bilgi ve görgü kurallarını anlatan temiz bir sayfa durur önünüzde. Onu iyi okuyun. İkincisi, sokağımız çok renkli bir kitaptır. Onu okumanın kuralı da paylaşmaktır. Kardeşinizle, arkadaşlarınızla oyunlarınızı ve oyuncaklarınızı paylaşın. Üçüncüsü, aileniz bir kitaptır. Sevgiyi dokunarak, fedakârlığı yaşayarak ve şefkati kucaklayarak öğretir size. Dördüncüsü, gökyüzü bir kitaptır. Güneş, güler yüzle güne başlamayı, yıldızlar, kavga etmeden bir arada yaşamayı, Ay ise, yaptığımız iyiliklerle kalbimizin nasıl da parıldayacağını ve yüzümüzün aydınlanacağını gösterir bizlere. Bütün bunları iyi okuyun. Daha sonra bu bakış açısı ile yazılmış kitaplara yönelin. İşte o zaman en güzel kitapları yazarsınız. Yazmaya yeni keşfettiğiniz bir karınca yuvası ile başlayabilirsiniz. Unutmayın, sizler bunu yapabilecek temiz bir kalbe sahipsiniz.
EKREM AYTAR: Bu güzel sohbet için “Beyza Çocuk” adına size teşekkür ediyorum.
YAŞAR KOCA:
Bu benim ilk röportajımdı. Asıl ben size teşekkür ederim. Gerçekten de zevkli bir sohbetti. Çocuksu bir haz aldım. Size ve Beyza Çocuk okuyucularına en derin sevgi ve saygılarımı sunarım. Saygılarımla.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.