DOĞAL OLMAYAN DOĞAL AFET
Saat sabahın dördü olmak üzere dedi camdaki kelebeğe. Sen neden uyumadın? Benim gerekçelerim var, ya senin ?
Yine hızlandı düşüncelerim hiç fasıla vermeden, üst üste biniyor anılar. Kimi altta kalıp bağırıyor çıkarın beni buradan!.........
“Kimse yok mu ?...... “ Sesimi duyan var mı” …..sesleri giderek zayıflıyor. Ben bile duyamıyorum. Oysa sokakta yürüyen kediyi duyarım yattığım yerden.
Bir uğultu anlamlandıramadığım, sonra dünya kayıyor altımızdan gibi. Tavana bakıyorum lamba rüzgara tutulmuş. Çekmeceli dolap yan yatmış düştü düşecek, ölümün önünde oğlum ve babam…… Birden fırlıyorum onlara doğru. Babam bağırıyor “yürüme”!. İyiminsiniz oğlum nasıl diyorum ,, ” yok bi şey diyor” .Cereyana kapılmış gibi titriyorum .
Civardan sesler geliyor. Hayvan seslerini ayırt ediyorum. Çığrışıyorlar. İnsan çığlıkları yükseliyor zaman zaman. Tamam diyorum o çok özlediğim ölüm geldi. Ama neden herkese geldi ki, bana gelmeliydi sadece.
Kapıda görüyorum kocamı şaşkın bana bakıyor. “Sen duymadın mı?” diyorum. Duydum da sen neden bu kadar darmadağınıksın.
Bak baba var, oğlan var biraz sakin olsan.
O bunları der demez ,ben avaz avaz ağlamaya başlıyorum. İnsanlar feryat ediyor.” Yerin dibinden geliyor sesleri ,kulak versene” diyorum.
Şaşkınlığımızı atınca üzerimizden bahçeye çıkıyoruz. Karşımızda heyula gibi apartmanlar. Hiçbir şey göremiyorum. İstanbul’u toz bulutu kaplamıi. Her yer insan sesi kokuyor. Salkım saçak bölük pörçük insan sesleri.
Babamı oturtuyoruz tekli koltuğa, oğlum uyumaya devam ediyor . onun rüyasında power ranger . Savaşıyorlar kötülerle. Kirpikleri tül gibi inmiş yüzüne, beyaz masumluğu ile uyuyor serin serin.
Yapmamız gereken bir şey olmalı diyorum, önümüzden Recep bey geçiyor elinde kürek. Yüzünde kürek dolusu korku. Sonra bir başkası geçiyor pijamasının altı var üstünde garip bir beyazlık. Sen de git diyorum kocama. İçim titriyor ya bir şey olursa. Bir şey olanların karıları, kocaları ne durumdalar. Ne hissediyorlar. Az önce aynı yatağı paylaştığı adamın merdiven boşluğuna uçması nasıl bir şey. Ya kolonların nefessiz bıraktıkları. Ya betonlar. O çok övündüğümüz Hulusi Bey apartmanları. Bahçede olsak da dört yanı apartmanla çevrili bir oyuktayız.
Çocuk uyuyor baba sen de buradasın ben gidip bakacağım diyorum. Gitme dese de dinleyen kim.
Köşeyi dönmemle kaskatı kesilmem bir oluyor. Dün altında oto galeri olan altmış dairelik apartmanın yerinde koca bir beton yığını. Önce nasıl bu kadar küçülmüş diye düşünüyorum. İlk dört katının toprağa gömüldüğünü bilmiyorum ki. İnsanlar bir şey ler arıyorlar yığında. Ne kaybolmuş ki diye düşünüyorum. Cılız bir ses geliyor kulağıma yer altından “sesimi duyan var mı”. O zaman kendime geliyorum . Gördüğüm kişilere dikkatle bakınca tırnakları ile molozları kazdıklarını fark ediyorum. Bazen bir sevinç dalgası kaplıyor ortalığı, “falanca çıktı ambulansa diye “ bağırıyorlar. O kurtulan falancalar çoğalsın diye çıt çıkmıyor. Sabah ezanını okuyor okuyor Hoca. Saba makamında dudaklarda mırıltılar. “Allah yardımcıları olsun”.
Allah kulların yardımcısı elbet. Ama bu binanın alt katıntıdaki kolonları kesen de aynı duayı ediyor büyük olasılıkla.
O adamın yardımcısı olmasın kimse., Düşüncesizce, bilinçsizce kesilirken kolonlar ”burada ne yapıyorsunuz” diye sormayan Belediyenin de yardımcısı olmasın.
Bu binadaki bu işlemin riskini bilip te yetkili mercilere başvurmayanlarında Allah yardımcısı olmasın.
Hatta bunlar dua da etmesinler.
Düşünsünler kaç çocuk anasız kaldı. Kaç baba evladını toprak altından çıkardı tırnaklarıyla, kimisi kıyamadı elindeki oyuncağı almaya öyle yerleştirdi topağa. Kaç ana oğulsuz, kaç baba ….. gözyaşlarımdan öfke fışkırıyor. Çaresizlik sarıyor her yanımı . Sadece bakıyorum dönüyorum bahçeye.
Oğlum uyanmış şaşkın bakınıyor. Kucağıma alıp bastırıyorum göğsüme…..”İnsanlar neden bağırıyorlar biz neden bahçedeyiz “ diye soruyor.
Doğal afet çocuğum, doğal olamayan doğal afet….
YORUMLAR
Doğal afet çocuğum, doğal olamayan doğal afet….
Yüreğine
Emeğine
Sağlık
Selam saygı sevgi sabır ve dua ile...
ALLAH c.c emanet ol.