Baba bu oyuncak senin …!
Hasan amca keyifle tellendirdiği sigaraların acısını sadece kendisi yaşamadı..
İçtiği sigaralardan dolayı Burger hastalığına yakalandı. Peş peşe beş ameliyat geçirdi. Gelinen noktada sağ bacağını kasık altından kastiler yetmedi, sol ayak diz altından kesildi. O yürüyen, o arkadaşları ile oradan oraya gezen Hasan amca, kendi bireysel ihtiyaçlarını dahi karşılayamayacak bir duruma gelmişti.
***
Hayata küsen, aldığı her nefesi kendine yük sayan Hasan amca, yeniden ayağa kalkması için verilen hiçbir çabaya cevap vermiyordu. Kim ne konuşursa konuşsun Hasan amca hiç kimsenin kendisine acımasını istemediği için, sözlerini duymuyordu…
Hasan amcanın sığındığı limanda, sadece geçmişte yaşadıkları dostlukları-arkadaşlıkları gözlerinden film şeridi gibi akıp duru-yordu. Hayaller kuruyordu.
Bazen acılarını unutup ayağa kalkmaya yeltendiğinde, üzerine sırtını dayadığı çekyattan düştüğü zaman ayaklarının kesildiğini fark ediyor ve göz yaşları yağmur oluyordu.
Sonrasında Melek’in annesi iş çıkışı yanına geldiğinde göz pınarlarını siliyordu. Günler aylar birbirini kovalarken, tv ekranı Hasan amcanın baktığı tek yerdi.
Bir gün Melek’in annesi geç geldiği için ’kızım nerede kaldı?’ diye meraklanan Hasan amca, aylardır yattığı yerden acılarına aldırış etmeden evin camına yöneldi. Sokakta çocuklar koşturuyor öte yandan sokağın görünen en son noktasına fabrika işçisi kızının bir kuş gibi telaşlı bir şekilde eve geldiğini görünce, çok mutlu oldu..
Sırtını dayadığı koltuktan aşağı sarkıp, evin kapısına sürünerek yaklaştı. Meleğin annesi anahtarını çantada ararken, Hasan amca fabrika işçisine kapıyı açarak ’hoş geldin kızım’ dedi.
Babasının kendisine kapı açtığını gören fabrika işçisi o kadar çok mutlu olmuştu ki!..
Çocukluk anıları aklının süzgecinden geçiyordu. Babası ile el ele sokakta parkta gezdiği günlerin hayallerini kurarken bir yandan da Hasan amcanın yemeğini hazırlayıp önüne bıraktı.
Yemeğini yerken, Melek’in annesinin yorgun düşen göz kapaklarını gören Hasan amca ’kızım hadi git yatağına’ diye seslendiğinde, fabrika işçisi çoktan iş yorgunluğuna yenik düşmüş bedeni ile kendinden geçmişti.
Hasan amca saatlerce fabrika işçisi kızına baktı. O pamuk tenine sinen ter kokusunu bahar mevsimi ile özleştirdi.. Kızının ellerinde oluşan çatlakları süzdü ve ’ah kızım ah…’ diye iç geçirdi. Ayaklarını kesen doktorlara kızıyordu.
***
Oturduğu yerde uyuya kalan fabrika işçisi gün ışığıyla uyandığında, bir telaşla babasının kahvaltısını önüne koydu. Sonra öğle yemeğini hazırlayıp bıraktı. Evden çıkarken ’baba bugün sana müjdeli haberim olacak’ deyip elinden öptü ve işe gidiyormuş gibi evden çıktı. Akşam olunca, doktorlara daha önce siparişini verdiği babasının ayak ptotezlerini bayramda sevinen bir çocuk coşkusu ile eve getirdi. Önce protezleri ayağına kaktı. Sonra babasının pantolonunu ve ütülediği gömleğini giydirip ayağa kaldırdı. ’Hadi aslan babam, hadi’ haykırışları arasında Hasan amca canı acıyarak da olsa ayağa kalktı ve birkaç günde fabrika işçisi Melek’in annesinin sayesinde alıştı. Bir kızın babasına sevgisinin galibiyeti fabrika işçisini öyle mutlu ediyordu ki, eskiden makineler arasında dolaşırken nefret ettiği gürültüye aldırış etmi-yordu artık. İş çıkışında babasını ehliyet kursuna yazacağını kafasına koyan fabrika işçisi, bunu da başardı. Kır çiçeği…
Hasan amca protezleri ile tutunmaya çalışırken, fabrika işçisinin yuvasına koşan bir güvercin misali koştuğunu gördü. Hasan amca içten içe ’bunu it mi kovalıyor’ dedi. Sonra ’yok o benim kızımdır, Melek’imin annesidir’ dedi.
Eve giren fabrika işçisi ’baba hadi sokağa çıkıyoruz’ dedi.
Hasan amca sokağa çıkmamak için dirense de fabrika işçisini kıramadı ilk adımını dışarı attığında "vele havle, vela kuvvete" baba kız sokakta birkaç adım attılar. Fabrika işçisi ’baba hep sen bana oyuncak alırdın, şimdi ben sana oyuncak aldım. Kabul eder misin?’ dedi.
Hasan amca ’ne oyuncağı kızım ben bu yaşta oyuncakla mı oynayacağım?’ dedi. ’Ayaklarımı kestiler ya artık bana da çocuk muamelesi yapıyorlar’ diye geçirdi içinden yüreğini parçalayan bir derin nefes alırken. Fabrika işçisi evin arka sokağına doğru babasını çekerek ’hadi gel oyuncağını gör’ dedi.
İstemeye istemeye arka sokağa yürürken Hasan amcaya dedi ki ’baba gözlerini kapatıp hiç açmayacaksın ama, söz mü.’ Hasan amca kızını kıramadı gözlerini kapattı. Tek dayanağı fabrika işçisinin elinden tutarak arka sokağa yürüdü.
Fabrika işçisi ile arka sokağa gelen Hasan amca ’kızım yeter artık bırak bari gözlerimi açayım’ dedi.
Fabrika işçisi ’baba burada dur ama gözlerini açma’ deyip yemin ettirdi. Babasından uzaklaştı. Hasan amca fabrika işçisinin arkasından bağırdı "meleğimin annesi çocukmusun benle saklambaç oynuyorsun. Koca kadın oldun" diye sitem ettiğinde. Fabrika işçisi bağırdı. ’Baba saklanmıyorum. Şimdi hayatı sobeledim. Aç gözlerini’ dediğin de Hasan amca karşısında duran arabaya baktı. Fabrika işçisi: ’baba bunu sana aldım. Artık bu engelli arabası ile istediğin yere git gez. Evde durma, yedi tepeli şehirde yaşayan dostlarınla buluş, onlarla tavla oyna, sıcak çaylarla birlikte dost sohbetlerini paylaş…’
’Baba bu oyuncak senin…’
İşte böyle Kırçiçeği….
Şimdi fabrika işçisi babasına aldığı oyuncakların mutluluğu ile; fırsat buldukça Hasan amcanın oyuncağına biniyor ve birlikte yedi tepeli şehri geziyorlar…