- 915 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
BATI MEDENİYETİ VE İSLAM
BATI MEDENİYETİ VE İSLAM
Not: bu yazı doğu batı mücadelesinin devamı niteliğinde olup 13. sayfadan başlamaktadır.
Medeniyet çağında Vahşet- Bilim
sosyologların bir kısmı savaşın insanlık tarihinin başlangıcından itibaren sürdüğünü ileri sürerken savaşın insanlık tarihinden koparılamayacağını iddaa ederler. Bir kısım sosyologlar ise savaşın insan hayatından çıkartabilineceğini çünkü kan dökmenin ahlaki sosyal ve ekonomik bozunmalardan kaynaklandığını söylüyorlar. Şartlar iyileştirilebilinirse savaşın insan hayatından çıkartabileceğini söylüyorlar. Bilim ve teknolojinin emsalsiz zaferleri 20.yy a kanlı felaketler getirdi. 20.yy hırs ihtiras ayaklanma şiddet ve tarihin en insanlık dışı savaşlar çağı olarak tarihe geçecek. 20yy a şöyle bir hatırlamak ve göz atmak bu teşhis için yeterlidir.
Batının elinde en gelişmiş teknoloji ve atom bombası vardır. Bu Batılı Bilginleri çamur ve kan içinde bırakmaktadır. Önce verimli topraklar çöle dönüştürüldü. Mazlumların feryadı gökyüzüne yükseldi. Maddi çıkar peşindeki emperyalist ülkeler arasında yapılan I. ve II. dünya savaşları Afganistan Körfez ve Bosna savaşları sonuçta tüm insanlığa felaket getirdi.Hiç bir mazeret bu asrın savaş çılgınlığının günah kalpsizlik ve zulüm pisliklerini temizleyemez.
I. Dünya Savaşı 1565 gün sürdü. 9 milyon insan öldü. 22 milyon insan sakatlandı ve ömür boyunca işsiz kaldı. Bu sayılar sadece cephe de savaşan kurbanların sayısı. Sivil ölü ve yaralıların sayısı ise hadsiz hesapsız. Savaşın tahmini maliyeti ise 400 milyar doların üzerinde. Carnegie Barış kurulunun hazırladığı 20 yy. dünyası adlı rapora göre o zamanlar bu para ile İngiltere, İrlanda; Belçika, Almanya, Rusya ABD Kanada ve Avusturya’da her aileye a savaşındaiyi bir ev yapılabileceğini idda ediyorlar. Savaşı kaybedenler yeni bir savaşı hazırladılar.İstatistiklere göre II. dünya savaşında 35 milyon insan öldü. 20 milyon insan uzuvlarını kaybetti. 17 milyon litre kan aktı. 12 Milyon çocuk sakat doğdu. 13 bin ilk ve Ortaokul 6 bin üniversite 8 bin bilim laboratuvarı yıkıldı. 31.900 milyar kurşun atıldı.
1945 de Amerika Birleşik Devletleri Hiroşima ve Nagazaki’ye 2 küçük atom bombası attı. Hiroşima’da 70 bin insan buharlaştı ve 70 bin insan sakat kaldı. Nagazaki’de bu küçük atom bombası 40 bin insanın ölümüne 40 bin insanın sakat kalmasına sebep oldu. Tüm binalar yerle bir oldu. Masum bebekler Hayvanlar yok oldu. Japonya 5 gün içerisinde kayıtsız şartsız teslim oldu.
1945 de atılan atom bombaları 235 birim Uranyum ve 239 birim plütonyum taşıyordu. ve şiddeti 335 000 ton TNT nin dengiydi. Bugün ki atom bombaları onlardan 5000 kat daha güçlüdür. Bir Hidrojen bombası ise onlardan 5 milyon kat daha yıkıcıdır. Ancak sadece bir atom bombası bile New york Paris Londra yada Moskovayı yok edip haritadan silebilir.
Artık bombardıman uçaklarına gerek yok. Füzeler hedefleri 2 bin mil uzaktan vurabiliyor. Nobel ödüllü Amerikalı Kimyager Dr.Linus Pavling "yeni bir savaşın ilk saatinde10 bin megatonluk bomba kalabalık nufuslu bir şehri yani 75 milyon insanı yok edebilir" diyor. O bunları söylerken ABD’nin 24 bin megaton ingiltere 15 bin megaton Rusya’nın 80 bin megatonluk bomba stoğu bulunmaktadır.
ABD’li General Nevman gelecekteki bir savaşın kurbanları askerlerden çok sivillerden oluşacak diyor ve şöyle devam ediyor "Tüm toplum kadınlar ve çocuklar yok olacak Fizikçilerimiz savaş makinelerini askerlerin elinden kurtardı. Yaş yada cinsiyet asker yada sivil ayrımı yapmayan savaş makineleri icat edildi. Savaşın yeni sahnesi kaleler değil için de okulların fabrikaların hastanelerin bulunduğu şehirler olacak. Uçan Füzeler Bombalar Yangın bombaları zehirli gazlar hastalık yayan virüsler şehirleri istila edecek."
Bu iki savaş insanlığı kendi kendisini yok etme aşamasına getirdi. Ancak savaş korkusu batının ne ahlaki tavırları üzerinde nede zafer sarhoşluğunu giderebildi. Medeni uluslar akılsal fiziksel ve finansal güçlerini insanlığın güveni ve refahı için değil herkesin yıkımına neden olabilecek silahların imalatı ve depolanması için harcıyor
Bernard Rusell yazıyor " Aya ve daha uzağa uzağa astronot göndermede yarışan devletler bu arada dünyayı yok edecekler. Geçmişte kabileler birbirlerine karşı açlık yüzünden birbirlerine karşı açlık yüzünden birbirlerinin kaynaklarını ele geçirebilmek için savaş açıyorlardı. Bu gün ise bolluk içinde yüzen toplumlar rekabet çılgınlığı içinde suç işliyorlar."
20 yy. ın ilk yarısında silahlanmaya 400 milyar dolar harcandığı kaydediliyor. Bu parayla o zamanlar tüm insanlar doyurulabilir ve insanların üçte birine ev yapılabilirdi.
Evet asrımız hayvanları koruma dernekleri çıkartılabilmiş insan ömürleri kalp pilleri ile uzatılabilinmiştir. Ancak bu atom bombaları gibi öldürücü silahlarla bu durum dengelenmiştir.
Hristiyan din adamları gençliği yanlızca hayal kırıklığına uğratarak "Dünya barışı ve iyi niyet" "artık savaş olmasın" sloganlarını attılar. Oysa Roma Kilisesinin gözleri Nazizm ve Faşizm suçları karşısında nasılda körleşmişti. Bilindiği gibi Faşizm’in kurucusu italyan devlet başkanı Mussolini Libyada 1 milyon insanı katletti.
Hal böyleyken savaşı mahkum eden kuruluşlar tamamen masummudurlar.
İslam’ın Sundukları
İslam; insan ruhunun ve tabiatının tüm yönlerini karşılayan eşsiz bir derinlik ve genişliğe sahiptir
İslam; Huzura ve mutluluğa ulaştırıcı bütün yolları, bireysel ve sosyal bütün insanlık hastalıkları için tedavi yollarını bilir ve bunları insan aklının anlayacağı sadeliğe kavuşturur.
İslam insanı Allah’ın yerine koymaz. Bu ise insanı kibire ve egoizm dayalı bir haline getirir yada bu onu doğa ve moda önünde güçsüz iradesiz ve çaresiz yapar ve insanı hemcinsleri için hamal seviyesine düşürür.
İslam; insan kişiliğinin ölümle bitmeyeceğini devamlı ve ebedi olduğunu vurgular. "bu dünya" ve "öteki dünya" birbirinden ayrılmaz bir bütündür.
İslam; insana mükemmel bir düşünce ve inanç özgürlüğü sunar ve aynı özgürlüğü bir sosyal gereklilik olan ilahi kanunların yorumlanmasında da tanır. Dört mezhep ve Tarikatlar da olduğu farklılıkları bir rahmet olarak görür.
İslam; insanın belli prensibleri olduğunu ilan eder. İnsanın maddi dünyası ve diğer dünya ile olan bağını oluşturur.
İslam; insanın maddi hayatla olan ilgisini kesmeden onu en yükseğe çıkarır. İnsan Vücudunun ihtiyaçlarını reddetmeden temizliği saflığı ve ahlakı ön plana çıkarır.
İslam; ne bir fikirler dizisidir nede insanın sosyal hayatını düzenlemek için ortaya çıkmıştır.İslam eğitimi toplumu ve kültürü başka hiçbir ideolojinin düşünemeyeceği bir incelikle yükseklere çıkaran bir hayat nizamıdır.
İslam da ahlaki yapı
İslam dünyaya en geri kalmış insanların arasında geldi. Çok kısa zamanda bu katilleri her yönden en iyi seviyeye çıkardı. Yanlızca ilham gücüyle . Hiçbir ilave yardım almaksızın yaptı bunu aslında islam güçlü dalgalar halinde yayılarak dünyanın her yanındaki her kültürü yeniden canlandıran kültürü doğurdu. İslam ilk bin yılında Batıda Amerikanın atlantik kıyısına doğuda çin seddine kadar yayıldı. İlk olarak zulümleri temizledi. İkinci olarak insan haklarına saygılı sağlam bir islam devleti kurdu. üçüncüsü akla ve mantığa hitap ederek mükemmel bir hoşgörü ile inancı tebliğ etti. dördüncüsü ve en harika olanı üstün ahlaki ve ruhi görüntüsüyle diğer dinlerden olanları etkiledi.
İslam; mantık ve bilince başvuran bir inanç sistemidir. İdrake zararlı olduğu ve insanın zekasını, hislerini muhakeme gücünü ve ruhi hassasiyetini gerilettiği için alkolün çok azı bile müslümanlar için kesinlikle yasaktır.
İslam alkolün yaygın olduğu bir topluma indi. İslam bu pis alışkanlığı sadece yasaklamakla kalmadı aynı zamanda alkolün neden olduğu bilgisizlik, çöküntü,bencillik şiddet ve sefahati yok etmeyi başardı.
Allah zehirlenmenin bir günah olduğunu söyledi. Zararlı özelliklerini ve yıkıcı güçlerini anlattı ve bu yasaklamayı sağduyu ve bilince başvurarak yaptı. Allah Kur’an-ı Kerimde şöyle buyuruyor; "Ey iman edenler İçki kumar şirkin tapınakları ve fal okları ancak şeytan işi birer pisliktir. Onlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz." (maide süresi 90. ayet)
Enes bin malik anlatıyor: Bu ayet vahyolunduğunda Biz Ebu Talha’nın evinde şarap içiyorduk. Birden Peygamber s.a.v. sesini duyduk şöyle diyordu; Ey Müslümanlar içki yasaklanmış bir günahtır ve sokaklara dökülmelidir. Ebu Talha bana evindeki tüm şarap testilerini dökmemi istedi. bende onları sokağa çıkarıp kimini kırdım kimisini boşaltıp yıkadım Böylece medine sokakları içkiyle doldu. yağmurun yağmasına rağmen şarabın rengi hala yerdeydi."
Bir rivayete göre bu ayet indikten sonra medine sokaklarından günlerce şarap akmıştı. İçkinin yasaklanması emri İslam Hakimiyeti altındaki tüm topraklarda uygulandı. Bu yasak beraberinde Karakter yükselişine ve yüksek entellektüel sosyal ve sanayi geşimesine yol açtı.
Bugün dünyanın her yerinde dudaklarını ve hayatlarını alkolün bulaşığından özenle koruyan Müslümanlar vardır.
Beşeri kanunların eksiklerinden biride onlara tesir eden tabiatının değişebilirliğidir. Örneğin ABD de alkol yasaklansa ve bu yasak polisiye metodlarla uygulansa sonuç arzu edilenin tersi olur. Ahlak ve terbiye çığ hızıyla aşağıya yuvarlanırken yasadışı içki satışı ve tüketimi sadece bu kanuna karşı değil tüm kanunlara karşı saygısını yitirir. İslamın alkolü yasaklanması vicdani duygulara hitap ederek yerine getirir. Bu ilahi iradenin emridir.
Son on yılda ABD debir grup sorumluluk sahibi insan eyaletler çapında kitao film ve konuşmalarla alkolün ruha bedene ahlaka bireyin ve ulusun bütçelerine verdiği zararları anlatmaya çalışıyorlar.
Bu çabalarla 1918 de ABD anayasasında18 kanun ile alkol yasaklandı. Ancak bu trajik uygulamanın üzerinden 14 yıl geçtikten sonra bu idealistler kanun üzerinde görüşmeye zorlandılar ve 1933 te yasaklamayı kaldırmak zorunda kaldılar.
Hiçbir beşeri anayasadan suçluya hakettiği cezayı vermesi hatta suçluyu bulması beklenemez. Fakat Allah’ın görmesi heryerde kendini hissettirir. Müslüman bunun bilincindedir. Toplum içinde olduğu gibi tenha yerlerdede şiddetle içkiden uzak durur.
Voltaire şöyle yazıyor. "İslam inancı ciddiyetle ele alır. ve bu nedenle kumar alkol gibi alışkanlıklara kutsal bir yasak koyar ve onları dünyevi zevkler olarak nitelendirir."
Jules le Boun yazıyor "İslam öncesi araplar zevke ve kumara dalmışlardı. İstedikleri kadar kadınla evleniyor ve ne zaman isterlerse onları boşuyorlardı. Dullar onlarla evlenen veya en karlı gördüklerine satan ve mirasçıların mal varlıklarının bir parçası idi."
Sosyal toplumun temellerinden biri birey iken diğeri ise ailedir. İslam toplum faziletinin en iyi garantisi olduğu konusunda ısrar eder. Ve ailenin yalnız ve tek doğru yol olduğunu ileri sürerek tabiatın çağrılarını olumlu cevaplar. Böylece ahlaki bozulmanın ve fuhuşun önüne geçer.
İslam kadının yaratılışı neticesinde meydana gelen özelliklerini bilir ve yaratılışına uygun olmayan tavır ve davranışlar içerisine girmesine ve alçalmasına izin vermez. İslam her iki cinsin işlerini yaparken birbiriyle herhangi bir kontak kurmalarından sakındırmaya çalışır. Böylesi bir kontak önce samimi bir arkadaşlığa ve arkasından şehvete dönüşebilir. Bu nedenle kadınların çekici bir şekilde ve erkeklerin cinsel dürtülerini uyandırıcı giyinmelerini yasaklar.
Ez cümle; İslam çağın problemlerini çözme ve insan onurunu yüceltmesi bakımından her asırda taptaze fikirler sunan bir inanç sistemidir. Ve bu sistem kıyamete insanlık için en güvenilir ve etkili çözüm önerileri varolmaya devam edecektir
Kaynak Seyit Mücteba Rukni Musavi Lari Batı medeniyeti ve islam adlı eseri
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.