- 1089 Okunma
- 8 Yorum
- 0 Beğeni
BEN NERDEYİM! NE OLUYOR BURADA?
Evelki gün cumartesiyi pazara bağlayan gece Ramazan’ın her gecesi gibi sahur bereketiyle şenlenmiş ışıl ışıl hanelerde bir yandan sahur hazırlıkları yapılırken bir yandan da televizyon kanalların da ki bazen izleyici sorularının da cevaplandığı dini içerikli sohbet programları izleniyordu. Öyle ki bu dini programlar da stand-up gösterilerini aratmayacak düzeyde komik soru cevap diyalogları da yaşanıyordu. Örneğin;
=hocam! Ben oruç tutmak istiyorum fakat Kocam beni çok gıdıklıyor bu nedenle de çok gülüyorum bu durumu da da oruç tutamıyorum gülünce oruç’um bozulur mu?
(-yok, hanım efendi niye bozulsun hiç gülmekle oruç bozulur mu?
=hocam o zaman kocam niye beni gıdıklayıp güldürdükten sonra oruç’un bozuldu hadi soyun banyoya girip gusül aptesti alalım diyor!?
(-Vallaha hanım efendi kocanızın nasıl bir manyak ne tür fantezisi var ben bilemem ama banyoda kocanızla aynı anda abdest alamazsınız.
Bir başka soru;
=Hocam ben Ramazanda oruç tutmasam da Ramazandan sonra on uncu aya kadar üç ay boyunca oruç tutsam bir sakıncası var mı?
(-Niye! Ramazan ayın da bir ay tutmuyorsun da Ramazandan sonra ekim ayına kadar üç ay oruç tutmak istiyorsunuz?
=Canım öyle istiyor
(-Hee anlaşıldı bir sakıncası yok tutabilirsin tabi ekime kadar.
Karikatürize ettiğim haliyle bu türden soruların da sorulduğu kimin kimle kafa yaptığı belli olmayan dini programların sonrasında da bilgisayarın başına geçip defterde yeni yayınlanmış şiir ve yazıları okuyup gecenin keyfi sürüyordum.
Gerçi bu durum Ramazan boyunca yaptığım olağan bir şeydi ama bu geceyi diğerlerinden ayıran şey gün ağardığında o günün Pazar olmasıydı. Dolayısıyla uykuya doyulacak koca bir gün vardı önümüzde son olarak ta. Değerli abim Kemal Paracıkoğlu’nun (kökler)adlı yazı dizisini okumuş saat beş civarın da odama gidip keyifli bir uykuya dalmıştım
05.07.2015 Pazar günü sabah saat 08 civarın da cep telefonum ‘’ben neredeyim! Ne oluyor burada? Dedirtecek bir şekilde ısrarla çalıyordu. Panikle yerimden fırlayıp faltaşı gibi açılmış gözlerimle telefonun ekranına baktığımda arayan İstanbul da görev yapan ve ikamet eden aile dostumuz sevgili Şahin olduğunu gördüm. Cep telefonun yes tuşuna bastığımda normalin tersine ilk konuşan Şahin oldu.
-Ne yapıyorsun dostum.
-Alo Şahin!? Hayırdır bir sorun yok değil mi gözüm.
-Yok, babaya telaşlanma
-Nasıl telaşlanma lan normalinde sair zamanda gün ortasında arayan adam değilsin Pazar sabahı sekizde arıyorsun sonra da telaşlanma bir sorun yok diyorsun hayret bir şeysin ya! Neyse hayırdır?
-Hayırdır hayır bu akşam ’iftarda bir arada olalım diye sahurda ev halkıyla aniden bir program yaptık.Birkaç saat sonra gölcüğe hareket edeceğiz aslında önce size uğramayı düşünüyorduk ama sonra karar değiştirdik önce donanmaya Poyraz a uğrayacağız onları da alıp size geleceğiz haberin olsun bak dostum sonra yok haberim yoktu. Yok, ben duymadım falan filan deme ona göre. Köfteleri et’leri hazırla tamam mı?
- Ulan oğlum birincisi daha birkaç saat sonra yola çıkacaksınız, birkaç saat’te yol sürse en iyi ihtimalle öğlen 12’de burada olursunuz sabah’ın 8’inde delimi dürtü len seni.
-Ne olur ne olmaz akşama iftar programı yapar birilerini iftara davet edersin iyisi mi biz erken davranıp kendimizi davet ettirelim dedik
-Hadi sahurda aramayı akıl edemediniz en azından yola çıkarken arasana sabahın körüyle aranır mı insan. İkincisi beni yemekle mi korkutacaksın koçum ateş olsan çürmük kadar yer yakarsın. Haa! Ateş demişken gelirken mangal kömürü de almayı unutmayın kömür bitti
-Tamam alırız.
Pazar günü sabahın sekizinde aldığım bu telefonla Ramazan ayının bereketi hanemize dolmuş oruçlu ağızlara sahip özlediğimiz dostlarımızın rahmet kokan misafirlikleriyle neşeli ve keyifli bir iftar yemeğine kavuşmanın heyecanı tüm benliğimizi sarmıştı.
Saat bir buçuk sıralarında yeniden Şahinden telefon geldi telefona baktığımda şahin’in mahcubiyet içeren bir ses tonuyla konuşmasından iftar programın da bir değişiklik olduğu hissetmiştim.
-Alo dostum biz geldik Poyrazlardayız bak Poyraz sana bir şey söyleyecek telefonu ona veriyorum.
- Alo dostum ne haber?
-İyidir yakışıklı arkadaşım? Sizden ne haber
-Bizden de iyidir. yaa! Size ayıp olmaz ise bu iftarı biz alsak? Sizler bize gelseniz açık havada piknik alanın da iftarımızı açsak çaylarımızı içsek nasıl olur? Hem hanımlara da çocuklara da değişiklik olur.
-İyide Poyrazım buralarda da piknik yapacak yerler çok. sonuçta aynı bölgedeyiz aramızda yirmi dakikalık mesafe var burada da açık havada iftarımızı yapabiliriz.
-Öylede eğer izin durumunu ayarlıya bilirsek önümüz deki hafta pazar akşamı memlekete gideceğiz bu hafta bizde iftar yapalım haftaya da sizde iftarımızı açar ve sizin oradan da yola çıkarız olur mu?
-Eh peki madem böylesine istisnai bir durum var tamam o zaman.
-Eyvallah dostum böylesi çok harika oldu. Hemen çıkın gelin sohbet etmeye zamanımız olsun ha bu arada donanmanın 2 numaralı kapısından giriş yapın batı lojmanlarına gelin biz orada karşılarız sizi,
-Alınacak bir şey var mı? Gelirken alalım.
-Yok, baba siz gelin yeter.
Peki, o zaman deyip bir saat sonra hazırlanıp yola koyulduk. Sayısını bilmediğim kadar çok gidip geldiğimiz yol pazar sabahı vardiyasını öğlene devrettiği saatlerde bir başka güzel görünmüştü. Yolculuğumuz boyunca parçalı ve az bulutlu hava bize eşlik ediyordu. Güneş bizlere nazire yapar gibi gökyüzünde az sayıda ki bulutların arkasına saklanıp sanki bizlere cee diyordu.Seyahatimiz boyunca uzanan yeşil örtü,ile kaplı yol içinden geçtiğimiz küçük yerleşim yerleriyle kesilse de o beldelerde ki gördüğümüz şirin bahçeli evlerle farklı bir güzelliğe bürünüyor adeta şölene dönüşüp yolculuğumuza ayrı bir görsellik katıyordu. Gerçi seyrekte olsa dış cephesi sıvanmamış üç dört katlı binalar sevimsiz bir görsellik sunsa da yerleşim yerlerinden çıktığımızda bizleri yeniden yeşil ile mavinin kucakladığı güzellikler karşılıyordu.’’Ne oluyor bana? Bu sözler!? Bu ifadeler!?Hayır olamaz bu sözler bana ait değildi. Bu ifade şekli evet evet hatırladım uzun süredir yazılarına hasret kaldığımız dostum ‘’bir tutam hayat’’ Gökhan hocama aitti. Uslup taklitte olsa yapacak bir şey yoktu hepi topu on beş yirmi dakikalık bir yolculuk süresinde bir şeyler anlatmak zorundaydım.
Nihayet kısa bir yolculuğun ardından donanmanın 2 numaralı giriş kapısına gelmiştik. Bizden önce oraya gelmiş bizİ bekleyen silahlı kuvvetlerinin biri karacı diğeri denizci iki civan yakışıklısı ile sarılıp selamlaşmanın ardından. Batı istikametinde ki lojmanlara doğru onlar önde biz arkada yola koyulduk.(yakışıklı oldukları doğru olsa da emekliliklerini kazanmış isterlerse altmış beş yaşına kadar daha uzatmalı görev yapabilecek ve fiilen görevlerini sürdüren bu iki kart dostumun civanlıkları tartışılırdı.)
Eve geldiğimizde bu kez de diğer ev halkı birbiriyle sarılıp kucaklaşmıştı. Kısa bir sohbetin ardından hadi geç kalmayalım gideceğimiz yer gidelim dedim.
-Söze poyraz atıldı gideceğimiz yer donanmanın içinde sahille paralel ağaçlık bir piknik alanı mangal yakacak yerlerde var masalarda
-Şaka yapıyorsun ciddi misin? Hatırlıyor musun? 98 yılında İzmir’e seni ziyarete gelmiştik de arabada benim hacı annem vardı ve başı örtülü diye bizleri içeri almamışlardı. Seninle dışarıda görüşmüştük.
Poyraz yorum yapmazken Şahin derin bir iç çekmişti.aslında çok şeyleri konuşmuştuk o anda
Konuşmamızın ardından hep beraber kalkıp donanmanın içinde ki piknik alanına gittik.
Gittiğimiz de iftar saatine daha çok zaman vardı, ama yinede üç beş aile gelmiş hazırlık yapıyorlardı. Piknik alanına su ve elektrik vs gibi imkânları donanma komutanlığınca sağlanmıştı.Emeği geçen herkesten ’ALLAH’(cc) Razı olsun.
Sonrasın da şahin mangalı yakıp hazırlamakla görevlendirmiştik Adanalıydı ve mangal işi onun işiydi. Bizde poyraz ile hanımların bazı siparişlerini almak üzere markette gittik.
Giderken poyraz da birliğin içinde düzenlenmiş açık hava müzesini ve diğer sosyal tesisleri gezdirirken adeta yılların mahcubiyetini üzerinden atmak istercesine birliğinde ki sosyal tesisleri özelliklerini gurur duyarak saniki mesleğe yeni başlamış bir subay gibi telaşla anlatıyordu.
İftar için epeyi bir zaman geçirmiştik birliğin içerisinde ki marketten alışverişimizi yaptıktan sonra piknik alanına geri döndüğümüzde gözlerime inanamadığım ‘’ben nerdeyim! Ne oluyor burada? Diye şaşıracağım muhteşem güzel bir manzarayla karşılaşmıştık.
piknik alanı ful dolmuş herkes de hummalı bir çalışma ile her yede ve sofralar hazırlanıyor ve mangallar yanıyordu. Şöyle bir gözlemlediğimde saçı kapalı veya açık hanım kardeşlerimiz bir arada yüzlerinde gülücüklerle ezanı beliyorlardı. Ve nihayet gayet nezih bir şekilde son dakikalarına girilen oruç’un fazilet dolu ezanı okunuyordu.
Ezan sesi birliğin dışındaki Camilerden geliyordu.
Ezanın okunmasıyla dualar edilmiş ve hep birlikte oruçlar açılmıştı. İlerleyen saatlerde bizler Karamürsel’e şahin dostum ve ailesi İstanbul’ a gitmek üzere donanmadan ayrıldık. Benim için çok anlamlı ve manevi yönüyle çok güzel ve mutlu olduğum bir iftar programı olmuştu.
Öğrendiğimde çok mutlu olduğum bir başka şeyde birliğin içine güzel ve gösterişli bir caminin yapılacağı idi. Resmi ve sivil personelle toplamda hatırı sayılır bir sayıya ulaşan insanların her türlü insani ihtiyaçlarının karşılanmasında ibadet de önemli bir yer tutmaktadır.
GENELKURMAY BAŞKANLIĞINA ve GÖLCÜK DONANMA KOMUTANLIĞINA BU HASASİYETİNDEN DOLAYI GÖNÜL DOLUSU TEŞŞEKKÜRLER.
Serhat BİNGÖL 07.07.2015
YORUMLAR
Ne demeli?
Bu ramazan gününde,
gerçekten ağzı sulanıyor insanın.
Bu güzel mi tasvir edilir o piknik iftarı.
Üstelik de hiçbir yemekten bahsetmeden.
Mangal yakılıyor da, üzerinde ne var bilemedik.
Güzel ve leziz şeyler besbelli.
Allah izin etse de,
bir gün topluca buluşabilse bu defterin gönül dostları böyle bir piknikte.
Ne hoş olurdu.
Rengarenk bir tablo olurdu her halde.
Büyük kızım doğum için yanımıza geldi.
On gün kadar var ilk torunun gelmesine.
Bu nedenledir ki, bu aralar bir yerlere gidemiyor,
piknik flan yapamıyoruz.
Trabzonspor için yapılan stat inşaatında yoğun bir iş temposuna dahil oldum ir kaç aydır.
Bu nedenledir ki, yazı flan da yazamıyorum deftere.
Ancak becerebildiğimce dostları takip etmeye çalışıyorum.
İnşallah,
yakında bir şeyler düşürürüz biz de.
Sami Hoca da yok piyasada.
İyi ki Kemal Paracıkoğlu hocam boş bırakmıyor burayı.
Gerçekten hoş bir dizi ile bizi ir arada tutmayı başarabiliyor.
Sağ olsun.
Böyle güzel anlatımları daha sık görmeyi diliyoruz bu dost kalemden.
İyi ramazanlar diliyorum efendim.
Serhat BİNGÖL
Naçizane kaleme aldığım bu yazımı beğenmenizden çok mutlu oldum. Ama beni asıl mutlu eden sizden aldığım müjdeli haber oldu. Tüm güzelliklerin Ramazan bereketinde olmasını dilerim.
Kemal Abi sağ olsun yazılarıyla siteyi sırtlandığı gibi bir de bizlerle de tek tek ilgilenip yazılarımıza yorum yetiştirmeye çalışıyor emeklerine sağlık bu arada Sami Biberoğulları yani Sami hoca kim? Hatırlayamadım! Ha şu geçenlerde evlenen çılgın adam tamam tamam hatırladım…)
Yorumunuza ilginize çok teşekkür ederim Sağ olun
Saygı selamlarımla.
Bir tutam hayat
''Geçenlerde evlenen çılgın adam'' ha?
Duymasın vallahi. Tefe kor hepimizi.
Serhat BİNGÖL
Silme butonuda yok ne yapsak))
yazıyı bitirdikten sonra yüzümde kocaman bir gülümseme
yüreğimdekine eşlik ediyordu... :)
dile getirmeyi sevmediğim ama senin gönlünden gelen
ve beni de fazlasıyla mutlu eden birçok şey için
teşekkür ederim ...
ucunda hep bir dost olan telefonunun sesi hiç kesilmesin dilerim...
ve soframızdan dostlarımız hiç eksik olmasın ...
:)
Serhat BİNGÖL
Hani bir şey, ya da bir duygu vardır ya bütün naifliği ile sarıp sarmalar ama sizi duyguyu tanımlayamazsın.! Samimi dostlukta işte böyle bir şeydir. Bazen sofranızda olur bazen de edebiyat defterinde.
Yorumlarını ve yazılarını dostluğuyla sonlandırır ama aslında o bir başlangıçtır senin dostluğun dostlukların en kıymetlisidir.
Mübarek Ramazanın senin değerli eşinin ve çocuklarınızın yüzünde gülümsemenin hiç eksik olmayacağı dostlarla tanışmanıza vesile olmasını dilerim.
Yorumunuza ilginize çok teşekkür ederim
Saygı selamlarımla.
:) Bu kadarını beklemiyordum... Neyi dersen ? Yaşadığınız günü anlattığınız cümlelerin gün boyu sizinle beraber olduğunu...
Güzel bir günü, güzel güzel anlatmış yazınız.
Tebrikler...
sevgiler...
Serhat BİNGÖL
Yazıya küçük espriler katığım malum diğer olaylar yazıda geçtiği gibi yaşanmıştır. Bu hususta müsterih olabilirsiniz
İlginize yorumunuza çok teşekkür ederim.
Saygı selamlarımla.
Akşam akşam beni çok güldürdünüz, Allah da sizi güldürsün. Bol dost ve onlarla paylaşılacak güzel zamanlarla dolu bir ömür dilerim. Sonra da yazarsınız bu güzel cümlelerinizle, biz de zevkle okuruz.
Sağlıcakla
Serhat BİNGÖL
Gülmenize çok sevindim nazik temenniniz içinde sağ olun umarım daha nice paylaşımlarda bir arada oluruz ve yüzümüzde gülümseme hiç eksik olmaz
İlginize yorumunuza çok teşekkür ederim.
Saygı selamlarımla.
Ne güzel bir gün geçirmişsiniz sevgili Dost. Biz de sizinle tekrar yaşadık. İyi ki yaşamışsınız, biz de güzel bir yazı okumuş olduk. Varol. Selam ve sevgiler, hayırlı Ramazanlar.
Serhat BİNGÖL
İlginize yorumunuza çok teşekkür ederim.
Saygı selamlarımla.
Olay güzel...
Tasvirler güzel...
Yazı güzel...
Yazanın kalbi güzel...
Kalemi güzel...
Öptüm gözlerinden...
Serhat BİNGÖL
Bedri Abi; yazıya aktarmadım ama bütün samimiyetimle söylüyorum dostlarla bir arada olduğumuz o gün siz bir biçimi ile hep aklımdaydınız.
Elbette Rabbimiz bilir ama naçizane sivilde İslam’ı yaşayan ve sahip çıkanla geçmişte ki malum şartlar da orada İslam’ı yaşamanın derece olarak bir üstünlüğü olduğuna inanırım ya da inanmak istiyorum. Bu nedenle de, mübarek ellerinizden yüce bir saygıyla öperim.
İlginize ve yorumunuza çok teşekkür ederim
Hürmetlerimle
Ne güzel dostların araması,çalmayan kapı,basılmayan zilli bir evde olmak ne kadar kötü.Allah öyle bir evde
olmayı nasip etmesin,tebrik ederim saygılarımla.
Serhat BİNGÖL
Dediğiniz gibi kapısı zili çalınmayan mübarek Ramazanın feyzinden uzak kalmış mutsuz ve soğuk yaşamlar kadar üzücü ve ürkütücü bir şey ola bilir mi en azından biz Müslümanlar için
Yorumunuza ilginize çok teşekkür ederim.
Saygı selamlarımla.