- 559 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
BİR ZAMANLAR SAL-PA
Yaşam size verilmiş boş bir filmdir. Her karesini mükemmel bir biçimde doldurmaya çalışın.
Ara Güler
Toplumumuzun farkında olsun ya da olmasın çeşitli nedenlerden dolayı ne denli agresifleştiği gözler önünde. Bu duruma, çok seyrek girdiğim ve tesadüfen karşılaştığım Edebiyat Defteri’ nde de rastlıyorum bazen. Birbirlerine dikenler batırıyorlar onca güzellikler dururken.
Oysa,
Edebiyat…Adı üstünde incelik nezaket zarafet ve naiflik bahçesi olmalıdır öncelikle.
Bakıyorsunuz hoşgörünün destanını yazmış.
Bakıyorsunuz gökten inmiş bir melek.
Bakıyorsunuz şiirleri yazıları ile Defterde bir numara.
Bakıyorsunuz bilgi deryası. Bilgelik mertebesinin son basamağında.
Gel gelelim bir kibir, bir eda, bir çalım bir hoşgörüsüzlük.
Bir öne çıkma sevdası.
Peh peh peh!..
Kendileri bilir tabii. Ama dışardan hiç hoş görünmüyor, bakın söyleyeyim ben.
Bu kutsal ayda böyle şeytani işlerle uğraşmayı bırakıp meleklerin hatrını soralım dilerseniz.
Kırmızı Şapkalı Melek...
Mayo Clinic’in karşısındaki kahvede otururken çok korkuyordum ama, bunu itiraf edemiyordum. Yarın o klinikte bel kemiğimden ameliyat olacaktım. Riskli bir ameliyattı, ama inancım güçlüydü. Daha birkaç hafta önce babamı yitirmiştim. Bana yol gösteren ışık cennete geri dönmüştü: "Cennetteki baba, zor anımda bana bir melek gönder."
Kalkmaya hazırlanırken, yaşlıca bir hanımın ağır ağır kasaya ilerlediğini gördüm. Onun arkasında duruyordum. Modaya düşkünlüğü hoşuma gitmişti. Kırmızı mor desenli bir elbise giymiş, boynuna fular takmıştı. Yakasında bir broş ve başında parlak kırmızı bir şapka vardı.
"Afedersiniz, hanımefendi. Ne kadar güzel olduğunuzu söylemeden duramadım. Günüme renk kattınız."
Yaşlı hanımefendi elimi avucuna aldı ve şöyle dedi:
"Tatlı yavrum, Tanrı seni korusun, ama görüyorsun bir kolum protez ve diğerinde de bir plak var. Bacağım da protez. Bu nedenle giyinmem biraz zaman alıyor. Elimden geleni yapıyorum, ama yıllar geçtikte, sanki insanlar artık böyle şeyleri umursamıyor. Bugün bana kendimi çok özel hissettirdin. Tanrı seni korusun. Sen o küçük meleklerden biri olmalısın."
O gün yaşlı hanım yanımdan ayrılırken hiçbir şey söyleyemedim, çünkü o ruhumu öyle etkilemişti ki, ancak bir melek olabilirdi.
BİR ZAMANLAR SALPA…
Bu sözün açılımını, Salı günleri çok geniş bir alana kurulan Kadıköy’ün ünlü Salı Pazarı’nı yani SAL-PA yı bilenler iyi bilirler. Pazar yalnızca Anadolu yakasında oturan sanatçısı, ünlüsüyle değil, Adapazarı’ndan, hatta Ankara’dan gelen pazar müdavimleriyle bir panayır yerine dönerdi adeta. Pazarcıların kendi yaratıcılıklarıyla hem güncel olayları hicveden, hem bir takım atraksiyonlar eşliğinde ilginç reklam sloganları yüksek perdeden birbirine karışırken, çoğunluğunu kadınların oluşturduğu müşterilerin akınına uğrardı tezgahlar. Aynı parçayı paylaşamayan kadınlar arasında tartışmaların çıktığı hatta olayın karakola taşındığı bile olurdu. Neler yoktu ki pazarda…Yerli ve yabancı ürünlerin, markaların en kalitelisini ve orjinalini bulabilirdiniz.
Uzak doğunun gerçek ipeğinden tutun da, çeşitli antika aksesuarlara ve ünlü mağazaların vitrinlerinde çok yüksek etiketler konmuş özellikle giyim eşyalarını bu pazarda imalat fiyatına bulmanız da sizi pazarın tiryakisi yapan etkenler in başında gelirdi.
Yoksa..Dedim kendi kendime. Kırmızı Şapkalı Bu Meleğin yolu da mı bizim şu SAL-PA ya düşmüştü..
Ne dersiniz..
ESENLİKLER..
YORUMLAR
Güzel saptamalar,bende bir kaç kelam etmek isterim sanatçının doğası kendini ve sanatını beğenme üzerine kuruludur bu tayfa çok duygusal ve agresiftir hep uçlarda gezer kendini kaptırdığı evrenin merkezidir bunu yermek için söylemiyorum birazda hakları olsun toplum nezdinde deli ve meczuptur yaptıkları zordur, kayaya su damlaları nasıl işlerse toplumu sanatçılar nakış nakış işlerler fark yaratırlar ama süreç uzun olduğu için eserlerini göremezler bence biraz kibirde haklarıdır:)selamla.
DEVRİM DENİZERİ
Selam ve Esenlikler.