Su
Su, gördüğü rüyanın sermestliği ile kâh köpük köpük, kâh çağıl çağıl başını taştan taşa vurarak akıp giderken narin bir el testiye doldurdu hayalinin bir parçasını. İlk anda hareketsiz kalmak pek sıkıcı geldi suya. Lakin yeni mekanındaki dinginliğe alıştı bir müddet sonra. Yüreğindeki sıkkınlık, testinin dibine çökünce hafifledi. Ruhunun temizlendiğini ve saflaştığını hissetti. Demek ki huzur ve sükun denilen şey bu olsa gerek diye düşündü. Bu düşünce içindeyken ortamın serinlediğinin farkına vardı, hafiften üşür gibi oldu. Bir titreme tutsa da çabuk toparlandı.
Gördüğü rüya geldi aklına birden. Kendi hâline akıp giderken dal boylu zarif bir dilber cümle albenisiyle atılmıştı kollarına suyun. Adeta başını döndürmüştü güzelliği suyun. Su tam da bir hayalin peşine takılıp gitmek üzereyken başka bir dilberin efsane kokulu narin eli hayallerini ve onu doldurmuştu şu anda içinde bulunduğu toprak kaba. Çevresindeki insanların konuşmalarından öğrenmişti içinde bulunduğu toprak kaba testi dendiğini. Hatta bir gün bir adam çıka gelmiş ve kendi geldiği ülkede testiye cere dediklerini söylemişti. O günden sonra her geleni pür dikkat dinler olmuştu yeni şeyler öğrenmek için.
Yeni mekanında özgürlüğünün kısıtlanmasını hissedip zaman zaman yüreği daralsa da, insanların testinin suyu dinlendirip serinlettiğini söylemesi ve testi suyuna itibar etmesi hoşuna gitmiyor değildi. En çok da zarafet ehli bir dilberin elleri testinin kulpundan tuttuğunda mutlu oluyordu su. Hele hele doldurulduğu bardağın dışını boncuk boncuk terletmesine hayran olanların dudakları tenine değmeden çekilen Besmele alabildiğine saflaştırıyordu ruhunu ve hayallerini. O zaman testide yaşadığı tutsaklıktan kurtulup maveraya kanatlanıyor azizlik mertebesini tam manasıyla hak ettiğini düşünüyordu.
Ayların en şereflisi on bir ayın sultanı olan Ramazan-ı Şerif ayında oruçlu bir mü’ min veya mü’minenin kendisine duyduğu özlem de haza hoşuna gidiyordu suyun. Hele tam iftar vaktinde orucunu suyla açan oruçlunun dudaklarına değdiği anı hiçbir şeye değişmezdi su. O vakit sanki ruhuna cennetteki Kevser ırmağından bir parça karışıyordu ve mest oluyordu. Bu demde her damlası tadıyordu mutluluğu...
Bazen de bir seher vaktinde bulunduğu toprak testiden hayallerinin bir parçasıyla birlikte bakır bir kırbaya aktarılmak haz veriyordu ruhuna. Sabahın serinliğinde bakır kırbadan abdest alan kişinin bir katresini bile boşa göndermemek için gösterdiği gayret çok hoşuna gidiyordu. Şükrediyordu huzura ermek için huzura durulmasına vesile olmasına kendisinin. O saatlerde içtenliğe ve tevazua şahitlik etmek irfan ehline yakın olmak bu olsa gerek diye değerlendiriyordu durumunu ve huzuru katmerleniyordu.
Kimi zaman şadırvanlarda sonsuzluğa uğurladığı hayallerine karışan güvercin sesleri düşüyordu yadına. Onların hu seslerine kâh sesli kâh sessiz eşlik eden duaların bereketinden nasiplendiği günleri de özlüyordu. O duaların bir dalına tutunup bulutlara yaptığı yolculuğun eşi menendi yoktu fani dünyada. Yeryüzündeki yolculuktan farklıydı bulutlarla yaptığı yolculuk. Bazen bir yıldızın çok yakınına varıyor bazen ayla selamlaşıyordu o yolculuk esnasında. En çok da bulutlardan yere indiğinde bir gül yaprağının üzerinde damla olarak kaldığı kısacık zaman dilimini özlüyordu. İnsanlar o hâline şebnem diyor, ceren kızlara isim olarak veriyorlardı şebnem sözcüğünü.
Bir de ateşle girdiği imtihandan başarıyla çıkması haz veriyordu suya. Üstü bol köpüklü bir kahve olmak için bakır cezvede yaşadığı serencam da ayrı bir maceraydı su için. Bakır cezvede hâlden hâle girmesi onu hem hâl ehli hem kâl ehli kılıyordu. Sonra telvesiyle köpüğüyle fağfuri fincana kurulmak onu en güzel anların melikesi mesabesine çıkarıyordu.
Ayrıca, semaver ve demlik ile ünsiyeti ona ayrı bir mana kazandırıyor, çayın tenine değdiğinde ortaya yayılan emsalsiz rayiha albenisine albeni katıyor azizliğini pekiştiriyordu alabildiğine. İnce belli içindeki berraklığı ve üstündeki buğu ile Kafdağı mahreçli bir efsane oluyor dudaktan dudağa hicret ediyordu güzelliği ve albenisi. Ah su, Ferhat’a dağları deldiren su! Sen ne aziz şeysin…
Ankara, 02.07.2015 İbrahim KİLİK
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.