- 429 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KARANLIĞIN DA SONU VAR
KARANLIĞIN DA SONU VAR
Bir yazarın geride kalan gözyaşının,her soluğunda bir özlem yatar.O özlemin gen merkezi,diğer insanlardan farklı düşünüş tarzıdır.Yazar, yerinde duran bir vazoda bile her türlü düşünceyi yaratır benliğinde.O vazo hayalinde ayrı bir şekilde canlanır.Vazonun üzerindeki desenler, yazarı bir hayat yolculuğuna çıkarır.Vazonun duruşunda ayrı bir kurgu yaratır.Bulunduğu yer ise,benliğinde canlandığı kurguların merkezidir.Desenler düşüncelerinin ve hissetmek istediği özlemlerin biçimlendiği noktadır.Her desende ayrı bir yolculuğa çıkar.Önce duruşuna dalar derin derin.Kurguların biçimlendiği yerde yeşertmeye başlar düşlerini.Vazonun duruşundan kocaman bir bina yaratmaya başlar benliğinde.Bina derin bir sessizliğe bürünmüş.Yazar merdivenlere çıkar ve ulaşmak istediği yere ulaşma özlemiyle çıkar.Birden yüksekliğine bakar merdivenlerin ve gitmek istediği yere çıkmanın,nasıl uzun bir zaman alacağına bakar.Bir an ürperir gibi olur ama yine de içindeki korkuyu yenme pahasına ilerler.Yazar vazonun desenlerinde biçimlendirdiği kurguda, korkunun sebep olduğu karanlığın sonu olacak, ümidiyle ilerlemeye devam eder.En üst kata çıktığını hissedince bir mutluluk sarar korkuyla kanayan benliğinde.Etrafına bakar.Kocaman binada onlarca kapının arasında hissettiği kapıyı açar.Koca bina derin bir sessizliğe bürünür.Aslında vazonun desenlerinde biçimlendirdiği kurguların içindeki sessizliğin hakim olduğu sessizlikti.Hissettiği kapıyı açar ve kendini kocaman bir kütüphanenin içinde bulur.Bu an ona rüya gibi gelir ama hissetmeye değer bir sessizlikte elinde bir kitap, sayfalarını titizlikle çevirmeye başlar.Yazar kütüphanedeki insanların tılsımlı duruşlarından etkilenir.Eline bir kitap alarak oturmaya başlar.Kitabın sayfalarını çevirmeye başlar yavaş yavaş.Birde bakışları pencereden dışarıya yönelir.O kocaman binada vazonun desenlerinde biçimlendirdiği düşüyle insanları seyreder.Herkes farklı bir düşle dolaşıyor dışarıda.Kimisi dalmış yürüyor,sonu olmayan bir karanlığa.Kimisi karanlıktan kurtulma çabasıyla yelteniyor.Yazarın gözleri birden vazonun renkli desenine takılıyor.O renkli desende kitabın o eşsiz esinliği yatıyor.Gözlerini kitaba çeviriyor ve okumaya başlıyor.Her satırında insanın,ayrı ayrı ürperişleri,korkuları,sevinçleri ve yarınlara dair kaygılarını,gençlerin nasıl bir yozlaşma süreciyle karşı karşıya olduğunu görüyor.Görmek istedikleriyle yetinmiyor.Çünkü o daha farklı bir ve karanlığın sonu olan bir başlangıç görmek istiyor.Bu başlangıçta vazonun,hazan yemiş bir korku taşımama direnciyle uyanmak istiyor.Kendi enkazı altında kalmış bir düşle, uyanmak istemiyordu.İşte yazar,vazonun duruşunda ve üzerindeki desenlerinde canlandırdığı düşlerle,diğer insanlardan daha farklı bir bakışla hissetmiş ve yaşamıştı.Yoksa ‘’Sap gibi duran vazoda ne var ki’’diyen bir insanın görüşünü zedeleyen bir kurguyla bakmıştı vazoya.İşte yazar olmak böyle düşünmekti.Yazar olmak bir vazonun desenlerinden yola çıkarak’’KARANLIĞIN DA SONU VAR’’düşüncesiyle aydın bir yolda kendini bulmaktı.
SULTAN MERCAN
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.