- 837 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
GELDİM, GÖRDÜM VE GÖMDÜM...
İstikrarsız ve mühürlü bir günün yankısı vururken gönül duvarlarına ses bildiğim ne çok varlık nasıl da sessizliği mesken eylemiş.
Hecelerin ahenksiz devinimi ile meyletmişim bir kez ve tutunmuşum son kez kırık bir dala ki kökünü derin bildiğim bir ağaçtın adını bile bilmediğim kaçıncı durak adımlarken yavaş yavaş.
Edilgenim belki sıradan belki sıra dışı. Kime göre ne isem ya da neye meyletsem de üç beş kırıntı arda kalan.
Kelimelerin ve hikâyelerin o sihirli dünyasında yazıyorum hikâyemi satır satır.
Harflerin arasında veriyorum hayat kavgamı.
İnsanlar tanıyorum her gün ve yeni ürkünç çığlıklar gözyaşlarını yoldaş bildiğim.
Yol verdiğim düşler biriktiriyorum yeniden kaybetmek adına.
Kayboluyorum her yeni gün ve arıyorum gölgemi.
Gölge bildiğim kaçıncı yolcu binip gitti o güvertesiz gemiye ki basit bir hoşça kalı bile çok görmekteler şu sefil kula.
İzler taşıyorum ve sayısız izlek yüzümü buruşturuyorum sakince ve kuru sıkı bir tabanca dayıyorum şakağıma. Gücüm kalmadı inan ki. İnan ki yılgı bu hikâyenin teması ve özeti: Geldim, gördüm ve gömdüm…
Ne çok anı ne çok yenilgi ne çok anlatı sığdıramadığım ve sığamazken kabıma taşıyorum, taşıyorum kabımdan ve taşıyorum onca yükü. Anlamsızım belki de ya da kıt bir anlayış insanların sahip olduğu. Kıyısında biriktirdiğim ne çok üzünç.
Kavgam bitmedi gitti ama sadece kendimle. Kendime dair tüm yanılgım ve yine bana dair tüm özlemim.
Özlüyorum en çok da kendimi bazen ölümümü düşlüyorum musalla taşında ki saf tutan üç beş insan gidişimin ardından. Yüzlerde peyda olan o mutluluk terk edişimin üzerinden üç beş dakika geçmişken henüz.
Ya terk edilişlerim…
Etten kemikten müteşekkil olsam sadece keşke bir o kadar ruhu kayıp, yüreği katı ve esir nefsine…
Ruhani bir buluşma benimki her gün esir olduğum kelimelere.
Ruhum ne kayıp ne de çalıntı.
Zihnim allak bullak diğer yandan söz kesmişim bir kez hüzünle. Sağdıcım sadece yalnızlık.
Günler torbaya girdi gireli müteşekkirim geceye.
Müteşekkirim hazin sonlara bana yeniden doğma şansı veren.
Asılı kalmışım bir kez kelimelerden yapılmış o zincire ve asılı kalmış ne çok insan zihnimin kancalarında.
Sıradan insanları seyrediyorum gün ışığından almış nasibini ve geceye sığınıyorum bir kez daha saklarken beni. Görmek istemediğim her şey gömülü ne varsa benden arda kalan…
YORUMLAR
Mektup, yazının icadından evvel dahi kullanılan, edebiyat türleri arasında en eski olandır; hükümdarların aralarındaki sözlü veya meta ile haberleşmelerden doğmuştur. Edebiyatta, bazılarını okurken haz aldığım harika mektup örnekleri vardır. Mektup türünde yazıların en belirgin özelliği şahsa münhasır olmalarıdır... Deneme türü ise bir konu ya da duygu hakkında ÖZGÜN düşüncelerin çeşitli edebi türlerle yazıldığı yazılardır. Onun da bazı kuralları olmakla birlikte sizin bu yazınız gibi yazıların "mektup" değil de, "deneme" olarak kaydedilmesi daha uygun olur düşüncesindeyim. Ya da mektup ise bir şahsa hitaben yazılması gerektiğini sanıyorum. Ne dersiniz değerli yazarım... Yazınızın içeriği ve TÜRKÇEYİ KULLANIŞINIZA toz kondurmam, mükemmel... Saygıyla
Gülüm Çamlısoy
Her zaman için sizler başımın tacınız.
Deneme'ye aktarıyorum.
Çok ama çok teşekkür ederim.
Saygılarımla değerli hocam...
Gülüm Çamlısoy
Anlık bir iç dökümü aslında ki zaman zaman bunu yapıyorum. Dilimin tutulduğu anlarda hitap ettiğim ne çok gölge var her ne kadar somut varlıkları söz konusu olmasa da...
Hocam bir kez daha saygılarımı sunuyorum.
Ve mektup yazmayı seviyorum cevabını alamasam da.