ÖLMEK YA DA ÖLMEMEK
Efece Haber’de 20.03.2013 tarihinde Ölüm başlıklı bir denemem yayımlanmıştı. Bir ölümün ardından yaşanılanları kaleme almıştım. Genel olarak bakmıştım olaya. Babamız, annemiz, teyzemiz, halamız, amcamız ölünce ardından neler olur anlatısını bazı savlarla destekleyerek.
Halktan biri ölünce ailesinin, akrabasının canı yanar. “Ateş düştüğü yeri yakar” diye boşuna denmemiştir. Aileye uzak olanlar ne kadar katılsalar da tutulan yasa; bir yere kadar sürer üzüntüleri.
Halka mâl olmuş kişiler ölürse; hele bu kişi siyasi bir kimlik olursa…
Ülkemizde neler olur neler…
Ölüm haberi hemen yayılır. Ölüm gece olmuşsa; yazılı basından önce ekranlardan duyarız haberi. Yandaşlığına göre yorumlamayan kanal sayısı oldukça azdır. Sosyal medya, ekranlardan daha hareketlidir. Paylaşımların ardı arkası kesilmez. Bazıları “ölenin ardından kötü laf edilmez” deyip rahmet dilerken, çoğu sosyal medya kullanıcıları ölen kişinin ülke için neler yaptığını veya nelere sebep olduğunu hiç gözden kaçırmazlar. Bazı kimseler belli bir çerçevede yorum yaparken bazıları da küfre varacak yorumlarda bulunurlar. Karikatürler de alır başını gider.
Ölümün her canlının başına geleceğini, yaşa başa bakmadığını ama yaşlılar için mutlak olduğunu her insan bilir. Bilir de; bir gün ölecek gibi davranır mı? Ölünce ardından “iyi bilirdik” diyecek kaç kişi çıkacağını düşünür mü? Hata insanlar içindir. Siyaset de hata yapılmaya en müsait alandır. Önemli olan en az hatayı yapmaktır.
Çıkarlar, hırslar, koltuklar uğrunda siyasi hayat geçirenler, şartlara göre davrandıklarını iddia edenler öldükten sonra nasıl anılacaklarını da tahmin ederler. Ve bu anılmalarının derecelerini de. Yaşayan siyasetçilerin, gözlerini bürümüş heveslerden kaçınıp bu durumlardan ders çıkarmaları gerekir.
Diyeceksiniz ki bu anmalar kişilerin menfaatlerine göre oluyor belki de. Evet, o yönü de var ama insani değerler içinde düşünülmelidir her şey. Bu durumda tüm ülkenin yüreğini yakan yaşanmışlıklar ortak payda olur.
Siyasiler yaşarken susanlar, sanki hiçbir şey bilmiyorlarmış da öldükten sonra yapılan yanlışları öğrenmişler gibi bülbül kesilmemeli. Sağken yaptığı yanlışları eleştirilenler de öldü diye yere göğe sığdırmaz olmamalı.
Tarih tarafsızdır. Sadece yazar.
Tabii onun gibi tarafsız olması kimseden beklenemez. Kimse de beceremez zaten ama tarihi şekillendirenlerin ölmek ya da ölmemek ellerindedir.
Çünkü toplumlardır insanları öldükten sonra yaşatan. Yoksa öldüğünüzle kalırsınız. Siyasi kimliğinizin halktan biri kadar bile itibarı olmaz…
Sevgi ÜNAL