küçükçekmece
Bir kaç gün böyle gelip gittim.Değişen bir şey yoktu.İçimden acaba beni deniyor-muydu onu bilemiyorum.Arada bir bak-kalda diğer dayımlarda kalıyordum.Bu du-rum beni iyice rahatsız etmeye başlamış-tı.Evden ayrılma amacım çalışarak hayatımı kazanmaktı.Buralarda bir sığınç gibi bu ğün acaba nerde kalacağım düşüncesi ile yaşamak değildi.E.Dayımla işyerine gitti-ğimiz birgün S.dayımlara gitmek istediğimi söyledim.Hiçbir tepki vermedi, sadece yolu tarif etti.Sirkeciden trene binip Kü-çükçekmecede istasyonunda inmem gere-kiyormu.Hoşça kal deyip oradan ayrıl-dım.İstanbula geldiğimden itibaren bul ka-rayı al parayı üç kağıdının dışında bir yere para harcamadığım için cebimde birkaç kuruşum kalmıştı.Handan ayrıldım mahmut paşa civarında biraz vakit geçirdim.Ordan gezerek sirkeçi tren garına gittim.
Bilet alıp perona girdim.Oldukça kalaba-lıktı.Trenden inenler koşarcasına hareket ediyorlardı.Trene binmek isteyenlerde ayakta kalmamak için bir an önce binmek istiyorlardı.Yani inelerde binenlerde bir koşuşturmanın içindeydiler.Tabi ben ha-riç.Benim ne binmede nede inmede acele etmemi gerektirecek bir durum yoktu.Ne vapura yetişmem gerekiyor nede evde bek-leyenim var.Biraz peronlarda gezin-dim.Gelen giden trenleri seyrettikten sonra bir tren vagonunun kapısından içeri gir-dim.en arkada boş olan bir koltuğa otur-dum.Kapının üzerinde istasyonların adları yazıyordu. Cankurtaran, Kumkapı, Yeni-kapı, Kocamustafapaşa, Yedikule, Kazlı-çeşme, Zeytinburnu, Yenimahalle, Bakır-köy, Yeşilyurt, Yeşilköy, Florya, Menekşe, Küçükçekmece, Soğuksu ,Kanarya ve son durak Halkalı.Ben bunlara bakarken va-gonda dolmuştu.Oturan yolcudan çok ayakta giden yolcular vardı.Ayaktakiler oturamamaktan muzdarip oturanlarsa ayaktaki yolcuların kıçlarını burunlarına dayamasından.Bir kaç düdük sesinden son-ra tren hareket etmişti ama kapı henüz tam olarak kapanmamşıtı.Yaşları10-15 arası olduğunu tahmin ettiğim birkaç çocuk ko-şarak içeri girdiler.Bir biri ile şakalşıyor çoğunluklada argo kelimeler kullanıyorlar-dı.İçlerinden biri ulan az kalsın kroya ya-kalanıyorduk,bir diğeride he vallaha iyi yırttık diyordu.Sürekli camdan dışarı bakı-yorlardı.Peronun sonuna doğru tren hızla-nırken birkaç tane çocukda dışardan kapı-nın koluna asılarak yolculuk etmeye baş-ladılar.İçerdekilerle şakalaşıyorlardı sanki aynı mahallenin çocuklarıymış gibi.Kapı koluna tutunan bu çocuklar bir eliyle kolu tutarken diğer elini açarak gösteri yapıyor-lardı.Cankurtaranda tren durduğunda bu çocuklar hızla vagonu terk ettiler.Tren du-ralı birkaç saniye geçmemiştiki kafasında TDD yoları şapkası olan görevli içeri gir-di.Bilet kontrol,bilet kontrol.Vagonda bu-lunan yolcuların biletlerini kontrol ettikten sonra diğer vagona yönelir yönelmez o ço-cuklar vagonun diğer kapısından içeri dal-dılar.Yine gülüşmeler yine alaylı söz-ler.Anladığım kadarıyla bu çocuklar bilet almadan yolculuk ediyorlardı.Diğer durak-larda da bu biletçi ile köşe kapmaca devam etti.
Tren Menekşe istasyonuna geldiğinde oturduğum yerden kalkıp kapıya doğru yü-rüdüm.İki istasyon arası kaç dakika onu bilmediğim için bu arayı ayakta gidip kapı açıldığında hemen inmek istiyor-dum.Boyum kısa olduğu için tavanda asılı tutacak yerlere yetişemiyordum.Bende ka-pıya en yakın koltuğun üst kısmına tutun-dum.O çocuklar yine girdiler vagona önümden sağımdan solumdan koşarak geç-tiler karşımda durup yine şakalaşmaya de-vam ettiler.İçimden birine şöyle okkalı bir tokatatmak geçti ama tabi bu mümkün de-ğildi.Onlarla hiç ilgilenmiyor gibi göRün-mek gerektiğini düşünmeme rağmen gö-zümü onlardan ayıramıyordum.Ben çocuk-ların hareketlerini takip ederken tren Kü-çük çekmece istasyonuna varmıştı bile.
Kapı açılır açılmaz kendimi perona at-tım.Benimle birlikte inen birçok yolcu vardı.Bunları birçoğu burada oturuyor ol-malı ki herkes gideceği yerin yolunu tutup gidiyordu.Ben istasyonda durup çevreyi bir gözden geçirdikten sonra merdivenlere yö-neldim.İstasyonun sol tarafında küçük çekmece gölü vardı.Dayımın tarifine göre s.dayımın evi göle yakınmış.Bu tarife göre demiyolunu köprüsünün altından geçerek göle doğru yürüyürken aklımda bin türlü soru dolaşıyordu.O zamanlar göl kenarında yoğun bir yerleşim yoktu.İstasyondan in-dikten sonra beş on dakikalık bir yürüyüş-ten sonra gölünn kıyısına gelmiş-tim.Apartman ve kapı numarası olmadığı için çevreyi en iyi bakkal bile bilir düşün-düğümden çevrede bakkal aramaya başla-dım.Sokakta elinde havlu altında sadece bir şort olan olan iki geçten birine buralarda bakkal varmı dediğimde bir sokak ötede olduğunu söyleyip yollarına devem ettiler.Gösterdikleri tarafa doğru yürüyüp köşeyi döndüğümde önünde karpuz kavun tablası birkaç kasa domates ve bazı sebze-lerin yer aldığı,manav bakkal karışımı bir dükkanın önüne varıp üstü hasırla kapatıl-mış bir bölümün altında oturan bir bayana Sivaslı S.Ş. arıyorum dedim.Kadın ben bilmem ama eşime bir sorayım dedi.Olduğu yeden kalkmadan Osman,lan osman diye seslendi.İçerden yine nevar diye söylenerek iriyarı biri çıktı.Sivastan geldiğimi dayımın burada oturduğunu söyledim.Adam adı ne demiştin dedi.Adını söylediğimde tanımaz olurmuyum benim tavla rakibimdir.Hanımına ben evi gösterip geleceğim dedikten sonra göl kıyısına doğ-ru yürümeye başladık.Kısa bir yürüyüş ol-du.Dayımların oturduğu evi gösterdikten sonra adam dükkanına geri döndü.Ben ka-pıyı çalmak için elimi kaldırdım tam vura-cağım sırada vaz geçtim.Kapıda dondum kaldım.İçimden ne işin var buralarda bırak dön memleketine diyordu bir ses.Bir taraf-tanda hadi vur kapıya senin geleceğin bur-da diyordu.Elim kapıya bir gidiyor bir ge-liyordu.Sonıuçta kararımı kalmaktan yana kullandım.Ve kapıya hızlıca iki kez vur-dum.Kısa bir sessilikten sonra içerden kim o diye bir kadın sesi geldi.Alışkanlık benim dedim.Ama benim kim olduğumu bilmiyordu yengem.Çünkü daha önce hiç görüşmemiştik.
Ben Ekrem dedim.Yaklaşık on gündür İs-tanbulda olduğumdan haberleri olmuştur mutlaka diye düşündüm.Öylede ol-du.Kapıyı açtı hoş geldin buyur deyip içeri aldı.Üzerinde iş kıyafeti vardı.Belliki aile bütçesine katkı sağlamak için diğer yenge-lerim gibi evi tabir yerindeyse ikinci bir atölye gibi kullanıyordu.Çok konforlu ol-masada güzel bir evdi.Odanın birinde di-kim için hazırlanmışmallar ve sanırım iki makine vardı.Yengem bitirmem gereken az bir işim kaldı sen biraz dinle bende işimi bitireyim.Dayıyın nezaman geleceği belli olmaz dedi.Malların yığılı olduğu odaya geçip çalışmasına devam etti.Ben karar-sız,tedirgin bir halde salondaki koltukta bir beş dakika öylece oturdum.Sonra aya kalk-tım camdan dışarı baktığımda çok güzel bir göl manzarasıyla karşılaştım.Ev göle 100-150 metre mesafede gölle ev arasında başka binalarda var ama yüksek değiller.Bir süre o manzarayı seyrettim.Aklıma yine memleketteki denizin gözü dediğimiz Gökpınar gölü geldi.Arkadaşım Durmuş Yurtsevenle balığa gittiğimizde gölü bir baştan bir başa yüzerek geçme yarışı ya-pardık.Gölün genişliği belki 100 metrebile yok ama su okadar soğukki kıyıya çıktı-ğımızda donmak üzere olurduk.Bu gölü tanımayan bilmeyen bir girerse kesinlikle boğulabilir.Çünkü gölsuyu çok so-ğuk.Heran vücudunuzun bir yerine kıramp girebilir herhangibir güvenlik önlemide yok zaten.Öyle biryerki tabiricaizse Allha yakın Kuldan çok uzak oluşunuz oralarda.
Gün daha erkendi. Dayımın eve ne zaman geleceği belli değildi.Evide öğrendiğime göre burda oturmaktansa gölün kenarına gidip biraz dolaşayım dedim.Salondan çı-kıp yengemin çalıştığı odaya giderek biraz çevreyi gezmek istiyorum dedim.Yengem olu ama çok uzaklaşma dikkatli ol diye tembih etti.Ben tamam anlamında başımı salladım ve kapıyı çekip dışarı çıktım.Göle doğru yürüdüm.Birkaç çocuk iç çamaşırları ile iki gençte üzerlerinde mayola-rı,ayaklarında palet ve gözlerinde gözlük ağızlarında kısa bir boru ile göle girip ka-faları suyun içinde uzun bir süre yüzüyor sonra dışarı çıkıp güneşleniyorlar-dı.Yanlarına doğru yanaştım.Biraz onlar izledim.Elimi suya soktuğumda Güründen gelen su ile Gökpınar suyunun ilk buluş-tukları yerdeki göldeki gibi sıcaktı.Yaz geldiğinde o çevrede yaşayan başta Tom-bakgilin çocuklar olmak üzere Suçatı deni-len bu yere gelir çimerdik.Gökpınar suyuna girdiğimizde dişlerimiz mızıka çalar gibi birbirine vurur titer,ısınmak içinde Gü-bünden gele suya dalardık.Çünkü bu su Gökpınardan gelen suya göre en az beş de-rece belki daha fazla sıcak olurdu.
Gölün öbür yakasında tek tük evler görü-nüyordu.Birden içimde yüzerek karşı kıyı-ya geçmek isteği doğmuştu.Ama içimde mayo olmadığı gibi ne paletimde yok-tu.Çocukların olduğu yerden biraz uzak noktaya gittim.Yakınlarda göl kenarında kimse yoktu.Hemen üzerimdekileri çıkarım iç çamaşırı ile göle girdim.Su sıcaktı.Birkaç kulaç attım sonra sırt üstü döndüm.Bir kaç dakika öyle yüzerek çevremi kontrol ettim gelen giden yoktu.Ayağa kalktığımda ayağımın yere değmediğini hissettim.Bir iki hareketle kıyıya çıktım.Ama içimden hep karşıya geçmek geliyordu.Tekrar suya atladım peş peşe birkaç kulaç attıktan sonra en iyi bildiğim yada bildiğimi zannettiğim sırt üstü yüzmeye başladım.İçimden bir ses devam et burda ne varki karşı kıyıya geçersin diyor.Birkaç dakika içinde kıyıdan bir yüz,yüzelli metre uzaklaşmıştım.Kimsecikler yoktu.Kollarım yorulmaya başlamıştı.Bir kaç kulaç daha attım.Beni bir korku sardı.Başım döner gibi oldu.Bir an gölde olduğumu unutmuştum sanki.Nefes alışım hızlanmıştı.Nefesimi tutamadığım için bir an suya gömüldüm.Çok az su yutmuş-tum.Yuttuğum suyu çıkarmak için öksü-rünce kendime geldim.Sırt üstü döndüm derinbir nefes alıp suyun üstünde hiç kı-pırdamadan öylece yattım.Biraz dinlenmiş kendime gelmiştim.Karşıya geçmekten vaz geçip geri döndüm.Fakat kıyıya yüzmeyede takatim kalmamıştı.arada bir elimi kaldırım imdat diye sesleniyordum ama kimsecikler yoktu.Bir kaç dakikada yüzdüğüm mesafeyi ancak yarım saatte tekrar yüzerek geri döndüğümde nerde ise bayılacak hal-deydim.Ayağa kalkmaya çalıştığımda göz-lerim karardı başım döndü çıkaracak gibi oldum.Olduğum yere suyun içine otur-dum.Kolarım ve başım dışarda öylece bir-kaç dakika bekledikten sonra sudan çık-tım.Havlu olmadığı için çamaşırın üstümde kurumasını bekledim.Atlet ve gömleğimi giydim.Hala başım dönüyor midem bula-nıyordu.Pantolonumu iç çamaşırım tam kurumadan giydiğim için hafif nemlenmiş-ti.Dışardan belli olmuyordu ama ben iyice kuruması için hemen eve dönmek yerine biraz ayak sürüdüm.O çocuklarda gölden çıkıp evlernin yolunu tutmuşlardı.
Göl çarşaf gibi çok sakin görünüyordu.Bu sakinliğine aldanmamak lazım biraz evvel az daha beni yedi başlı canavar gibi yuta-caktı.yaşayacak günüm yiyecek ekmeğim varmış.Ölüp gitmekle kalmayacak geride kalan günahsız insanlarında başını derde sokacaktım.Neyseki bunuda ucuz atlatmış-tım.Güneş batmak üzereydi.Eve ne kadar geç gitsem okadar iyi diye düşünüyor-dum.Çünkü dayımın ne zaman geleceği belli olmuyormuş yengemin söylediğine göre.
S.dayım;Köylerinde ortaokul olmadığı için bizim evde kalmış,okula bizden gelip git-mişti.Okuldan geldikten sonra evde bulu-nan dolma tüfeği alır içine biraz barut bir-kaç saçma tanesi koyup ne kadar çarçaput varsa harbi ile doldurur Gübünderesine doğru yola çıkardı.Av yapmazdı ama bu tüfeğide yanından hiç ayırmazdı.Okula gitmediği zamanlarda ustalık yapardı. Gü-bünderesinde iki odalı bir evin projesini çizmiş ve kısa sürede inşaatı tamamlayıp içinde oturulur hale getirmiş bir in-san.Gerçekten oldukça zeki olmasına rağ-men yaşam koşulları onu genç yaşta iş ha-yatına atılmak zorunda bırakmış.Ağbileri gibi oda İstanbula gelerek triko üzerine iş yeri açmış bir ara onlarca kişinin çalıştığı bir atöye bile kurmuştur.Bu arada evlenmiş bir araba alarak memlekete ziyaret amacıyla gittiğinde arabası yakıldıktan sonra kö-tülükler peşini bırakmamıştır.Buna rağmen yılmadan usanmadan eşi ile birlikte hayata tutunmayı başarmıştır.Eğer desteklenebil-miş olsaydı birçok yeni buluşa imza atabi-lecek bir değerdi.Trikonun çok revaçta ol-duğu dönemde örülmüş kazakları eşek di-keni ile tüylendirerek günün modasını oluşturmuştu.
Gün batmıştı.Fakat gölün üzerine bir pa-muk yığını gibi duran bulutları aydınlat-maya devam ediyordu.Çok yavaş yürü-meme rağmen evin olduğu sokağın başına gelmiştim.Bir taraftanda sürekli kendi kendimle mücade ediyorum.Bir çok şeyi sorguluyor ama bir yere ,bir sonuca vara-mıyordum.Bu karamsarlık ve karmaşık duygular içinde kapıyı çaldım.Bu kez ka-pıyı dayım açtı.Nerde kaldın bu saate kadar dedi.Neşeli gözüküyordu.Sofra kurulmuş ama oturmamışlardı.Elimi yüzümü yıkadım ama duş alamadım.Çünkü göle girdiğimi söyleyememiştim.Sofraya geçtik yengem okadar işin içinde çok güzel yemekler yapmıştı.Afiyetle yedik ardından birde demli çay geldi.Çayımızı içerken dayım köyle ilgili sorular soruyordu.Okul yıllarında gezdiği yerleri anımsamış ve duygulanmıştı.Ben köyden ayrılalı yakla-şık ikibuçuk ay olduğunu ve ayrılış ama-cımı söylediğimde,önce okulunu bitir on-dan sonra kendine iş ara tamamı önce okul diyordu.İçimden peki sen niye okulu bırak-tın demeyi geçiriyordum ki.Sen bana bak-ma dedi.Biraz gez dolaş ama okul açıldı-ğında okuluna devam edeceksin dedi.Şimdi erken yatalımki erken kalkalım yarın seni altın şehire götüreceğim.Yengem çayını bitirsin bu ne acele dedi.Dayım fazla çay çocuklar için iyi değil diyerek gülüyordu.Bardağımdaki çaydan bir yudum daha aldım ve teşekkür etikten sonra yatmam için bana gösterilen odaya girdim.Lambayı söndürüp bir süre yatağın kenarında oturdum.Aslında bende içten içe kendime söyleyemesemde köye dönmek ve okula devam etmek istiyordum.Ama bu kadar zamandır boş dolaşıpta köye dönmekte bana ağır geliyordu.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.