Antagonizma
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Duygusuz bir şehir çöplüğünde esmer tenli, güzel siyah gözlü çocukların, düşlerini yarım bırakarak ekmek topladığına tanık olmanın en şiddetli acılarıyla kıvranırken üzerimde uykuları huzursuz olmuş birkaç Albatros esneye esneye uçup gittiler. Sanırım mavi bir yolculuk içinde Kuzeye doğru düşlerini alıp gidiyorlardı.
Gecenin geç saatlerinde demoralize olmuştum; çocukların başını annelerin göğsüne bırakıp uyumalı veya mışıl mışıl masalımsı, renkli rüyalarda geziniyor olmalı iken hayatı, gencecik sırtlarına vurup, hayata “ben de varım” savaşını veriyorlardı.
Zaman, günde durduğu gibi durmuyor! Zaman, Alkol gibi kime ne yapıp yapmayacağını gizemli tutuyordu; zaman kimine güleç kimine sefalet yüzünü gösterirken nerdeyse zamanın biz insanlara adaletsizlik yaptığını düşünüyor ve neden bizlere eşit davranmadıklarından dem vururken leyli bir genç kadın, yorgun bir halde otele girişini izledim.
İçimden “eğer kadın dışarıya çıkarsa mutlaka onunla konuşmam gerektiği” söyledim. Bir şimşek, ardında gök gürültüsünün sersemletici gümbürtüsüyle irkildim. Kolumdaki saate baktım sabahın altısıydı sanırım. Sahildeki çöp kovaların boş olması beni tekrar” çöp toplayıcı” çocukları düşündürmeye sevk etti. Aman Allahım! Ne korkunç bir yaşamdı onlarınki, zevksiz, rengi uçuk bir yaşam insana ne vaat edebilir ki?
Bir anne- baba bilerek mi böyle bir cinayeti işlemişlerdi? Çocukların, çocukluğunu yaşayamamaları… Zaman ve mekân ile varsıl ve yoksul kavramların genelleştiğini hangi varsayımlara göre açıklayabiliriz ki?
Darmadağın yüreğimle sahilde buz kesilmiş, ıslak bir banka attım kendimi. Kısa bir süre sonra Güneş tüm görkemiyle güne zılgıt ata ata yüzünü gösterdi. Dalgalar, gece boyunca tükenmek bilmeyen serenatlarını tüketmeden birkaç sürü kuşların orkestrasına bırakıp dinginliğine çekildi. Köpükler ise kokusunu etrafa yayarak dalgaların gücünü kesip son bir hamleyle dalgakıranın dibinde uyuklamaya başlamıştı.
Günün sahile yansımasıyla önce birkaç çocuk simit tepsisiyle, bardakla çekirdek satan, önünde küçük bir el arabasında soğuk su satan çocuklar bir bir önümden geçtiler. Hepsinin gözleri bayram neşesiyle doluydu çünkü eve akşam birkaç lira götürme neşeleriydi gözlerinden okuduklarımın… Sanırım yanlış bir gözlemdi bir de onların küçücük yüreklerindeki yarımsızlığına bir kavram bulamamanın ezikliğini hazmedemiyordum oysa yarımsızlık, oyuncaksız, oyunsuz bir dünya çocuklara göre yaşamamanın öteki adıydı!
Onlara dokunamadım bile! Bir simit ve bir seyyar Çaycıdan bir çay alarak sabah kahvaltımı acılara banarak yaptım. Seyyar bir kasetçinin bozuk hoparlöründen çıkan bir şarkıya kulak kabartım!
“Çocuklar inanın! inanın çocuklar
Güzel günler göreceğiz güneşli günler
Motorları maviliklere süreceğiz
Güzel günler göreceğiz güneşli günler”
Şarkı ve hayatın, kötü-güzel tezatlığın bana algılatıldığı düşüncelerine kapılmıştım.
Bununla birlikte Oturduğum yerden çay simitli kahvaltımı yaparken aniden bir yağmur bastırdı. Haziran güneşi usulca kaybolmuş yağmurlarını üzerime boca ederken yazlık giyinmiş çocuklar sağa sola koşmaya başlamışlardı. Sadece rıhtımda gözleri ufuklara dalmış bir kadın adeta donmuş hiç kıpırdanmadan öylece duruyordu. Uzun saçlarından yağmur suları beline damlıyordu. Gözleri ve yüzü denize dönük olduğundan gözyaşlarını saklıyor gibiydi.
İşte bu kadın tüm yoksul, çaresiz çocukların bir “ANNE” metaforu olarak algılamıştım. Ülkemizde annelerin ve çocukların her güne yazılmış kaderleri; cumartesi anneleri, Soma anneleri, taksim anneleri ve nice karalığını-cellâtlığını güne damga gibi vurmuş iç karartıcı olaylardan adını alan her bir gün, gün olmaktan çıkmış kanlı harflerle yazılır olmuştur.
“Çocuklar inanın! inanın çocuklar
Güzel günler göreceğiz güneşli günler
Motorları maviliklere süreceğiz
Güzel günler göreceğiz güneşli günler!!!”
Bazı şarkılar bir ütopyadan ibaret mi acaba?
Deman Ronahi/ HAZİRAN-2015
Değerli seçki kuruluna ve değerli şair/yazar dostlarıma yazımı güne taşıdıkları için çok teşekkür ederim
Selam ve saygılarımla
YORUMLAR
hem geleceği emanet etmek istiyoruz; hoş bu da sanki meclisden çıkmış, resmi bir sözü çağrıştırıyor ya da ilkokuldan beri ezberletilen nutuklardan biri gibi geliyor kulağa...
hem güzel yarınlar bırakmak istiyoruz çocuklara ama bir yandan da gelişi güzel harcıyoruz onları...çok erken sayılacak yaşta, törpülene törpülene büyüyorlar...hem aile hem toplum hem de bu düzen tarafından el birliğiyle; umutlarını günden güne tüketerek söke söke ellerinden hayatlarını ç.almanın yarışındalar...
anlamlı ve hayatın içinden seslenen bir yazı...
kutlarım Deman...
DemAN
Onur verdiniz, çok sağolun efendim
Selam, dua ile
Her şeye rağmen içinde umut olan bir yazı veya şiir
değerlidir.
Kutlarım kardeşim
betimlemeler harikaydı.
DemAN
beğendiysen sınıfı geçmişimdir :)
bin selamlarımla
Onlar sokakta doğmadılar ama sokakta büyüyorlar…KİMDİR SOKAK ÇOCUĞU? TÜRKİYE’DE SOKAK ÇOCUKLARI...İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Bursa, Gaziantep, Antalya, Mersin, Diyarbakır ve Şanlıurfa gibi metropol özelliği taşıyan şehirlerde sokak çocuğu sayısı artmaktadır....Parçalanmış aile, Aile içi şiddet, Çocuk istismarı.... Çocuk haklarının yaşama geçmemiş olması vb. gibi nedenlerle sokağa itilen çocuk sayısı giderek artmaktadır.... Göç,...Çarpık kentleşme neticesinde oluşan sağlıksız yerleşim bölgeleri,... Aşırı nüfus artışı,...Düşük sosyo-ekonomik düzey,...çocukların sokağı tercih etmesinde aile parçalanmasının önemli bir etkisi olduğu görülmektedir...SOKAKTA ÇOCUĞU BEKLEYEN TEHLİKELER....Şiddet (Diğer insanlar, arkadaşları) ...Madde Bağımlılığı...(Tiner, bali, alkol, uyuşturucu vb.) ...Suça eğilim...(Yaşamak için hırsızlık, adam yaralama ve suç örgütlerine katılmaya zorlanma)
Sağlık sorunları...(Madde kullanımı ve olumsuz yaşam koşullarından dolayı)....Cinsel İstismar ve fuhuş sektöründe kullanılma... OFFF.... İNSAN AKLINA GELEN ÇOCUK SORUNLARINI BAŞLIKLAR HALİNDE YAZARKEN BİLE YORULUYOR BE KARDEŞİM... O ÇOCUKLAR GİBİ YAŞAMAK O ÇOCUKLARI KİMBİLİR NASIL YORUYORDUR DEĞİL Mİ??? Biz, birer g.k..yız.................SAYGILAR
DemAN
Değerli yorumunuz için çok teşekkkür ederim, çok sağolun, onurlandırdınız
Güzel tespitleri haklı görüşler ve gerçekçi tanımlardı...
Yüreğinize bin selam...
DemAN
Değerli yorumunuz için çok teşekkkür ederim, çok sağolun, onurlandırdınız
Yüreğinize bin selam...
Günün seçkisini ve kıymetli kalemi can-ı gönülden kutlarım.
Yüreğe dokunan cümlelerdi.
Sonsuz selamlarımla...
DemAN
Değerli yorumunuz için çok teşekkkür ederim, çok sağolun, onurlandırdınız
Yüreğinize bin selam...
Gerçekten güzel bir yazı.
Ancak,
Diyarbakır anneleri de unutulmasaydı keşke.
Hani,
körpecik çocukları dağa kaçırılan,
ülkesine düşman yapılan, insanına kurşun sıktırılan.
Keşke,
bir kurban bayramında,
bu güzel yazıda portresi çizilen fakir çocuklara kurban eti dağıtmakta iken,
vahşice linç edilen Yasin Börü'nün annesinden de bahsedilseydi.
İşte o zaman,
kalemi, eli, yüreği öpülürdü yazarın.
DemAN
Değerli yorumunuz için çok teşekkkür ederim, çok sağolun, onurlandırdınız
Yüreğinize bin selam...
hayati getirip gözümüze batirman yok mu heval
var olasin
Göğüne mavice bir selam
DemAN
Değerli yorumunuz için çok teşekkkür ederim, çok sağolun, onurlandırdınız
Yüreğinize bin selam...
"Bazı şarkılar bir ütopyadan ibaret mi acaba?"
Gerçeklerde çok defa bir incelik, bir nefaset aranmaz
Oysa idealler emek ister, çocuk misali, çiçek emsali, sevgi timsali büyütülmek ister
O yüzden gerçekler rutindir, Putin'dir de
İdealler yüzlerce, binlerce yılda ancak tesis de edilebilir
Yüreğinize, emeğinize, kaleminize sağlık.
DemAN
değerli yorumunuz için çok teşekkkür ederim, çok sağolun, onurlandırdınız
Yüreğinize bin selam ile
gördüğüm en dokunaklı yazı ama şu var ki hayat bir imtihan ya hidayet toplayıp göçeceğiz ya da hidayeti bırakıp Semut kavmi gibi yıldırım düşecek beyinlere biliriz ki Rabbim görendir bilendir o dilediğine verir ...
Ne yazık unutanlara... Hayat bana göre içi katran dolu bir ibrik ama bunu yapan ve kendine yakışık alan insanlardır biz içi şeker olan kalbi tercih etmekteyiz ... Yüreğinize sağlık saygı ve selamlar...
DemAN
Onur verdiniz, çok sağolun efendim
Selam, dua ile
Yaşamın bütün kıyılarına gün ışığı değmiyor ...Bazı kıyıları her daim bulutlu. Gülüşler en çok çocuklara yakışıyorken bir bakıyorsun gölgeli kıyılarda onlarca çocuk var...
Gölgeli annelerin çocukları....
Şimdi belki sabahın altısı değil gün ikindiye döndüyse de tam da bu yazı ikindiye has özellikte... yağmur gibi indi güne...Ne martı var ne sesi.. Ne deniz var ne dalgası.... Sadece çocuk sesi var açık pencerelerden odama dolan... Bir de bu yazı...
Dilerim ve umarım mavilere bulaşır tüm çocuklar ve askıda kalmaz gülüşleri...
Duyarlı yüreğe sonsuz saygı ile...
DemAN
Hoş geldin güzel yürek
Onur verdiniz, çok sağolun efendim...
Okurken içimden birşeyler koptu sanki! Düz yazıda da gerçekten çok başarılısınız. Kutluyorum güçlü kaleminizi.
DemAN
bana onur verdiniz, çok teşekkür ederim, sağolun efendinm