- 650 Okunma
- 1 Yorum
- 2 Beğeni
BİZİM GİBİLER: GERÇEK DÜNYANIN DÜŞ SAKİNLERİ...
Varlığın eş güdümlü gayesi olsa olsa hüznün depreştirdiği. Bazen sıra dışı bir izlek yansıyanın yaratısında saklı olan öyle ki varlığın malikinin bile tahayyül etmekte zorlandığı. Bir dürtü ise ele geçiren o kifayetsiz irade, baskının izdüşümü ile hiçbir edimde bulunamazken. Zafiyet, açlığın doyumsuzluğu ve külfet omuza binen bir tek Allah’ın kulu objektif bir tanımlama sunamazken bu açılıma.
Kısır bir döngü sadece yeknesak gel-gitlerle sabit bir devinime maruz kalmış. Ve bir o kadar maruz kalınası tezahür içeriği hiçbir denkleme tekabül etmeyen.
Kesinlikle anlamsız ve yetilerin sınır ihlali ile doz aşımından kaynaklanan bir ölüm.
Geçmiş o tozlu kayıtlarda pis pis sırıtırken anlık dökümler de teyidini beklemekte telaş içinde. Soyut bir aktarım o akıl dışı imgelerle var olma telaşı ile çarpıcı ve somut bir düzlemde yer bulma gayesi ile onca tortu birikmiş ruhun derinliklerinde.
Suskusu ya da tepkisi insandan insana değişen.
Duyumsal çağrışımı fazla gürültülü kâh depresif bir yılgıyla gözyaşı taşıyan kah manik bir sızı ile boğulurken kahkahalara. Aşkın ve hayatın cilvesi ise tek gerçek.
Bir yandan duyumsadığımız mutluluk diğer yandan çaresizliğin yarattığı o çok seslilik ve tekdüzeliğin yok oluşu ritüelin esnekliğinden.
Beklenmedik onca varsayım yarına çıkma korkusu ile eşleşirken zaman. Kaygının tavan yapması ile uzlaşıcı bir birliktelik çalıntı günler ile kısalırken yürüyüş mesafesi.
Hangi söylence gerçek ya da kaynağı nedir tüm o söylemlerin?
Mütemadiyen çınlayan o seslere kulak vermek belki de seçme gayreti içerisindeyken kaynağını. Belirsiz türevleri insan doğasının tüm getirisi ve bir o kadar verilen kayıplar.
Huzurun tınısı, kaygının dehşetengiz tutarsızlığı nice dokunuş kâh fiziksel kâh duygusal ama bir türlü alt edemediğimiz.
Görüş alanına dâhil olmayan bir perspektif ise konuşlandırıldığımız elde var çelişki.
Arayışın çözümsüzlüğü belki de varılan mesafenin boyutsal devinimi an ya da mekân gözetmeyen. Ana odaklı ne çok anı bazen sürrealist bazen tüm doğallığıyla esir ve yenik düşmüşken komüne. Ne de olsa ‘’insan insanın cehennemidir’’ oysaki ayaklarımızın altına sunulmuş iken cennet: Ne paralel edimler ne yansıtılan izlek ne da sayısız söylence darboğaza girmiş iken vicdan sebepli sebepsiz üstelik.
Kim ise öykündüğümüz, kim ise taarruzuna maruz kılındığımız belki de miadını doldurmuş bir tahakküm sayısız yaptırıma endeksli.
Lezzetli bir yemeğin mimarı her ne kadar galip gelse de sunumu ile tüm realitenin talepkar bir üslupla elinizdekiler teker teker çalınırken göz göre göre üstelik.
Bariz bir yanılsamadan ibaret olsa keşke döngü ve keşke baştan bir sıfır mağlup başlamasak oyuna tarafların dahi kestirilemediği o düzlemde.
Duyguların savsaklığı kadar da akla zarar tüm o ihtimaller bir sonrakini dahi kestiremezken.
Hayatın kıyılarına düşülen sayısız not atalardan miras: ‘’Saygıda asla kusur etme ve sınır tanıma severken… ‘’
Dünden nice öğreti ama yarınlarda yer teşkil etmekten aciz ne de olsa pek çok kavram içerik itibariyle sözlüklerde yer bulmakta. Sevmeye dair iken her şey nefretin anlatısı feri kaçmış o gözlerde adeta haykırırken:’’Uzak dur hayattan ve koru benliğini!’’
Saygıda kusur etmezken ağlak mizaçları ile örselenirken insan ve vicdan.
Ne çok sanı.
Ne çok çekince.
Ne çok ihtiras.
Ne çok ego.
Ne az gerçek insan gerçekten meylederken aslına ve canhıraş haykırırken öğretiler.
İmgelerin varlığı ve kişide yarattığı o izdüşümü.
Sakin bir ömrün kıyısında açılan o dipsiz uçurumlar.
Samanlıkta iğne aramak kadar sancılı artık sevmek ve sevilmek. Sevmek kolay olsa da tek yönlü bir akım yüreğe sığdırılamayan ve bir o kadar yere göğe sığdıramadığınız sakıncalı varsayımlar severken yerilen ve överken eleştirilen. Durduk yerde yaftalanmak da cabası düşmekten kendinizi alıkoyamadığınız.
Sakıncalı nice söylem kulaktan kulağa yayılan ve peşinden koşturan kitleleri.
İsimsiz mevsimler ve tanımsız bir boyunduruk düşmüş iken payınıza.
Gerçek dünyanın düş sakinleri bizim gibiler sürekli ve biteviye takılıp kalmış tüm o detaylarda…
YORUMLAR
okurken yoruldum dersem darılmayınız.
özellikle Türk dil kurumunun kabul ettiği yeni kelimelerin fazlalığı,içeriğinin paragraflar arasında değişimi odaklanmada zorluk çıkarıyor.
özü sevgi, karşılıksız kalan aşklar, düşler ve gelgitler olan bir yazı.
böylesi zor bir yazıyı yazmak bile ayrı bir külfet. kaleminize sağlık.
ah şu öğretmenler...her biri ayrı bir güzellik.
eminim kısa sürede yazıyorsunuzdur.
saygılarımla
Gülüm Çamlısoy
Çok teşekkür ederim eşlik ettiğiniz için.
Yazma süresi kısa olsa da o anı yakalamam önemli olan. Her zaman oynamıyor kalem.
Sağ olun.
Saygı ve selamlarımla hocam...