- 506 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
BİR SERÜVENDİR ŞİİR
Şiir, sözcüklerin şairin içinde birikmesiyle başlar. Sözcükler yolunu tutar imgelere dönüşür gitgide ve dizeselleşir. Doğum yakındır. Dize dizeyi doğurur, çağırır yandaşlarını berisine, ardına...Bu bazen sancılı bir yürüyüştür hummalı. Şaşkına çevirir şairi. Şiirin bütün gerçeği budur. Gerisi iç sesidir şairin, birikimi , sentez yetisi, özgürlüğünü koruyabilmesi; kısası lafın, şairi şair eyleyen mutfaktır. Geri kalan sil-baştanlar, dokunmalar, haşlamalar, kızartmalar ve servis...Bazı şiirler sıcak alınır, bazısı buzlukta bekler lezzetini...
Şiir şairin aynasıdır. Düşlerinden, gördüklerine; umutlarından çaresizliğine uzanan haritasıdır. Hayalleridir. Geleceğe dair, öyküleridir. Geçmişin arka bahçesinden derlenen, toplanan, renkleridir. Kimliğine en yakın duruşlu, düşünce pınarından süzülüp ele verir şairini...
Şiir sadece şairin dünyasında nelere baktığını değil; nelere nasıl baktığını, öz gerçeğini ortaya koyar. Olabildiğince saydamdır şiir, bazen gizler, kimi zaman açık verir naifliğiyle. Kural tanımaz bir öznellik teoremidir.
İmgeler;dizilimler;yeni sözcükler;eski harfler;söze düşen sesler;sesten fışkın süren sözler;el yordamıyla koşturulan ritmler;ne zaman bulanık, ne zaman parlak olacağı önceden kestirilemeyen tınılar, sürprizler;kafiyenin dayanılmaz dürtüsü;ne varsa, evet, ne varsa anlatısına dahil ettiği kurar kurar yıkar teoremini her deviniminde.
Her şair, kendini bir başına yeni bir Orfeus’a gebe bırakır. İletişim dilinin saydamlığından kopmak, dili sil baştan inşa etmeksizin düz camından buzlu camlar oluşturmak şairin büyücü kişiliğinin yordamlarıdır. Şiirin işlevi okurunu büyülemek ve sımsıkı etkisi altına almaktır. Ta ki düşünde büyüttüğü güzel ülkenin varlığına onu inandırsın.
Modern hayat, kişilerin iç ve dış dramlarını katlayarak, zamanı hızla tüketiyor. Şair bu dramın dışında ne şiirini tutabiliyor ne de kendini. Ama şiirin maddeci yanı da ancak bu kadardır bel ki- ya da ancak bununla sınırlı kalmalıdır.
Çocukluğumuzun, gençliğimizin, geçtiği kent, kasaba, mahalle hala süren bir tahriple yok olup gitmelerle sürdürürken yaşamını. Ölümle yaşam bu denli iç içe geçmişken, şiirin maddeye sıkı sıkıya bağlı kalması da beklenemez. Şiir, ruhu eteğinden tutmak zorundadır. Başka türlü duygulanımını sürdüremez, katı, köşeli, düpedüz bir
nesne haline gelir.
Şiir şairi seçer; bu nedenle şairin hayata duruşudur şiir. Hayatın şairin ruhuna tuttuğu aynadır şiir. Şair bu aynayı nasıl tutacak? Mesele budur. Aynayı dimdik tutup yüzüne yaklaştıran şair, şiirini bulamaz. Şair hayata nerden bakıyorsa o nokta şiire girer. Siyasası, eleştirisi, ironisi ve tüm gereçleriyle. Bu dolaylıymış izlenimi veren gölgeli perde aslında en yüksek sesli itiraz olur şiirin içinde. Şiir itiraz edendir, evet. Şiir asla iktidar olmayı düşünmeyen derin muhalefetidir zamanın.
Şiirin ağacı mavidir. Denizleriyse bakıra çalan erguvan. Çok meyveli ağaçtır, balığı bol denizdir. Toplamasını, avlanmasını bilen şiir eğitimli dimağlar için. Octavio Paz’ın dediği gibi; ’şiir, ucu bucağı olmayan azınlığa yazılıdır.’
Şiiri besleyenler yaşanmışlıklardır. Romanlar okunur, şiirlerin dizeleri çizilir-işaretlenir, bir film izlenir- tekrar tekrar döner karanlık sinema perdesinde renkler, bir dans gösterisi büyür sahnede, radyoda çalan müzik çıtırtılarla sürer, denizin kıyısında yürür şair; yalınlıklar, kargaşalar, sağlıkla uyanılan günaydını güneşin,ölümün soğuk sesi; hepsi şiirin gıdasıdır. Hepsi bir hayat dilimidir, pastadan. Hangi dilim yeni bir şiiri söyletiyorsa şairin değerlisi odur. Ama edebiyat, ama müzik, ama aşk.
Şiir insanoğlunun sığındığı yeni dünyadır. Bedenini her gün yeniler. Yeni olmayan şiirde olmaz. Şiir kurmak düş kurmaktır. Şiir düşten doğmadır ve düşe gebedir. Tek gözlüdür şiir. O göz imgeye açılır imgeye kapanır. O göz her şiir çalışanın ortak gözüdür. Dili kişiseldir. Okumalar, aşamalar, anne baba, öğretmen emzirir dili. Dil beyin kıvrımlarımızda yerleşir, imge ise kafatasına hap’s olamayacak kadar uçarıdır. İmge notalarla zapt edilemez müziğidir yazının.
Şiir hem doğanın ve tarihin ezelden beslediği kanı, savaşı, acıyı dikte eder, hem de savaşsızlık özlemi gibi bir ütopyayı çağırır baş ucuna. İki uç şeyi dizelerine eşit ve adil dağıtan şeydir şiir. Şiirin işi zordur.
YORUMLAR
Şiiri, nasıl yazıldığını öyle güzel anlatmışsınız ki,
uzaktan kendimi şiir yazarken seyrettim.
Şiir sanki hemen yazılıveren bir yazın türü gibi görünse de, içine girince güçlüğü anlaşılıyor.
Şiiri ne sadece imgeyle, ne de bir düşünceyle kurabilirsiniz.
Onun içine girip iyice şiirle hemhal, içli dışlı olmalısınız.
Size gizlerini de söylemez. Ne varsa sizden bekler, sizden alır.
Tebrikler Çetin bey,
çok güzel bir yazı şiir konusunda..
selâm ve saygılarımla..