YABANCILASMA
YABANCILASMA
Kapitalist sistem nasil calisir? Kitleler üzerinde genellikle 3 yol izler.
Birincisi; özellikle bizim gibi az gelismis bagimli ülkelerde karsitini yerle bir eder, katleder, iskence eder, hapishanelere doldurur, düsüncesini ortaya koymasini engelleyecek yasalar cikartir, vs..
Ikincisi; sömürüsünden kismi bir pay vererek onlarin agzini tatlandirir, yalakalarini yaratir, söyle bir gecmisini ve birde simdiki durumunu degerlendirebilecegimiz salt basinda calisan, medya patronlarinin ve dolayisiyla yönetenlerin yalakaligini yapan bir cok sahsi, onlara danismanlik yapan sözde ’aydin’i, sari sendika yönetimlerini veya bazi isbirlikci sivil toplum kuruluslarini örnek verebiliriz.
Ücüncüsü ve en tehlikelisi; o düsünceyi sisteme uydurur, Bunun en belirgin göstergesi kitlelerde bas gösteren apolitiklesme, mevcut durumuyla yetinme, kisaca kitlelerin kendilerine, cevresine ve olaylara karsi yabancilasmadir,
Yabancilasma; en basit anlatimiyla insanin, insana özgü olan duygu, düsünce ve yasam bicimine aykiri davranmasi, egemene tabi olup pasiflesmesi, yetenegini ve yaraticiligini körelterek insani potansiyelini zayiflatmasi ve insani degerlerden uzaklasmasidir. Kisaca, aktif, eyleyen, özne insan olmak yerine, pasif, buyurulan nesne insan olmasidir. Bu da büyük oranda, insanin kendi iradesi ve bilincli secimi ile degil, dis kosullarin, sistemin yönlendirmesi, bicimlendirmesi, hatta zorlamasi veya zorunlu birakmasi sonucunda ve cogunlukla bilincsiz olarak, bilincine varilmadan gerceklesir, yani yabancilasmadan ziyade yabancilastirilma söz konusudur.
kapitalizmin bugün yasattigi; gülüsü, giyinmesi ve sevmesi bile belirlenmis, empoze edilmis, farkinda bile olmadan bir cendere yasamina sokulmus, bencil, kimliksizlesmis ve robot vari bir yasamdan baskasi degildir. Insanlarin gönüllü olarak kölelestirilmesinin üzerinde sekillenen günümüz kapitalist sistemi insanin bilincini esir almanin pesindedir. Bunda azimsanmayacak bir mesafe katettigi de ortadadir.
12 eylül darbesinden sonra sistem bütün kurumlariyla birlikte bunun icin calismistir ve bunda da epey basarili olmustur, bu gün görüyoruz ki, ülkede yasanan onca olumsuzluklara ragmen, gercekler görmezden gelinmekte, bireyler, toplum sagirlastirilmaktadir, insani ve toplumsal degerler param parca edilmekte ve her seye alistirilmaya calisilmaktadir, artik degerin sömürüsüne, kirli savasa, birbiri ardina gelen zamlara, zulme haksiz ölümlere alisiliyor, insanin insana güveni tüketilip, sadece kendilerini seven, bencil, duyarsiz, köse dönme sevdasinda olan insan(cik)lar yaratiliyor…
Oysa ülkenin durumu ortadadir.Emekci halkimiza karsi korkunc bir saldiri vardir, halkin sosyal,hukuki, kültürel haklari büyük bir hizla elinden alinmaktadir. Reel ekonominin durumu bellidir, ulusal degerlerin birer birer satilmasiyla ve hizla borclanarak ayakta durulmakta ve ekonomi cok yakinda cikabilecek krizin sinyalleri vermektedir.Gelecek olan bu krizin ceremesini kimin cekecegi aciktir, ama bütün bu gelismelere ragmen halkin büyük bir kesimi gelismelere duyarsiz kalmakta, sesini cikarmamakta, örgütlenmemekte, baskaldirmamaktadir, olaylara yabancilastirilmistir, cünkü, egemenler ve onlarin kontrolundaki medya tarafindan bilincli olarak toplumsal gündem farkli alanlara cekilmektedir, enerjiler baska alanlarda bosaltilmaktadir. öne cikarilan din ve türban sorunu, kuzey Irak’a yapilan hava saldirilari, kapatma davalari, hatta ulusal bir anlam verilerek bütün gündemi kapsayan, milli takim maclari onlari uyusturmakta, avutmaktadir, tahminkarliga itmektedir. Milli takimin bir galibiyeti ile sokaklari meydanlari dolduran insanlar, SSGSS yasasiyla, yasamlari icin temel olan bir cok haklari elinden alindigi halde sessiz kalabilmektedir.
Peki bu durum hep böylemi devam eder? Bir seyler yapilamaz mi? Veya bir cok kisiden duymaya alistigimiz gibi, yapilan herseye ragmen hala sesini cikarmayan bu halka yapilanlar reva midir? Tabiki böyle düsünmemeliyiz. Bizim gibi sömürünün ve disa bagimliligin, baskinin her türünün oldugu ülkelerde egemen siniflar bu istikrari cok uzun süre götüremezler. Onemli olan bu yabancilasmanin farkinda olan, bunun rahatsizligini duyan ve bir sekilde düzene karsi tepkilerini degisik bicimlerde dile getiren sosyalist, devrimci demokrat kesimlerin kararliligi ve kendilerine karsi duyduklari özgüvendir. Yilmadan, usanmadan, fedakarca, maddi olaylar cercevesinde siyasi gercekleri aciklayarak kitleleri bilinclendirmek,halkin düzene karsi var olan ama din gibi, milliyetcilik ve sovenizm gibi, futbol gibi baska alanlarda tatmin etmeye calistiklari memnuniyetsizligini ajite etmek, onlari kapitalist beyin yikamanin giderek etkisinden kurtarmak icin politik hedefler göstermek, onlari pratige, sokaga, greve, boykota, direnise ve her seyden önce örgütlenmeye davet etmek, onlari politize etmek, yeni Tarisler, yeni 15-16 haziranlar yaratilmasina calismak sosyalistlerin, devrimci demokratlarin basat görevi olmalidir.
Bunun icin öncelikle sözünü ettigimiz devrimci gücler kendi aralarinda birlikteligi, örgütsel olmasa bile eylemsel birlikteligi saglayabilmeli,bunun altyapisini olusturmaya calismali, halka bu birlikteligin sicak havasini, güvenini hissettirebilmelidir. Gün birliktelik ve mücadele günüdür…