- 552 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Alan Daralması
Alan Daralması
İnsan bazı Dünyalara sığmaz! Bazı da dar bir alanda sıkışıp kalır!
Dünyalara sığmayan insanı, dar alana sıkıştıran nedir? Ya da Dar alandan, Dünyalara sığmayacak kadar genişleten nedir?
İnsan tüm evreni, beynindeki karanlık dar bir alana iki boyutlu yüklenen data ile biliyor! Bu dar alandaki geniş bilgi deposu, evreni algılamamızı sağlıyor! Eğer insan bu alandaki bilginin yetersizliğinin, sınırlı olduğunun farkına varırsa o durumda bir fındıkkabuğuna sıkışmış hisseder; beynindeki dar alandaki data ile kendine bir hayali geniş alan oluşturur veya bu alanı, evrensel korunmuş levha ile birleştirir ise yani o alana bağlanır ise bu sefer de Dünyalara sığmaz!
Dar alanda boğulmak ya da sıkışmak, evrensel alandan haberdar olmamak ya da hayal ile bu alanı genişletmemekle alakalı! Dar alandan, Dünyalara sığmayacak şekilde açılmak da korunmuş levha ile kendi alıcımızın bağlantı kurmasıyla alakalı! Bu bağ kurulduğunda insan daha evrensel ve huzurlu olurken bu bağ kesildiğinde veya kurulamadığında karamsar ve dar bir alanda sıkışmışlık hissi vardır!
Burada şuna işaret etmek isterim; insan, sadece düşünerek, 3. boyuttaki tüm yaşamını, “Cennete” çevirebilir, hatta bu yansıma 4. Boyutta ahrete de gider. Yani sadece güzel şeyleri düşünmekle, evrenden güzellikleri çekmek mümkün görünüyor. Bunun ileri aşaması ise inanç ve iyi hal! Yani düşünülen güzelliklerin inançla gerçekleştirilmesi ve bunun iyi niyetle de sağlamlaştırılması gerekiyor!
Alan daralmasının en yoğun hali insanların kendi oluşturdukları dar, yapay, kutsal, ırksal veya ideolojik alana tüm insanları sıkıştırmaya çalışmasıdır! Bunu neden yaparlar?
Cevap çok basit; dar alanda sıkışmış bir zihin, geniş alanların farkında değildir ve tüm evreni kendine hapishane gibi oluşturduğu dar, yapay, kutsal, ırksal veya ideolojik alan olarak algılar ve bu kısıtlı algısında herkesi bilmeden boğmaya çalışır! Aslında iyi niyetlidir, kendi tanımladığı veya razı olduğu, bu dar alanda sıkıştırdığı insanları, korumak ve kurtarmak ister! Oysa bu korumak, kurtarmak değil bu hapsetmek, tutsak etmektir!
Alan daraltan insanların asıl sorunu, kendilerini dar bir alana hapsetmiş olmalarıdır! Kendilerini kurtarmak isterler; bunun sonucu olarak başka insanların da dar alanlardan kurtarılması gerektiği veya onlarında dar alanda oldukları zannı vardır! Kendi dar alandan çıksa durumun farkına varacak ama o kendinin değil de başkalarının derdine düşer! İşte bu noktada, kendi dar alanında hapis kalmaya devam eder ve kurtarmak istediklerinin alanlarını da bilmeden daraltır! Yani topluma da iyi niyetle sıkıntı verir! Ama kendi dar alanından çıkmadıkça bunu asla fark etmeyecek ve önce başkasını kurtarma derdinde oldukça da asla bu alandan çıkamayacak! Bu durumdaki birinin hali, mutlak karanlıkta, ışıksız kalan ve her şeye çarpa çarpa yol almaya çalışan ve çarptığı her şeyden yara alarak yoluna devam etmeye çalışan hatta yerde debelenen (Dabbe) gibidir! Cehennem hali!
Kendilerini dar alana hapsedenlerin, düştükleri durumdan haberleri olmadığı için onlara fazlaca ilişmemekte yarar var! Onlar nasılsa birbirlerini kör kuyuya çekecekler ve orada dar alanda birbirlerini parçalayacaklardır! Nasibi olan, kendini bu dar alanlardan uzak tutabilecek; bu konuda fazlaca belirleyici olmaya da kimsenin hakkı yok! Yani kimse kimsenin dar alanda olduğunu iddia edemez! Bu dar alan, sadece çerçeve olarak tanımlanabilir ki genel bir önlem almaya yarasın! Unutmayalım ki sadece dar alanda sıkışmış olanlar, başkalarının alanına müdahale etmeyi ister! Bu nedenle ilişme! Elleme! Herkes kendi tercihini yaşasın ve sonuçlarını görsün! İyi niyetle de olsa başkalarının alanının daraltılması, ariflerin tercih edeceği bir durum değildir!
Son tahlilde; neşeli insanların alanlarının geniş olduğu yansır, bunlarla birlikte olmakta fayda var! Karamsar ve savaşçı; mücadeleci ve kurtarıcılık iddiasında olanlardan da uzak kalmak gerekir! Neşeli, huzurlu, barışçı, güzel şeylerle meşgul olanları tercih etmek gerek! Dar alana sıkışıp kalanların hırslı, savaşçı, mücadeleci ve baskıcı halleri de kendi içsel sıkıntılarının dışa vurumu! Dışa vuruyor işte, daha ne olsun; görüp yaklaşmamakta fayda var!
Selametle,
Ahmet Bektaş
YORUMLAR
Alan daralmasının en doğal sonucu sapma(lar) olacaktır kuşkusuz...
20. yüzyila damgasını vuran ideolojilerin serüvenlerine baktığımızda, buna tanık olmak güç değil...
Daha ileri, daha 'insancıl' bir söylemle ortaya çıkmışlarsa da, toplumlarını ve diğer toplumları getirdikleri yer savaş, sefelat ve hayal kırıklığı oldu; tarihin çöplüğüne bu 'niteliklerle' atıldılar...
Birey ise, ideolojilerin ürettiği manifestoların parametreleri karşısında kapıldığı acziyetle, çareyi bir nevi teslimiyette buldu; en gerçekçi alternatifin, illüzyonuna kapıldığı ideoloji olduğuna 'iman' etti... O iilüzyonda özgürlüğünü kaybederken, ruhunu da ipotek altına aldırdı...
Memlekette onyıllardır sürdürülmüş terörün mantalitesi buydu,,,
Gelinen yerin tasvirini ayrıca yapmanın gereği yok...
Saygılarımla üstadım.