- 708 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
BİZİM ZAMANIMIZDA EVLADINA GELİNİ ANNE BABASI SEÇERDİ!!
Ebedî rehberimiz, Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (aleyhisselam) Efendimiz ümmetini aile yuvası kurmaya davet ettiği hadîs-i şeriflerinde bakınız ne buyuruyor:"Kul evlendiği vakit dinin yarısını tamamlamış olur."
"Her mü’min âhire hayatının saadetine yardımcı olacak bir hayat arkadaşıyla evlensin.
"Gençler! İçinizden evlenmeye gücü yetenler izdivaç etsin! Zira evlenmek gözleri haramdan daha çok korur, zinadan muhafaza eder. Gücü yetmeyenler de oruç tutsun!"
Bu tavsiyelere uyarak, zaman ve şartlar müsait olunca çocuklarını evlendirmek ana ve babalann çok önemli vazifelerinden biridir.
Dininden ve ahlâkından razı olduğumuz bir kimse kızımıza veya oğlumuza talip olursa, "Kolaylaştırınız, güçlük çıkarmayınız!" hadisiyle amel etmeliyiz.
Görenek belâsı, Avrupa modası yüzünden; yuva kurarken yapılan israflar ve ölçüsüzlükler yüzünden gençlerin dünya ve âhiret hayatlan tehlikeye düşmektedir.
Aile yuvası kuralken şu hususlara dikkat edilmelidir. Karı koca birbirine denk ve münasip olmalıdır. Dindar olanı tercih edilmelidir.
Hadîs-i şerifte, "Kadın üç özelliği için nikâh edilir: Güzelliği, malı ve dini için... Sen bunlardan dindar ve güzel ahlâka sahip olanı tercih et! Varlığın artsın!" buyurulmuştur.
Düğünler nezih, temiz, İslâmî ölçülere göre yapılmalı; gayrimüslimlerden gelen bâtıl ve günah işlere yer verilmemelidir.
Bizler Müslümanız, herşeyimiz İslâm’a göre olmalı!Huzur, bereket ve saadet yalnız İslâmiyet’te ve îmandadır.
Eskiden bizden biraz daha önceki yıllarda evleneceği kızı baba anne,yakınlar seçerdi.
Öyle faceden tanışmak,okulda görüşüp anlaşmak falan yoktu.
Flört zina ile eş anlamlıydı,böyle yapan kızlar ana babalarından bir ton sopa yer adı çıkan kız da evde kalırdı.
Ne günlerdi o günler...
Bir hocamız askerde iken anası babası köyden bir kız bulup onunla nişanlamışlar.
Hocamız hiç görmemiş eskiden askerlik 2-3 sene ..
Ancak terhis olup gelince nişanlısını görmüş..Beğenmiş itiraz etmek ne mümkün..
Çok güzel bir hayat,samimiyetle kurulan aile yuvası ve hayırlı evlatlar..
Babası 12 yaşında İstanbula çalışmaya gitmiş.16 yaşındayken o İstanbulda çalışırken babası köyden bir kız almış ona evlenmişler birbirini hiç görmeden tanımadan mükemmel bir evlilik ve sonrasında başarılı aile bireyleri..
Babam yetim büyümüş abileri annemle evlendirmişler yakın köyden birbirlerini o güne kadar hiç görmemişler.
Neyse çocuklar bizler olmuşuz,altı evlat bir o kadar da ölen kardeşlerimiz, okumuşuz babam çalışmış mal mülk sahibi olmuş..
Bir hocadan duymuştum..İnsan evleneceği kızı kaderinde ne varsa mutlaka onunla evlenir,tanışır,onu bir kader olarak çekmek zorundadır.Her şey böyle değil mi aslında?
Tamam bir tercih hakkı verilmiş de sonunda hepimiz Allahın yazdığını almadık mı?Baştan evlilik yaparken tedbir almak var,her işde olduğu gibi.Araştırmak,incelemek,soruşturmak var.
Allahın Resulü -Kızını şarap içen birine veren sanki onu kendi eliyle cehenneme atmış gibidir buyuruyorlar.
Sen tedbirini al,incele sonunda kötü olacakmış o da Allahın takdiri demek lazım.
Baştan yanlış yapmak kolaycılığı,kaderciliği yok İslamda.Nice güzel saliha kadın gördüm,eşi içki içen beynamaz biriydi kadın çocuklarının hatırına çekti yıllarca fazla yaşamadı kocası gitti öbür tarafa şimdi çocuklarıyla gül gibi yaşıyorlar..
Bu işler acizane şöyle olurmuş.Ezelde ruhlar aleminde Rabbül Alemin ruhlarımızı yaratmış elestü bezminde hani..
Ruhları serbest bırakmış her ruh dünyada beraber olacağı kadın veya erkeğin ruhunun yanına varmış.
Kalem de yazmış kim kiminle evlenecek,ondan kimler meydana gelecek veya gelmeyecek.Öyle herkese de nikah da yok, çocuk da yok.
Çocuk Allahın bir lütfu,bir tane çocuğa sahip olabilmek için 30 senedir yapmadık tedavi,gitmedik hoca,türbe ,yatır bırakmadık da oradan biliyorum.
Hastane odalarında geçen uzun yıllar,yeni teknikleri öğrenmeler uygulamalar.Bilmekle olmuyor bazen bu işler,nice kadın doğum uzmanının çocuğu yok biliyor musunuz?
Süleyman Demirele sormuşlardı.-Efendim sizin zamanınızda aşılama(insemination) yok muydu diyede.-Hiç sormayın hiç bir şey yoktu demişti.
Biz olduğu günleri de gördük defalarca tüp bebek,mikro enjksiyon,genetik araştırmalar,tekrarlayan düşükler,olmadı mı olmuyor.
Nice hastaneye gönderdiğim arkadaşlarımın basit bir aşılama,iğne tedavisi ile çocukları oldu.
Veren de O,alanda O ne yapalım kendisi bilir.
Rabbim böylesi hayırlı kulum dedi bize.Gözümüz olmasa,ayağımız elimiz noksan olsa kime neyi şikayet edebilecektik sanki..Bir de eşi hayatta iken ölenler yeniden evlenenler var.
Bir kadın kocası öldüğünde evleniyorsa kocasından nefret ettiği için der,bir erkek de karısı öldüğünde evleniyorsa karısını çok sevdiğinden der bir bilge insan.
Doğruluğu yanlışlığı tartışılır.Kadın eğer dünyada bir çok erkekle evlenecek olursa ahiret aleminde hangisini çok seviyorsa onunla beraber olacak der hocalar.Erkek içinde durum aynıdır her halde..
***
Bu dünya imtihan dünyası,evlat acısını hiç yaşamadım.Babam rahmetli oğlum Allah acınızı göstermesin derdi.
İki oğlunun acısını gördü,üzülmüştü ağlamıştı.
Kolay değil büyüt yetiştir,gün gelsin Allahımızın emri olarak birden bu dünyadan çıksın gitsin.
Ancak yaşayanlar bilir.Rabbim bol sabır versin evladını yitirenlere..
Dün Kermese geçen hafta kazada şehit olan talebemizin annesi gelmiş, hanım anlatıyordu.
Oğlum hala Kuran Kursunda okuyor deyip evladının öldüğünü kabul edemiyormuş.
Dünyanın cefasından sefasını sürmeye vakit olmaz buyurmuşlar bir Allah Dostu.Herşeyin fani,ahiret ve Rabbimizin baki olduğu şu fani dünyada ne kadar cennete benzeyen günler yaşayabilirsek o kardır bizlere..
Dünya müminin zindanı,kafirin cenneti.Ahiret alemiyse kafirin zindanı,müminin cenneti.Ne mutlu dünya zindanını ahiret cennetine tercih etmeyenlere.Ne mutlu kadere Rabbimizin verdiği kazalara sabredenlere..
***
Aşağıdaki makale benim çok hoşuma gitti.Umarım sizde beğenirsiniz.
’SON KALE AİLE ..
Dünyada insanın küçük cenneti aile ocağıdır. Aile ocağında hem karı kocanın hem de çocukların mutluluğu esastır.
İnsanın hem dünya hem ahret saadeti bu mutluluğa bağlıdır. Aile yuvası baba ocağı anne kucağıdır.
Ocak sabrı, kucak merhameti temsil eder.Yuvada zahmette rahmette iç içedir.
Bu zahmeti Allah için çekenler içindeki rahmeti bulur. Aile yuvamız rahmet, ibret, hikmet ve hayat dolu bir yerdir.
Milletlerin temelini aileler oluşturur.Bu temel ne kadar sağlam olursa toplum o kadar dayanıklı olur ve uzun süre varlığını devam ettirir.
Sağlam aile yapısına sahip olmayan toplumların fertleri huzur içinde olmadığı gibi bu tür toplumların ömürler ide uzun olamamaktadır.
Milleti ayakta tutan aile denen en sağlam kalemiz düşüyor, mutluluk ve huzur limanımız olan saadet yuvamız sarsılıyor, dağılıyor. Boşanma grafiğimiz her geçen gün artıyor.
Türkiye İstatistik Kurumunun (TUİK)2013 yılı evlenme ve boşanma istatistiklerine ilişkin verdiği rakamlar ürkütücü boyutta:2013 yılı Aralık ayı istatistiklerinde Türkiye de 600 bin evlenen 125 bin boşanan aile olduğundan bahsediyor.
Dün evlendik mutluyuz diyenler bugün anlaşamıyoruz ayrılalım diyorlar. Hiç ummadığımız aileler ayrılıyor. Birçok kimse evliliğinden dertli.Ne oldu bize?
Daha önce bir mahallede bile bir boşanma olayı olduğunda hayretle Allah Allah neden boşandılar acaba derken, günümüzde ne var canım bir tek boşanan onlar mı ki deyip adeta boşanma hadisesini sıradan bir olay olarak görmeye başladık.
Aile karşılıklı sevgi ve saygının yaşandığı huzurun hüküm sürdüğü keder ve sevinçlerin paylaşıldığı çocukların rahat, huzur ve emniyet içinde bulundukları yerler olmaktan çıkmaya başladı.
Aile bağlarının zayıfladığı günümüz toplumlarında İslami terbiye ve değerlerin zayıflaması ile birlikte problemler azalmak yerine giderek artmaktadır.
Bunun en güzel çözümü de ileride bu toplumu ayakta tutacak aile kuracak gençlerin İslami terbiye ve değerler ile yetiştirilmesinden geçmektedir.
Bir toplum ahlaki açıdan güçlü değerler üzerinde kurulmuş ailelerden oluşursa o millet o kadar sağlam ve güçlü olur.
Aile içi iletişim ve mutlu aile modelleri üzerinde çalışanlar “mutlu ve başarılı” aile hayatının sırrının “olumlu ve yapıcı” iletişim olduğu konusunda birleşirler.
Leo Tolstoy “Bütün mutlu aileler birbirine benzer, mutsuz ailelerse kendilerince mutsuzdur” diye tespitte bulunur.
Belçika Brüksel de “Aile içi İletişim ve Mutluluk Sanatı “ konferansını verdiğim salonda en ön sıralarda oturan 70 yaşında 50 yıllık evli amcaya mutlu evliliğin sırrını sorduğumda, mutlu evliliği iki cümle ile özetledi,
“Sohbet ve Muhabbet”.
Evet bizler evlerde sohbet ve muhabbeti unuttuk misafir kabul etmeyi unuttuk. Bu güzel değerlerin unutulması ile huzurumuz ve mutluluğumuz kaçtı.
Bir arkadaşım bana hocam biz ne zaman hanımla tartışsak eve misafir kabul ederiz aramızdaki dargınlık ortadan kalkar demişti.
Yapılan araştırmalar evliliklerin ancak yüzde 30-40 mutlu olduğunu gösteriyor.
Peki, önceleri mutlu olan bu aileler neden zaman geçince mutsuz olmaya başladı?
Bunun en önemli sebeplerinden biri de evliliklerimiz de tıpkı evimizde bakımını üstlendiğimiz çiçekler gibi bakım istemesidir.
Nasıl ki evimizde ki çiçeğimizin bakımını yapmadığımızda sulamadığımızda solup kuruyor ise evlilik sonrası eşlerin kendilerini bırakması sağlıklı iletişime önem vermemeleri ilişkileri soldurup kurutmaktadır.
Atalarımız “Dumansız baca çekişmedik karı koca olmaz “ der. Eşlerin birbirinden beklentilerinin arttığı sorumluluk yüklenme ve fedakârlıkta bulunmanın azaldığı bir devirde yaşıyoruz.
Bu durum aileleri yıpratmakta huzursuz ve geçimsiz çiftlerin sayısını arttırmaktadır.
Peki, dünya cennetimiz olan aile ilişkilerimizi saglıklı ve mutlu olarak sürdürebilmek, evlerimizi mutluluk dolu mekânlara dönüştürmek için ne yapalım;
Eşler birbirlerine destek olmalı güç ve dayanışma aile hayatımızın olmasa olmazıdır.
Eşler sahip oldukları enerjilerini yuvalarını desteklemeye ayırmalı zamanlarının büyük bir kısmını eş ve çocuklarına ayırmalıdır.
Eğer bu gerçekleşmese uyuşturucu alışkanlığı alkolizm zina ve fuhuş problemleri kaçınılmazdır.Aile bireyleri sıkıntılarını seslerini yükseltmeden birbirlerini zedelemeden çözmeye çalışmalıdırlar. Dikensiz gül bahçesi olmaz.
Bu durumda problemler açık yüreklilikle ifade edilmeli. Eşler birbirinden beklentilerini açık bir şekilde dile getirmeli.Aile içi şiddete kesinlikle başvurulmamalı.
Ara sıra tv, bilgisayar vb teknolojik aletler kapatılması birlikte etkinlikler planlamalı.
Örneğin, kitap okuma sohbet etme gibi. Aile eğitimi programına katılan bir hanım efendi hocam biz de nitelikli vakit geçiriyoruz demişti.
Peki, ne yapıyorsunuz diye sorduğumda, ailecek beraber çerez yiyoruz demişti.
Bende herkes çerez yiyor ama bu nitelikli beraberlik değil dediğimde, cevap olarak biz farklı şekilde yiyoruz hocam dedi.
Tv kapatıyor yere bir sofra seriyor yemek yer gibi etrafına oturuyor hem sohbet ediyor hem de çerez yiyoruz demişti. Yuvamızdaki mutluluğun şifresi rıza, vefa, sevgi ve sabırdır der büyük âlimler.
Büyük veli İmam-ı Şa’rani(k.s) güzel geçimin sırrını şöyle açıklar,
“Eğer sen hanımının doğru güzel huylu ve ahlaklı olmasını istiyorsan kendini yüce Allaha karşı doğru olmaya bak.
Birçok insan bunu bilmediğinden kendi nefislerinin huylarına bakmadan hanımın ahlakından şikâyet etmektedirler.
Eğer bu inceliği bilmiş olsalardı önce kendi kusurlarına bakar onları düzeltirlerdi böylece hanımlarınızda kötü ahlakı kendiliğinden düzelirdi.” demişlerdir.
Sözümüzü sevgili peygamberimiz (s.a.v) bir hadisi ile noktalayalım.:”En hayırlınız ailesine yararlı ve faydalı olandır”.buyurmuştur.’
Sait ÖZDEMİR..Aile Eğitimi Uzmanı-Uzman Psikolojik Danışman
Benim bildiğim ergenlik yani akil baliğ olma yaşı 12 de başlıyor.
Kızlarda farklı erkeklerde farklı ve bölgelere ülkelere göre de değişiklik gösterebiliyor.
Ergenlik sonrası gençlik de 40-50 yaşına kadar devam ediyor sonrası artık ihtiyarlık yada yaşlılık..2-3 yaşında çocuklar inatçıdır biraz.
5 yaşından sonra bu inat kırılır normale dönerler.Buna çocuklarda erken ergenlik diyorlar.Yediğimiz gıdalardan mıdır bilinmez ergenlikte değişti.23 yaşında kızımız oğlumuz okul bitmiş,askerlik bitmiş hala ergen.
Ne zaman genç birey olacak,ayaklarının üstünde duracak bu çocuklar.
Kocaman genç olmuş hala ona çocuk muamelesi yapan anneler babalar var.
Fatura nerede yatırılır bilmez,eve gelen meyve sebzeler nereden alınır bilmez.
Bu çocuk yarın evlendiğinde kim yatıracak faturaları,kim musluğunu tamir edecek kim evi dış tehlikelerden koruyacak?Ne zamana kadar çocuğum sen işine bak ben yaparım diyeceksiniz...
***
Eshabı Kiramın hayatına bakıyoruz.Hz.Ali Peygamberimize iman ederken çocuk yaşında yeni ergen olmuş bir gençti.İslam ordusuna kumanda eden Hz.Usame ra.18 yaşında,Muaz bin Cebel 12 yaşındaydı.
Çanakkaleye cihada koşan liseli gençleri hepimiz biliyoruz.
Osmanlı tarihinde çocukların savaşlarda nasıl fedakarca çarpıştıklarıyla dolu tarihimiz..
Ecdadımızın hayatına bir bakıyoruz .O da ne!
Fatih Sultan Mehemmed Han 7 yaşında Amasya,8 yaşında iken de Manisa Valiliği yapmışlar..
Aynı Fatih Sultan Mehmed Han 19 yaşında iken İstanbulu fethetmiş,bundan yıllar önce nasıl fethederim diye planlar projeler yapmış.
Onlar ergen değil miydi?Öyleyse bu ergenliği bırakalım.
Çocuklarımıza küçük çocuk muamelesi yapmaktan uzak duralım.
Onlar beş belki on yaşına kadar çocuk ama ondan sonra düşünen kendi işlerine kendi karar verebilen birer ergen birey..Ona göre yetiştirelim,kendi işlerine kendileri karar versinler.
28.05.2015//KIRIKKALE
HİDAYET DOĞAN OSMANOĞLU
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.