- 1181 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
BEN SEVİLMEYECEK BİR İNSAN MIYIM?
Yine bir gece yarısı yazışmalarımızda sana sevgimi anlatırken bana sordun: “Ben sevilmeyecek bir insan mıyım?” diye.
Ne kadar saçma bir soruydu bu benim için, çünkü ben sende, en sevilmeyecek özellikleri bile sevmiştim, ayrıca beni sevmeyen de sendin.
Beni sever gibi yaptığını biliyorum, sana göre ise “Sevmeyi denemekti.” bunun adı. Sevmeyi denemeyi de senden öğrenmiş oldum. Bir insanı ya seversin ya sevmezsin, bildiğim buydu. Tüm bildiklerimi unutarak gelmeliydim kapına.
Ben de o kadar çok özellik buluyordun ki sevilmeye layık “Sen benim şansımsın, kaderimsin.” diyordun, ben de bu hülyalara inanıyordum. Ve seni her geçen gün daha çok seviyordum.
Daha çok sevdikçe de daha çok özenli davranıyordum, seni daha çok sevmek için kendimle yarışıyordum.
Seni ne kadar iyi tanırsam, mutlu etmek için o kadar çok şey yapabilecektim. Bu nedenle sana çok çok sorular yönelttim. Her sorumun altında sevgi, biraz kıskançlık, kaybetme korkusu olsa da seni daha iyi tanımak ve seni mutlu etmek temel amaçtı benim için. Sonradan senden öğrendiğime göre, benden ayrılma nedenlerinden biri de bu çokça yönelttiğim sorularmış, bir başka neden de aşırı ilgimmiş?!
Aşırı ilgi, dedin de aklıma geldi, aşırı ilgi sevginin daha doğrusu sevgimin bir göstergesiydi, “Senin sevgini istemiyorum.” diyemedin de buna aşırı ilgi, dedin ya komiğime gitti şimdi, yani şu an, bu satırları yazarken.
Oysa ben, senin sevgisizliğini bile sevmiştim aslında, sevmek için özel bir nedene de ihtiyaç yoktu; bende sevme yeteneği vardı, ki hala var olduğunu düşünüyorum, sadece ve seni, herkesten ve her şeyden çok sevdim. Olayları di’li geçmiş zamanda anlattığıma bakma hala seviyor da olabilirim. Belki şımarmayasın, diye böyle bir üslup takınıyorumdur… Ama sen sevilmeye layık da değilsin bunu da biliyorum, sevgisiz şey ne olacak.
Sevmelerimde sen de suçlusun bunu biliyorsun, kadınlara olan güvensizliğimi sana anlattığımda: “Neden bana güvenmiyorsun hala?” demiştin nedenlerini bildiğin halde.
İçimden dedim ki: “Bir kadın yüksek sesle ‘Bana güven..!’ diyorsa bu kadına güvenmek gerekir. Güvensiz geçmişini sil, hiç yaşanmamış farz et ve bu kadına güven…”
İçimdeki o sesi hiç dinlememeliydim(?!)
En güvendiğim anda, en beklemediğim zamanda, en vurulmayacak yerden vurdun beni. Katilim sensin bil istedim.
Vurulduğum anda dostlarla bir yolculukta buldum kendimi, beş günlük bir şehirlerarası yolculuk…
Bu yolculuk resmen zehir oldu bana, deyim yerindeyse öldüm öldüm dirildim, 5 günde 10 saat ancak uyuyabildim. Kâbuslar ve kan ter içinde uykulardan, diyeceğim ama uyku bile diyemeyeceğim sayıklamalardan, kabuslardan uyanıyordum… Utanıyordum aynalardan… Kendimi hiç böylesine kirli hissetmemiştim.
Karaman’da şehrin dışında Erdoğanlar çiftlik evindeydik. Güneş doğarken atıyordum kendimi yataktan, kan ter uykulardan… Cellatlarla uyanıyordum, yürüyordum, yürüyordum… Binlerce sorunun ağırlığıyla, oturup ağlıyordum güneş doğarken bir ağaç altında. Senden kaçtığımı zannederken üstüme üşüşüyordu senli düşünceler, sorunlu sorular… Baharı hiç böyle hayal etmemiştim, mevsim baharmış bunu da sonradan öğrendim.
“Ne güzel seviyorsun beni .” derdin, şimdi bunu hatırladım.
Ne çok kez, ne güzel üzdün beni hem de hiç acımadan üstelik…
Sen sevilmeyecek bir insandın, ben seni çok sevdim kusuruma bak şimdi sevdiğim..!
Ben başkaları için başkalaşmadım
Başkalaştırmadım da seni
Sen başkaydın bende başka
Bunu da sana anlatamadım
Hiç başlamamış bir aşkın
Ayrılık yasını tuttum
Seni seviyorum, derken bile sevgisizmişsin
Sevgisizliğin imgesinden başka bir şey değilsin artık bende
Aşkın Celladı adlı şiir, kan ter uykularımda yazıldı celladıma.
NİSAN-2014