- 535 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Aşkınlık Aşırılık
Aşkınlık Aşırılık
Sözlükten “Aşkınlık” ve “Aşırılık” nedir, baktım; “Aşkınlık” için “Aşkın olma durumu” diyor! “Aşkın” ne ki? Ona da bakmam gerekti; “Aşkın: 1. sıfat Belli bir süreyi aşmış, ötesine geçmiş; 2. Benzerlerinden üstün; 3. Çok, fazla.”
“Aşırılık” için de “Aşırı olma durumu” diyor! “Aşırı” nedir ona bakmalıyım; “Aşırı: 1. sıfat Alışılan veya dayanılabilen dereceden çok daha fazla, taşkın; 2. Bir şeye gereğinden çok fazla bağlanan, önem veren, müfrit, ekstrem; 3. Gereğinden fazla, çok; 4. zarf Ötede, ötesinde; 5. zarf Gereğinden fazla olarak, çokça”
Aşkınlık ve aşırılık konusunda kendi seçtiğim tanımla hareket etmek durumundayım! Yani “Aşkınlık: 3. Çok, fazla”; “Aşırılık: 5. zarf Gereğinden fazla olarak, çokça”! Yani aşkınlık ile aşırılık arasında “Gereği” farkı var! Demek ki gereğinden fazlası aşırılık gereği kadar fazlası aşkınlık! Bu “Gereğinden fazla” konusu önemli!
Evrensel denge konusunda; bir tercih “İyi-kötü” göreceliliğinde yapıldığında diğeri de otomatik olarak yaratılıyor! “İyi-kötü” sınıflaması tamamen izafidir, evren bunun dengesini kurar, evren için “İyi- kötü” göreceliliği yoktur! İnsanlar “İyi” olarak tercih yaptıklarında aşırı gittiklerinde bu dengeleneceği için gereğinden fazlasının “Kötülük” olarak kişiye geri dönmesi kaçınılmaz! “İyiliğin karşılığı, kötülük olarak döner mi, bu adil mi?” Evet, zaten mutlak adalet işlediği için fazlası döner! Bir tercihi, “İyi-kötü” olarak belirleyen kişinin tercihindeki etkiden oluşan bir zan! Yani senin “İyi” olarak belirlediğini bir başkası “Kötü” olarak belirleyebilir! Yani evren denge istiyor, kendi “İyi” belirlediklerini aşırı giderek evrene dengesizce yaymana mani oluyor! Evren, kendi dengesini ikili düzende böyle yapıyor! Burada dikkat edilmesi gereken şu; bir tercih yapıldığında o tercihe karşılık olan da yaratılacağı için bu yapılan tercihin aşkın ancak aşırı olmaması esastır! Çünkü aşırı tercihlerde, bakiye kalacak!
“Tercih” neden yapılır? Evrensel ikili işleyişte gözlem yani yaratım için tercih yapılır! “Bilinmek, görünmek ve görmek istedi, buna dair (Bilen, gören ve göstereni) tercih etti!” Bunu biraz daha açalım; her tercihin bir karşı yansıması olacağına göre, yani karşılığı olacağına göre, “Yapılan tercih aşırı olmamalı!” derken neyi kast ediyoruz? Bir ihtiyaçtan yapılan tercih açısından düşünelim, ihtiyaç kadar kullanmak ideali, ihtiyaçtan fazlasını kullanmak israf, azı yetersiz! Bir ihtiyaç neden açığa çıkar? Evrensel bir denge açısından açığa çıkar, değil mi? Mide boşalınca bir denge bozulumu olur ve bu ihtiyaç dengelenmek ister; az yemek, yetersiz olacak ve “Pozitif bakiye” kalacak! Çok yemek, dengeyi bozacak ve bu sefer artan kısım “Negatif bakiye” olacak! Açlığı giderecek kadar yemek ise denge sağlayacak ne pozitif ne de negatif bir bakiye ile vücut uğraşmayacak! Yani yetersiz beslenmekten ve aşırı beslenmekten doğan hastalık ve sorunları da çekmeyecek!
Evrensel dengeyi bozan; yetersiz, aşırı durumlarını ve denge durumunu sosyal ve bireysel tercihlerde düşünelim!
İnsanlara iyilik olsun diye bazı öğretiler ve ideolojileri kontrolsüz bir şekilde yaymak, Evrensel ve sosyolojik dengeyi bozar! Bunun için bu alanlarda aşırı gidenler, şiddetli bir çatışma içindedirler! Mutlak manada dengeli davransalar, bakiyeler olmayacak ve şiddetli çatışmalar da olmayacak! Mutlak denge kolay sağlanamayacağı için izafi bir denge kurulabilir; çatışmalar, mücadeleler de en aza iner! Bireysel tercihler için de durum buna benzer! Toplum, bireylerden oluşur ve bireydeki dengesizlik, toplumu da etkiler. Bu etkinin “İyi-kötü” olması birey ve topluma dairdir! Evren sadece denge sağlar, taraf olmaz! Evren için tüm seçenekler aynıdır! Yani evren denge kurarken “Bir yanlış, bir doğruyu götürür; bir doğru bir yanlışı götürür” şeklinde çalışır! Evren, taraf olmaz! Zincirleme reaksiyonlar için de bu “An” lık tercihler işler! Mesela, “Kan davaları”, bozulan dengenin ürünüdür! İlk dengesiz tercihin devamında “Kısır döngü” devam eder!
Aşırılığın ve yetersizliğin dengeyi bozduğunu anladık! Aşırılık olmadan, “Aşkınlık” nasıl olacak?
Cevap; yukarıdaki “Aşırılık” tanımındaki, “3. Gereğinden fazla, çok!” anlamında saklı! “İnsan potansiyel olarak sınırsız!” olarak düşünülür! Ben de böyle düşünüyorum! Sınırsız potansiyelimizi, aşırıya kaçmadan gereği kadar nasıl açabiliriz? Madem evren “İyi-kötü” olarak bir taraf değil, biz potansiyelimizi açarken evrensel davranabilir miyiz? Ne dersiniz; cevap, bu sorularda mı saklı? İnsanlara öğretilen “İyi-kötü” kabulleri sorgulanamaz mı? Zaten ister sorgulansın, isterse sorgulanmasın, evren zoraki denge sağlayacak!
“Aşkınlık” diyordum, nasıl başarılacak?
İnsanlık sürecinin ilk aşamalarından beri potansiyeller “İyi veya kötü niyetlerle” sınırlanmış! Bazı toplumsal adaleti sağlamak için, bazı da toplumda egemenlik kurmak için sınırlamalar yapılmış. Geleneksel, ahlaki, dini, ideolojik öğretilerle insan potansiyeline konan sınırı aşmaya “Aşkınlık” diyebilirim! Tabi ki bu “Aşkınlık”, dengeyi bozan “Aşırılıktan” arındırılacak! Zor görünüyor, değil mi? Evet, zaten zor! Çünkü insan potansiyelinin açığa çıkarılmasında “Denge” evrensel olarak resen kurulur! Evren, aşırılıkların bakiyeleri ve artıklarını dengelemek için “İyi-kötü” halleri devamlı üretir! Bir aşama ileri bakalım; bu üretimi insanlar kendileri çekmiyor mu? Elbet kendileri çekiyor!
Son tahlilde; ne ekilirse, o biçilecek! Aşırılık eken, aşırılık biçecek! Düşman edinenler, masum mu? Bence değiller! Düşman edinmek de bir tercihin bakiyesi! Başkalarının tercihlerini sınırlamak veya başkalarının alanını daraltıp kendi göreceliliğinde “İyi” alan oluşturanların, düşman kazanması kaçınılmaz! Bu evren tarafından dengelenir! Evren, herkese aynı hizadan bakar! “Seçilmiş ırk, vaat edilmiş menfaat!” söylemleri, insanların kendi egemenliklerini kurmak için yaptıkları bir tercihtir! Daha geniş açıdan bakılırsa bu söylemlerle kurulmaya çalışılan egemenlik alanının, düşmanlarının olması da denge için evrensel bir karşılıktır!
İnsan olma potansiyelimizi sınırlayan her türlü engeli aşmak için kendini sınırlanmış hissedenlere “Aşkınlık” önerebilirim. Evrensel denge için de “Aşırılık ve yetersizlik” durumlarını tercih etmemeyi öneririm. Eğer insanlık sürecinde, insan potansiyeli, yukarıda saydığım (Geleneksel, ahlaki, dini, ideolojik öğretiler) ile sınırlanmamış olsaydı; “Aşkınlık” gereksiz olacak idi! Yani zaten dengeli işleyen bir potansiyel açığa çıkarımını, “Aşkın” olmak ile desteklemek, dengelemek gereği olmayacak idi!
“Altınçağ”, insanların potansiyel açılımının dengeli bir şekilde, engelsiz ve artı-eksi; eksik ve fazlalıklar olmaksızın sağlanmasıyla yaşanabilir! Bu mümkündür! Sınır koymayan, sınırlanmaz; başkalarına koymaya çalıştığı sınır yüzünden ve potansiyel engeli yüzünden düşman da edinmez! Güzelce yaşar!
Selametle,
Ahmet Bektaş
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.