Çaya ve Kahveye Dair
Çay ve kahve sözcükleri nedense hemen birbirini çağrıştırır. Çay denince kahve, kahve denince çay akla gelir. O yüzden de çayın kahveye, kahvenin çaya ihtiyacı varmış gibi gelir insana çayın ve kahvenin hazırlanışı ve sunumundaki fark bu iki efsunlu içeceği farklı iklimlere götürememiş aksine birbirine daha da yaklaştırmıştır.
Belki de bu yakınlık halk arasında yaygın olarak kullanılan atalar sözü babındaki bir sözün birbiri yerine kullanımına neden olmuştur. Bir yerde ,(Gönül ne kahve ister ne kahvehane/ Gönül sohbet ister kahve bahane) denilir. Başka bir yerde Gönül ne çay ister ne çayhane/ Gönül sohbet ister çay bahane) diye dillendirilir gönülden geçenler.
Sıcak içecekler olarak bildiğimiz çayla kahvenin günümüzde soğuğu da ikram ediliyor artık. Kahve çaya göre biraz aristokrat olarak düşünülse de tevazu iklimlerinde de boy göstermeyi kendine zül kabul etmez. Bir bakır cezve ve ispirto ocağında özenle pişen kahve, dedemizin titreyen elindeki fincanda bir merhamet ve cömertlik meş’alesi gibi görünürdü eskiden biz çocuklara.
Bugüne kadar ki yazılarımızda hemen her durumda bir punduna getirip çaydan ve kahveden bahsettiğimiz rahatlıkla ifade edilebilse de bu yazıların yazıldığı demlerde yalnız bırakıldığımız yadsınamaz bir gerçek Çayın ve kahvenin albenisini yansıtan sözcükleri bir araya getiremeyişimiz belki de bu yalnızlığımızın sebebi.
Bu satırları karalayan Adem evladının çaya dair şiir ve yazılarının çokluğu kahveye dair yazmasını engellemiyorsa, bu durum çayın ya da kahvenin birbirini tercih ettiremeyecek kadar aşina olduklarını gösterir. Belki de kahveye yazılanlar, çaya yazdıklarının zekatı mesabesinde görülebilir. Çay yazılarımızın zekatı olan kahve yazılarımız da bir kitap olup ete kemiğe bürünme yolunda biiznillah.
Şarkılara türkülere konu olma noktasında, kahve çaya göre at başı önde olsa da biz çaya dair daha çok kalem oynattık; ama kahveyi de göz ardı edemedik. Kahveyi dilber, çayı peri mesabesinde gördük. Çayın da kahvenin de gönlümüzde mutena bir yeri oldu daima.
Farklı coğrafyalardan yurdumuza hicret eden bu ikiliyi kendi kültürümüze maharetle adapte ettiğimizden olsa gerek ikisin başına da Türk kelimesi pek yakıştı. Tüm dünyada Türk kahvesi ve Türk çayı tamlamaları hoşlukla karşılandı, genel kabul gördü. Yemen dilberini ve Uzak Doğu perisini kendimize ram ettik. Biz dahi bu iki efsanevi güzelin tutkunu sevdalısı olduk. Çayın buğusuna, kahvenin telvesine dizeler yazdık.
Çaya ve kahveye dair yazma noktasında etkili ve yetkili biri olmasak da karınca misali o yolda ter dökmeyi bu hususlarda kalem oynatmayı nişan-ı zişan bildik. Çaya ve kahveye dair yazmaktan asla ve kata vazgeçmedik.
Ankara,20.05.2015 İ.K
YORUMLAR
Sn. Yazarım.
Hayret...
Sizin isminizi okuyunca, kaldırımda kol kola yürüyen iki arkadaş geliyor adeta gözümün önüne...
Biri çay, diğeri kahve.
Yollar Arnavut kaldırımları... El arabasında eskilere naylon satıyor adamın biri. Seksek oynuyor çocuklar.
Uçurtması ağacın dalında takılı kalmış diye ağlıyor çocuğun biri.
"Alamanya'dan mektup vaar, diye bağırıp okutmaya koşuyor bakkal çırağına doğru.
Bizim çocukluğumuzda sallama çay yoktu ama bir başka kokardı pisküütün yanında yalan yok çayın tadı.
Ayyy, az daha düşecekti şu kaldırımda yürüyenler.
Ah be Zakir, sen yaz Valla. Çayın kokusu taa buralara geliyor.
Tebriklerimle.
zakir
Çay demlemek ve kahve pişirmek kadar dili ile kendini okutturmasını bilen ustamı tebrik ederim...
Dil lisânı gibi, hâlisâne duygularını kimseyi incitmeden ikram eden gönüle ne mutlu.
Eserlerinizi okumaktan çaykolik olduğumdan, şimdi Ihlamur- adaçayı karışımına yöneldim.
Sizi okuduğumda, "Rize Çayı" çay içesim geliyor.
Bu sebeple, yan-yan kaçıyorum!.(yarı şaka).
Saygımla Selâm ederim...
kadiryeter Kadir Yeter. 20.5.2015
w.edebiyatdefteri.com/yazioku.asp?id=141801
zakir Ankara,20.05.2015 İ.K
zakir
kadiryeter
Çok Güzel bir ikramdı... teşekkürler Ustam...
Selâmımla...
Kadir Yeter.