- 439 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Ölenler Yıldız Olur
Ölenler Yıldız Olur
Çok çok önceleri yıldız iken, parıldayan ve belki de şimdi orada hiç olmayan bir ışığı “Yıldız” olarak seyrediyoruz. Hatta bazıları bu yıldızlara isim veriyor; satıyor, satın alıyor! Yani aslında zaman izafiyetinde 3. Boyutta sadece ışık olarak var olan bir nesne, seyrediliyor, isim veriliyor; satılıp, alınıyor! Sadece bir ışık, insanlara kendi geçmiş ve geleceğine dair mesaj veriyor! Zaman ve mekan izafiyeti kaldırıldığında bir ışığın tüm boyutlardaki farklı yansıması anlaşılacak! Işık iken enerji ve madde halinden haber verdiği düşünülür ise yeryüzünde zaman izafiyetinde; yaşamış, yaşayan ve yaşayacak olan tüm insanlar için de bu geçerli! Yani tüm boyutlarda görünmek!
Evrenin var oluşunu enerjinin maddeye dönüşümü ile izah ediyor bilim. Ben de datanın enerjiye dönüşmesi hatta hiçlikten datanın oluşmasına işaret etmek isterim. Boyutlar konusuna girince varlık sahasını 3. Boyut maddeden başlatmak materyalist bir düşünce olur! Madde nereden geldi? Enerjiden oluştu! Enerji nereden geldi? Datadan oluştu! Data nereden geldi? Tercihten oluştu! Tercih nerede? Hiçlikte potansiyelde sınırsız kaynakta!
Bunu boyutlandırırsak; hiçlik, boyutsuzluk, sınırsız potansiyelin kaynağı;
1. Boyut, hiçlikten tercih etmek, dilemek;
2. Boyut, hiçlikten tercih edilen dileği projelendirmek, ruhlandırmak;
3. Boyut, hiçlikten yapılan tercihin, ruh ve enerji-madde şeklinde gözlenmesi!
“Elest” anda! Elest, şu an yaşanıyor!
Hani Adem, hiçlikten tercih edilip 1. Boyuta “Ben” olarak çıkınca, 2. Boyutta da projelendirilip ruhlandığında ona verilen brifingi hatırlayalım. “Eşyanın ismi öğretildi” denir! Yani projelendirildi ve madde ve enerji boyutuna “Safilin” denen Dünya boyutuna, zaman ve mekan göreceliliğine atıldığında 3. Boyutta algılanıyor, algılıyor!
“Elest”, zaman ve mekan izafiyetini kaldırdığımızda “An” da bilinecek! Yani şu an aslında eski zamanda olmuş gibi algılamaya çalıştığımız tüm süreç zamansızlık ve mekansızlıkta madde ve enerjiye bürünmüş algılanıyor! Algı daha çok açılırsa dataya, ruha yani “Korunmuş levha” 2. Boyuta hatta “Ben” bilindiğinde 1. Boyuta; tercih edildiği konuma ve daha ileri algı hiçliğe, boyutsuzluğa, asıl kaynağa ulaşır!
Yeryüzünde 3. Boyutta gözlemlenen tüm varlıklar, aslında hiçlikten tüm boyutlara “An” da, zamansızlıkta yansıyor! Hepsinin hiçlikten tercih edilmesi ve bu tercihin projelendirilmesi ve projenin de maddi alanda görünmesi söz konusu! Yaşamış olan, yaşayan ve yaşayacak olan tüm insanlar, zaman-mekan izafiyeti kaldırıldığında bir levhadaki data gibidir! Nasıl gözlenir ise o boyutta öyle yansır. Boyutsuzlukta, hiçlikte potansiyel olarak var ve bu gözlemlenemediği için “Bilinmek istedi, tüm boyutlarda yansıdı”! Tercih edildiği gözlenirse 1. Boyutta “Ben” olarak var, Ruhlar aleminde gözlenirse 2. Boyutta “Korunmuş levhada” var! 3. Boyutta gözlendiğinde zaman ve mekan izafiyeti devreye girer ve geçmiş, “An” ve gelecekte vardır! Yani aslında hiçlikte hep vardı, bilinmiyordu! Bilinmek için boyutlarda yansıması gerekiyordu! 3. Boyutta “An” da gözlenebilir ise tüm boyutlara açılan bir kapı gibi “An” tüm boyutlardaki yansımaya dair olabilir!
Son tahlilde “Elest”, şu an oluyor; bunu “Elest devam ediyor” şeklinde düşünmek bile “Devam ediyor” dememizin nedeni, zaman izafiyetinden kaçamadığımız içindir! “Elest, şu an!” demek daha doğru! Bu nedenle “An” itibarıyla tüm geçmiş ve gelecek oluşur! Zaman ve mekan izafiyeti yüzünden anda olmak adeta mümkün olmuyor ama başaran bal yesin! Yani her şey, geçmiş ve gelecek “An” da vücuda geliyor! Bunu anlamak için safhalandırmak da sadece durumu zihne yaklaştırmak için! O halde, bu boyutta ölenler, ölmüyor! Ya da ölümü diğer boyutlarda “An” penceresi gibi düşünür isek; “Ölmeden önce ölün!”
Önceki yazılarımda bahsettiğim “Ant dairesi” ya da ant sınırı buna da işaret eder! Boyutlar arası sınır kalkınca bu daire de insanı sınırlamaz ve insan esmaya tam ayna olur! Yani asıl kaynağı bulur! “Hiçlik” ile ifade edebiliriz, asıl kaynağı!
Selametle,
Ahmet Bektaş