- 1704 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
EDGAR ALLAN POE'NUN ÖYKÜSÜ ve ANNABEL LEE ŞİİRİ
(1809 –1849) Boston’da Poe, Amerikan edebiyatının önemli şair ve öykücüsüdür. Poe, gezginci bir komedyen ailenin çocuğuydu. İki yaşında öksüz kaldı. Çok küçük yaşta öksüz kalınca, Richmond’lu zengin bir tütün tüccarı tarafından evlatlık olarak alındı ve bu tüccarın yanında yetişti. Hareketli bir gençlik dönemi yaşadı.
Kumarbazlığı ve ayyaşlığı yüzünden Virginia Üniversitesinden atıldı, daha sonra gittiği West Point askeri okulunda da tüfeğini alıp talim sahasına gitmeyerek, bir kenara oturup şiir yazdığı için, Divanıharbe verildi ve askerlikten atıldı. Babalığının söylediklerini dinlemeyip, verdiği işi de yapmayınca, sopayla iyi bir dayak yedikten sonra evden kovuldu, hatta mirastan mahrum edildi. Ve vasiyetnameden de ona bir tek dolar bile bırakılmadı.
İlk öykülerini, para kazanmak için gittiği New York’ta yazdı. Ömründe hiç parası olmamış olan Poe’nun para kazanabileceği bir işi de olmamıştı. O kadar ki, parası olmadığından hep ispirto içerdi. Biricik kız kardeşi çıldırmış, birçokları onu da yarı mecnun olarak tanımışlardı.
Evliliğine gelince, kuzeni Virginia Clem’le evlendi. Evlendiğinde kendisi 26 yaşındaydı ama karısı 13’ünde idi. İşsiz ve beş parasız biriyle yapılan bu evliliğin pek yürümeyeceği sanılıyordu ama evliliği pekala yürüdü. Zaten kendisi daha çocuk sayılacak yaşta evlendiği bu karısına adeta tapıyordu ve bu aşk ona Amerikan Edebiyatının en güzel şiirlerini yazmasını sağladı.(“Annabel Lee” adlı şiiri bizde en çok bilinenidir.)
Bu kadar güzel şiirler yazdığı halde bu şiirlerini bir ekmek parasına bile satamıyordu. On yıl çalışarak ortaya koyduğu “The Raven” adlı şiirini, bir baş yapıt olduğu halde, her yılı bir dolara karşılık gelecek fiyata, yani on dolara satabilmişti. İşin garip yanı; ancak on dolara satabildiği bu kitabının kendi el yazısıyla yazılmış olan nüshası, şairin ölümünden sonra on binlerce dolara satıldı.
Poe, karısı ile birlikte bir kulübede yaşıyordu. Bu kulübeyi kiraladıkları zaman, kulübe neredeyse yıkılacak harabeydi. Kiraladıkları bu kulübe, New York’un Grand Concourse civarında, bugün çok yüksek apartmanların bulunduğu, o yıllarda ise, bir kır ortasında elma ağaçlarının arasında bir yerdeydi. Poe, üç dolara kiraladığı bu evin kirasını bile veremiyordu. Karısı hastalanmıştı, ama onu tedavi ettirecek ve beslenmesini sağlayacak hiç parası yoktu. Kimi günler yiyecek bir şey bulamadıkları için aç kalırlardı, kimi günlerse kırlarda topladıkları otları pişirip yerlerdi. Komşuları onların bu durumunu öğrendikten sonra onlara yardım ettiler. Tüm bu yoksulluğa karşın karı koca çok mutluydu. Evlenmelerinden on bir yıl sonra karısı Virginia, verem hastalığından öldü (1846). Poe, ölmeden önce soğuk havalarda çok üşüyen karısını ısıtmak için, askerlikten kalma kalın paltosunu Virginia’nın üzerine örter, ayaklarını ovardı. Ve hatta onun ayaklarını sıcak tutmak için, karısının ayakları ucunda yatardı. Karısı öldüğü zaman onu gömecek parası da olmadığından, eğer yardım etmeseydi bir komşusu, kadın kimsesizler mezarlığına gömülecekti.
Karısı ocak ayında ölmüştü. Birkaç ay geçmiş, bahar gelmişti artık. Ay, elma ağaçlarının üzerine doğmuş ve yıldızlar da gökyüzünde pırıl pırıl parlıyordu. Poe ise, çok özlediği karısı için en güzel şiirlerini söylüyordu. O, bir “ses” şairiydi. Şiirlerinde “ses”in mistik etkisiyle duygularını anlatmak istemiş ve bunda da başarılı olmuştur.
Kırk yaşında ölen Poe’nun değeri, yaşadığı yıllarda yurttaşları tarafından anlaşılamadı. New York belediyesi, daha sonra Poe’nun yaşadığı bu kulübeyi satın alarak müze haline getirdi.
Baudelaire’in çevirileriyle Avrupa’da tanındı ve Mallarmé ile Valéry’yi etkiledi. Baudelaire şöyle diyordu Poe için:”Çağımızın (XlX.yüzyıl) en güçlü yazarı ve şairi...Sarhoş, yoksul, ezik, dışlanmış Edgar Allan Poe...O ve onun gibi özel yapıdaki adamlar için şöyle diyeceğim: Bizler adına acı çektiler.”
Psikanaliz hareketinin tarihinde çok büyük rol oynayan Marie Bonaparte da şöyle diyordu onun için:”Garip, dengesiz ve saplantılarla dolu yapısının kendini cinayete ya da deliliğe sürüklemesini önlemek için, Poe’nun elinin altında bir başka zehir vardı...Güzel ve özenli yazısıyla, arada bir derin üzüntüsünden sıyrılmasını sağlayan, ürkünç, kasvetli ama avutucu imgeleri kağıda döktüğü mürekkepten söz ediyorum.”
ANNABEL LEE
Senelerce senelerce evveldi
Bir deniz ülkesinde
Yaşayan bir kız vardı bileceksiniz
İsmi; Annabel Lee
Hiçbir şey düşünmezdi sevilmekten
Sevmekten başka beni
O çocuk ben çocuk, memleketimiz
O deniz ülkesiydi
Sevdalı değil karasevdalıydık
Ben ve Annabel Lee
Göklerde uçan melekler
Kıskanırlardı bizi
Bir gün işte bu yüzden göze geldi
O deniz ülkesinde
Üşüdü bir rüzgarından bulutun
Güzelim Annabel Lee
Götürdüler el üstünde
Koyup gittiler beni
Mezarı oradadır şimdi
O deniz ülkesinde
Biz daha bahtiyardık meleklerden
Onlar kıskanırdı bizi
Evet! Bu yüzden ’Şahidimdir herkes ve deniz ülkesi’
Bir gece rüzgarından bulutun
Üşüdü gitti Annabel Lee
Sevdadan yana kim olursa olsun
Yaşça başça ileri
Geçemezlerdi bizi
Ne yedi kat göklerdeki melekler
Ne deniz dibi cinleri
Hiçbiri ayıramaz beni senden
Güzelim Annabel Lee
Ay gelir ışır, hayalin erişir
Güzelim Annabel Lee
Orda gecelerim uzanır beklerim
Sevgilim sevgilim hayatım gelinim
O azgın sahildeki
Yattığın yerde seni...
Çev. Melih Cevdet Anday
Edgar Allan Poe
Annabel Lee", ABD’li şair ve yazar Edgar Allan Poe’nun yazdığı son şiirdir. 1849’da yazılan şiir aynı yıl, Poe’nun ölümünün hemen ardından yayınlanmıştır. Poe’nun pek çok şiiri gibi bu şiirin de teması güzel bir kadının ölümüdür. Şiirin anlatıcısı, daha çok gençken Annabel Lee’ye aşık olmuştur. Bu aşk öyle güçlüdür ki melekler bile kıskanır. Annabel Lee öldükten sonra bile anlatıcının aşkı son bulmaz. Şiirdeki Annabel Lee’nin ilham kaynağının kim olduğu konusunda çeşitli tartışmalar bulunmaktadır. Pek çok kadının adı geçse de, en makul adaylardan biri Poe’nun eşi Virginia Eliza Clemm Poe’dur.
Yaşar Yıltan
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.