- 827 Okunma
- 3 Yorum
- 1 Beğeni
babamın masalları
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Babamın masalları
“Sanmayın ki dünya gözüme ilişen kadar.”diyor sevgili Bülent Güldal Yol Haritası adlı şiirinde.
Bir ötesi var bir de ötesinin ötesi. Aştığımız yolların da ardı var. Aşamadığımız yorulup geri döndüğümüz yolların da. Bir de yüreğimizin bizden önce vardığı şehirler var. Konakladığı mesken tuttuğu yerler.
Radyo devri çocuklarıydık biz. O zamanlar pille çalışırdı radyolar. Ön kısımdaki kocaman bir düğmeyi sağa sola çevirerek özenle en iyi çeken dalgada durmaya çalışırdınız. Arada cızırtılar garip sesler arasında kaybolup giderdi dinlediğiniz şarkı.
Bundandır şüphesiz iyi dinleyiciler oluşumuz.
Radyonun henüz bizim eve teşrif etmediği zamanlar idi. komşu kadınlar çocukları ve biz üç kardeş babamın etrafına dizilirdik sıra sıra. Babam Keloğlan’dan deve, şehzadeden şahmarana bir sürü masal anlatırdı. Bir akşamda anlatacağı masal sayısı kesinlikle biri geçmezdi. Bu yüzden de biz ertesi akşamı beklerdik. İsterdik ki komşular yine bize gelsin. Babam yine bize masallar anlatsın. Arada annem karpuz ve kabak çekirdeği kavururdu çocukları mutlu etmek için.
O dönemler henüz kabak ve karpuz çekirdeklerinin pazarda altın fiyatına gramla satılmadığı zamanlardı.
Ah! O karpuz ve kabak çekirdekleri. Kokusu hala burnumda tüter.-Gerçi şimdi o burnumda tüten şeyin çekirdek kokusu mu yoksa o mutlu aile tablosu mu olduğunu sorup duruyorum kendime.-
Babamın masalları hep mutlu sonla biterdi.
Küçük ve akıllı şehzade önce kötü yürekli insanların hışmına uğrardı. Çekmediği çile kalmazdı. Hakkı elinden alınırdı. Sonra er ya da geç hak yerini bulurdu.
Güzeller güzeli bir kıza dönüşüverirdi bazen bir Arap. Elindeki kılıcı bırakıp yarenlik ederdi iyi yüreği delikanlıya.
Bir masalda da babasının derdine çare bulmak isteyen bir genç vardı. Bir balığın yağı gerekliydi ilaç yapmak için.
-Git oğlum, demişti babası. O balığı yakala ve bana getir. Getir ki iyileşebileyim.
Anası bir kese altını eline verip öpüp koklayıp yolcu etmişti oğlunu.
Oğul umutla düşmüştü yola. Dağlar tepeler aşmıştı. Nihayet bir denizle dağın buluşçuğu yerde koca bir kayanın dibinde yavrularıyla oynaşırken bulmuştu balığı.
-Yapamam kıyamam bunca yavruya demişti. Bunca yavruyu nasıl anasız korum.
Bir kefeye babasını koymuştu bir kefeye bunca yavruyu. Vicdan terazisinde. Eli boş baba evine döndüğünde babasının hışmına uğradı.
Yavruları babasının ilacına tercih ettiğinden cezalandırılmıştı.
“İyilik et denize at mahlûk bilmezse balık bilir” sözüne de bu masal kaynak gösterilir.
En zor anında acılar içinde kıvranırken bu genç yardımına bu balık gelir insan kılığında.
Çok masallar dinledik çok. Çok masallar…
Hep iyilikle güzellikle doğrulukla bittiler.
Kazanan iyiler kaybeden kötüler oldu o çocuk yüreğimizle dinlediğimiz masallarda.
Ancak yaşam bir masal değilmiş. Bunu büyüyünce anladık.
Haksızlığa uğradığımızda haksız olandasın bizi ezdiğinde fark ettik bunu. Bir de büyük masallar varmış bunu gördük.
Her insan olmasa da pek çok insan masal anlatmaya pek hevesliymiş.
Âşıklar sevgililerine masal anlatırlarmış.
Babalar çocuklarına.
Anneler kızlarına.
Patronlar işçilere.
Eşler birbirlerine.
Ve arkadaşlar tanıdıklarına.
Herkes kendi masalıyla uyusunlar istermiş insanlar. Bir daha uyanmasınlar.
Bu bildiğimiz masallardan değil elbet.
Bencillik ve cehalet arttıkça masal üretimi de artıyor şüphesiz. En gözde anlatı türlerinden biri haline geliyor masal.
Bir bakıyorsunuz bir sabun köpüğü gibi sönüvermiş her şey. Her şey yalanmış.
Herşey boş. İnsanlar kendi çıkarları uğruna masala dolamışlar tüm gerçekleri.
Masal üretip yazan kalemleri sonsuz bir sevgi ve şükranla selamlıyorum. Sözüm onlara değil elbet.
Ve babama diyorum ki gerçek masalcı senmişsin. Ve senin gibiler. Ben bunca seviyorsam çocukları gençleri çiçekleri böcekleri.Senin sayendedir. Sen çok yaşa. Uzun ve sağlıklı yaşa. O çocukluğumuzda bize anlattığın iyi yürekli delikanlılar gibi her iyiliğin karşılığını bulsun.
Sevgi umut ve dostlukla.
YORUMLAR
Çok büyük masallarla uyutulduk hepimiz evet. Keşke bütün masalcılar sizin babanız gibi olsa. Yada her baba bu kadar güzel tasvir edilmeye değer kişiliğe sahip olsa :)
Kaleminize sağlık..
(Bir de sormadan edemeyeceğim Hocam, karpuz çekirdeği derken? Memleket Adana mı yoksa :) :) Orada çok tüketiliyordu da ben çocukken :) )
n.kaygısız
katkınız için teşekkürler.