Uğrak-Cin Çarpması-1. Bölüm
Yaklaşık dört ay öncesinden başlayan değişim, eski yaşantımla şimdikinin arasındaki farkları belirginleştirmeye başladı.
14 Nisan 2013
03:17
Hala yazacak kadar aklım var. Parmaklarım eski kabiliyetinden uzaklar. Beynim ikiye bölünmüş gibi bir kısım söylediklerime ilaveyi bir başkası yapar gibi. Uykum her zamankinden daha da ağırlaşmaya başladı. Geçen haftalarda üç veya dört gün ezan duymadan uyuyamıyordum. Gecenin bütün kasvetini ve korkusunu beynimin içinde barındırır gibiydim. Ardından sabahları erken uyanmak zorunda olmak beynim için ayrı mesai. Gördüğüm psikolojik tedaviler sonuç vermemekle birlikte bunlara devam edersem zararlı çıkacak olmamın korkusu içindeyim. Çünkü bu tedavi beynimin içindekini rahatsız ediyor. Ve o sıkıldığında veya kızdığında cezasını ben çekiyorum.
Bazen kendimi yabani bir hayvanmış gibi hissediyorum. Günlerce aç kalabilirim. İsteyerek yemek yememenin anlamını kendim çözebilmiş değilim. Bazen çiğ etler ağzımı sulandırıyor. Karanlık yerleri sevmeye başladım. Ve insanlardan uzak yerleri. Elimden biri tutar gibi çıkıp yürüyorum. İki bina arasında denk gelirse boş araziler oluyor. Önlerinde durup o karanlığa bakmak bana haz vermekten ziyade anlatamadığım bir şekilde rahatsız ediyor. Fakat yinede durup bakıyorum. Dakikalarca.
Peki bunlardan ne kadar memnunum? Cevabım ise; "Oldukça!"
Bu şey her ne ise kazandırdığı bazı kabiliyetler de var. Ruhsal anlamda. Ve kaybettirdikleri de.
İnsanlarla konuşurken veya ilk intibalarda şahısların ne niyetle yaklaştıklarını, içlerindeki duyguları kavrayabiliyorum. Hiç tanışmadığım insanlar için bile birşeyler öngörüp bunun doğruluğuyla karşılaşmışlığım oldukça fazla. Bazı zamanlar sarfettikleri tek bir kelimeden bütün karakterini ve niyetini görebiliyorum. İşin tuhaf tarafı bu hususta hiçbir zaman yanılmıyor olmam. Aklımda oluşan binlerce görüntüden bir tanesi net oluyor. Ve bir süre sonra zihnimdeki o görüntüyle karşılaşıyorum. Bu hiç şaşmıyor. Bu ne kadar iyi bir kazanç bilmiyorum ama bariz bir kayıp olarak ise yerli yersiz merhamet ve şefkat belirtilerimi gösterebilirim. Örneğin; yanımdan geçip giden insanlar için acımasız olabiliyorum. Ama kalkıp da yerde can çekişen bir böcek gördüğümde duygulanıyorum. Ve onun için üzülüyorum. Nedense şefkati insandan ziyade hayvanlara göstermek daha cazip geliyor.
İstisnasız bütün gecelerimin kabuslarla geçmesi ayrı bir şey. Her kabusta adını koyamadığım bir varlık tarafından karanlığa çekiliyorum. Ve irkilerek uyandığımda rüyamda hangi pozisyonda kaldıysam o şekilde ve rüyamdaki ile aynı yerde uyanıyorum. Bu kimi zaman yatağımın yanı, kimi zaman apartmanın merdivenleri ve bazen de dışarıda daha önce hiç gitmediğim bir yer. Rüyalarımda okuduğum dualar. Bir de o kısmı var. Okumaya başladığımda uyanıyorum ve gözümü açtığımda rüyamda kaldığım yerden devam ediyorum sanki hiç ara vermeden. Bir perde var ve o kalkmış gibi oluyor sadece. Sanki başka bir aleme çok yakınmışım gibi hissediyorum. Uyanıkken duyduğum garip sesler... Evde olur olmaz bir şeylerin düşmesi.
Şuanda bile etrafımda hissettiğim şeyler. Yalnız olmadığımın farkındayım. Ensemden başlayan soğuk bir ürperme alıyor içimi. İçime dolan korkuyu anlatmaya sözlükteki hiçbir kelime ve dildeki hiçbir benzetme yetmez. Zihnimde oluşan görüntü ise sadece karanlık ve fısıltılarla beni çağıran uzun siyah cübbeli yüzlerini seçemediğim varlıklar...
Sanki sona yaklaşır gibiyim. Bir adım ötemi seçemiyorum. Kararsızlıklar içimde yer ediyor. Şuan odanın girişinde asılı duran şemsiye yere düştü. Az önce bahsettiğim gibi. Arkamı dönüp bir süre baktım fakat hiçbir şey görmedim. Yan odadan gelen yatak gıcırtısı. Tuhaf değil mi. Şuan evde bir tek ben varım.
Ben varım. Ben varım. B Ben varım. Ben varım. Ben varım. Ben varım. Ben varım. Ben varım. Ben varım. BEN. ben. Ben varım. Ben varım. Ben varım. A Ben varım. Ben varım. Ben varım. Ben varım. Ben varım. Ben varım. Ben varım. Ben varım. Ben varım. H Ben varım. Ben varım. Ben varım. Ben varım. Ben varım. Ben varım. Ben varım. Ben varım. Ben varım. Ben varım. Ben varım. R Ben varım. Ben varım. Ben varım. Ben varım. Ben varım. Ben varım. Ben varım. Ben varım. Ben varım. Ben varım. Ben varım. Ben varım. Ben varım. Ben varım. A Ben varım. M
***
19 Nisan 2013
17:00
Polisler uzun süre zile bastı. Kapı açılmayınca kırarak içeri girmek zorunda kaldılar. İhbar doğruydu. Veli bilgisayarın karşısındaki duvarın önünde yatıyordu. Sandalyesi kapının önüne devrilmişti. Burnundan gelen kanlar çenesinden süzülmüş yerde mini bir gölet oluşturmuştu. Arkasındaki duvar çatlamıştı. Merdivenlerden çıkıp hızla daireye giren komiser Sinan odanın girişinde duraksadı. Başı döner gibi hissetti. Eliyle gözlerini ovuşturup gözlerini açıp kapadı. "Ne olmuş burada?" Masadaki bilgisayardaki açık sayfaya bakan polis arkasını dönmeden, "Komiserim buraya baksanız iyi olur." dedi ve kenara çekildi. Komiser Sinan gözlüklerini çıkartıp bilgisayara doğru ilerledi. Bilgisayarda bir word dosyası açıktı. Yazı, "Yaklaşık dört ay öncesinden başlayan değişim, eski yaşantımla şimdikinin arasındaki farkları belirginleştirmeye başladı." şeklinde başlıyordu. Sinan bütün yazıyı dikkatlice okudu. Ardından yerde yatan Veli’nin cesedine doğru gidip eğildi. "Ne oldu sana böyle."
"Burası sizde. Hiç bir detay kaçırmayın. Muhtemel bir cinayet. Bilgisayarı da alın, yazının bir çıktısını da ofisime bırakın." Olay yeri inceleme ekibi onaylar gibi başlarını salladılar. Komiser Sinan apartmandan çıkıp arabasına bindi. Derin bir nefes alıp arkasına yaslandı. "Gencecik çocuk. Nelere bulaştı kim bilir..." Arabayı çalıştırıp eve gitmek için yola koyuldu.
Eve geldiğinde saat yediyi bulmuştu. "Hande!" diye seslendi. Cevap gelmedi. Yatakodasına doğru yürüdü kapıyı açıp başını içeri uzattı. "Hande!" Cevap yine yoktu. "Duygu! Kızııım." Yine bir ses işitmedi. Tam o sırada mutfaktan tencerelerin düşme sesi geldi. Bir an duraksadı. Belinden silahı çıkartıp yavaş adımlarla mutfağa yöneldi. Kapıya geldiğinde önce elini içeri sokup ışığı yaktı. İçeri girdiğinde kimsenin olmadığını görünce silahını beline geri koydu. "Hande!" Sesi öfkeliydi. Kapı yumruklandı. Kapıya gidip delikten baktı. Kimse yoktu. Hızla kapıyı açtı. Sinirli bir şekilde, "Dalga mı geçiyonuz lan!" Kapıyı örttü. Telefonu çıkartıp Handeyi aradı. "Aradığınız kişiye şu anda ulaşılamıyor." Kapattı. "Allah’ım nereye gitti bunlar!" Yoldayken arayıp geleceğini haber vermişti. Kapı tekrar yumruklandı. İrkildi. "Lan taşak mı geçiyonuz." Kapının deliğinden baktı, Hande ve kızı oradaydılar. Kapıyı açıp, "Geçin." dedi. Sinirden kızarmış yüzüyle kızını kucağına alıp sarıldı. Bir taraftan da Handeye, "Nerdesiniz be söylemedim mi eve geleceğimi." Duyguyu yere bıraktı. Hande biraz mahcup bir tavırla, "Alt kattaydık hayatım çay içmeye çağırdı." Sinan’ın boynuna sarılıp yanağına bir öpücük bıraktı. Siniri dinmişti. "Tamam bakalım bende korktum, polis takıntısı işte." deyip gülüştüler.
Gece, 03:17
Sinan irkilerek uyandı. Ter içinde kalmıştı. Bu gün gördüğü çocuk rüyasında Sinan’ın boynunu tutmuş silkeliyordu. "Beni bul! Beni bul! Yoksa aynı şey sana da olacak. Beni Bul!" Sinan ayılmaya çalışırken Duygu’nun odasından bir çığlık geldi. Hemen koşup Duygu’nun odasına girdi. Gördüğü şey karşısında ayakları boşalmıştı sanki. Düşer gibi oldu hemen toparlandı. Gözleri dolmuştu. Karanlık bir şey Duyguyu tutup havaya kaldırmış ve başını kesmişti. Bir elinde küçük kızının başı diğer elinde bedeni duruyordu. Başından boşalan kanlar yatağını kırmızıya boyuyordu. Başını iki elinin arasına alıp çığlık attı. "Allah’ım!" Ellerini sertçe yatağa vurarak ikinci kez uyandı. Anlamsız ve korku dolu gözlerle etrafa bakındı. Hızlı hızlı soluk alıp veriyordu. Hande elini Sinan’ın sırtına koyup okşadı. "şşşş. Geçti. Sadece rüya." Sinan başını Handeye çevirdiği anda Handeye tekme vurarak kendini yataktan aşağı düşürdü. "Allah. Allah. Allah’ım yardım et." Haykırdı. Handenin ağzı uzamış timsah ağzı gibi olmuştu. Önden iki diş sarkar gibi sallanıyordu. Yılan gibi dili vardı ve Sinan’a doğru yavaşça geliyordu. Sinan gözlerini kapayıp avazı çıktığı kadar bağırdı. "Alah’ım yardım et!"...
Uyandığında sabah olmuştu güneş perdenin arasından korku dolu yüzüne vuruyordu. Gerçeklik mi rüya mı diye tereddüt etti. Mutfaktan Hande’nin sesi geldi. "Hayatım uyandın mı... Bütün gece kabus gördün herhalde." Sinan cevap vermeden başını salladı. Bir soğukluk hissetti. Yatağı yokladığında altına kaçırmış olduğunu farketti. "S*kicem böle işi."
Devam edecek...
Bahattin BERKDİNÇ
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.