- 674 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Dedikodu
Dedikodu
Sözlük manası; “Dedikodu: isim; Başkalarını çekiştirmek ve kınamak üzere yapılan konuşma, kov, gıybet, kılükal.”
Sözlük manası; “Kılükal: isim, Dedikodu, söylenti.”
Tam hatırlamıyorum, bir televizyon kanalında; sunucu, modacı ile sohbet ediyor ve ona bazı sorular yöneltiyor! Hani tek cümle ile sorup tek cümle ile cevap alınan türde! Sadece bu soru ve cevap aklımda kaldı!
İlgimi çeken soru şu; “Hakkınızda çıkan dedikodular?”
Cevap; “Hepsi doğru”
Modacının özgüvenine bakın! “Bunu herkes yapamaz!” dedim. Çünkü genelde dedikodulara verilen refleks çok sert ve bazı dedikoduya konu olan her ne ise ondan daha ağır olabiliyor!
Modacı neden önemsemiyor hakkında çıkan dedikoduları? Düşünmeye değmez mi?
Aklıma hemen şu geldi; modacının yaşadığı toplumdan ve yakınlarından bir endişesi yok! Yani yakınlarının ya da hayranlarının, hakkında çıkan dedikodular yüzünden onu dışlamayacağından emin; dışlayan da zaten dışlasın ki zaten dedikodu sebebiyle dışlama eylemi “Doğru” bir eylem değil! Bu nedenle eğreti dostlarının ondan uzaklaşmasını önemsemiyor olabilir! Dedikodunun insani ilişkileri zedelediği bir toplumda yaşıyor olsaydı bu modacı belki bu kadar rahat davranamazdı!
Dedikodulara esas olan fiillerin “Doğru veya yanlış” olması kişiye izafidir! Yani “Kavram Kargaşası” yazımda kullanmıştım, burada yazmak isterim. “Ahmet Cevizci’nin “Felsefe Sözlüğü”; tırnak içi birkaç ifade aldım, konuyu anlamaya yardımcı olur!
Kavram; “Bir şeyin, bir nesnenin zihindeki zihne ait tasarımı; soyut düşünme faaliyetinde kullanılan ve belli bir somutluk ya da soyutluk derecesi sergileyen bir düşünce, fikir ya da ide.” Ve “ Tıpkı tümce oluşturmak için terimlerin bir araya getirilmesi gibi, kavramlar da, önermeler oluşturmak ya da tam ve eksiksiz düşünceler oluşturmak için bir araya getirilir. Bir kavram kazanmak, onu ifade eden terimlerin anlamlarını öğrenmektir! ” Ayrıca; “Kavram, bir sözcüğe yüklenmiş, bir sözcükte toplanmış bir bilgiyi ifade eder.” Yani kavram genişletilebilir, genişleyebilir! Öte yandan; “Buna göre, doğruluk ve yanlışlık, kavramların değil de, önermelerin bir özelliğidir. Kavramın tek başına yerine getireceği hiçbir işlevi yoktur; onun işlevi, ancak ve ancak önerme içerisinde belli olur.”
İde; “Savunulan bir kanaat, kabul ya da inanç.”
Dedikodunun başarılı olması, hedeflenen etkiyi toplumda uyandırmasıyla yani hedef geri dönüşüm alınmasıyla ölçülür!
Dedikodunun başarısız olması durumu ise yukarıda modacının hakkında çıkan dedikodulara verdiği cevap gibi dedikodudan beklenen sonuç alınmadığında olur!
O halde bireysel ve toplumsal olarak gelişmişliğin bir göstergesi de dedikoduya verilen tepkisizliktir! Yani önem vermemektir! “Dedikodu” ile kolayca yönlendirilebilen bireyler ve toplumlar, bu dedikoduları üretenlerce kolayca yönlendiriliyor ve istenilen amaç “Dedikodu” ile sağlanıyor ise o toplumun halini düşünün!
Dedikodunun insani ilişkileri zedelediği toplumların durumu?
Bu toplumlarda ilk göze çarpan özellik, geri kalmışlık ve az gelişmişlik! “Geri kalmışlık ve az gelişmişlik” derken, kapsam sadece teknolojide geri kalmışlıktan ve az gelişmişlik değil; her alanda geri kalmışlık ve az gelişmişlik söz konusu! Yani teknoloji, eğitim, turizm, ulaşım, haberleşme hatta güvenlik! Kapsam geniş, bazı toplumlarda araç var, amaç yok veya amaca erişim engeli var! Bu toplumlar zengin ve refah bolluk içinde olabilirler; yani araçları vardır ama amaç engellidir! Bu engelin neler olduğu konusuna girmeye gerek yok; geleneksel, ahlaki veya dinsel veya yönetimden kaynaklı sınırlar olabilir! Bu sınırların abartılı olduğu toplumlar, “Araç var, amaç sınırlı toplum” olarak düşünülebilir!
Dedikodunun işlediği yani amacına ulaştığı toplumların çıkmazı şu; arz-talep dengesi yüzünden dedikodu talebine dedikodu arzı üretilecektir! Yani dedikodu bir salgın halinde o toplumu saracaktır! Çünkü dedikodu işlevini gördüğü sürece bitmeyecek ve önemsendiği sürece de yenisi üretilecektir!
Burada bir incelik var; egemenler araçları kontrol ederek kendi dedikodularının fazlaca yayılmasına bir derece mani olabilir! Sıkça bahsettiğim “Sana yasak, aynı şey bana serbest!” anlayışı güç ile alakalıdır! Güçlü olan bunu kolayca işletebilir! Toplum zayıf ise egemenler kendilerine dokunacak dedikoduları engeller ve rakipleri gömecek dedikoduları engellemezler!
Toplum güçlü olduğunda zaten dedikodu işlevsiz olacak! Yani insanlar dedikoduya kulak asmayacak direk davranışlara bakacaklar!
Son tahlilde; bir kişi ya da grup, kendini nasıl ifade ediyor ise öyle anılabilir! Kişi kendi belirler nasıl yaşayacağını ya da ne konuda ne görüşü olduğunu! Toplum veya diğerleri bunu ister kabul eder, dilerse etmez! Yani dedikoduya gerek olmaz! Zayıf toplumlarda, hem kişiler kendini doğruca ifade edemez hem de toplum kişileri doğru algılayamaz! Bunun yüzünden de “Dedikodu” alır başını gider! Kişisel ve toplumsal gelişim ile ortadan kalkacak bir durumdur ve süreç bazı çok uzun bazı kısa olur! Debeleniş toplumu geriletir kısır döngüden kurtulmak da kolay olmaz! Ha unutmadan, dedikodunun evrensel bedeli; “Karşılık eylemin cinsindendir!” (Ceza amelin cinsindendir) kaidesince dedikodu çıkaranların, dedikodusunun çıkmasıdır!
Ahmet Bektaş
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.