- 632 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
HER ŞEY PARA DEĞİL
Babam ve kardeşimle İzmir’e gitmeyeli uzun zaman olmuştu.Hem rahmetli annemden kalan miras işlerini halletmek hem de eş dost akrabayı görmek bize çok iyi gelmişti. İşlerimizi bitirip İzmir’in sevdiğimiz yerlerini,mekanlarını köşe bucak gezdikten,uzun bir hasret giderdikten sonra Kordon’da balık yiyelim dedik.Uzandık Kordon’a.Caanım Kordon.Deniz, iyot kokuları biraz uzakta kalmış olsa da (Eskiden balık yerken dalgaların sesi eşlik ederdi mis gibi iyot kokusuna) yine de çok güzel.Gecenin lacivert ışıklarında pırıl pırıl,şıkır şıkır. Kordon boyu faytonlar akıp giden kalabalık,palmiyelerin hışırtısı,adım başı buzlu badem, midye dolma satan satıcılar,hafif bir imbat rüzgarının körfezden esen,yumuşacık şevkatli dokunuşları Başka hiç bir şehirde bulamayacağınız bir görsel şölen sunar size Güzel bir mekanda karar kılıp yerimize yerleştik.Balığımızı,mezeleri olmazssa olmazımız "yeni" yi de söyledikten sonra keyifle sohbete daldık.Babam,çok uzun bir zamandan sonra Kordon’u,pasaport’u görüyordu.Dizlerine vura vura,hayret nidaları ve şaşkınlık gösterileriyle bizi epey bir güdürüp,eğlendirdi.Gerçekten benim için bile çok değişmiş olan Kordon,babam için şaşkınlığın zirvesiydi.Gençken gittiği gece kulüpleri tabi yerinde yoktu.Var olanlar da çok değişmişti. Neyse ki pasaport karakolu yerindeydi. Oraya ait çok anısı var da.. İzmir gece başka güzeldir.İnsanları daha hoş görülü,daha bir sevecen olur. Çingeneler İzmir’in olmazsa olmaz bir parçasıdır.Çok büyük bir keyifle şehre karışarak yaşamlarını sürdürürler.Varyant’ın ara sokaklarında,Eşrefpaşa’nın dar,eski sokalarında.Rumların terk etiği eski, yıkık dökük mekanlarda, Tepecik’te Alsancak’ın arka sokaklarında yıkılmak üzere olan,kapısı iğreti,pencerelerine cam yerine naylonla örtükleri o evlerde yaşarlar.Bazen çingene kadınları akşam Kordon’da,Alsancak’ta güzel kızlara,yakışıklı delikanlılara,aşıklara satacakları çiçekleri kapılarının önüne yığar,bağırış çağırış içinde sokaklara taşan kahkalarını da derleyerek satacakları çiçekleri demet demet bağlarlar. İzmir’in rengidir onlar. Çingene sözcüğü sanki hakaret içeriyormuş gibi şimdilerde onlara Roman deniyor.Ben pek alışamadım Roman demeye. Çingene,onların yaşam felsefesini en iyi anlatan sözcük bence.Çingeneler Her türlü üç kağıdı kibarca yaparlar.Gözünüzün içine bakarak yalan söylerler. Bakla falı açıp geleceğinizi bir çırpıda okuyuverirler.Her zaman satacak bir şeyleri vardır.Eskiden kaçak sigara bazen de içki hep olurdu zulalarında.Yanılıp da alırsan eve gittiğinde içkinin içki değil,viski şişesine ustalıkla doldurulmuş soğuk bir çay olduğunu anlarsın.Ehh artık.Sana da çaya bir limon sıkıp içmek kalır. Ama bazen de öyle bonkör ve tok gözlü olurlar ki şaşar kalır, insanlığından utanırsın.İzmir çingenesiyle güzeldir.Başka bir şehre de hiç bu kadar yakıştıklarını görmedim.Kordon’nun kalabalığı ve başdöndürücü güzelliğinde koyu bir sohbete daldığımız sırada çingeneler de ellerinde gülleri seyran etmeye başlamıştı Kordun’u. Bir kaç tanesi masamıza kadar gelip şansını denedi. - Bey amca vereyim bir çiçek geceniz şenlensin, bu güzel hanıma al bir gül diyerek.Babamı sıkıştırıyorlar. Kardeşim ve ben oralı olmuyorduk.Babam çok kızıyor,söyleniyor. İlla satmak isteyen o ısrarlarına biraz da bıkkın bir şekilde İstemez,istemez,bize çiçek lazım değil diyerek başından savıyordu.Babam yaşlansa da hala yakışıklı bir centilmen. Çok fazla da kızamıyor.Gönül kırmayı sevmez. O sırada restaurantın alçak duvarına yaslanmış,etine dolgun,çiçekli şalvarı üzerine kırmızı göz alıcı buluzuyla dikkat çeken anaç bakışlı, bir çingene kadını,bizi uzun uzun seyrettikten sonra yemek yediğimiz yerin, duvarından masamıza uzandı.Sattığı güllerden birini babama uzatarak: - Al bey amca bu da benden olsun.Her şey para demek değil.Bak ne güzel bir İzmir akşamında mutlusun. Çocuklarınla birlikte İzmir’in güzelliğine içiyorsun.Var mı böyle bir keyif.Her şey para demek değil. Bu da benden olsun. Babamın eline gülü tutuşturup,bizim bir şey dememize fırsat vermeden çabucak uzaklaşıp, kalabalığa karıştı.Babam elinde gülü biraz şaşkın,biraz mahçup ama çok da mutlu öylece kaldı. O gece bize bir çingene kadını en doğruyu söylemiş,en güzel dersi vermişti."Her şey para demek değil " Aslında hayatın da özeti gibiydi.Yanında sevdiklerin varsa,sağlıklıysan her şeye değerdi.Belki de çiçeklerini sattıktan sonra evinin kapısındaki merdivene oturup kazandığı üç kuruşa şükrederek bir sigara yaktıktan sonra dumanını mutlulukla körfeze,körfezin ışıklarına doğru savuracaktı.Varlıkta,yoksullukta sevdikleriyle birlikte olmanın her şeye değer olduğunu bilen insanların bilgeliği vardı o sözlerde.Mürekkep yalayanların tekkede,medresede,okulda bulduğu onca hayat felsefesini bir cümleye sığdırmış insanların bilgeliği ve tevekkülü ile de karanlığa karışıp gitmişti. Canan YÖNTER
YORUMLAR
Hoş, insanın içine huzur pompalayan bir yazıydı. Kıssadan hissesi de bir Çingene'den armağan oldu. Ben de Roman yerine Çingene kelimesini daha samimi ve sıcak bulurum. Hem ne oldu da Çingene Roman'a dönüştü anlamış da değilim.
Canan hanım, doğrusunu isterseniz ilk kez denk geldim yazılarınıza. Güzel yazılar kaçırmışım! Sizi favorilerime ekliyorum. Vakit buldukça diğer yazılarınızı da okur, olumlu ya da olumsuz yorumlarımı yazarım.
Yazınızın bazı yerlerine gülme işareti koyuyorsunuz galiba? Fakat biz o işareti değil, "smile ifade simgesi" diye bir not görüyoruz.
Elinize sağlık, sağlıcakla,