- 587 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Bal tutan parmağını yalar…
Toplumdaki yozlaşma ve nedenleri nelerdir diye baktığımızda birçok neden sıralamamız mümkün. Ama bu hafta ülkeyi yönetmeye talip olanların toplumu nasıl gördükleri ve insanları nasıl yönlendirdiklerini üzerinde duracağız.
Din ve siyasetin birbiri içinde olmasının ne gibi sakıncaları vardır. Gördüklerimiz, gözlemlediklerimiz doğrultusunnda dilimin döndüğünce izah edeceğim.
Dinimizde ahlâk, iman ve ibadeti kesin çizgilerle birbirinden ayırmak mümkün değildir. Ahlâk, Kur’ân-ı Kerim’de ve hadislerde birçok yerde işlenmiş, güzel ahlâk övülmüş, ahlâksızlığın her çeşidinden insanlar sakındırılmıştır.
Bir toplumda dinî inanış zayıflayınca, bunun arkasından ahlâkî ve hukukî suçlar gelir. Çünkü din olmayınca ahlâkın da bir yaptırım gücü kalmaz. Helâl-haram, Âhiret’te ceza-mükâfat inancı kalkınca toplumun düzeni sarsılır, suç ve anarşi ortaya çıkar ve böylece çeşitli sıkıntılar başlar. Hâlbuki her yerde kendini kontrol eden bir Hâkim Varlığa inanan insan buna göre davranıp iyiyi tercih eder, kötüden uzaklaşır. Dinin etkisini yitirdiği toplumlarda sosyal çözülmeler başgösterir. Bugün buna en çarpıcı misalleri bilhassa batılı toplumlarda görmek mümkündür. Ailenin çökmesi, ebeveyn-evlât ilişkilerinin çözülmesi, cinsî sapmaların normal hâle gelmesi ve bunların doğurduğu ferdî ve içtimaî krizler, hatta maddî hastalıklar, suç işleme oranlarındaki anormal artış, olabildiğince azmanlaşan ferdiyetçilik ve bencillik, toplumda yardımlaşma ve dayanışma duygularının yitirilmesi, meselenin önemini görmeye ve göstermeye yetmektedir…(Alıntı)
İşte tam bu noktada bu çağda ve günümüz toplumunda baş gösteren bağnazlığın ve yobazlığın en büyük sebeplerinden biri iman ve inanç eksikliği haramın ve helalin her kesime göre farklı farklı yorumlanması. Çünkü din bir çıkar aracı olarak kullanıldığı gibi, kamplaşma, ayrıştırma guruplaşmak içinde kullanılmaktadır.
Bunun en belirgin örneği dinin siyasete alet edilmesi, farklı inançlarda olan insanların hor hakir görülerek etki alanındaki insanlara hükmetmek için tercih edilen ve sonuç alınan en kestirme yoldur.
Özünde insanlara doğru yolu göstermek, ahlaklı olmaya, insan olmaya davet etmek gibi değerleri olan bir felsefenin, gözü dönmüş siyasetçiler tarafından iktidara gelmek ya da iktidarda kalmak için kullanılan hali
Tarih boyunca insan topluluklarının ortak inançlarının güç sahipleri (veya sahip olmak isteyenler) tarafından iktidar aracı olarak kullanılışının en yaygın örneğidir. Ülkemizde hakkında çok konuşuluyor olmasının temel nedeni ülkemizde dini inançların önemli olması, iktidar namzetlerinin de bu pastadan büyük dilim istemeleri seklinde Özetlenebilir.
Bütün vatandaşlarını bir ve eşit görmek zorunda olan yöneticiler. Din mezhep ayırımı yaparak kendilerine siyasi getirim(rant) sağlamak gayretine düşmüşlerse çok büyük sıkıntı var demektir. Bir kesime onlar “ Fatiha suresini bilmez” demek, bir başka kişinin etnik kökenini onun aleyhinde kullanmak, son günlerde meydanlarda cereyan eden olay ben kuranla büyüdüm kuranla yaşıyorum diyerek siyasi rakibini kuran okumayı bilmemekle suçlamak… Yüce dinimiz de hiçbir kişiye ve kuruma verilmiş bir görev değildir. Din kardeşinin iyiliğini isteyen kişi, onu güzel şeylere yönlendirebilir ancak!
Yüce Allah Kutsal kitabımız Kuranı kerimde şöyle buyuruyor “Aldatıcılar sizi Allah ile aldatmasınlar. (fâtir 5)…. Bu aldatıcılar her alanda olduğu gibi günümüzde en çok ticaret ve siyasette baş göstermektedir. Kişilerin ameli, dini inancı, etnik kökeni ne olursa olsun. Adil ve adaletli değilse, vicdan ve merhameti tek taraflı çalışıyorsa Allah’ın adını dilinden düşürmese ne olur?
Seçim meydanlarının ısınmaya başlaması. Siyasilerin birbirlerini suçlaması alışık olduğumuz şeyler, hatta küfürlere hakaretlere de alışığız. Ama gördüğüm kadarıyla sanki bu dönem daha seviyeli gibi. Çünkü birkaç yerde galeyana gelmiş yandaşlara “yuhalamayın” ikazını duydum. Hatta başbakanın M.H. P seçim bürosuna uğrayıp çay içmesi de örnek bir davranıştır. Ama gel gelelim din üzerinden yapılan siyasete ve dinin siyasete alet edilmesine, sanırım getirisi en fazla olduğu için bu yolu seçiyorlar dinin emir ve yasaklarını bilen insanların bunu yapıyor olması da içler acısı
Allah ıslah etsin bu yola tenezzül edip, saf müminleri ve inanmış insanları sömürenleri!
Beni en çok şaşırtan ise en büyük günah olan “kul Hakkı”nın çekirdek gibi sürekli yeniyor olması
Tüyü bitmemiş yetimleri doğmadan borçlandıran zihniyet. Onun hakkını da yer elbette!
Her neyse herkesin günahı kendi boynuna. Allah ıslah etsin diyerek o guruba girenler için iyi dilekte bulunup duamızı etmiştik.
Benim bir tarafım. Bir siyasi görüşüm olmasına rağmen bu dönem “en fazla gece namazı kılan” genel başkanın partisine oy vereceğim. Eh artık bunu duydular şimdi bekliyorum seçim meydanlarında kaç rekât kıldıklarını söyleyecekler mi acaba?
Kibir, riya, yalan kendinden başkasını hiçe saymanın ayyuka çıktığı toplumumuzda, insanların maneviyatı, ruh halleri. Dinlenme. Etkileşim ve paylaşma konularında seçim beyannamelerinde çok fazla bahsedilmediğini görmek beni üzdü, insanın sadece karnını doyurmaya yönelik ve birinin verdiğinden beş fazla vereceğim gibi söylemler geldiğimiz noktanın ne kadar acı olduğunu göstermesi açısından ibretliktir. Kültür, sanat. Spor, müzik ve güzel sanatlar toplumda bir incelik ve estetik güzellikler meydana getirerek insan ruhunu terbiye eder. Kimileri işin yok mu kardeşim diyebilir. Evet, işim bu benim derinleşen yaranın tedavi yollarıdır bu bahsettiklerim. Yoksa inançsız bir nesil, bağnaz, yobaz kişilikli, riya maskesi takmış birçok yüz ile karşılaşırız.
“gemisini yürüten kaptan” “ bal tutan parmağını yalar” zihniyeti nereye kadar kardeşim
Bizden olan bu tarafa, diğerleri beklemede kaslınla toplumsal barış refah ve huzur yakalamaz.
Mustafa kemal Atatürk’ün işaret ettiği muasır medeniyetler seviyesine hiç ulaşılamaz böyle devam edilirse. Çünkü bin yıllık bir medeniyetin devamı olan ve İslam dini ile şereflendirilmiş aziz Türk milletine yakışmayan tutum ve davranışlar hepimizi uçuruma sürüklemektedir.
Ben diyorum ki; bir yeniden onarım, açılan yarayı sarma ve insanlığımızı kemiren zararlılara karşı bir temizlik harekâtı şart olmuştur... Vesselam
Arap Kurt - köşe yazıları -
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.